1 Ocak 2011 Cumartesi
ZAMANIN RUHU
Mustafa Köse
1 Ocak 2011
Mkose1955@hotmail.com
Fizik kurallarında ‘’ruh’’diye tabi ki bir şey yok. Hayat dediğimiz organizasyon birçok bilimi kapsıyor. Zamanın ruhuyla direk ilgilenen bir bilim yok. Sosyal psikolojisi buna uyabilir. Ama daha çok siyaset psikolojisinde bundan faydalanırız. Zaten konumuz da bu.
Zamanın ruhu hafife alınmayacak kadar hayatımızda rol oynamaktadır. Konjonktür de yapılacaklar, zamanın ruh hali ile paralel gitmektedir. Dün de böyleydi, bu gün de öyle. Egemen hale gelen ruh hali ne ise (korku- öfke-coşku) kolayca kullanılabilir. Sindirilen, korkutulan kitleler onu yaratan nedenlerden kurtulunca, kendisini esir yapanların celladı oluverir.
Yakın tarih laboratuar gibidir. Çekim gücü içinde bulunduğumuz bölgenin ve ilişkilerinin 100 yıl içinde olanları, bize iyi ışık tutabilir. Henüz demokratik olmayan devlette içinde yaşarken, içine düştüğümüz ‘’ruh çalkantısında’’belki bir açılım yakalayabiliriz. Bir daha tuzaklara düşmemeyi öğrenebiliriz.
19. yüz yılın sonlarında azgınlaşan kapitalist yarış sınır tanımadı. Yüksek bir üretime sahip olan Almanya, diğer ülkelerden (İngiltere-Fransa-İtalya) yarışta geri kalıyordu. Çünkü diğer ülkelerin sömürgeleri vardı. Onlar daha kolay ham madde bulurken pazarlarını rahatça genişletebiliyorlardı. Almanya’nın sömürgeleri yoktu. Militarist ve ırkçı Almanya bu dengeyi bozmak istedi. Güçler dengesini yeniden şekillendirmek istedi. 1 Dünya savaş bu hesaplar üstünden oldu. Özellikle Osmanlı imparatorluğundan kopan, kuzey Afrika ve orta doğu bölgelerini işgal eden İngiltere-Fransa- İtalya önemli avantaj yakalamışlardı. Bu durum, Almanya yı daha da kışkırtmıştı.
O günün etkin düşüncesi, savaş ve işgal korkusuydu. Bu duygu, savaş ve kargaşadan faydalanma isteğini körüklüyordu. Zaman, ihanet, kurnazlık ve aymazlığı ön plana çıkartmıştı. Krallar, hanedanlar, palazlanmakta olan ulusal güçler ve aşiretler güç dengesine göre yer almışlar, günlük politikalar uygulamışlardır.
2. Dünya savaşı, eksik kalmış filmin devamıydı. Ayrıca bütün yoksul insanları, bağımlı ülkeleri heyecanlandıran, moral veren sosyalist Rusya vardı artık hesap edilecek. Ve ayrıca yeni palazlanan ABD küçümsenemez. Bu savaşla bir taşla iki kuş vurulmak istendi. İngiltere nin yanında ABD’nin de rol aldığı Almanya karşıtı güçler. Hem Almanya’dan hem de Rusya’dan kurtulmak istediler. Ama olmadı. Ve Sovyetler Birliğinin önünde duramadılar. 20 Milyon evladını savaşa vermiş Rus halkının vicdanları sızlatan kahramanlıkları batıyı antlaşmaya zorlamıştı. Almanya yine dize gelmişti. Bu savaşla kapitalist kriz büyüklerin lehine atlatılmıştı. Ancak korku daha da artmıştı. Bu sefer koca Sovyetler Birliği olmuştu.
Dönem, yeni hesapları gerektiriyordu. Savaşlarla krizden kurtulma dönemi zora girmişti. Gerilim yaratma veya küçük çatışmalar dönemi başlamıştı. Soğuk savaş dediğimiz dönemdir bu. Bir tarafta kapitalizm, diğer tarafta yoksul ve mağdur kesimlerin umudu sosyalizm. Bu dönem aynı zamanda kirli savaş dönemidir. Ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinin, kıran kırana geçtiği zamandır.
1989 da Berlin duvarı yıkıldı. 1993 Sovyetler birliği dağıldı. Bu durum küreselleşmeyi hızlandırdı. Reel sosyalizmin iksiri bozuldu. Olanlar kapitalizmin zaferi olarak yansıdı. Geniş halk kesimlerin morali bozuldu. Tek egemen güç haline gelen kapitalizm içinde, yeni arayışlar dönemi başladı. Dünyanın her tarafında ‘’çoklu’’ dengeler ve yeni çıkarlar belirginleşti. Bununla beraber savaştan beslenen kesimlerin hoşnutsuzluğu arttı. Zira bu kesimler, gerilim ve savaştan karlı çıkıyorlardı. Ve bu politikaları devam ettirmek istiyorlar. Lakin zamanımızın ruhu bunların elini zayıflatıyor. Bilgi ve iletişim çağı kaliteli yaşamı ve barışçıl ortamı zorluyor. Militarist savaş çıkarcısı sermaye gurupları, diğer sermaye guruplarını rahatsız ediyor. Bu durum, karşımıza, sermayenin ‘’yeni tür çıkar çelişkisi’’olarak çıkıyor. Sektörlerin ‘’devletle’’ile çıkar ilişkileri yeni bir dizayn gerektiriyor. Böylece karşımıza, iki ABD, iki Fransa veya iki İngiltere ve hatta iki Türkiye olarak günlük hayata müdahale ediliyor. ABD’deki ‘’neo conlar’’ ve diğerlerinin yarışı gibi, her yerde benzer kavgalar devam ediyor.
Bizler dün, haksızlığa, adaletsizliğe nasıl karşı durduysak, bu gün de eşitlikten, özgürlükten ve çağdaş demokrasiden yana olmalıyız. Zamanın ruhunu hesaba katarak adımlarımızı atmalıyız. Militer ve baskıcı devlet karşısında, demokratik devlete doğru çabanın içinde olmalıyız. Geniş halk kesimlerinin kendi sorunlarını tartıştığı ve çözüm ürettiği bir demokrasinin inşasında yer almalıyız. Toplumdaki farklılıklardan değil, tekleştirmek isteyen zihniyetten korkmalıyız.
1 Ocak 2011
Mkose1955@hotmail.com
Fizik kurallarında ‘’ruh’’diye tabi ki bir şey yok. Hayat dediğimiz organizasyon birçok bilimi kapsıyor. Zamanın ruhuyla direk ilgilenen bir bilim yok. Sosyal psikolojisi buna uyabilir. Ama daha çok siyaset psikolojisinde bundan faydalanırız. Zaten konumuz da bu.
Zamanın ruhu hafife alınmayacak kadar hayatımızda rol oynamaktadır. Konjonktür de yapılacaklar, zamanın ruh hali ile paralel gitmektedir. Dün de böyleydi, bu gün de öyle. Egemen hale gelen ruh hali ne ise (korku- öfke-coşku) kolayca kullanılabilir. Sindirilen, korkutulan kitleler onu yaratan nedenlerden kurtulunca, kendisini esir yapanların celladı oluverir.
Yakın tarih laboratuar gibidir. Çekim gücü içinde bulunduğumuz bölgenin ve ilişkilerinin 100 yıl içinde olanları, bize iyi ışık tutabilir. Henüz demokratik olmayan devlette içinde yaşarken, içine düştüğümüz ‘’ruh çalkantısında’’belki bir açılım yakalayabiliriz. Bir daha tuzaklara düşmemeyi öğrenebiliriz.
19. yüz yılın sonlarında azgınlaşan kapitalist yarış sınır tanımadı. Yüksek bir üretime sahip olan Almanya, diğer ülkelerden (İngiltere-Fransa-İtalya) yarışta geri kalıyordu. Çünkü diğer ülkelerin sömürgeleri vardı. Onlar daha kolay ham madde bulurken pazarlarını rahatça genişletebiliyorlardı. Almanya’nın sömürgeleri yoktu. Militarist ve ırkçı Almanya bu dengeyi bozmak istedi. Güçler dengesini yeniden şekillendirmek istedi. 1 Dünya savaş bu hesaplar üstünden oldu. Özellikle Osmanlı imparatorluğundan kopan, kuzey Afrika ve orta doğu bölgelerini işgal eden İngiltere-Fransa- İtalya önemli avantaj yakalamışlardı. Bu durum, Almanya yı daha da kışkırtmıştı.
O günün etkin düşüncesi, savaş ve işgal korkusuydu. Bu duygu, savaş ve kargaşadan faydalanma isteğini körüklüyordu. Zaman, ihanet, kurnazlık ve aymazlığı ön plana çıkartmıştı. Krallar, hanedanlar, palazlanmakta olan ulusal güçler ve aşiretler güç dengesine göre yer almışlar, günlük politikalar uygulamışlardır.
2. Dünya savaşı, eksik kalmış filmin devamıydı. Ayrıca bütün yoksul insanları, bağımlı ülkeleri heyecanlandıran, moral veren sosyalist Rusya vardı artık hesap edilecek. Ve ayrıca yeni palazlanan ABD küçümsenemez. Bu savaşla bir taşla iki kuş vurulmak istendi. İngiltere nin yanında ABD’nin de rol aldığı Almanya karşıtı güçler. Hem Almanya’dan hem de Rusya’dan kurtulmak istediler. Ama olmadı. Ve Sovyetler Birliğinin önünde duramadılar. 20 Milyon evladını savaşa vermiş Rus halkının vicdanları sızlatan kahramanlıkları batıyı antlaşmaya zorlamıştı. Almanya yine dize gelmişti. Bu savaşla kapitalist kriz büyüklerin lehine atlatılmıştı. Ancak korku daha da artmıştı. Bu sefer koca Sovyetler Birliği olmuştu.
Dönem, yeni hesapları gerektiriyordu. Savaşlarla krizden kurtulma dönemi zora girmişti. Gerilim yaratma veya küçük çatışmalar dönemi başlamıştı. Soğuk savaş dediğimiz dönemdir bu. Bir tarafta kapitalizm, diğer tarafta yoksul ve mağdur kesimlerin umudu sosyalizm. Bu dönem aynı zamanda kirli savaş dönemidir. Ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinin, kıran kırana geçtiği zamandır.
1989 da Berlin duvarı yıkıldı. 1993 Sovyetler birliği dağıldı. Bu durum küreselleşmeyi hızlandırdı. Reel sosyalizmin iksiri bozuldu. Olanlar kapitalizmin zaferi olarak yansıdı. Geniş halk kesimlerin morali bozuldu. Tek egemen güç haline gelen kapitalizm içinde, yeni arayışlar dönemi başladı. Dünyanın her tarafında ‘’çoklu’’ dengeler ve yeni çıkarlar belirginleşti. Bununla beraber savaştan beslenen kesimlerin hoşnutsuzluğu arttı. Zira bu kesimler, gerilim ve savaştan karlı çıkıyorlardı. Ve bu politikaları devam ettirmek istiyorlar. Lakin zamanımızın ruhu bunların elini zayıflatıyor. Bilgi ve iletişim çağı kaliteli yaşamı ve barışçıl ortamı zorluyor. Militarist savaş çıkarcısı sermaye gurupları, diğer sermaye guruplarını rahatsız ediyor. Bu durum, karşımıza, sermayenin ‘’yeni tür çıkar çelişkisi’’olarak çıkıyor. Sektörlerin ‘’devletle’’ile çıkar ilişkileri yeni bir dizayn gerektiriyor. Böylece karşımıza, iki ABD, iki Fransa veya iki İngiltere ve hatta iki Türkiye olarak günlük hayata müdahale ediliyor. ABD’deki ‘’neo conlar’’ ve diğerlerinin yarışı gibi, her yerde benzer kavgalar devam ediyor.
Bizler dün, haksızlığa, adaletsizliğe nasıl karşı durduysak, bu gün de eşitlikten, özgürlükten ve çağdaş demokrasiden yana olmalıyız. Zamanın ruhunu hesaba katarak adımlarımızı atmalıyız. Militer ve baskıcı devlet karşısında, demokratik devlete doğru çabanın içinde olmalıyız. Geniş halk kesimlerinin kendi sorunlarını tartıştığı ve çözüm ürettiği bir demokrasinin inşasında yer almalıyız. Toplumdaki farklılıklardan değil, tekleştirmek isteyen zihniyetten korkmalıyız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder