15 Ocak 2011 Cumartesi
TUNUS DİKTATÖRLERE ÖRNEK OLSUN
İktidarlar, ülke sorunlarını halkın kabul edeceği yol ve yöntemlerle çözmek yerine, polisiye devlet baskısıyla aşabileceklerini sandıkça Tunus Arap halkının ortaya koyduğu duruşla yüz yüze kalmaya mahkumdur.
Mihrac Ural
15 Ocak 2011
14 Ocak 2011 Şark takviminde yeni yılın ilk günü.
Tunus yeni yıla devrimle girdi. Kendi özgünlüğü içinde bir gerçek bir halk devrimi. Üstelik mümkün olan en kansız devrim; kanı son anda döken yine eski rejim. Araplar halk ayaklanmalarına sevra (devrim) derler; başarıya ulaşanı da olur olmayanı da. Tunus halkı sevraya kalkıştı yaptı ve başardı.
23 yıllık, Zeynel Abiddin Bin Ali iktidarı devrildi. Bin Ali, hiçbir ülke tarafından kabul edilmedi, bu satırların yazıldığı, 15 Ocak 2011, saat 02.00 sıralarında, uçağının Suudi-Arabistan’nın Cidde havaalanına indiği anonsu yapıldı. Diktatörün, kaçmaktan başka çaresi kalmamıştı.
Bu devrim, her siyasal devrim gibi bin milin ilk adımı. Tunus halkını bekleyen çok şey var. Buna rağmen, bu halk, 21. Yüzyılın ilk devrimini yaparak insanlığa verdiği bir mesaj oldu. Bunun da ötesinde, halklarına nefes aldırmayan Arap gerici diktatörlüklerine de sert bir uyarı oldu. Bu ayaklanma, 21. Yüzyılın bilişim çağı olduğunu, devletlerin dayattığı her türden yasağa rağmen internet ağlarının oluşturduğu kanallardan halkın meydanlarda devrim yapabileceğini gösterdi.
Kıvılcımı, kendini yakan bir genç çaktı (5 Ocak 2011). Muhammed Buğzezi, Yüksek öğrenimini tamamlamış on binlerce Tunuslu işsiz geçlerinden biri; yoksulluk, açlık içinde kıvranan yaşamdan ümidini kesmiş bir kahraman. Seyyar satıcılık yapmak ister, ancak Polis buna da müsaade etmez, satış tezgahı elinden alınır (17 Aralık 2010). O da bu çıkışsızlık içinde, kendini yakarak protestosunu ilan etmeye götürür.
Muhammed yandı. Ama Tunus halkı buna seyirci kalmadı. Bu halk 25 yıl önce “Ekmek Devrimi” yapmıştı; ekmek fiyatlarına yapılan zamma karşı gündeme gelen ayaklanmalar, tarihi lider, bağımsızlığın simgesi, Tunus devletinin ilk başkanı Habip Burgiba için sonun başlangıcı olmuştu (Kasım 1987).
“Ekmek Devrimi” rüzgarını arkasına alarak iktidara gelen Zeynel Abiddin Bin Ali, Habip Burgiba’yı yaşlılık, bunama, hasta diye “devleti yönetemez” raporu alarak iktidardan uzaklaştırıp yönetimi teslim aldı. 23 yıldır da iktidarda.
Başlangıçta Tunus’u kaplayan umutlar, yasaklarla, sansürlerle, devlet malını çarçur etmek, aile çevresini kayırmak, hortumculuk farklılıklara karşı ötekileştirici tutumlarla bir karabasana dönüşmüştür. Bu karabasanı korumak için de polis devletine geçilmiştir; medya susturulmuş, basının haddi bildirilmiş, ekonomi çökmüş, işsizlik almış başını gitmiş, muhalefet zindanları doldurmuştur. Tunus 23 yıl içinde ölüm döşeğinde kanayan bir ülkeye dönüştürülmüştür.
Tüm umutların tükendiği bir anda M. Buzezi’nin kendini yakışı, bardağı taşıran son damla olmuştur. Halk bu gidişe son vermek üzere Tunus’un her köşesinde ayaklandı. Zeynel Abiddin Bin Ali diktatörlüğüne son verdi.
Tunus devrimi, siyasi iktidarı deviren bir halk ayaklanmasıdır. Demokrasi ve özgürlükleri genişletecektir. Ne yeni bir dünya kuracak nede farklı bur üretim tarzına geçilecektir. Ancak bu devrim onurlu yaşam için gerekli açılımların köşe taşı olarak yerini alacaktır.
Tunus halk devrimi üzerine çok şey yazılacak. Bu devrim, 21. Yy devrimlerinin rotasını çizecek cinsten öncü nüveler bulunduruyor. Arap halkı bu ayaklanmalarla demokrasi ve özgürlük yolunda diremeden hak kazanmanın bir yolu olmadığını gösterdi; Filistin’deki direnişine, Lübnan’daki başarılarına, Tunus’u da ekleyerek devam etti; İsrail’e karşı Gazze direnişi, İsrail’in Lübnan’da aldığı ağır savaş yenilgisi (12 Temmuz 2006 savaşı) ve Amerika-İsrail ortak yapımı olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çökertilmesi bu sürecin birer halkası olarak gündeme geldi.
Tunus’ta halk ayaklanmasının bir başka mesajı da bilgi çağı iletişim teknolojisinin oynadığı rolüyle ilgilidir. Sanal iletişim ağları, ilk kez bu ölçekte bir sonuç aldı. İran’da bunun ilk örnekleri ortaya çıkmış olsa da Tunus’ta zafer kazanmış oldu. Tüm yasaklara rağmen, en sıkı siyasal muhalefet örgütlenmesi, bu çağdaş araçlarla yapılabileceği gösterilmiş oldu. Sonuç da alındı.
Bilişim çağıyla birlikte yükselen küreselleşmenin yeni bir toplumsal yaşam tarzına doğru gidişini belirledik. Eski kıstaslarla, eski yöntemlerle artık ileriye gidilemeyeceğini ifade ettik. Eskinin bağrında doğarak yeniyi kuran gelişmeler, haklı talepler için de önemle ela alınması gerektiğine işaret ettik. İlkel sol akıllar bu yaklaşımlarımıza “Sanal örgüt”, “sanal yayıncılık” dediler çağın değiştiğinden habersiz olanlar, Tunus halk devriminin sanal ortamda nasıl organize edildiğini oturup öğrenmelidir.
BÖLGEDEKİ GELİŞMELERE DİKKAT
Bölge yazılarımızı takip eden okur bilir ki, son dönemde bölgemizin doğu yakası (Irak (Kürt bölgesi dahil), İran, Körfez) dinginleşirken, batı yakasının kaynayacağına işaret edip durduk. Her gün yeni bir gelişmenin yaşandığı bölgemizde olayları takip etmek ve bunların birbiriyle ilgilerini kurmak büyük bir hızı gerektirir olmuştur.
Bu hızlı gelişmelerin başında Lübnan’da hükümetin çökmesini göstermek yanlış olmayacaktır. Lübnan kaynamaya aday olduğunu her yazımızda ifade ettik. Bunun nedenlerini de etraflıca açıkladık. Hükümet istifasına yol açan gelişmeler Hariri suikastıyla ilgili kurulan mahkemenin, siyasallaşması ve bunun sonucu, savaşta yenemedikleri direnme güçlerini mahkeme ve zindanlarda çürütme isteği olduğunu ifade ettik. İşte bu oyun, Başbakan Saad Hariri’nin, Amerika başkanı Obama’yla görüşmesi esnasında bozuldu. Hariri başbakan girdiği görüşmelere, muhalefetin bakanlarını hükümetten çekmesiyle sivil biri olarak çıkması bir oldu.
Bu bir mesajdı. Lübnan halkı teslim olmayacaktı, bölgede süren mücadelede kazandığı mevzileri terk etmeyecekti; Saad Hariri, Suriye ile Suudi Arabistan arasında Lübnan’la ilgili barışçıl ve dengeli önermeleri ciddiye almadan ABD başkanı Obama’dan destek alma çabası hiçbir şeyi değiştiremeyecekti. Arap halkı bu alanda da direnişini gergin bir bekleyiş ortamında sürdürüyor.
Mısır’da seçimler oldu, hakim parti ezici çoğunluğu aldı, ama iktidar olamıyor. Bu mutlak çoğunluk oyunu Arap ülkelerinde tüm diktatörlerin oyunudur. Mısırda gericiliğin başı Hüsnü Mübarek rejimi, her an Tunus’taki gibi, bir halk ayaklanmasıyla yüz yüze kalabileceğini gösteren veriler hızla yükseliyor.
Ürdün’de muhalefet, artık eskisi gibi değil, yeri göğü inletiyor, demokrasi ve özgürlük için meydanlara korkusuzca iniyor. Eli kulağında dedikleri hal, birçok ülkede bölgemiz halklarını kapsamış durumda.
Bir domini taşı etkisiyle yıkılacak diktatörlükler sıra bekliyor.
Arap halkı, 21. Yüzyılda, önemli bir yeniden diriliş gösterecek ataklarla sorunlarını aşma çabası vermektedir demek yanlış olmayacaktır.
KISSADAN HİSSE
Ülkemiz, bölgemizde ortaya çıkan bu gelişmelerden ders almalıdır. Kimlik bunalımları, farklılıkların ötekileştirilmesi, İnanç, kültür etnik baskılar ve yasaklar, anti demokratik dayatmalar, Öğrenciler üzerine çöken kara bulutlar, yüksek eğitimin ciddi bir sorun haline gelmesi, düşünce özgürlüğüne konan yasaklar, Medyanın yandaşlaştırılması gibi çok önemli demokratik sorunlar yanı sıra, işsizlik, açlık sınırında dolaşanların artan sayıları, esasından Tunus’tan geri kalır bir yanımız olmadığını gösteriyor.
Biat kültürünün ağır baskısı altında halkımız, sırtına yıkılmış her olumsuzluğu bir şey olmamış gibi taşımaya devam etmeyeceği açıktır.
İktidarlar, ülke sorunlarını halkın kabul edeceği yol ve yöntemlerle çözmek yerine, polisiye devlet baskısıyla aşabileceklerini sandıkça, Tunus Arap halkının duruşuyla yüz yüze gelmelere kaçınılmaz olacaktır.
Mihrac Ural
15 Ocak 2011
14 Ocak 2011 Şark takviminde yeni yılın ilk günü.
Tunus yeni yıla devrimle girdi. Kendi özgünlüğü içinde bir gerçek bir halk devrimi. Üstelik mümkün olan en kansız devrim; kanı son anda döken yine eski rejim. Araplar halk ayaklanmalarına sevra (devrim) derler; başarıya ulaşanı da olur olmayanı da. Tunus halkı sevraya kalkıştı yaptı ve başardı.
23 yıllık, Zeynel Abiddin Bin Ali iktidarı devrildi. Bin Ali, hiçbir ülke tarafından kabul edilmedi, bu satırların yazıldığı, 15 Ocak 2011, saat 02.00 sıralarında, uçağının Suudi-Arabistan’nın Cidde havaalanına indiği anonsu yapıldı. Diktatörün, kaçmaktan başka çaresi kalmamıştı.
Bu devrim, her siyasal devrim gibi bin milin ilk adımı. Tunus halkını bekleyen çok şey var. Buna rağmen, bu halk, 21. Yüzyılın ilk devrimini yaparak insanlığa verdiği bir mesaj oldu. Bunun da ötesinde, halklarına nefes aldırmayan Arap gerici diktatörlüklerine de sert bir uyarı oldu. Bu ayaklanma, 21. Yüzyılın bilişim çağı olduğunu, devletlerin dayattığı her türden yasağa rağmen internet ağlarının oluşturduğu kanallardan halkın meydanlarda devrim yapabileceğini gösterdi.
Kıvılcımı, kendini yakan bir genç çaktı (5 Ocak 2011). Muhammed Buğzezi, Yüksek öğrenimini tamamlamış on binlerce Tunuslu işsiz geçlerinden biri; yoksulluk, açlık içinde kıvranan yaşamdan ümidini kesmiş bir kahraman. Seyyar satıcılık yapmak ister, ancak Polis buna da müsaade etmez, satış tezgahı elinden alınır (17 Aralık 2010). O da bu çıkışsızlık içinde, kendini yakarak protestosunu ilan etmeye götürür.
Muhammed yandı. Ama Tunus halkı buna seyirci kalmadı. Bu halk 25 yıl önce “Ekmek Devrimi” yapmıştı; ekmek fiyatlarına yapılan zamma karşı gündeme gelen ayaklanmalar, tarihi lider, bağımsızlığın simgesi, Tunus devletinin ilk başkanı Habip Burgiba için sonun başlangıcı olmuştu (Kasım 1987).
“Ekmek Devrimi” rüzgarını arkasına alarak iktidara gelen Zeynel Abiddin Bin Ali, Habip Burgiba’yı yaşlılık, bunama, hasta diye “devleti yönetemez” raporu alarak iktidardan uzaklaştırıp yönetimi teslim aldı. 23 yıldır da iktidarda.
Başlangıçta Tunus’u kaplayan umutlar, yasaklarla, sansürlerle, devlet malını çarçur etmek, aile çevresini kayırmak, hortumculuk farklılıklara karşı ötekileştirici tutumlarla bir karabasana dönüşmüştür. Bu karabasanı korumak için de polis devletine geçilmiştir; medya susturulmuş, basının haddi bildirilmiş, ekonomi çökmüş, işsizlik almış başını gitmiş, muhalefet zindanları doldurmuştur. Tunus 23 yıl içinde ölüm döşeğinde kanayan bir ülkeye dönüştürülmüştür.
Tüm umutların tükendiği bir anda M. Buzezi’nin kendini yakışı, bardağı taşıran son damla olmuştur. Halk bu gidişe son vermek üzere Tunus’un her köşesinde ayaklandı. Zeynel Abiddin Bin Ali diktatörlüğüne son verdi.
Tunus devrimi, siyasi iktidarı deviren bir halk ayaklanmasıdır. Demokrasi ve özgürlükleri genişletecektir. Ne yeni bir dünya kuracak nede farklı bur üretim tarzına geçilecektir. Ancak bu devrim onurlu yaşam için gerekli açılımların köşe taşı olarak yerini alacaktır.
Tunus halk devrimi üzerine çok şey yazılacak. Bu devrim, 21. Yy devrimlerinin rotasını çizecek cinsten öncü nüveler bulunduruyor. Arap halkı bu ayaklanmalarla demokrasi ve özgürlük yolunda diremeden hak kazanmanın bir yolu olmadığını gösterdi; Filistin’deki direnişine, Lübnan’daki başarılarına, Tunus’u da ekleyerek devam etti; İsrail’e karşı Gazze direnişi, İsrail’in Lübnan’da aldığı ağır savaş yenilgisi (12 Temmuz 2006 savaşı) ve Amerika-İsrail ortak yapımı olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çökertilmesi bu sürecin birer halkası olarak gündeme geldi.
Tunus’ta halk ayaklanmasının bir başka mesajı da bilgi çağı iletişim teknolojisinin oynadığı rolüyle ilgilidir. Sanal iletişim ağları, ilk kez bu ölçekte bir sonuç aldı. İran’da bunun ilk örnekleri ortaya çıkmış olsa da Tunus’ta zafer kazanmış oldu. Tüm yasaklara rağmen, en sıkı siyasal muhalefet örgütlenmesi, bu çağdaş araçlarla yapılabileceği gösterilmiş oldu. Sonuç da alındı.
Bilişim çağıyla birlikte yükselen küreselleşmenin yeni bir toplumsal yaşam tarzına doğru gidişini belirledik. Eski kıstaslarla, eski yöntemlerle artık ileriye gidilemeyeceğini ifade ettik. Eskinin bağrında doğarak yeniyi kuran gelişmeler, haklı talepler için de önemle ela alınması gerektiğine işaret ettik. İlkel sol akıllar bu yaklaşımlarımıza “Sanal örgüt”, “sanal yayıncılık” dediler çağın değiştiğinden habersiz olanlar, Tunus halk devriminin sanal ortamda nasıl organize edildiğini oturup öğrenmelidir.
BÖLGEDEKİ GELİŞMELERE DİKKAT
Bölge yazılarımızı takip eden okur bilir ki, son dönemde bölgemizin doğu yakası (Irak (Kürt bölgesi dahil), İran, Körfez) dinginleşirken, batı yakasının kaynayacağına işaret edip durduk. Her gün yeni bir gelişmenin yaşandığı bölgemizde olayları takip etmek ve bunların birbiriyle ilgilerini kurmak büyük bir hızı gerektirir olmuştur.
Bu hızlı gelişmelerin başında Lübnan’da hükümetin çökmesini göstermek yanlış olmayacaktır. Lübnan kaynamaya aday olduğunu her yazımızda ifade ettik. Bunun nedenlerini de etraflıca açıkladık. Hükümet istifasına yol açan gelişmeler Hariri suikastıyla ilgili kurulan mahkemenin, siyasallaşması ve bunun sonucu, savaşta yenemedikleri direnme güçlerini mahkeme ve zindanlarda çürütme isteği olduğunu ifade ettik. İşte bu oyun, Başbakan Saad Hariri’nin, Amerika başkanı Obama’yla görüşmesi esnasında bozuldu. Hariri başbakan girdiği görüşmelere, muhalefetin bakanlarını hükümetten çekmesiyle sivil biri olarak çıkması bir oldu.
Bu bir mesajdı. Lübnan halkı teslim olmayacaktı, bölgede süren mücadelede kazandığı mevzileri terk etmeyecekti; Saad Hariri, Suriye ile Suudi Arabistan arasında Lübnan’la ilgili barışçıl ve dengeli önermeleri ciddiye almadan ABD başkanı Obama’dan destek alma çabası hiçbir şeyi değiştiremeyecekti. Arap halkı bu alanda da direnişini gergin bir bekleyiş ortamında sürdürüyor.
Mısır’da seçimler oldu, hakim parti ezici çoğunluğu aldı, ama iktidar olamıyor. Bu mutlak çoğunluk oyunu Arap ülkelerinde tüm diktatörlerin oyunudur. Mısırda gericiliğin başı Hüsnü Mübarek rejimi, her an Tunus’taki gibi, bir halk ayaklanmasıyla yüz yüze kalabileceğini gösteren veriler hızla yükseliyor.
Ürdün’de muhalefet, artık eskisi gibi değil, yeri göğü inletiyor, demokrasi ve özgürlük için meydanlara korkusuzca iniyor. Eli kulağında dedikleri hal, birçok ülkede bölgemiz halklarını kapsamış durumda.
Bir domini taşı etkisiyle yıkılacak diktatörlükler sıra bekliyor.
Arap halkı, 21. Yüzyılda, önemli bir yeniden diriliş gösterecek ataklarla sorunlarını aşma çabası vermektedir demek yanlış olmayacaktır.
KISSADAN HİSSE
Ülkemiz, bölgemizde ortaya çıkan bu gelişmelerden ders almalıdır. Kimlik bunalımları, farklılıkların ötekileştirilmesi, İnanç, kültür etnik baskılar ve yasaklar, anti demokratik dayatmalar, Öğrenciler üzerine çöken kara bulutlar, yüksek eğitimin ciddi bir sorun haline gelmesi, düşünce özgürlüğüne konan yasaklar, Medyanın yandaşlaştırılması gibi çok önemli demokratik sorunlar yanı sıra, işsizlik, açlık sınırında dolaşanların artan sayıları, esasından Tunus’tan geri kalır bir yanımız olmadığını gösteriyor.
Biat kültürünün ağır baskısı altında halkımız, sırtına yıkılmış her olumsuzluğu bir şey olmamış gibi taşımaya devam etmeyeceği açıktır.
İktidarlar, ülke sorunlarını halkın kabul edeceği yol ve yöntemlerle çözmek yerine, polisiye devlet baskısıyla aşabileceklerini sandıkça, Tunus Arap halkının duruşuyla yüz yüze gelmelere kaçınılmaz olacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder