2 Nisan 2009 Perşembe
79. DOSYA THKP-C (Acilciler) onurlu bir direnme örgütüdür.
Mihrac Ural
2 Nisan 2009
27 yıldır ilişkisinin kesik oduğu THKP-C(Acilciler) hakkında çirkin suçlamalarda bulunan itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı ortağı İbrahim yalçın, özel harp dairesi dışında kimsenin işine yaramayan karalamalara devam etkmektedirler.
THKP-C(Acilciler) örgütünün siyasi yönelimlerini eylem biçimlerini beğenir ya da beğenmesiniz ancak bu örgütün bulunduğu her alanda ülke içinde, Avrupa sahasında, enternasyonal dayanışmada Filistin halkıyla omuz omuza direnerek savaşan bir örgüttür.
Bu örgüt kesintisiz çabalarla yükselen siyasal ve askeri eylemleriyle, kitle örgütlenmesi, dernek, sendika basım yayım faaliyetleriyle, kongresini bağlamış olmanın kurum ve kuruluşlarıyla ülkesinin demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüten bir örgüttür.
Bu örgütün militan ve kadroları, işkencelerden geçmiş, zindanlar yatmış ve bu karanlık kesitlerde tavizsiz bir direnme duruşu sergilemiştir. Mamak zindanındaki ilk direnişi örgütleyen bu örgütün militanları ve kadrolarıdır. Sinop kalesi zindanını yakan da bu örgütün militan ve kadrolarıdır. Zindanları siyasi bir eğitim merkezine dönüştüren de bu örgüttür. Zindanlarda sıradan mahkumları en çok örgütleyen ve devrimci mücadele kazandıran da bu örgüttür. Bu örgüte gönül veren her kişi, hayatının tüm etkinliklerini özveriyle mücadeleye koymuştur.
Bu örgüte dil uzatan bu itirafçı bunak, kendi teslimiyetinin örtüsü olarak, “benden sonrası tufan” mantığıyla yaptığı kurgu ve yalanlarla kendi kirliliğini artırmaktan başka bir sonuç alda edemez.
THKP-C(Acilciler) örgütü, devrimci hareket üniversitesinin en özverili direnme fakültesidir.
Bu fakültede, özveri vardı, siyasal düzeye önem verme vardı, ser verip sır vermeme vardı. Özgün literatürüyle, açık siyasal hedefleriyle, Kongreden çıkıp gelmiş kurum ve kuruluşlarıyla, zindanda ülke sathında ve yurt dışında mücadelesini sürdüren onurlu insanların ve şehitlerin örgütüdür.
Bu gün çok farklı kulvarlarda da olsalar bu geçmişe emek vermiş her Acilci, örgütün değer algıları içinde hiç kimsenin tartışamayacağı yere sahiptir. Bunu anlamak için Acilciler örgütünün 1977 Ağustos yakalanmalarında “polise yardımcı olarak” çalışan itirafçı Engin Erkiner sonrası dönemin siyasal yönelimleriyle oluşan devrimci karakterini oluşturan temel unsurları bilmek yeterlidir.
Bu örgütte milliyetçilik yeşerememiştir, Kürt halkının özgürlük mücadelesi, Anadolu mozaiğinin hak ve hukuku sonuna kadar savunulmuştur.
Bu örgütte direnme çizgisi temel alınmıştır; işkencede, zindanda ülke sathında ve yurt dışında bu çizgi dün de bu günde temel olmuştur.
Bu örgütte enternasyonalizm algısı temel alınmıştır, Filistin halkıyla omuz omuza savaşa girilmiştir; Beyrut kuşatmasında ve Trablus’ta tüm İsrail’e ve tüm gerici güçlere karşı mücadelede şehitler verilmiştir.
Bu örgüt kitlesel bir örgüttür; Kitleleri örgütleme amacını temel alan çabaları yükseltmiş on binlerin katıldığı mitingler düzenlemiştir. Karanlık oda Donkişotlarının hezeyanlarına karşı durulmuş basım yayın çabalarıyla kitlesel örgütlenmenin tüm araçları değerlendirilmiştir. TEK YOL DEVRİEM ve merkez yayın organı CEPHE bu amaçla yayın hayatına girmiştir. Ülke, bölge ve dünya siyasal olayları üzerine boşluk bırakmayacak tarzda tutum belirlemiştir. Bu kitlelere karşı bir sorumluluğun ifadesiydi. 1977 yakalanması öncesi yayın çabaları ve sonrasını karşılaştıran her Acilci bu geçeği tüm çıplaklığıyla bilir. İtirafçı Engin dönemi İlker Akman sonrası dönemdir ve bu dönemde kayda değer hiçbir yazınsal faaliyet yoktur. Oysa aynı kesitte (1976 – 1977) Güney Bölgesinde TEK YOL DEVRİM gazetesi çıkarılmış, onlarca bildiri yayınlanmış ve KAPTALİZM Mİ? SOSYALİZM Mİ? Kitabı yayınlanmıştır.
Bu örgütte demokrasi savunulmuş, bu bilinç kökleştirilmiştir; yayınlarıyla yazı makale broşür ve kitaplarıyla demokrasi savunulmuştur bunun militanlar ve kadrolarda kökleşmesi için kesintisiz siyasal eğitim çalışmaları yapılmıştır.
Bu örgüt iç işlerinde şiddeti yasaklamıştır;1. Kongrede onaylanan tüzüğünde şiddete yer verilmemiştir. Tüzük VIII. Madde en ağır ceza örgütten atmadır. Şiddet zayıflık sayılmış, ata varsa bunu örgüt üstlenip kendini onarması gerektiği belirlenmiştir. Bu nedenle de tarihinde İtirafçı Engin Erkiner ve MİT’e ajanı İbrahim Yalçın’na şiddet yöneltilmemiştir.
İşte Acilcilik budur. Bu devrimci üniversitede özgün bir fakültedir. Bu fakültede itirafçılara satılmışlara yer olmayacağını söylemeye bile gerek yoktur. Bu ilkeler bu gün ülkemiz demokrasi mücadelesinde yer almak isteyen her örgütün temel ilkeleri olarak hala bir bayrak gibi dalgalanmaktadır.
Bu onurlu direnme örgütüne ilk darbeyi vuran 1977 Ağustos yakalanmalarıdır. Bunu da İtirafçı Engin Erkenir yapmıştır. Örgütü "kronolojik" alarak, hayallerini bile anlatarak polise teslim etmiştir. “Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner İfadesi, s:16)
Bu itirafçı o gün örgütü böyle yıkmıştı.
Acilciler’in yükseliş tarihi bundan sonra başlar. Direnenler bu örgütü yeniden ayağa kaldırmıştır. İtirafçı Engin Erkiner TKEP'e sığınarak kaçmaktan başka yol bulmamıştır. Örgüt, bu dönemden sonra ülke çapında ulaşılabilen her yerde demokrasi mücadelesine atılmıştır.
Bu örgüt bir direnme örgütüydü. Düşmanı vardı ve savaş halindeydi. Buna rağmen polis bu örgüte sızamamıştır. İddiayla söylüyorum, Türkiye solu siyasal hareketleri arasında polisin sızamadığı örgütlerden biri de THKP-C (Acilciler)’dir. Örgütümüzü sızmak isteyenler ise aynı anda yakalanmıştır.
Örgütün 1. kongresine sızmak isteyen MİT'e satılmış üç kişide yakalanmış ve itirafları yazılı belge olarak açıklanmıştır. Bunlardan biri bu gün, hiçte tesadüf olmayan bir biçimde İtirafçı Engin Erkener'le ortak olan İbrahim Yalçın'dır (MİT’teki kod adı Şahin’dir); Şahin, MİT'en 150 000 TL ön ödeme alarak Acilcilerin 1. kongresini ispiyonlamaya gelmiştir. Ancak o da bunu başaramamış, örgüt bu satılmışı açığa çıkararak itirafı yaptırmıştır.
27 yıldır Acilciler’le hiçbir ilişiği olmayan bu itirafçının, örgütümüze kara çalması gerçek anlamıyla bir özel harp dairesi işidir. Bunu kimse abartma olarak ele almasın, Doğu Perinçek yöntemiyle ihbarcılık yapan bir kepazenin işlevi budur. Doğu Perinçek’de böyle başladı; önce poliste çözüldü, sonra bu kamburunu örtmek için polis ifadesini savundu, içinden çıkamadı direnenlere saldırdı ve sonu Ergenekon çetesinde buldu. Bu süreç aynıyla itirafçı engin Erkiner için de geçerlidir. O da poliste itirafçı oldu, şimdi ikinci aşamasında ihbarcılık ve örgütlülüğe kara çalmaya yöneldi. Sunu ustası gibidir, bunu da zamanın hükmüne bırakmakla yetineceğiz.
Bizler örgütümüzün elinde bulunan belgelerle itirafçı Engin adamı ve ortağı MİT ajanı İbrahim yalçın'ı deşifre ettik. Bu belgeleri hiçbir etki altında kalmamak için öncelikle de yorumsuz olarak yayında bıraktık. Her şeyi belgelere, kanıtlarla, el yazılı itiraflara açıkladık. Ne yorum ne siyasi hasım iddiası nede üçüncü kişilerce doğrulanmaya muhtaç duyumdan söz ettik.
Son olarak, itirafçı Engin adam polis ifadesinin utanç verici hallerini örtmek için, Mihrac Ural’ın ifadesini yana yana aramış ve bulmuştur. Bulduğu an da kahrolmuştur. Bir itirafçıyı sarsıp yıkacak, ser verip sır vermeyen Mihrac Ural'ın ifadesi "beyaz bir sayfa"dan ibaret olduğu görülmüştür. Bu noktadan itibaren konuşulacak her şey sona ermiştir. Acilin değerleri bu ifadede en üst yöneticisinin onur belgesiyle ortaya konmuştur. Acilcilik de bundan ibarettir.
THKP-C(Acilciler) örgütü işte bu beyaz sayfa gibi aktır, direngendir ve her türden çirkinliğin karşıtıdır. Örgütümüzün geçmişini kirletmek isteyenler önce, sık sık değiştirdikleri örgütlerde yaptıkları tahribatlara ve bu gün içine düştükleri Doğu Perinçek çizgisinin ihbarcılığına bakmalıdırlar. O aynada kendilerini gerecekler.
THKP-C(Acilciler) yeryüzünde hiç kimsenin dil uzatamayacağı kadar temiz duygularla halkın çıkarları için mücadeleye atılmış insanların örgütü olmuştur.
Bu gün hangi kulvarda olursa olsun, örgütte emeği geçen herkes, bu örgütü yaratan birer değerdir. 2. Kongre bağlanarak kararını alana kadar da bu örgütün değerlerini sonuna kadar savunma görevimi yerine getirmekten bir an bile kaçınmadan, bu değerleri kirletmek isteyenlerin, kendi kirliliklerini örtme gibi beyhude bir çaba içinde olduklarını belirteceğim.
Bunları muhatap almanın ise devrimci harekete ve halkımıza yararı olduğuna inanmıyorum.
2 Nisan 2009
27 yıldır ilişkisinin kesik oduğu THKP-C(Acilciler) hakkında çirkin suçlamalarda bulunan itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı ortağı İbrahim yalçın, özel harp dairesi dışında kimsenin işine yaramayan karalamalara devam etkmektedirler.
THKP-C(Acilciler) örgütünün siyasi yönelimlerini eylem biçimlerini beğenir ya da beğenmesiniz ancak bu örgütün bulunduğu her alanda ülke içinde, Avrupa sahasında, enternasyonal dayanışmada Filistin halkıyla omuz omuza direnerek savaşan bir örgüttür.
Bu örgüt kesintisiz çabalarla yükselen siyasal ve askeri eylemleriyle, kitle örgütlenmesi, dernek, sendika basım yayım faaliyetleriyle, kongresini bağlamış olmanın kurum ve kuruluşlarıyla ülkesinin demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüten bir örgüttür.
Bu örgütün militan ve kadroları, işkencelerden geçmiş, zindanlar yatmış ve bu karanlık kesitlerde tavizsiz bir direnme duruşu sergilemiştir. Mamak zindanındaki ilk direnişi örgütleyen bu örgütün militanları ve kadrolarıdır. Sinop kalesi zindanını yakan da bu örgütün militan ve kadrolarıdır. Zindanları siyasi bir eğitim merkezine dönüştüren de bu örgüttür. Zindanlarda sıradan mahkumları en çok örgütleyen ve devrimci mücadele kazandıran da bu örgüttür. Bu örgüte gönül veren her kişi, hayatının tüm etkinliklerini özveriyle mücadeleye koymuştur.
Bu örgüte dil uzatan bu itirafçı bunak, kendi teslimiyetinin örtüsü olarak, “benden sonrası tufan” mantığıyla yaptığı kurgu ve yalanlarla kendi kirliliğini artırmaktan başka bir sonuç alda edemez.
THKP-C(Acilciler) örgütü, devrimci hareket üniversitesinin en özverili direnme fakültesidir.
Bu fakültede, özveri vardı, siyasal düzeye önem verme vardı, ser verip sır vermeme vardı. Özgün literatürüyle, açık siyasal hedefleriyle, Kongreden çıkıp gelmiş kurum ve kuruluşlarıyla, zindanda ülke sathında ve yurt dışında mücadelesini sürdüren onurlu insanların ve şehitlerin örgütüdür.
Bu gün çok farklı kulvarlarda da olsalar bu geçmişe emek vermiş her Acilci, örgütün değer algıları içinde hiç kimsenin tartışamayacağı yere sahiptir. Bunu anlamak için Acilciler örgütünün 1977 Ağustos yakalanmalarında “polise yardımcı olarak” çalışan itirafçı Engin Erkiner sonrası dönemin siyasal yönelimleriyle oluşan devrimci karakterini oluşturan temel unsurları bilmek yeterlidir.
Bu örgütte milliyetçilik yeşerememiştir, Kürt halkının özgürlük mücadelesi, Anadolu mozaiğinin hak ve hukuku sonuna kadar savunulmuştur.
Bu örgütte direnme çizgisi temel alınmıştır; işkencede, zindanda ülke sathında ve yurt dışında bu çizgi dün de bu günde temel olmuştur.
Bu örgütte enternasyonalizm algısı temel alınmıştır, Filistin halkıyla omuz omuza savaşa girilmiştir; Beyrut kuşatmasında ve Trablus’ta tüm İsrail’e ve tüm gerici güçlere karşı mücadelede şehitler verilmiştir.
Bu örgüt kitlesel bir örgüttür; Kitleleri örgütleme amacını temel alan çabaları yükseltmiş on binlerin katıldığı mitingler düzenlemiştir. Karanlık oda Donkişotlarının hezeyanlarına karşı durulmuş basım yayın çabalarıyla kitlesel örgütlenmenin tüm araçları değerlendirilmiştir. TEK YOL DEVRİEM ve merkez yayın organı CEPHE bu amaçla yayın hayatına girmiştir. Ülke, bölge ve dünya siyasal olayları üzerine boşluk bırakmayacak tarzda tutum belirlemiştir. Bu kitlelere karşı bir sorumluluğun ifadesiydi. 1977 yakalanması öncesi yayın çabaları ve sonrasını karşılaştıran her Acilci bu geçeği tüm çıplaklığıyla bilir. İtirafçı Engin dönemi İlker Akman sonrası dönemdir ve bu dönemde kayda değer hiçbir yazınsal faaliyet yoktur. Oysa aynı kesitte (1976 – 1977) Güney Bölgesinde TEK YOL DEVRİM gazetesi çıkarılmış, onlarca bildiri yayınlanmış ve KAPTALİZM Mİ? SOSYALİZM Mİ? Kitabı yayınlanmıştır.
Bu örgütte demokrasi savunulmuş, bu bilinç kökleştirilmiştir; yayınlarıyla yazı makale broşür ve kitaplarıyla demokrasi savunulmuştur bunun militanlar ve kadrolarda kökleşmesi için kesintisiz siyasal eğitim çalışmaları yapılmıştır.
Bu örgüt iç işlerinde şiddeti yasaklamıştır;1. Kongrede onaylanan tüzüğünde şiddete yer verilmemiştir. Tüzük VIII. Madde en ağır ceza örgütten atmadır. Şiddet zayıflık sayılmış, ata varsa bunu örgüt üstlenip kendini onarması gerektiği belirlenmiştir. Bu nedenle de tarihinde İtirafçı Engin Erkiner ve MİT’e ajanı İbrahim Yalçın’na şiddet yöneltilmemiştir.
İşte Acilcilik budur. Bu devrimci üniversitede özgün bir fakültedir. Bu fakültede itirafçılara satılmışlara yer olmayacağını söylemeye bile gerek yoktur. Bu ilkeler bu gün ülkemiz demokrasi mücadelesinde yer almak isteyen her örgütün temel ilkeleri olarak hala bir bayrak gibi dalgalanmaktadır.
Bu onurlu direnme örgütüne ilk darbeyi vuran 1977 Ağustos yakalanmalarıdır. Bunu da İtirafçı Engin Erkenir yapmıştır. Örgütü "kronolojik" alarak, hayallerini bile anlatarak polise teslim etmiştir. “Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner İfadesi, s:16)
Bu itirafçı o gün örgütü böyle yıkmıştı.
Acilciler’in yükseliş tarihi bundan sonra başlar. Direnenler bu örgütü yeniden ayağa kaldırmıştır. İtirafçı Engin Erkiner TKEP'e sığınarak kaçmaktan başka yol bulmamıştır. Örgüt, bu dönemden sonra ülke çapında ulaşılabilen her yerde demokrasi mücadelesine atılmıştır.
Bu örgüt bir direnme örgütüydü. Düşmanı vardı ve savaş halindeydi. Buna rağmen polis bu örgüte sızamamıştır. İddiayla söylüyorum, Türkiye solu siyasal hareketleri arasında polisin sızamadığı örgütlerden biri de THKP-C (Acilciler)’dir. Örgütümüzü sızmak isteyenler ise aynı anda yakalanmıştır.
Örgütün 1. kongresine sızmak isteyen MİT'e satılmış üç kişide yakalanmış ve itirafları yazılı belge olarak açıklanmıştır. Bunlardan biri bu gün, hiçte tesadüf olmayan bir biçimde İtirafçı Engin Erkener'le ortak olan İbrahim Yalçın'dır (MİT’teki kod adı Şahin’dir); Şahin, MİT'en 150 000 TL ön ödeme alarak Acilcilerin 1. kongresini ispiyonlamaya gelmiştir. Ancak o da bunu başaramamış, örgüt bu satılmışı açığa çıkararak itirafı yaptırmıştır.
27 yıldır Acilciler’le hiçbir ilişiği olmayan bu itirafçının, örgütümüze kara çalması gerçek anlamıyla bir özel harp dairesi işidir. Bunu kimse abartma olarak ele almasın, Doğu Perinçek yöntemiyle ihbarcılık yapan bir kepazenin işlevi budur. Doğu Perinçek’de böyle başladı; önce poliste çözüldü, sonra bu kamburunu örtmek için polis ifadesini savundu, içinden çıkamadı direnenlere saldırdı ve sonu Ergenekon çetesinde buldu. Bu süreç aynıyla itirafçı engin Erkiner için de geçerlidir. O da poliste itirafçı oldu, şimdi ikinci aşamasında ihbarcılık ve örgütlülüğe kara çalmaya yöneldi. Sunu ustası gibidir, bunu da zamanın hükmüne bırakmakla yetineceğiz.
Bizler örgütümüzün elinde bulunan belgelerle itirafçı Engin adamı ve ortağı MİT ajanı İbrahim yalçın'ı deşifre ettik. Bu belgeleri hiçbir etki altında kalmamak için öncelikle de yorumsuz olarak yayında bıraktık. Her şeyi belgelere, kanıtlarla, el yazılı itiraflara açıkladık. Ne yorum ne siyasi hasım iddiası nede üçüncü kişilerce doğrulanmaya muhtaç duyumdan söz ettik.
Son olarak, itirafçı Engin adam polis ifadesinin utanç verici hallerini örtmek için, Mihrac Ural’ın ifadesini yana yana aramış ve bulmuştur. Bulduğu an da kahrolmuştur. Bir itirafçıyı sarsıp yıkacak, ser verip sır vermeyen Mihrac Ural'ın ifadesi "beyaz bir sayfa"dan ibaret olduğu görülmüştür. Bu noktadan itibaren konuşulacak her şey sona ermiştir. Acilin değerleri bu ifadede en üst yöneticisinin onur belgesiyle ortaya konmuştur. Acilcilik de bundan ibarettir.
THKP-C(Acilciler) örgütü işte bu beyaz sayfa gibi aktır, direngendir ve her türden çirkinliğin karşıtıdır. Örgütümüzün geçmişini kirletmek isteyenler önce, sık sık değiştirdikleri örgütlerde yaptıkları tahribatlara ve bu gün içine düştükleri Doğu Perinçek çizgisinin ihbarcılığına bakmalıdırlar. O aynada kendilerini gerecekler.
THKP-C(Acilciler) yeryüzünde hiç kimsenin dil uzatamayacağı kadar temiz duygularla halkın çıkarları için mücadeleye atılmış insanların örgütü olmuştur.
Bu gün hangi kulvarda olursa olsun, örgütte emeği geçen herkes, bu örgütü yaratan birer değerdir. 2. Kongre bağlanarak kararını alana kadar da bu örgütün değerlerini sonuna kadar savunma görevimi yerine getirmekten bir an bile kaçınmadan, bu değerleri kirletmek isteyenlerin, kendi kirliliklerini örtme gibi beyhude bir çaba içinde olduklarını belirteceğim.
Bunları muhatap almanın ise devrimci harekete ve halkımıza yararı olduğuna inanmıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
çok güzel yazmışsınızda madem anlattığınız gibiydi neden böyle saman alevi gibi kısa sürede yok olup gitti örgüte yapılan büyük darbeden sonra tutuklananlarla sonra çıkanlarla iletişim kurulmadı topralanma süreci başlatılmadı bir çok kişi savrulup gitti kimse bizi aramadı sormadı dediler. bu görev genel sekreterin ve MK nın göreviydi en üst kademede onlar vardı bütün bağlantıları yada bağlantı yollarını onlar biliyordu siz ve MK görevini tam olarak yerine getirmedi..
Yorum Gönder