6 Ocak 2011 Perşembe
NUSUBETLERLE ÖĞRENİYORUZ
Mustafa Köse
6 Ocak 2011
Atasözü vardır ‘’bir nusubet bin nasihate bedel’’ diye. Bize uyan bundan daha iyi bir tarifin olacağını düşünmüyorum. Biz neyi öğreniyorsak ancak böyle öğreniyoruz. Canımız yanmadan aklın yolunu tutmuyoruz. Şark kültürünün egemen olduğu ‘’kurnazlık ve aymazlık’’ sarmalından sıkışmadan çıkamıyoruz.
Ancak bu böyledir. Bu bizim bir durumumuzdur. Çarpıla yamula değişeceğiz. Gereksiz zaman kaybı oluyor ama bunun başka yolu görülmüyor. Bunu kabul ederek tavrımızı ve yapacaklarımızı hedefleyeceğiz. Sapla saman arasında kaybolmadan mesafe almayı öğreneceğiz.
Uzun tutuklanmaya karşı, Avrupa insan hakları mahkemesinin istediği sınır bizde deprem yarattı. Vicdanları sızlatan bazı davaların sanıkları tahliye olunca kıyamet koptu. Herkes suçlu aramaya başladı. Ancak öne çıkan Yüksek yargı iktidarı, iktidar ise yüksek yargıyı suçlayarak konu geçiştirilmeye çalışıyor. Oysa bu duruma karşılıklı suçlamalarla geçiştirilemez. Buradaki asıl durum,’’yargı reformuna olan ihtiyacın ortaya çıkmasıdır’’. Son günlerde olanlar, bir şans gibi algılanmalıdır. Yargıdaki aksaklıkların giderilmesi için acil önlem alınmalıdır. Yargımız, adil ve uluslar arası hukuka uygun hale getirilmelidir. Bu, iktidarın işidir. Çare üretmek seçimle gelenlerin görevidir.
Şimdiden açık belirtelim. Demokratik devlete dönüşmek radikal değişimlerden geçmektedir. Bu iş çocuk oyuncağı değildir. Bu iş ciddi bir iştir. Geçiştirmelerle, oyalamalarla bunlar sağlanamaz. Değişimlerdeki ‘’yetmezler’’ kapıyı zorlamaktadır.
Hemen belirtmek gerekiyorsa ve ivedilikle yapılacaklar sırıtmış durumda. Aksatmadan yeni bir anayasa şart oldu. Bu anayasa ile siyasi reform, yargı reformu ve toplumsal barış sağlayacak şeklinde olmalıdır. Üniversiteler bilim yuvası haline getirilmelidir. Eğitim parasız ve eşitlikçi hale getirilmelidir.
Ekonomiyi küresel rekabete hazırlamalıyız. Küçük ve orta işletmeler desteklenmelidir. Finans politikalar üretime dönük olmalıdır. Gelişmiş ülkelerin ekonomik merkez olmaktan çıkması bize yeni şanslar vermektedir. Yatırım ve üretim merkezlerin yeniden şekillendiği süreçte çekim gücü olmalıyız. Brezilya, Polonya’nın yakaladığı çizgiye talip olmalıyız.
Sonuç itibariyle şunu söyleyebiliriz; ülke içinde ve dışında artık tek merkez yok. Her ülke kendine göre yenilenmek ve değişmek zorunda. Küresel dengeler, çoklu yolu ve çoklu çıkarları gerektirdiğinden zaman kaybetmeden bizi değiştirecek adımları atmalıyız.
Mkose1955@hotmail.com
6 Ocak 2011
Atasözü vardır ‘’bir nusubet bin nasihate bedel’’ diye. Bize uyan bundan daha iyi bir tarifin olacağını düşünmüyorum. Biz neyi öğreniyorsak ancak böyle öğreniyoruz. Canımız yanmadan aklın yolunu tutmuyoruz. Şark kültürünün egemen olduğu ‘’kurnazlık ve aymazlık’’ sarmalından sıkışmadan çıkamıyoruz.
Ancak bu böyledir. Bu bizim bir durumumuzdur. Çarpıla yamula değişeceğiz. Gereksiz zaman kaybı oluyor ama bunun başka yolu görülmüyor. Bunu kabul ederek tavrımızı ve yapacaklarımızı hedefleyeceğiz. Sapla saman arasında kaybolmadan mesafe almayı öğreneceğiz.
Uzun tutuklanmaya karşı, Avrupa insan hakları mahkemesinin istediği sınır bizde deprem yarattı. Vicdanları sızlatan bazı davaların sanıkları tahliye olunca kıyamet koptu. Herkes suçlu aramaya başladı. Ancak öne çıkan Yüksek yargı iktidarı, iktidar ise yüksek yargıyı suçlayarak konu geçiştirilmeye çalışıyor. Oysa bu duruma karşılıklı suçlamalarla geçiştirilemez. Buradaki asıl durum,’’yargı reformuna olan ihtiyacın ortaya çıkmasıdır’’. Son günlerde olanlar, bir şans gibi algılanmalıdır. Yargıdaki aksaklıkların giderilmesi için acil önlem alınmalıdır. Yargımız, adil ve uluslar arası hukuka uygun hale getirilmelidir. Bu, iktidarın işidir. Çare üretmek seçimle gelenlerin görevidir.
Şimdiden açık belirtelim. Demokratik devlete dönüşmek radikal değişimlerden geçmektedir. Bu iş çocuk oyuncağı değildir. Bu iş ciddi bir iştir. Geçiştirmelerle, oyalamalarla bunlar sağlanamaz. Değişimlerdeki ‘’yetmezler’’ kapıyı zorlamaktadır.
Hemen belirtmek gerekiyorsa ve ivedilikle yapılacaklar sırıtmış durumda. Aksatmadan yeni bir anayasa şart oldu. Bu anayasa ile siyasi reform, yargı reformu ve toplumsal barış sağlayacak şeklinde olmalıdır. Üniversiteler bilim yuvası haline getirilmelidir. Eğitim parasız ve eşitlikçi hale getirilmelidir.
Ekonomiyi küresel rekabete hazırlamalıyız. Küçük ve orta işletmeler desteklenmelidir. Finans politikalar üretime dönük olmalıdır. Gelişmiş ülkelerin ekonomik merkez olmaktan çıkması bize yeni şanslar vermektedir. Yatırım ve üretim merkezlerin yeniden şekillendiği süreçte çekim gücü olmalıyız. Brezilya, Polonya’nın yakaladığı çizgiye talip olmalıyız.
Sonuç itibariyle şunu söyleyebiliriz; ülke içinde ve dışında artık tek merkez yok. Her ülke kendine göre yenilenmek ve değişmek zorunda. Küresel dengeler, çoklu yolu ve çoklu çıkarları gerektirdiğinden zaman kaybetmeden bizi değiştirecek adımları atmalıyız.
Mkose1955@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder