11 Ocak 2011 Salı
YAŞAM ENERJİMİZİ BOŞA TÜKETMİYELİM
Hasip Yiğitoğlu
12 Ocak 2011
Yüzlerce yıl sonra yaşadığımız coğrafyada yeni bir tarihin yazıldığını görmek gerçekten heyecan vericidir. Bireysel ve toplumsal manada hayatın derinliğinde olmak,seslendirmek daha da keyif vericidir.İnsanın zamanla biriktirdiği sosyal-kültürel değerlerini yaşamında hissetmesinin başarı mutluluğu,belki de ruhsal moral yönünden en anlamlı şeydir.Yaşamı sevmek,yaşama katılmak ve sarılmaktır.
Bu bir öz benliktir.
Öz benlik önemli bir kişilik özelliğidir.Hayattaki zorluklar karşısında mücadele gücümüzü artırır,sorunlara karşı gerçekçi,nesnel bir bakış açısı sağlar.
Diğer bir anlatımla, yaşamımızdaki sorunların temel kaynağı öz benliğimizden uzak yaşamamızdan kaynaklıdır.
Öz benliğimizin merkezine inemediğimiz sürece asla kendimiz olamayız.Sahte benliklerle yaşayarak hem kendimizi hem başkalarını aldatmak,kullanabileceğimiz yaşam enerjisini boşa tüketmek demektir.
Gerçek benliğimizle uyum içinde yaşamanın kim olduğumuzun karşılığını anlayarak,ne istediğimiz yönünden de sosyal-kültürel-siyasi yol haritamızı da keşfetmiş oluruz.
Başkalarının, mantıksal,ruhsal,fiziksel,duygusal,sosyal anlamda hayatımızı boğmasına,bölmesine de engel oluruz böylece.
Korku, ümitsizlik gibi duyguların sürekliliğinin yaratacağı tahribatları önlemek,her tehlikeyi,yoksulluğu,açlığı,baskı ve şiddeti, öz benliğimize dönerek,doğru biçimde ortaya koyarak,çözüm üretebilir ve buna bağlı olarak ta herkesin kendini içinde mutlu hissettiği bir sosyal durum yaratabiliriz.
Böylece itici güç biz oluruz.
Neden buradayız ?
Nasıl bir hayat istiyoruz ?
Kendi hayatımıza,dünyaya,insanlara ne tür katkılarda bulunmak istiyoruz ?
Arkamızda bırakacağımız,özel ve kolektif miras ne olmalıdır ?
Daha birçok soru ekleyerek,öz benliğimizi açığa çıkartabiliriz.
Böylece,sosyo-trajik durumumuzun nedenlerini anlamak zor olmayacak.Bu durumu alışkanlığa dönüştürünce de hayatta nasıl bir güç olduğumuzu,mutluluğu ve başarıyı yakalamayı da anlamış olacağız.
Şimdi basit bir test yapalım.
Nedenlerini bilmediklerimiz sık sık üzüyor ve endişe veriyor mu ?
Zaman zaman hayatımız kontrolden çıkıyor mu?
İlişkilerimizde yapmacıklık,samimiyetsizlikler oluyor mu?
Başkalarının sürekli bizi yönlendirdiğini düşünüyor muyuz ?
Sürekli kendimizi kanıtlama çabalarında mıyız ?
Kıskançlık duygusunu acı verecek şiddette hissediyor muyuz ?
Başkalarının, geçmiş veya güncel zamanda fazlalıkları olduğu yönünde kanaatimiz mi var ?
O halde bir öz benlik sorunumuz var demektir.Belki bunların farkında değiliz ama,içten içe kendimizi kemiriyoruz.
Bu bir kopukluktur ve kararsızlık halidir.
Geçmişimizi temizleyemiyeceğimiz ama,öz benliğimizin vereceği zihin açıklığıyla belki de geleceğimizi kurabiliriz.
Mağdur olmayı, kaybettiklerimizi, acılarımızı telafi edebiliriz belki de.
Bütün mesele hayatımızı düzenleyecek düşünceleri yeniden gözden geçirmektir.
Haydi,öz benliğimiz yanı başımızda dimdik duruyor.Yeter ki biz onunla temasa geçebilelim.
Başa dönecek olursak, yaşadığımız coğrafyada gerçekten yeni bir tarih mi yazılıyor ?
Devletin tüm kurumları çöküş sinyalleri içindedir.
Yani Osmanlıdan beri çevreyi reddeden devletin merkezci zihniyetinin bürokratik, otokratik yapısı,siyasi,kültürel,sosyal,ekonomik sorunların çözümünde etkisiz kalmıştır.Bu sürecin devam edemeyeceği anlaşılmıştır.
Bu anlamda,Türkiye tarihi,toplumsal,siyasi şartlarının tüm karmaşıklılığına,siyasi,toplumsal altyapı eksikliğine rağmen,modernleşme,demokrasi ve barış yönünde toplumsal ilerleme kaydediyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, sorunların kaynağı anti demokratik vesayikçi anayasalarının sonsuza dek hayatımızı terk edeceğinin geri sayım adımları başlamıştır. Sivil pragmatik sistematiği ile yeni bir sürecin işaretleri, AKP ve sistemin diğer ayakları statükocu partilerinin her engelleme çabalarına rağmen yaşamımızda yerini almıştır.
Bu durum heyecan verici değil mi ?
12 Ocak 2011
Yüzlerce yıl sonra yaşadığımız coğrafyada yeni bir tarihin yazıldığını görmek gerçekten heyecan vericidir. Bireysel ve toplumsal manada hayatın derinliğinde olmak,seslendirmek daha da keyif vericidir.İnsanın zamanla biriktirdiği sosyal-kültürel değerlerini yaşamında hissetmesinin başarı mutluluğu,belki de ruhsal moral yönünden en anlamlı şeydir.Yaşamı sevmek,yaşama katılmak ve sarılmaktır.
Bu bir öz benliktir.
Öz benlik önemli bir kişilik özelliğidir.Hayattaki zorluklar karşısında mücadele gücümüzü artırır,sorunlara karşı gerçekçi,nesnel bir bakış açısı sağlar.
Diğer bir anlatımla, yaşamımızdaki sorunların temel kaynağı öz benliğimizden uzak yaşamamızdan kaynaklıdır.
Öz benliğimizin merkezine inemediğimiz sürece asla kendimiz olamayız.Sahte benliklerle yaşayarak hem kendimizi hem başkalarını aldatmak,kullanabileceğimiz yaşam enerjisini boşa tüketmek demektir.
Gerçek benliğimizle uyum içinde yaşamanın kim olduğumuzun karşılığını anlayarak,ne istediğimiz yönünden de sosyal-kültürel-siyasi yol haritamızı da keşfetmiş oluruz.
Başkalarının, mantıksal,ruhsal,fiziksel,duygusal,sosyal anlamda hayatımızı boğmasına,bölmesine de engel oluruz böylece.
Korku, ümitsizlik gibi duyguların sürekliliğinin yaratacağı tahribatları önlemek,her tehlikeyi,yoksulluğu,açlığı,baskı ve şiddeti, öz benliğimize dönerek,doğru biçimde ortaya koyarak,çözüm üretebilir ve buna bağlı olarak ta herkesin kendini içinde mutlu hissettiği bir sosyal durum yaratabiliriz.
Böylece itici güç biz oluruz.
Neden buradayız ?
Nasıl bir hayat istiyoruz ?
Kendi hayatımıza,dünyaya,insanlara ne tür katkılarda bulunmak istiyoruz ?
Arkamızda bırakacağımız,özel ve kolektif miras ne olmalıdır ?
Daha birçok soru ekleyerek,öz benliğimizi açığa çıkartabiliriz.
Böylece,sosyo-trajik durumumuzun nedenlerini anlamak zor olmayacak.Bu durumu alışkanlığa dönüştürünce de hayatta nasıl bir güç olduğumuzu,mutluluğu ve başarıyı yakalamayı da anlamış olacağız.
Şimdi basit bir test yapalım.
Nedenlerini bilmediklerimiz sık sık üzüyor ve endişe veriyor mu ?
Zaman zaman hayatımız kontrolden çıkıyor mu?
İlişkilerimizde yapmacıklık,samimiyetsizlikler oluyor mu?
Başkalarının sürekli bizi yönlendirdiğini düşünüyor muyuz ?
Sürekli kendimizi kanıtlama çabalarında mıyız ?
Kıskançlık duygusunu acı verecek şiddette hissediyor muyuz ?
Başkalarının, geçmiş veya güncel zamanda fazlalıkları olduğu yönünde kanaatimiz mi var ?
O halde bir öz benlik sorunumuz var demektir.Belki bunların farkında değiliz ama,içten içe kendimizi kemiriyoruz.
Bu bir kopukluktur ve kararsızlık halidir.
Geçmişimizi temizleyemiyeceğimiz ama,öz benliğimizin vereceği zihin açıklığıyla belki de geleceğimizi kurabiliriz.
Mağdur olmayı, kaybettiklerimizi, acılarımızı telafi edebiliriz belki de.
Bütün mesele hayatımızı düzenleyecek düşünceleri yeniden gözden geçirmektir.
Haydi,öz benliğimiz yanı başımızda dimdik duruyor.Yeter ki biz onunla temasa geçebilelim.
Başa dönecek olursak, yaşadığımız coğrafyada gerçekten yeni bir tarih mi yazılıyor ?
Devletin tüm kurumları çöküş sinyalleri içindedir.
Yani Osmanlıdan beri çevreyi reddeden devletin merkezci zihniyetinin bürokratik, otokratik yapısı,siyasi,kültürel,sosyal,ekonomik sorunların çözümünde etkisiz kalmıştır.Bu sürecin devam edemeyeceği anlaşılmıştır.
Bu anlamda,Türkiye tarihi,toplumsal,siyasi şartlarının tüm karmaşıklılığına,siyasi,toplumsal altyapı eksikliğine rağmen,modernleşme,demokrasi ve barış yönünde toplumsal ilerleme kaydediyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, sorunların kaynağı anti demokratik vesayikçi anayasalarının sonsuza dek hayatımızı terk edeceğinin geri sayım adımları başlamıştır. Sivil pragmatik sistematiği ile yeni bir sürecin işaretleri, AKP ve sistemin diğer ayakları statükocu partilerinin her engelleme çabalarına rağmen yaşamımızda yerini almıştır.
Bu durum heyecan verici değil mi ?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder