9 Ocak 2011 Pazar
Anadilimiz Kimliğimizdir
Hiç mi sesimiz çıkmıyor, biz yok muyuz sanıyorsunuz? İlla ağlamak mı gerek doğal hakkımızı almak için. Böyle yapa yapa kimleri nereye getirdiniz ve hep kaybettiniz. Tarihten de mi ders almadınız, birlik beraberlik barış içinde kardeşçe yaşam hiç mi ilgilendirmiyor sizi… Analar hep ağlasın mı dilleri için… Ne istiyorsunuz bölücülük yapmak ötekileştirmek için daha ne kurgular yapacaksınız ne yalanlar üretecek ve hep iflas edeceksiniz. Yetmez mi insanlık önünde ve tarih indinde mahkumiyetleriniz. Bu çocuklar er yada geç büyüyecek, ağlamadan haklarını da alacak, bunun için aklı-selim kuşaklar son sözü söyleyecek….
Yahya Yurtsever
8 Ocak 2011
Kürt hareketi yaptığı yeni hamlelerle siyasal gündemi belirlemeye devam ediyor. BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş yerel yönetimler bazında iki dilli yaşam uygulamasına geçiş yaptıklarını açıkladı. Ardından Demokratik Toplum Kongresi hazırladığı demokratik özerklik taslağını kamuoyu ile paylaştı.
Hükümet kanadından ve CHP dahil tüm burjuva partilerden Kürtlerin bu açıklamalarına sert cevaplar geldi. Hükümet yetkilileri Kürtlere özerklik vermeye kalkarsak bunun arkasından Araplar ve Lazlar da özerklik isteyebilir bunu da kabul etmemiz mümkün değildir diye açıklamada bulundu. Tam isabet. Bu ülkede Kürtler yanı sıra onlarca halk yaşıyor. Hepsinin kimlik hakları vardır. Zira Kürt sorunu ekseninde yaşanan her gelişme diğer halkların da kolektif kimlik bilincini ve hak istemlerini kamçılamaktadır.
Demokratikleşme süreci içerisinde yerinden yönetim anlayışının yada bir başka deyişle demokratik özerklik modelinin Kürtler kadar Araplar, Lazlar ve diğer halkların ağırlıklı yaşadığı bölgeler için de geçerli olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Kürt hareketi bu realiteyi yaşama geçirmek için kendi bölgesinde iki dilli yaşam icraatına başladı. Bu uygulamaya yönelirken diğer halkların varlığını ve anadil sorunlarını dile getirmeyi de ihmal etmiyor.
Devletin iki dilli yaşam olmaz buyurganlığına karşı BDP milletvekili Sebahat Tuncer Urfa'dan karşılık verdi. Tuncer, Urfa'da yaptığı konuşmada Arapların varlığını da işaret ederek iki değil üç dilli yaşamı seslendirdi. Tuncer'in bu yaklaşımı daha da isabet. Urfa, Mardin gibi Kürt illerinde Araplar da yaşıyor. Ama Araplar yoğunlukla ülkenin güney boylarında yaşıyor. Nüfus sayısı itibariyle Kürtlerden sonra en büyük halk topluğunu oluşturuyor.
1978'den beri iğneyle kuyu kazar gibi işlediğimiz ve son yirmi yılda üzerinde yoğunlaştığımız Türkiye'deki Arap gerçeği bugün Kürt hareketinin de demokratik açılım ve önermelerinde dile getiriliyor. Demokrasi mücadelesinde öncü rol oynayan Kürtlerin tüm halklarımız adına hak talep etmeleri ortak mücadele zeminini daha da güçlendirecektir.
Ancak halkların birleşik siyasal mücadelede nihai demokratik çözüme gidebilmeleri için her halkın kendi özgül koşullarında bir mücadele cephesi açması şarttır. Bu çerçevede demokrasi, özgürlük ve kimlik hakları mücadelesinde Kürtlerden sonra en çok yankı uyandırabilecek halk Arap halkıdır. Türkiye'de bir Arap gerçeği var. Üstelik Hatay dosyası kapanmamış tarihsel dosyalardan biridir. Ancak kimse telaşa kapılmasın, Araplar olarak amacımız ne topraktır ne de yeniden bağımsız bir Hatay devleti kurmaktır.
Lakin Antakya bir Ayrı Varlık'tır. Bu gerçekliğimizi de bir bütünün içinde telakki ediyoruz. Malum ayrı varlık halkları kendi kaderlerini kendileri tayin eder. Biz Araplar da bunu yapacağız. Ama kaderimizi ortak ülkemiz algısının işaret ettiği demokratik bütünlük ve eşitlik içinde siyasal ve kültürel anlamda çizeceğiz. Çokdilli yaşam uygulaması ve demokratik özerklik formülü Arap halkının da kimlik talepleriyle uyumludur. Antakya merkezli Arap yoğun bölgemizde siyasal, kültürel, sosyal ve iktisadi yaşamın özgür belirleyeni olmak bizlerin de en doğal hakkıdır
Demokratik özerklik kavramı çağımızdaki değişimle birlikte daha da önem kazanmıştır. Artık dünya, merkezi otorite yerine giderek federal biçimlenme ve özerkleşme yününde bir değişim geçirmektedir. Sadece siyasal yönetim biçimlenmesi açısından değil kadın erkek ilişkisi de dahil ortak yaşamın tüm alanlarında özerk statü kazanmak ve bütünün içinde bu tüzel kişiliği korumak ağırlıklı bir tercih haline gelecektir. Bu açıdan yirmi milyonluk nüfusuyla ne Kürt halkının bu tarz bir yaşam yönelimi içine girmesine ne de diğer kesimlerin özerk yaşam tercihlerine lüks bir talep gözüyle bakılmamalıdır.
Tek merkezden yönetim şekli yerine (ki bu yönetim biçimleri tarihsel açıdan demode olmaya yüz tutmuş bulunmaktadır) tüm farklılıkları ve özerk yaşam tercihlerini idrak eden demokratik siyaset mekanizmalarını ikame etmek bilişim çağının genel mantığıyla da entegredir. Bu söylemlere aşina olmayanlar Kürt realitesini kabullendikleri gibi demokratik özerk yönetim ve çok dilli yaşam gerçeğini de zamanla idrak edecektir. Kürt halkının, diğer hak sahibi halkların ve demokrasi güçlerinin daha çok sabır, kararlılık ve dirayete ihtiyacı vardı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder