29 Ocak 2011 Cumartesi
Sol sollarsa..
İlker Demir
29 Ocak 2011
12 Eylül 2010 tarihinde büyük bir tesadüf eseri olarak tam cuntanın 30. yıl dönümünde Anayasanın bazı maddeleri oylandı.
Fırtına, genellikle Kemalizmle aynı blokta görülen solun biçimsel "zıttı" ama özünde benzer kapsamlı bir zihniyete "Yetmez, ama evet" diyen sol kesimin Brütüs tutumu üstüne koptu.
solun sayısal olarak önemli kısmı hayır dedi, demekle kalmadı demeyene de hayır tavrı aldı.
Hayır tavrı genellikle içinde olduğundan olağan ve sıradan kaldı.
Kutupsal zemin üstünden çok gündem olmasına rağmen solda oya/seçime bakış yeterince tartışılmadı.
Ama birbirine gereğinden fazla sataşıldı; nezaket, hatta kasıtlara şüphe düşürürcesine kişilik hakları aşıldı.
Solun fiziki tutumu maalesef yine aynı yerde saydı.
Eski durdukları yerde kalanlar 'yenilenen'lere göre 'eski' kaldı, ama sonuçta eski kaldı.
Eski yenilerin farkı da sadece tonları bakımındandı.
Ton farkı, 12 Eylül günü yapılan kısmi Anayasa 'değişiklik'leri için yapılan oylamada Kürdistan'da politika yapan solun önemli bir kısmı boykot dedi.
Bu üç kategoriye girmeyen, az da olsa, seçimde geçersiz oy veren solcular da vardı.
Hayır demek, niyet ne olursa olsun, pozitif anlamda, fiilen mevcutu savunmak anlamına geliyordu. 80 yıllık statükonun bugün vardığı noktadaki konumunu korumayı, kullandığı argümanları oylamada savunarak yer aldı. Kaba bir özetle, evet derseniz 'korkulanın' yolunu açarsınızdı. Hayır demekteki amaçları, anayasaya getirilen 'yenilikler, gericilikler' filan değil, 'korku yolu'nu tıkamaktı.
Boykot diyenlerin amacı Ak Parti'ye ve dünya aleme Kürdistan'ın sahipleri var demek ve dedirtmekti.
Türkiye'de yetmez evetçilerin bir kısmının kürdistan'daki oyu da boykottu.
Buraya kadar solun oylamadaki tutumu bildik, tamamen eski.
Çünkü eskiden de solda boykotçu, evetçi, hayırcı vardı; doğrudan veya dolaylı bir şekilde sistem içiydi, şimdi de.
Kısmi Anayasa oylamasında evet ya da hayır demek sistem içi bir şeye evet ya da hayır demekti ve bal gibi sitem içi tutumlardı.
Mevcut Anayasa 12 Eylül kalıntısı olduğuna göre kısmi değişikliğe hayır demek fiilen bugüne evet demekti.
Kısmi değişikliğe evet demek, değişiklikler nitel bir özellik içermediğinden, statükoya makyajdan başka bir anlam ifade etmiyordu. Önerilen, daha 'iyi' kötü bir tutum.
Teori ne? Tarihi tecrübe var mı? Bir zamanların genel geçeri Lenin İngiliz komünistlere seçimlerde ne yapmasını söylemiş? Çeviri yaparken bile ne savunduğuna bağlı olarak işçiyi emekçi(halk), emekçiyi işçi diye çeviren, her pahaya galip gelmek isteyen geçmiş varken bugüne bakmak için o sorular artık tarihten bir yaprak.
Devrimci durum yoksa, boykot olmaz, oy hakkı için onca mücadele edildi, o bir kazanılmış haktır, terkedilmemeli demek nafileydi. Karar verilmişse duymamaya, o kulaklar en ağır sağırdı. Kavramı, tanımı geçecektin; "somut şartların somut tahlili" dedin mi, tartışma bitti!
Teori ya tutuma uydurulur ya da atlanırdı.
Atlandı.
En gerçeği Kürtlere özgü bir bir durum vardı ortada.
Egemene karşı olmayana sol, hele komünist tutum denir mi hiç!
Sistem karşıtı tutum alınamaz mıydı?.
Sol evet ve hayır kendi tutumunu ifade etmiyor diye geçersiz oy veremez miydi? Hem oy hakkını kullanmış hem de tutumunun niteliğini ortaya koymuş olurdu. Böylelikle sistem içi tutumların kuyruğuna da takılmamış, egemen güçlerin değirmenine su taşımamış, oralarda absorbe olmamış, bağımsız kişilikli tavrıyla geleceğe seçenek olmuş olmaz mıydı!
Sol geçmişte de, devrimcilerden sistem içi düzen partilerine oy yok, boykot; seçime girersek güçsüzlüğümüz ortaya çıkar der, kuzu kuzu CHP'ye oy verirdi.
Hadi devlet partilerinde Che ve Deniz Gezmiş'le onları öldüren aygıt ve örgütleri değilmişcesine anı ve acı sızlatan resimler üreten her dönemin yalaka ve kişiliksiz sol kurularına söz yok da, hücresine kadar militanlığı yaşamışlara ne demeli!
Hey solcular! Kendini solcu hissedenler!
Hele durduğunuz yeri bir daha tanımlayın.
Devam etmeyin şehzadeyi dövemeyip birbirinizi şamaroğlanı etmeye!.
Bırakın şu evet dediniz o yüzden şu oldu, hayır dediniz şu yüzden bu oldu türünden Emin Oktay'ın tarih kitabındaki Osmanlı'nın yenilmezlik bahanesi olan müttefik hatalarını saymayı.
Artık kendiniz olun lütfen!
Bakın yine yeni seçim geliyor.
Yürüdüğünüz yol sağ bile değil, sağdan öte, emniyet şeridi.
Hadi canlanın, egemenlerin gazına gelmeyin, kendiniz gaza basın, sollayın biraz.
Geleceğin ihtiyacı var.
il_demir@hotmail.com
29 Ocak 2011
12 Eylül 2010 tarihinde büyük bir tesadüf eseri olarak tam cuntanın 30. yıl dönümünde Anayasanın bazı maddeleri oylandı.
Fırtına, genellikle Kemalizmle aynı blokta görülen solun biçimsel "zıttı" ama özünde benzer kapsamlı bir zihniyete "Yetmez, ama evet" diyen sol kesimin Brütüs tutumu üstüne koptu.
solun sayısal olarak önemli kısmı hayır dedi, demekle kalmadı demeyene de hayır tavrı aldı.
Hayır tavrı genellikle içinde olduğundan olağan ve sıradan kaldı.
Kutupsal zemin üstünden çok gündem olmasına rağmen solda oya/seçime bakış yeterince tartışılmadı.
Ama birbirine gereğinden fazla sataşıldı; nezaket, hatta kasıtlara şüphe düşürürcesine kişilik hakları aşıldı.
Solun fiziki tutumu maalesef yine aynı yerde saydı.
Eski durdukları yerde kalanlar 'yenilenen'lere göre 'eski' kaldı, ama sonuçta eski kaldı.
Eski yenilerin farkı da sadece tonları bakımındandı.
Ton farkı, 12 Eylül günü yapılan kısmi Anayasa 'değişiklik'leri için yapılan oylamada Kürdistan'da politika yapan solun önemli bir kısmı boykot dedi.
Bu üç kategoriye girmeyen, az da olsa, seçimde geçersiz oy veren solcular da vardı.
Hayır demek, niyet ne olursa olsun, pozitif anlamda, fiilen mevcutu savunmak anlamına geliyordu. 80 yıllık statükonun bugün vardığı noktadaki konumunu korumayı, kullandığı argümanları oylamada savunarak yer aldı. Kaba bir özetle, evet derseniz 'korkulanın' yolunu açarsınızdı. Hayır demekteki amaçları, anayasaya getirilen 'yenilikler, gericilikler' filan değil, 'korku yolu'nu tıkamaktı.
Boykot diyenlerin amacı Ak Parti'ye ve dünya aleme Kürdistan'ın sahipleri var demek ve dedirtmekti.
Türkiye'de yetmez evetçilerin bir kısmının kürdistan'daki oyu da boykottu.
Buraya kadar solun oylamadaki tutumu bildik, tamamen eski.
Çünkü eskiden de solda boykotçu, evetçi, hayırcı vardı; doğrudan veya dolaylı bir şekilde sistem içiydi, şimdi de.
Kısmi Anayasa oylamasında evet ya da hayır demek sistem içi bir şeye evet ya da hayır demekti ve bal gibi sitem içi tutumlardı.
Mevcut Anayasa 12 Eylül kalıntısı olduğuna göre kısmi değişikliğe hayır demek fiilen bugüne evet demekti.
Kısmi değişikliğe evet demek, değişiklikler nitel bir özellik içermediğinden, statükoya makyajdan başka bir anlam ifade etmiyordu. Önerilen, daha 'iyi' kötü bir tutum.
Teori ne? Tarihi tecrübe var mı? Bir zamanların genel geçeri Lenin İngiliz komünistlere seçimlerde ne yapmasını söylemiş? Çeviri yaparken bile ne savunduğuna bağlı olarak işçiyi emekçi(halk), emekçiyi işçi diye çeviren, her pahaya galip gelmek isteyen geçmiş varken bugüne bakmak için o sorular artık tarihten bir yaprak.
Devrimci durum yoksa, boykot olmaz, oy hakkı için onca mücadele edildi, o bir kazanılmış haktır, terkedilmemeli demek nafileydi. Karar verilmişse duymamaya, o kulaklar en ağır sağırdı. Kavramı, tanımı geçecektin; "somut şartların somut tahlili" dedin mi, tartışma bitti!
Teori ya tutuma uydurulur ya da atlanırdı.
Atlandı.
En gerçeği Kürtlere özgü bir bir durum vardı ortada.
Egemene karşı olmayana sol, hele komünist tutum denir mi hiç!
Sistem karşıtı tutum alınamaz mıydı?.
Sol evet ve hayır kendi tutumunu ifade etmiyor diye geçersiz oy veremez miydi? Hem oy hakkını kullanmış hem de tutumunun niteliğini ortaya koymuş olurdu. Böylelikle sistem içi tutumların kuyruğuna da takılmamış, egemen güçlerin değirmenine su taşımamış, oralarda absorbe olmamış, bağımsız kişilikli tavrıyla geleceğe seçenek olmuş olmaz mıydı!
Sol geçmişte de, devrimcilerden sistem içi düzen partilerine oy yok, boykot; seçime girersek güçsüzlüğümüz ortaya çıkar der, kuzu kuzu CHP'ye oy verirdi.
Hadi devlet partilerinde Che ve Deniz Gezmiş'le onları öldüren aygıt ve örgütleri değilmişcesine anı ve acı sızlatan resimler üreten her dönemin yalaka ve kişiliksiz sol kurularına söz yok da, hücresine kadar militanlığı yaşamışlara ne demeli!
Hey solcular! Kendini solcu hissedenler!
Hele durduğunuz yeri bir daha tanımlayın.
Devam etmeyin şehzadeyi dövemeyip birbirinizi şamaroğlanı etmeye!.
Bırakın şu evet dediniz o yüzden şu oldu, hayır dediniz şu yüzden bu oldu türünden Emin Oktay'ın tarih kitabındaki Osmanlı'nın yenilmezlik bahanesi olan müttefik hatalarını saymayı.
Artık kendiniz olun lütfen!
Bakın yine yeni seçim geliyor.
Yürüdüğünüz yol sağ bile değil, sağdan öte, emniyet şeridi.
Hadi canlanın, egemenlerin gazına gelmeyin, kendiniz gaza basın, sollayın biraz.
Geleceğin ihtiyacı var.
il_demir@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder