15 Ocak 2011 Cumartesi
TARİHİ ÇARPITMAK
Mustafa köse
15 Ocak 2011
Kars Sarıkamış’ta kutlamalar yapılıyordu. İktidar, 1.Dünya savaşında doğu cephesinde olanları ‘’kahramanlık’’olarak değerlendirdi. Osmanlı atalarımızla ne kadar övünmemiz gerektiğini anlatmaya çalıştı.
Tarih bilgisinden yoksun ya da ‘’Osmanlı muhipliğinden’’yarar görecekler ancak bunu yapar. Tarihsel olayları çarpıtarak ‘’milliyetçilikten’’beslenmeye kalkmak herhalde böyle oluyor.
Seçimler yaklaşıyor diye anlıyoruz ki iktidar ‘’ümmetçi ve milliyetçi’’oylara göz dikmiştir. Yoksa bu kadar yanılgı olmaz. Yakın tarih bu kadar kötü çarpıtılamaz.
Almanya büyük savaşa hazırlanırken başata Enver Paşa ve son Osmanlı hanedanlığıyla içli dışlı olmuştu. Osmanlı ordusunu yeniden dizayn etme ihtiyacı vardı. Bunun için özel yetkilerle Almanya dan 500 subay getirildi. Bunlardan birisi bin başı CARL MÜHLEMAN’dır. MÜHLEMAN anılarında her şeyi izah ediyor. Osmanlı ordusunu kendi amaçları doğrultusunda nasıl hazırladıklarını anlatıyor. Aynı zamanda emir subayı olan MÜHLEMAN Osmanlıyı nasıl yem olarak kullanıldıklarını rakamlarla anlatıyor.
Osmanlı, 1916 yılında 1.5 milyon askeri silah altına alarak en yüksek seviyeye ulaşılmıştır. Bunların 800.bini cephede bulunuyordu.1918’de Filistin de bulunan İngiliz askerlerinin sayısı 500 bin iken Osmanlı’nın asker sayısı 70 bin idi. Elinde silah bulunanların sayısı ancak 30 bin di. Mezapotamya’ da 70 bin İngiliz askeri ve 1000 top’una karşı 30 bin Osmanlı askeri vardı.
Kafkas cephesinde ise Rusların asker sayısı 700 bini buluyordu. Bunların 270 bini muharip gücü idi. Rus’ların bu cephede 540 top’u vardı. Aynı cephede Osmanlı’nın asker sayısı 344 bindi. Bunların elinde sadece 98 bin tüfek vardı.
Galiçya ve Selanik cephelerine 90 asker yollamıştık. Burada da itilaf devletlerinin asker sayısı çok üstündü.
Rakamlar gösteriyor ki bariz bir eşitsizlik durumu var. Böylesi bir eşitsizliğin içinde savaş kazanılamaz. Bunu başta Almanya çok iyi biliyordu. Osmanlı paşaları da tabi ki bilmeli. Kazanmayacağı bir savaşın ayrı bir hesabı olmalı. Güdülen amaç sonradan açığa çıkmıştır. Amaç Osmanlı cephelerinin sayesinde karşı tarafın yani itilaf devletlerinin büyük bir asker sayısını doğu cephesinde tutmasını sağlamaktı. Bu askerlerin Avrupa cephesinden uzak tutulmasıydı. Nitekim böyle oldu. Bu planın yüzünden binlerce askerimiz yok oldu. Masum insanlarımız öldü.
Sarıkamış olayları aynı zihnin ürünüydü. Enver Paşanın trajedisidir. Kazanılmayacak bir savaşta Rus cephesini açarak kahraman olmak istiyordu. Şam ve Yemen cephelerinden getirilen ve üstlerinde yazlık elbise olan ve hatta ayaklarında çarık olduğu iddia edilen askerleri Sarı kamışta donmaya bıraktı. Enver paşa Rus’ları gafil avlayacağını düşündü. 3. ordu kumandanı Hasam İzzettin Paşayı görevden alarak yerine kendisi geçti. İddiaya göre 90 bin askerimizin canlı olarak donmasına sebep oldu. 10 bine yakını Rus’lara esir düştü. Sibirya ya götürüldü. Tereddüt eden veya emre uymayanların bir kısmı kurşuna dizildi. Bir kısmı da kurşun az diye ağaçlara asıldı.
Şimdi bir kez daha durup geriye bakalım. Başarı bunların neresinde? Vicdanları sızlatan ve katliama sebep olan politikaların gurur verir yanı var mı? Almanya uğuruna ve sorumsuzca askerlerimizin feda edilmesi doğru muydu?
Bunlar doğru olsaydı sonuçları böyle olmazdı.
Tarihte yanlış yapılanlarla övünmek yerine bugünün sorunlarıyla uğraşmak daha doğrudur. Şayet bu günün sorunları zor geliyorsa bunu açıkça söylesinler. Yanlış tarihe sığınmasınlar.
15 Ocak 2011
Kars Sarıkamış’ta kutlamalar yapılıyordu. İktidar, 1.Dünya savaşında doğu cephesinde olanları ‘’kahramanlık’’olarak değerlendirdi. Osmanlı atalarımızla ne kadar övünmemiz gerektiğini anlatmaya çalıştı.
Tarih bilgisinden yoksun ya da ‘’Osmanlı muhipliğinden’’yarar görecekler ancak bunu yapar. Tarihsel olayları çarpıtarak ‘’milliyetçilikten’’beslenmeye kalkmak herhalde böyle oluyor.
Seçimler yaklaşıyor diye anlıyoruz ki iktidar ‘’ümmetçi ve milliyetçi’’oylara göz dikmiştir. Yoksa bu kadar yanılgı olmaz. Yakın tarih bu kadar kötü çarpıtılamaz.
Almanya büyük savaşa hazırlanırken başata Enver Paşa ve son Osmanlı hanedanlığıyla içli dışlı olmuştu. Osmanlı ordusunu yeniden dizayn etme ihtiyacı vardı. Bunun için özel yetkilerle Almanya dan 500 subay getirildi. Bunlardan birisi bin başı CARL MÜHLEMAN’dır. MÜHLEMAN anılarında her şeyi izah ediyor. Osmanlı ordusunu kendi amaçları doğrultusunda nasıl hazırladıklarını anlatıyor. Aynı zamanda emir subayı olan MÜHLEMAN Osmanlıyı nasıl yem olarak kullanıldıklarını rakamlarla anlatıyor.
Osmanlı, 1916 yılında 1.5 milyon askeri silah altına alarak en yüksek seviyeye ulaşılmıştır. Bunların 800.bini cephede bulunuyordu.1918’de Filistin de bulunan İngiliz askerlerinin sayısı 500 bin iken Osmanlı’nın asker sayısı 70 bin idi. Elinde silah bulunanların sayısı ancak 30 bin di. Mezapotamya’ da 70 bin İngiliz askeri ve 1000 top’una karşı 30 bin Osmanlı askeri vardı.
Kafkas cephesinde ise Rusların asker sayısı 700 bini buluyordu. Bunların 270 bini muharip gücü idi. Rus’ların bu cephede 540 top’u vardı. Aynı cephede Osmanlı’nın asker sayısı 344 bindi. Bunların elinde sadece 98 bin tüfek vardı.
Galiçya ve Selanik cephelerine 90 asker yollamıştık. Burada da itilaf devletlerinin asker sayısı çok üstündü.
Rakamlar gösteriyor ki bariz bir eşitsizlik durumu var. Böylesi bir eşitsizliğin içinde savaş kazanılamaz. Bunu başta Almanya çok iyi biliyordu. Osmanlı paşaları da tabi ki bilmeli. Kazanmayacağı bir savaşın ayrı bir hesabı olmalı. Güdülen amaç sonradan açığa çıkmıştır. Amaç Osmanlı cephelerinin sayesinde karşı tarafın yani itilaf devletlerinin büyük bir asker sayısını doğu cephesinde tutmasını sağlamaktı. Bu askerlerin Avrupa cephesinden uzak tutulmasıydı. Nitekim böyle oldu. Bu planın yüzünden binlerce askerimiz yok oldu. Masum insanlarımız öldü.
Sarıkamış olayları aynı zihnin ürünüydü. Enver Paşanın trajedisidir. Kazanılmayacak bir savaşta Rus cephesini açarak kahraman olmak istiyordu. Şam ve Yemen cephelerinden getirilen ve üstlerinde yazlık elbise olan ve hatta ayaklarında çarık olduğu iddia edilen askerleri Sarı kamışta donmaya bıraktı. Enver paşa Rus’ları gafil avlayacağını düşündü. 3. ordu kumandanı Hasam İzzettin Paşayı görevden alarak yerine kendisi geçti. İddiaya göre 90 bin askerimizin canlı olarak donmasına sebep oldu. 10 bine yakını Rus’lara esir düştü. Sibirya ya götürüldü. Tereddüt eden veya emre uymayanların bir kısmı kurşuna dizildi. Bir kısmı da kurşun az diye ağaçlara asıldı.
Şimdi bir kez daha durup geriye bakalım. Başarı bunların neresinde? Vicdanları sızlatan ve katliama sebep olan politikaların gurur verir yanı var mı? Almanya uğuruna ve sorumsuzca askerlerimizin feda edilmesi doğru muydu?
Bunlar doğru olsaydı sonuçları böyle olmazdı.
Tarihte yanlış yapılanlarla övünmek yerine bugünün sorunlarıyla uğraşmak daha doğrudur. Şayet bu günün sorunları zor geliyorsa bunu açıkça söylesinler. Yanlış tarihe sığınmasınlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder