12 Mart 2009 Perşembe
Kayıplarını bulamayan bir ülke açıklarını asla kapatamaz
Mihrac Ural
12 Mart 2009
Artık tarihle yüzleşmenin zamanı gelmiştir. Ülkemizin küresel ölçekte gerçek insan potansiyelleriyle kendi orijinalitesinin hakkettiği yeri alabilmesi için, tarihiyle yüzleşmesi zorunludur. Bu aşamayı sağlıklı olarak geçemeyen ülkeler kaosların girdabında, kimlik bunalımlarının içinde kavrulup durmuştur. Ülkemiz bu gün, bu acının pençesi altındadır.
On yıllardır devletin resmi evraklarında kayıtlı olmasına rağmen kaybolanlara karşı devletin gösterdiği kayıtsızlık, vurdumduymazlığın kahredici sessizliği başlı başına bir isyan nedenidir. Bu isyan, haklı bir reflekstir. Bu tepki tüm hukuk kurallarında ve hatta semavi dinlerin şeriatında bile bir meşrudur.
Ateş düştüğü yeri yakıyor denir, doğrudur ama ülkemizin kayıp sorununda eksiktir. Bu ateş sadece kayıpların annelerini, ailelerini yakmıyor. Bu ateş ortak ülkemizin semalarını, topraklarını evlerini tek tek insanlarının yüreklerini de dağlıyor. Kişi farkında olmasa da çekim yasasının taşıdığı anlam bütünlüğünde, kayıpların yarattığı etki toplumu yakıyor bilincini karartıyor. Kayıpları aynı zamanda toplumun gelecek umutlarına ve algılarına hançer saplıyor.
Devletin kayıplara karşı gösterdiği duyarsızlık bir suçluluk ifadesi ve bir suçtur. Duyarsızlık denklemi, insanları kaybolma korkusuyla dar sokaklarda tek boyutlu ve tek yönlü yaşamaya mahkum ediyor. Devlet bunu sistematik olarak insan kayıplarında da servet kayıplarında da aynıyla sürdürüyor. Böylece kaybolmaya karşı duyarsızlık, ortak ülkemizin ortak yaşam şansını da yıkıyor. farklılıkların katledildiği bir ülke olup çıkmamıza, kendi vatandaşına karşı sınır dışı operasyon yapan bir devletin rahmeti altında sesiz ve sitemsiz yaşamamıza yol açıyor. Bu yaraların sadece kayıp insanların ailelerini yakacağını sanmasın, ülkemizle birlikte, hepimizi yakıyor.
Bu satırların yazarı ülkesinden düşünceleri yüzenden tehcir edilmiştir. İlticacı olmaya mahkum edilmiştir. O da ülkesinde bir kayıptır. Ailesi, çevresi onun gibi düşünenler de onu aramaktadır. Acısını taşımaktadır. Bu yanıyla kayıp ailesinin acısını olduğu kadar, kayıp olmanın çilesini de çekmektedir.
Bu duygu ve algılarla Cumartesi annelerinin her toplantısında yüreğimle, ruhumla onların yanındayım. 207. Cumartesi anneleri etkinliğine destek çağrısını bu satırlardan ben de tekrar ediyorum. Tarihle yüzleşmeye katkı için omuz omuza olalım diyorum.
12 Mart 2009
Artık tarihle yüzleşmenin zamanı gelmiştir. Ülkemizin küresel ölçekte gerçek insan potansiyelleriyle kendi orijinalitesinin hakkettiği yeri alabilmesi için, tarihiyle yüzleşmesi zorunludur. Bu aşamayı sağlıklı olarak geçemeyen ülkeler kaosların girdabında, kimlik bunalımlarının içinde kavrulup durmuştur. Ülkemiz bu gün, bu acının pençesi altındadır.
On yıllardır devletin resmi evraklarında kayıtlı olmasına rağmen kaybolanlara karşı devletin gösterdiği kayıtsızlık, vurdumduymazlığın kahredici sessizliği başlı başına bir isyan nedenidir. Bu isyan, haklı bir reflekstir. Bu tepki tüm hukuk kurallarında ve hatta semavi dinlerin şeriatında bile bir meşrudur.
Ateş düştüğü yeri yakıyor denir, doğrudur ama ülkemizin kayıp sorununda eksiktir. Bu ateş sadece kayıpların annelerini, ailelerini yakmıyor. Bu ateş ortak ülkemizin semalarını, topraklarını evlerini tek tek insanlarının yüreklerini de dağlıyor. Kişi farkında olmasa da çekim yasasının taşıdığı anlam bütünlüğünde, kayıpların yarattığı etki toplumu yakıyor bilincini karartıyor. Kayıpları aynı zamanda toplumun gelecek umutlarına ve algılarına hançer saplıyor.
Devletin kayıplara karşı gösterdiği duyarsızlık bir suçluluk ifadesi ve bir suçtur. Duyarsızlık denklemi, insanları kaybolma korkusuyla dar sokaklarda tek boyutlu ve tek yönlü yaşamaya mahkum ediyor. Devlet bunu sistematik olarak insan kayıplarında da servet kayıplarında da aynıyla sürdürüyor. Böylece kaybolmaya karşı duyarsızlık, ortak ülkemizin ortak yaşam şansını da yıkıyor. farklılıkların katledildiği bir ülke olup çıkmamıza, kendi vatandaşına karşı sınır dışı operasyon yapan bir devletin rahmeti altında sesiz ve sitemsiz yaşamamıza yol açıyor. Bu yaraların sadece kayıp insanların ailelerini yakacağını sanmasın, ülkemizle birlikte, hepimizi yakıyor.
Bu satırların yazarı ülkesinden düşünceleri yüzenden tehcir edilmiştir. İlticacı olmaya mahkum edilmiştir. O da ülkesinde bir kayıptır. Ailesi, çevresi onun gibi düşünenler de onu aramaktadır. Acısını taşımaktadır. Bu yanıyla kayıp ailesinin acısını olduğu kadar, kayıp olmanın çilesini de çekmektedir.
Bu duygu ve algılarla Cumartesi annelerinin her toplantısında yüreğimle, ruhumla onların yanındayım. 207. Cumartesi anneleri etkinliğine destek çağrısını bu satırlardan ben de tekrar ediyorum. Tarihle yüzleşmeye katkı için omuz omuza olalım diyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder