7 Şubat 2011 Pazartesi
YAŞARKEN GÖRECEĞİZ VE ANLAYACAĞIZ
Mustafa köse
8 Şubat 2011
mkose1955@hotmail.com
Bilişim çağı haksızlıklara karşı koymanın metotlarını genişletti. Bildiğimiz ve alışık olduğumuz yöntemleri değiştirdi. Adaletsizliğe haksızlığa karşı koyanların yelpazesini genişletti. Yeni yolları ortaya çıkarttı. Eylem yapanlar, eylemlerinin nedenlerini en ince noktasına kadar tüm dünya ya anlatabiliyorlar. Eylemcilerle ilgili uluslar arası dayanışma da aynı yaygınlıkta olabiliyor. İletişimin hızı sınırsız olanaklar sağlıyor.
Diğer taraftan sınıfsal bakış açısı tek başına artık yeni bir açılım sağlamıyor. Daha karma çıkarlar ve sosyolojik sebepler rol oynayabiliyor. Yıllarca baskı altına alınmış çeşitli inanç gurupları, dışlanmış ırklar, ötekileştirmiş kesimler aktör haline geliyor. Özenle ve itinayla bir kenarda tutulmuş bu kesimler doğal olarak açlık ve yoksulluk çemberin içinde bulunuyorlar. Geniş bir kesime tekabül eden bu yığınların tepkileri yenidünya da önemli yer tutacak.
Ayrıca sermaye gurupları arasındaki çelişkiler büyüyor. Uluslar arası sermaye yol ayrımına geliyor. Devletlerin himayesi yetmiyor. Devletin sırtında kene gibi yapışarak artık olmuyor. Küresel şartlara kendilerini uydurmak zorundalar. Yarışarak ve yeni Pazar alanları bularak devam edecekler. Dar Pazar ve yüksek kar dönemi bitmektedir. Yenidünyada kapitalist olmanın ölçüleri, geniş ve serbest Pazar alanlarında oynanmaktan geçiyor. Dolayısıyla büyük tekellerin dışındaki ve bizde KOBİ (küçük ve orta büyüklükteki işletmeler) tekabül eden sektörler yaşam alanı bulacak. Bunun yanında otantik ve yöresel ürünler dünyaya açılabilecek. Böylece orta sınıfların genişlemesine, istihdam olanağına ve kapitalist üretimin yaygınlaşmasına olanak tanıyacak.
Tüm bunlar olurken silah üretenler ile gıda üretenler ayrışıyor. Silah üretenler gerilim ve çatışmalı ortamlardan beslendiğinden, korumacı otoriter ve ceberut bir devleti tercih ediyorlar. Bunun dışındaki kesimler ise barışık ve istikrarlı toplumlarda gelişebiliyorlar. Dolayısıyla silah ev petrole egemen sermayenin dışındakiler çağdaş bir demokraside çıkarları birleşiyor.
Böylece her türlü korumacılık tarihe gömülüyor. Geleceğin paradigması devletin korumacılığına değil, sosyal adalette yatıyor. Toplumda baskı altında kalmış (kadın, özürlü insan gibi) kesimlere pozitif ayrımcılık yapmaktan geçiyor.
Bu yazıyla kapitalizmi yücelttiğim veya kapitalizmi idealize ettiğim manası çıkmıyor. Bilakis kapitalimin yeni paradokslarını açıklamaya çalışıyorum. Zira bu yeni paradokslar mücadele alanlarını gösteriyor. Yapılması gerekenlere parmak
basıyorum.
Hiç kuşkusuz ve her şeye rağmen, tüm dünya ya egemen olacak kapitalizmle belli bir süre yaşayacağız. Bunun içinde sorunlarımıza çare arayacağız. Şimdilik bu kaçınılmaz görünüyor. Bu dönemde doru proje doğru tutum çağdaş bir demokraside yatıyor. Dünya vatandaşlığına giden bir hukukun ikamesine çalışmaktan geçiyor. Daha uzak geleceği tarif etmek şimdilik mümkün mü? Bilmiyorum! Ama söyleyeceklerimiz olmalı. İddiasız ve mütevazice. Kendi düşüncemi önümüzdeki yazıda belirteceğim.
Sonuç olarak şunu söylemek artık mümkün Baskıcı rejimlere, diktatörlere karşı mücadele eden kim varsa desteklenmeli. Başta Mısır halkının yanında olunmalı. Halk hareketlerine kulp bulunmamalı. Ayrıca başta büyük devletler ve bölge ülkeleri eskisi gibi halk hareketlerine kayıtsız kalmayacaklar. Çünkü bu kayıtsızlık başta üretimi ve pazarı ve aynı zamanda rejimleri tehdit edecektir. Ülkeler ekonomik ve siyasal krizlerini ancak istikrar içinde olunca aşabilirler.
Bundan böyle yoksul halkların tepkileri ve sorunlarının daha ciddiye alınacağını düşünüyorum. Böylesi bir dönemin başladığını söyleyebiliriz. Zulme ve haksızlığa karşı koyanları eskiden olduğu gibi, onları korkutmak, öldürmek kolay olmayacak.
8 Şubat 2011
mkose1955@hotmail.com
Bilişim çağı haksızlıklara karşı koymanın metotlarını genişletti. Bildiğimiz ve alışık olduğumuz yöntemleri değiştirdi. Adaletsizliğe haksızlığa karşı koyanların yelpazesini genişletti. Yeni yolları ortaya çıkarttı. Eylem yapanlar, eylemlerinin nedenlerini en ince noktasına kadar tüm dünya ya anlatabiliyorlar. Eylemcilerle ilgili uluslar arası dayanışma da aynı yaygınlıkta olabiliyor. İletişimin hızı sınırsız olanaklar sağlıyor.
Diğer taraftan sınıfsal bakış açısı tek başına artık yeni bir açılım sağlamıyor. Daha karma çıkarlar ve sosyolojik sebepler rol oynayabiliyor. Yıllarca baskı altına alınmış çeşitli inanç gurupları, dışlanmış ırklar, ötekileştirmiş kesimler aktör haline geliyor. Özenle ve itinayla bir kenarda tutulmuş bu kesimler doğal olarak açlık ve yoksulluk çemberin içinde bulunuyorlar. Geniş bir kesime tekabül eden bu yığınların tepkileri yenidünya da önemli yer tutacak.
Ayrıca sermaye gurupları arasındaki çelişkiler büyüyor. Uluslar arası sermaye yol ayrımına geliyor. Devletlerin himayesi yetmiyor. Devletin sırtında kene gibi yapışarak artık olmuyor. Küresel şartlara kendilerini uydurmak zorundalar. Yarışarak ve yeni Pazar alanları bularak devam edecekler. Dar Pazar ve yüksek kar dönemi bitmektedir. Yenidünyada kapitalist olmanın ölçüleri, geniş ve serbest Pazar alanlarında oynanmaktan geçiyor. Dolayısıyla büyük tekellerin dışındaki ve bizde KOBİ (küçük ve orta büyüklükteki işletmeler) tekabül eden sektörler yaşam alanı bulacak. Bunun yanında otantik ve yöresel ürünler dünyaya açılabilecek. Böylece orta sınıfların genişlemesine, istihdam olanağına ve kapitalist üretimin yaygınlaşmasına olanak tanıyacak.
Tüm bunlar olurken silah üretenler ile gıda üretenler ayrışıyor. Silah üretenler gerilim ve çatışmalı ortamlardan beslendiğinden, korumacı otoriter ve ceberut bir devleti tercih ediyorlar. Bunun dışındaki kesimler ise barışık ve istikrarlı toplumlarda gelişebiliyorlar. Dolayısıyla silah ev petrole egemen sermayenin dışındakiler çağdaş bir demokraside çıkarları birleşiyor.
Böylece her türlü korumacılık tarihe gömülüyor. Geleceğin paradigması devletin korumacılığına değil, sosyal adalette yatıyor. Toplumda baskı altında kalmış (kadın, özürlü insan gibi) kesimlere pozitif ayrımcılık yapmaktan geçiyor.
Bu yazıyla kapitalizmi yücelttiğim veya kapitalizmi idealize ettiğim manası çıkmıyor. Bilakis kapitalimin yeni paradokslarını açıklamaya çalışıyorum. Zira bu yeni paradokslar mücadele alanlarını gösteriyor. Yapılması gerekenlere parmak
basıyorum.
Hiç kuşkusuz ve her şeye rağmen, tüm dünya ya egemen olacak kapitalizmle belli bir süre yaşayacağız. Bunun içinde sorunlarımıza çare arayacağız. Şimdilik bu kaçınılmaz görünüyor. Bu dönemde doru proje doğru tutum çağdaş bir demokraside yatıyor. Dünya vatandaşlığına giden bir hukukun ikamesine çalışmaktan geçiyor. Daha uzak geleceği tarif etmek şimdilik mümkün mü? Bilmiyorum! Ama söyleyeceklerimiz olmalı. İddiasız ve mütevazice. Kendi düşüncemi önümüzdeki yazıda belirteceğim.
Sonuç olarak şunu söylemek artık mümkün Baskıcı rejimlere, diktatörlere karşı mücadele eden kim varsa desteklenmeli. Başta Mısır halkının yanında olunmalı. Halk hareketlerine kulp bulunmamalı. Ayrıca başta büyük devletler ve bölge ülkeleri eskisi gibi halk hareketlerine kayıtsız kalmayacaklar. Çünkü bu kayıtsızlık başta üretimi ve pazarı ve aynı zamanda rejimleri tehdit edecektir. Ülkeler ekonomik ve siyasal krizlerini ancak istikrar içinde olunca aşabilirler.
Bundan böyle yoksul halkların tepkileri ve sorunlarının daha ciddiye alınacağını düşünüyorum. Böylesi bir dönemin başladığını söyleyebiliriz. Zulme ve haksızlığa karşı koyanları eskiden olduğu gibi, onları korkutmak, öldürmek kolay olmayacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder