14 Şubat 2011 Pazartesi
ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK (( “ İLK MEKTUP”TAN BU GÜNE ))
Mihrac Ural
15 Şubat 2011
İlk mektup;
“Aziz Dostum Sayın Öcalan,
Geçmiş olsun diyerek, sevgi ve saygılarımızı iletiyoruz. Bu kartın elinize geçip geçmeyeceğinden kaygılıyım. Ancak haberleşme hakkımızı kullanıyorum.
En içten selamlarımla.
Mihrac Ural ”
26 Şubat 1999
Yukarıdaki satırları, Sayın Öcalan’a “ilk mektup”ta yazdım.
Yakalanmasının üzerinden henüz bir hafta geçmişti. Onu yalnız bırakmamak gerektiği, 12 Eylül rejiminin yapabileceği her türden kötülüğe karşı duyarlı olunması, dünya kamuoyu ve ülkemiz halklarının bir biçimde bilgilendirilmesi gerektiğini acil öncelik olarak gördüm. Bunun da sayınÖcalan tarafından yakinen bilinmesini, ona dışarıdan gelen bir nefes olacağını, daha da güç vereceğini düşündüm. Hemen kaleme sarıldım. Bahar çiçeklerinin yer aldığı bir kartpostala yukarıdaki satırları yazarak Yunanistan üzerinden iadeli taahhütlü olarak gönderdim. Mektubumu yazmakla kalmadım önemli bir açıklama da yaptım. Haberleşme hakkımı kullanıyorum diyerek 1982 Anayasasında yer 22. Maddeyi göstererek uyarımı yaptım, bu hakkımın engellenemeyeceğini ilan ettim. Hakkımın takipçisi olacağımı belirttim ve ”Bu vesileyle, İnsan hakları taraftarlarına, bu adımı bir kampanya olarak değerlendirilip destek vermeye çağrımı iletiyorum. 26 Şubat 1999” dedim.
Bu “ilk mektup” ardından, yazılarımı düzenli yayınlayan Özgür Politika Gazetesi yetkili arkadaşlarla telefon görüşmesi yaparak, bu adımın yaygınlaştırılmasının önemeni anlattım ve bu adımın bir kampanyaya dönüştürülmesini önerdim.
Arkadaşlar bunu sıcak baktılar ve yayın yapmaya başladılar. Önem verdiler. Böylece Öcalan’a, “Özgürlük için 1 mektup” Kampanyası başladı.
Haberler 01-Mart 1999
[ Bir önceki | Bir sonraki ]
Pazartesi
Kampanya'ya katılmadınız mı daha...
Özgürlük İçin 1 Mektup
Geçtiğimiz günlerde başlatılan "Özgürlük İçin 1 Mektup" adlı kampanyaya katılım hızla artıyor. Zindanda tutulan PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan'a ulaştırılması amacıyla başlatılan mektup kampanyasına katılım büyüyor. Kampanya haberinin gazetemizde yayımlandığı ilk günde gazete merkezimize onlarca telefon geldi. Telefonlarda bu işlem nasıl olacak diye soran Kürdistanlılar, kampanyaya katılmalarının heyecan verici olduğunu belirtiyorlardı....
…Bilindiği gibi ilk mektubu iadeli taahütlü olarak gazetemiz yazarlarında Mihraç Ural göndermişti. Ural mektubunda "Aziz Dostum Sayın Öcalan, geçmiş olsun diyerek, sevgi ve saygılarımızı iletiyoruz. Bu kartın elinize geçip geçmeyeceğinden kaygılıyım. Ancak haberleşme hakkımızı kullanıyorum. En içten selamlarımla." ifadelerine yer vermişti.
öyleyse hadi o zaman bir mektup da siz gönderin. Demokratik gücünüzü gösterin.”
(Özgür Politika 1. Mart 1999)
Özgür Politika Gazetesi “İlk Mektup” üzerinde önemle durarak bu çabanın mesajını okura etkin bir şekilde ulaştırmak için sık sık yayın yaptı.
Haberler 27-Mart 1999
[ Bir onceki | Bir sonraki ]
Cumartesi
Bir mektup, bin selam
…Bilindiği gibi bir sure önce gazetemiz yazarlarından Mihrac Ural okurlarına bir kişisel çağrıda bulunarak, Sayın Abdullah Öcalan'a iadeli taahhütlü olarak binlerce mektubun gönderilmesini önermişti.
…Mektup onun için dış dünya ile ilişki kurmanın en önemli aracı şimdilerde. Bir selam, bir anımsatma, binlerce aniyi sokar tecrit edilmiş insanların odasına.
...Biz de bu adresi okurlara açık olarak yazıyoruz:
Sayın Abdullah Öcalan
İmralı Kapalı Cezaevi Müdürlüğü'ne
Mudanya/Bursa/Türkiye”
( Özgür Politika 27 Mart 1999)
Bu yayınlar önemliydi. Kampanya iyi gelişti ve ilerledi. Hedefime varmıştım.
Sayın Öcalan’a ilk mektubu, zindan tecrübelerime dayanarak gönderdim. Bu mektup ona giden ilk mektuptu. Bu, bir mektup olduğu kadar, bir düşünce ve bir yürek ortaya koyma çabasıydı. Birden çok mesaja taşıyordu. Bu mesaj sadece düşmana karşı değil ama aynı zamanda devrimci harekete, Kürt halkına iletilen bir mesajdı.
İki önemli gerekçem vardı.
Birincisi; Sayın Öcalan’ın esir edilmesi, onun yalnız kaldığı anlamına gelmeyeceği mesajıydı. Biz onun yanındaydık, dostuyduk, sahipleniyorduk ve yalnız bırakmayacaktık. Bu aynı zamanda yoldaşlığın, dostluğun, ortak yaşanmış uzun yılların halklarımız için taşıdığımız güzelliklerin sırların vefasını içeriyordu. Bir halkın önderinin geride bıraktığı yoldaşlarının her şeye rağmen onunla birlikte olacağının bir ifadesidir ki, bunu dillendirmek THKP-C (Acilciler) örgütünün Genel sekreteri olarak benim yükümlülüğümdü.
“Bin mil bir adımla başlar” der Çinliler. Bu çok doğru, Başkan Öcalan’a bu güne kadar yüz binlerce mektup gittiği kesindir. Bunu ilk gönderen olmam, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin ortak ülkemiz halklarının tümü adına yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesini açık ve net sahiplenmemiz anlamına da geliyordu.
İkincisi; haberleşme hakkımı kullanarak, bunun engellenmesi halinde uluslararası hukuk mercilerinde bunun takipçisi olacağımı belirttim. Bu, 12 Eylül rejimine karşı da bir duruş olacaktı. Mektubumun iadeli taahhütlü olması bu açıdan önemliydi. Bununla da Sayın Öcalan’ı vatandaşlık haklarının ülke ve uluslar arası boyutuna bir gönderme yapma amacı taşıyordu. Konuyu uluslararası alana taşımak için karınca kadarınca katkı yapmaktı.
O zor ve karanlık dönemde, o kritik anlarda dostumun, yoldaşımın yanında Kürt halkının liderinin yanında olma sorumluluğu göstermem yapmam gereken en doğul davranıştı. Bu benim görevimdi. Benim yerimde kim olarsa olsun aynı şeyi yapardı. Acilcilik bizim için bir anlamda böylesi olaylarda dik duruştu.
Öcalan İtalya’da tutuklandığında da bu sorumluluğu yerine getirdim. Beni telefonla aradığında o da ben de sorumluluklarımızın, yükümlülüklerimizin bilincinde görüş teatisi yaptık. Bu dostluk, kökleri halklarımızın tarih içinde şekillenmiş, kopmaz bağlarla bağlı kader birliğinin dostluğuydu. Devrimci dostluğun gerektirdiği bir kalıcılık ve kararlılık ifadesiydi.
İlk mektup 12. Yılına girdi. Ancak hiçbir şey değişmedi, ilkelerimiz doğrultusunda her şey daha güçlü, daha sorumlu ve bilinçlice gelişti.
9 Ekim 1998 tarihinde Orta-doğudan çıktı. Bu çıkış, Türkiye’nin 12 Eylül rejimi savaş kışkırtıcısı Demire, Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet bahçeli çetesinin, devlet geleneklerinde emsali görülmemiş çirkin milliyetçi-ırkçı söylemlerle, komşu ülke Suriye’ye savaş tehditleri, ordularıyla işgal edeceklerini ilan etmesi ardından gündeme geldi; bu tahditlerin bir ucunda Clinton yönetimi de aktif rol aldı. Amerika Başkanı, Hafız el Esad’a akıl almaz tehdit dolu mesajını ileterek, Sayın Öcalan’ı 21 yıldır misafir olduğu ülkeden çıkarılması isteniyordu. Öcalan, kendi iradesiyle, Misafirliğin olgunluğuyla kimseye zarar vermeden bölgeden çıktı. Bundan sonrası 137 gün sürecek, eşine rastlanmayan bir uluslararası komplo sonucu Kenya’da 15 Şubat 1999 da esir düştü.
Ancak o, bir halk lideri olarak her yerde özgür olmayı başarabildi. Ülkemiz siyasetini belirleyen duruşuyla da siyasi bir partinin liderinden çok ötede, gerçek bir halk lideri olduğunu gösterdi.
Hiçbir zindan, Öcalan’ın özgür düşüncelerinden daha yüksek olmadığı açığa çıktıkça, kararlı tutumumuzun anlamı da ortaya yeterince açık olarak çıkıyordu. Bu gün farklı kampanyalar düşünmek gerek, ilk mektup kapıyı açmış milyonlarca mektup olmuştu. Şimdi yeni ilkler denemek ve Öcalan’ın özgür olması için çalışmak gereklidir.
Öcalan, ortak ülkemizde hepimiz adına yükselen demokrasi mücadelesinin en önemli lideridir. Ülkemiz halkları için olduğu kadar demokratik açılım konusunda tutarlı olmak isteyen her iktidar için de bir şanstır. Bu tablo öncelikle Kürt halkının müthiş bir bilinç ve tutumla lideri etrafında söz birliği etmesindendir. Bu tabloda yer almak bir tarihsel yükümlülüktür. Bu, ülke birimizin değil de hepimizin ülkesi ise bunu çok daha güçlüce ortaya koymamız gereklidir. Bu açıdan Başkan Öcalan’ın özgürlüğü hepimize ait bir taleptir.
Kürt halkının önderi Öcalan’a bir kez daha, bin kez daha özgürlük istediğimizi tekrarla ilan ediyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder