12 Şubat 2011 Cumartesi
MISIR'DA GÖREV ŞİMDİ BAŞLIYOR
Mısır devrim süreciyle ilgili 17. Makale
Mihrac Ural
12 Şubat 2011
Bugün devrimin 19. günü 12 Şubat 2011 Cumartesi. Mısır devrimi dün psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Bu satırları okuduğunuzda, kazınılmış başarının sarhoşluğu ile sakince düşünce arasında gidip gelen bir kararsızlık mı? Görevinin bilincinde daha ileri gitmek üzere kararlılığını sürdüren bir halkı mı? göreceğiz buna birlikte tanık olacağız.
Mısır'da artık hiç bir şey eskisi gibi değil ve olmayacak. Bu adım dün atıldı.
Mısır devrim sürecinin 18. günü dün 11 Şubat 2011 Tufan Cumasıydı. Yazımın başlığını da "TUFAN" olarak koydum.
Başlık altında sorduğum soru "Mısır Arap halkı bu Cuma günü, düzeni ayakta tutan devletin en önemli halkalarını kırmak için Tufan olabilecek mi?" idi.
Sorumun cevabı Tufan Cuması saat 18.00'da geldi.
Hüsnü Mübarek'in Cumhurbaşkanlığı görevinden çekildiği Naibi Ömer Süleyman ağzından TV ekranlarından ilan edildi.
Bu haber, güneşin batıdan doğuya gerisin geriye yol alması gibi bir şeydi. 18 gün önce, başarılabileceğine kimsenin inanmadığı bir vakıa bu gün gerçek oldu. Tahrir meydanında toplanan milyonlar, bir coşku patlamasıyla, kadın zılgıtlarının ortalığı kaplamasıyla mahşere döndü.
Firavun iktidardan çekilmişti. Yönetim, Ordu üst kademelerinden oluşan Askeri Konsey'e bırakmıştı; diktatörlük rejimi kendi içinden alternatifler üretip öne sürme kabiliyetini korumanın avantajıyla bu başarıyordu. Buna rağmen, devrimin temel taleplerinden biri gerçekleşmişti, Halkın 18 gündür beklediği haber böylece ilk kez somut bir kazanıma işaret ediyordu. Diktatör yönetimden çekilmişti.
MISIR DEVRİMİNİ TANIMLAMAK
Mısır halkı, yer yüzünün hayranlığını kazanan uygar, barışçıl, kapsayıcı, hiç bir ekstrem sapmaya prim vermeden 21.yüzyılın yaşayan en uzun iktidarını ve diktatörünü deviriyordu. Bu devrim bir çağın devrimi olarak gerçekleşmişti. İnsanlık en az bir yüz yıl bu devrimin sedasıyla çalkalanacak; yenileri daha da ileri katkılar yapsa da örnek zemin, çıkış noktası Mısır devrimi olacaktır. Bunun üzerine tezler, yazılar, eğitsel, sanatsal kültürel çok yönle yorumlar yapılacaktır.
Mısır devrimi, yer küremizde gerçekleşen hiç bir devrime benzemiyor. Geçmiş tarihlerin devrimleri aktif halkın çoğunluğunun devrimiydi, üstelik, kısa ve sonuç alıcı bir darbe gibi ikame olurdu. Erken davrananların, bir kırılma, bir kriz anındaki fırsatını akıllıca değerlendiren örgütlü azınlığın darbesi gibi bir girişimdi. Mısır devrimi ise sakin, kendinden emin, aktif ve sesiz kitlelerin ezici çoğunluğuna sahip, barışçıl, maraton gibi uzun, ağır ağır basıncını arttırarak başarı kazanmış bir devrimdir. Araçları da 21. yüzyılın araçlarıydı; bu yanıyla insanlığın ortaçağlardan gerçek anlamda çıktığını gösterecek ilk devrimdi demek yanlış değildir; kullandığı araçlar bilgi çağının, teknolojik devrimlerin, insanlık tarihinde geçmiş dönemlerde eşi benzeri olmayan araçlardı. Bu araçların yaygın kullanımı da 21. yüzyılda başladı. Bu açıdan Mısır devrimi, çağının araçlarını milyonların hakları için değerlendiren ilk devrim, çığır açan bir devrimdir.
Mısır devriminin bu özelliklerine, devrimin ne kastlarla, ne sınıflarla, ne inanç ne de tarihini doldurmuş ulusçu kaygılara bağı olmayan bir devrim olduğu gerçeğini eklemek gerek.
Mısır devrimiyle birlikte, 21. yüzyıl devrimlerinin ne sağ ne sol devrimler olmayacağı da açığa çıkıyordu. Eski kıstaslar yerlerini çağın yeni kıstaslarına terk etmişti. Bu halkayı yakalamadan, halkın yararına bir devrimci girişimden söz etmek artık mümkün değildir.
Bu devrim, demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletme devrimidir; bu alanlar genişledikçe gelecek uygarlık için, yeni üretim ilişkileri için insanlığın ortak kazanıp paylaşacağı, üretime evrensel katılımın sağlanabileceği, bilginin üretimin temel ham maddelerinden biri olarak katılacağı bir devrimdir. Bu yanıyla da Mısır devrimi, tarihsel, geri dönüşü mümkün olmayan devrimler çağının bin millik uzun yolunda atılmış bir ilk adımdır.
Neil Armstrong aya ilk ayak basan astronottu. Ayda ilk adımını attığı an söylediği "Benim için küçük bir adım, fakat insanlık için büyük bir adımdır" sözünü aynıyla Mısır devrimi için adapte etmek yanlış değildir. Bir diktatörden kurtulmak belki Mısır halkı için küçük bir adımdır, fakat insanlık için çok büyük bir adımdır; çağın algısını temsil eden bu devrim için bu sözler abartılı değildir. İnsanlık da kendi deneylerinde bunu yaşatacaktır.
Mısır devrimi, tarih sahnesine bir kez daha Arap halkının ileri bir uygarlık duruşu sergilediğine işaret ediyor. Mısır Arap halkı, bir insanlık mesajı olarak özgürlük ve demokrasinin yol haritasını ortaya koyduğu devrimci girişimle tüm halklara armağan etmiş oldu.
İnterneti bulmak, insan kolektif aklının tarihsel gelişiminin doğal bir sonucudur. Ancak onu insanlık için yararlı olarak kullanmak bir başka şeydir; Motoru bulmak ile arabada taşıma için kullanmak iki farklı şey, pusulayı bulmak ile denizlere açılıp kıtaları fethetmek de öyle. Mısır Arap halkı, interneti tarihte devrim için değerlendiren bir halk olarak onu keşfedenlerin katkısına bir ek bir katkı yapmıştır. Bu örnek bundan sonraki emsalleri için bir pusuladır.
GERGİN GECE
Dün Tufan cumasının ikindi vakti artık her şey buraya kadar demiştik. Mübarek'in kaçtığı haberleri bile gelip gidiyordu. Geride kalmış bir videokaset yayınlanacak ve bu ilan yapılacak diye bekliyorduk. Olmadı…
Saatler 22:45 gelip çatınca, Hüsnü Mübarek son konuşmasını yapmaya başladı; o yine hayal aleminde, geçmişinde yaşadığını sanıyordu. Ölür de iktidarı bırakmaz inadını sürdürüyordu. Yeri göğü inleten Mısır halkının tepkisini anlamadığı çok barizce ortaya çıkmıştı. Hepimiz yanılmıştık. Diktatör, fildişi kulesinde algı sorunlarıyla ne söylediğini bilmiyor diye düşündük.
Mübarek, herkesi yanıltmıştı. Zor bir geceydi, Mısır halkının bir çok bilgesi için durum bizden çok daha içler acısıydı. "Bu diktatör ülkesinin kan kaybını görmüyor mu?" Diyorlardı.
Sinirler bir kez daha gerilmişti. Ordunun dile getirilmeyen kaypaklığı, ikiyüzlü davranışı, zamanı diktatörlük lehine çevirme oyalamaları içten içe herkesi yakan bir duruştu.
Sonuçta beklenen oldu. Tufan diktatörlüğü yıktı. Mübarek Cuma akşamı Naibi Ömer Süleyman aracılığıyla, çekildiğini ilan etti. Yönetimi de Askeri Konseye devrettiğini açıkladı.
BU KEZ DE ORDU
Ordu üzerine görüşlerimi, bu süreçte kaleme aldığım 16 makalede de dile getirdim. Bu ordu halkın yararına bir duruş sergilemekten aciz bir ordudur dedim. Kendisine düşen rol diktatörlüğün ortağı olarak, onu korumaktır dedim. "Nazik" davranışı ise bilinçliydi; NATO'nun halka karşı ordulara verdiği eğitimin ürünüydü diye dile getirdim.
Ordu, "3 Nolu beyanname"sinde silahlı kuvvetlerin yönetimi, Hüsnü Mübarek'ten devraldığını açıkladığında, diktatöre yaptığı methiye, onu "savaşların ve barışın kahramanı", "saygın emekleriyle ülkeye yaptığı hizmetleri dolaysıyla teşekkür" etmesi dikkat çekiciydi. Mübarek'in 40 yıl boyunca işlediği insanlık suçları, ülkeyi düşürdüğü onursuz politikaları görmezden gelen bu ordu esasında suç ortağı bir orduydu.
Bilindiği gibi bir diktatörlük, Silahlı Kuvvetlerin oluruyla diktatörlük dayatır. Mısır ordusu Mübarek diktatörlüğünün en önemli mekanizması ve koruyucusuydu, ortağıydı da. Bu gün yönetimi eline almakla, bu çeteden sadece bir kişi bir kenara çekilmiş oldu, gerideki taşlar yerinden oynamadı. Devlet hala eski devlet olarak ayakta ve tüm denetim aynı ekibin elinde olmaya devam etmekteydi.
Mısır halkı, devriminin meşruiyetini, diktatörlüğün hala yürürlükte olan meşrutiyetiyle yüz yüze geldikçe sınayacaktır. Bu sınavda ordu her defasında bir karşı-devrimci güç olarak yerini alacaktır.
Devrim bu yanıyla kaderini, halk ile ordu arasındaki gergin dengeye gore belirleyecektir.
DEVRİM ŞİMDİ BAŞLIYOR
Zafer sarhoşluğu bu gerçekleri görmenin önüne kocaman bir sis perdesi çekti. Bu normal ancak uzun sürmez sürmemelidir de. Sakin düşünme süreci başlayınca bunu anlamak zor olmayacaktır. Devrim, gerçek anlamda bundan sonra başlayacak demek bu açıdan yanlış değildir.
Halk, Mübarek'in çekilişiyle boşalan sinirleri, görkemli coşku olarak tüm Arap ülkeleri başkentlerinde, halkın spontan tezahüratlarıyla kutlandı. Meydanlar dolup taştı, bir zalimin yıkılışı tüm mazlumlar için bir ferahlık kapısının açılışıydı. Yemen ve Ürdün, bu coşkunun en büyüğünü yaşadı. Filistinliler de bu sürecin başını çeken halklardandı. Zira her üç ülkede de diktatörlük hükümleri har vurup harman savurmaktaydı.
İKİNCİ RAUND BAŞLADI
Birinci raundu başarıyla tamamlandı.
Mısır halkı 25 Ocak 150 gençle başlayan korku duvarlarını yıkma girişimi, 28 Ocak "Gazap Gün"ünde başarıyla aştı. Buradan yola çıkan Mısır halkı devrime siyasal talepleriyle nitelik kazandırdı. Düzenin yıkılmasını isteyen talepler bunun ifadesiydi. Gerçek bir siyasal devrim süreci böylece başlamış oldu.
11 Şubat Tufan Cumasında ise, bir başka başarı kazanıldı. Devrim en önemli adımını, psikolojik üstünlüğü ele geçiren adımı attı; Diktatörün iktidardan çekilmesini sağladı.
Bir devrimde bu başarının anlamı, devrimin meşruiyeti kadar onun yasalarını da çalıştıracak ilk kıvılcım olmasıdır. Çünkü devlet eski anayasa, yasalar ve kurumlarıyla hala ayaktaydı, devrimin elinde somut bir güç yoktu. Psikolojik üstünlük bunu sağlayacak en önemli adımdı.
Bundan sonra devrim, eskinin her türden varlığıyla karşı karşıya gelerek daha da anlamlı görevler üstlenecektir; devrim bu yüzleşmenin sonuçlarıyla biçimlenecektir.
Bu anlamda Devrim, kendi yasalarını meşru kılmak için elde ettiği başarıyı sonuna kadar ortaya koymakla yükümlüdür. Bundan sonrası eskiyle yeninin her adımda çatışmasıyla tanımlanacaktır.
Gerçek devrim şimdi başlıyor demek bu anlamda yanlış değildir.
Mısır halkı bu zor geçitten de alnının akıyla çıkacak, halkına olduğu kadar insanlığa yeni katkılar yapacaktır.
Mihrac Ural
12 Şubat 2011
Bugün devrimin 19. günü 12 Şubat 2011 Cumartesi. Mısır devrimi dün psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Bu satırları okuduğunuzda, kazınılmış başarının sarhoşluğu ile sakince düşünce arasında gidip gelen bir kararsızlık mı? Görevinin bilincinde daha ileri gitmek üzere kararlılığını sürdüren bir halkı mı? göreceğiz buna birlikte tanık olacağız.
Mısır'da artık hiç bir şey eskisi gibi değil ve olmayacak. Bu adım dün atıldı.
Mısır devrim sürecinin 18. günü dün 11 Şubat 2011 Tufan Cumasıydı. Yazımın başlığını da "TUFAN" olarak koydum.
Başlık altında sorduğum soru "Mısır Arap halkı bu Cuma günü, düzeni ayakta tutan devletin en önemli halkalarını kırmak için Tufan olabilecek mi?" idi.
Sorumun cevabı Tufan Cuması saat 18.00'da geldi.
Hüsnü Mübarek'in Cumhurbaşkanlığı görevinden çekildiği Naibi Ömer Süleyman ağzından TV ekranlarından ilan edildi.
Bu haber, güneşin batıdan doğuya gerisin geriye yol alması gibi bir şeydi. 18 gün önce, başarılabileceğine kimsenin inanmadığı bir vakıa bu gün gerçek oldu. Tahrir meydanında toplanan milyonlar, bir coşku patlamasıyla, kadın zılgıtlarının ortalığı kaplamasıyla mahşere döndü.
Firavun iktidardan çekilmişti. Yönetim, Ordu üst kademelerinden oluşan Askeri Konsey'e bırakmıştı; diktatörlük rejimi kendi içinden alternatifler üretip öne sürme kabiliyetini korumanın avantajıyla bu başarıyordu. Buna rağmen, devrimin temel taleplerinden biri gerçekleşmişti, Halkın 18 gündür beklediği haber böylece ilk kez somut bir kazanıma işaret ediyordu. Diktatör yönetimden çekilmişti.
MISIR DEVRİMİNİ TANIMLAMAK
Mısır halkı, yer yüzünün hayranlığını kazanan uygar, barışçıl, kapsayıcı, hiç bir ekstrem sapmaya prim vermeden 21.yüzyılın yaşayan en uzun iktidarını ve diktatörünü deviriyordu. Bu devrim bir çağın devrimi olarak gerçekleşmişti. İnsanlık en az bir yüz yıl bu devrimin sedasıyla çalkalanacak; yenileri daha da ileri katkılar yapsa da örnek zemin, çıkış noktası Mısır devrimi olacaktır. Bunun üzerine tezler, yazılar, eğitsel, sanatsal kültürel çok yönle yorumlar yapılacaktır.
Mısır devrimi, yer küremizde gerçekleşen hiç bir devrime benzemiyor. Geçmiş tarihlerin devrimleri aktif halkın çoğunluğunun devrimiydi, üstelik, kısa ve sonuç alıcı bir darbe gibi ikame olurdu. Erken davrananların, bir kırılma, bir kriz anındaki fırsatını akıllıca değerlendiren örgütlü azınlığın darbesi gibi bir girişimdi. Mısır devrimi ise sakin, kendinden emin, aktif ve sesiz kitlelerin ezici çoğunluğuna sahip, barışçıl, maraton gibi uzun, ağır ağır basıncını arttırarak başarı kazanmış bir devrimdir. Araçları da 21. yüzyılın araçlarıydı; bu yanıyla insanlığın ortaçağlardan gerçek anlamda çıktığını gösterecek ilk devrimdi demek yanlış değildir; kullandığı araçlar bilgi çağının, teknolojik devrimlerin, insanlık tarihinde geçmiş dönemlerde eşi benzeri olmayan araçlardı. Bu araçların yaygın kullanımı da 21. yüzyılda başladı. Bu açıdan Mısır devrimi, çağının araçlarını milyonların hakları için değerlendiren ilk devrim, çığır açan bir devrimdir.
Mısır devriminin bu özelliklerine, devrimin ne kastlarla, ne sınıflarla, ne inanç ne de tarihini doldurmuş ulusçu kaygılara bağı olmayan bir devrim olduğu gerçeğini eklemek gerek.
Mısır devrimiyle birlikte, 21. yüzyıl devrimlerinin ne sağ ne sol devrimler olmayacağı da açığa çıkıyordu. Eski kıstaslar yerlerini çağın yeni kıstaslarına terk etmişti. Bu halkayı yakalamadan, halkın yararına bir devrimci girişimden söz etmek artık mümkün değildir.
Bu devrim, demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletme devrimidir; bu alanlar genişledikçe gelecek uygarlık için, yeni üretim ilişkileri için insanlığın ortak kazanıp paylaşacağı, üretime evrensel katılımın sağlanabileceği, bilginin üretimin temel ham maddelerinden biri olarak katılacağı bir devrimdir. Bu yanıyla da Mısır devrimi, tarihsel, geri dönüşü mümkün olmayan devrimler çağının bin millik uzun yolunda atılmış bir ilk adımdır.
Neil Armstrong aya ilk ayak basan astronottu. Ayda ilk adımını attığı an söylediği "Benim için küçük bir adım, fakat insanlık için büyük bir adımdır" sözünü aynıyla Mısır devrimi için adapte etmek yanlış değildir. Bir diktatörden kurtulmak belki Mısır halkı için küçük bir adımdır, fakat insanlık için çok büyük bir adımdır; çağın algısını temsil eden bu devrim için bu sözler abartılı değildir. İnsanlık da kendi deneylerinde bunu yaşatacaktır.
Mısır devrimi, tarih sahnesine bir kez daha Arap halkının ileri bir uygarlık duruşu sergilediğine işaret ediyor. Mısır Arap halkı, bir insanlık mesajı olarak özgürlük ve demokrasinin yol haritasını ortaya koyduğu devrimci girişimle tüm halklara armağan etmiş oldu.
İnterneti bulmak, insan kolektif aklının tarihsel gelişiminin doğal bir sonucudur. Ancak onu insanlık için yararlı olarak kullanmak bir başka şeydir; Motoru bulmak ile arabada taşıma için kullanmak iki farklı şey, pusulayı bulmak ile denizlere açılıp kıtaları fethetmek de öyle. Mısır Arap halkı, interneti tarihte devrim için değerlendiren bir halk olarak onu keşfedenlerin katkısına bir ek bir katkı yapmıştır. Bu örnek bundan sonraki emsalleri için bir pusuladır.
GERGİN GECE
Dün Tufan cumasının ikindi vakti artık her şey buraya kadar demiştik. Mübarek'in kaçtığı haberleri bile gelip gidiyordu. Geride kalmış bir videokaset yayınlanacak ve bu ilan yapılacak diye bekliyorduk. Olmadı…
Saatler 22:45 gelip çatınca, Hüsnü Mübarek son konuşmasını yapmaya başladı; o yine hayal aleminde, geçmişinde yaşadığını sanıyordu. Ölür de iktidarı bırakmaz inadını sürdürüyordu. Yeri göğü inleten Mısır halkının tepkisini anlamadığı çok barizce ortaya çıkmıştı. Hepimiz yanılmıştık. Diktatör, fildişi kulesinde algı sorunlarıyla ne söylediğini bilmiyor diye düşündük.
Mübarek, herkesi yanıltmıştı. Zor bir geceydi, Mısır halkının bir çok bilgesi için durum bizden çok daha içler acısıydı. "Bu diktatör ülkesinin kan kaybını görmüyor mu?" Diyorlardı.
Sinirler bir kez daha gerilmişti. Ordunun dile getirilmeyen kaypaklığı, ikiyüzlü davranışı, zamanı diktatörlük lehine çevirme oyalamaları içten içe herkesi yakan bir duruştu.
Sonuçta beklenen oldu. Tufan diktatörlüğü yıktı. Mübarek Cuma akşamı Naibi Ömer Süleyman aracılığıyla, çekildiğini ilan etti. Yönetimi de Askeri Konseye devrettiğini açıkladı.
BU KEZ DE ORDU
Ordu üzerine görüşlerimi, bu süreçte kaleme aldığım 16 makalede de dile getirdim. Bu ordu halkın yararına bir duruş sergilemekten aciz bir ordudur dedim. Kendisine düşen rol diktatörlüğün ortağı olarak, onu korumaktır dedim. "Nazik" davranışı ise bilinçliydi; NATO'nun halka karşı ordulara verdiği eğitimin ürünüydü diye dile getirdim.
Ordu, "3 Nolu beyanname"sinde silahlı kuvvetlerin yönetimi, Hüsnü Mübarek'ten devraldığını açıkladığında, diktatöre yaptığı methiye, onu "savaşların ve barışın kahramanı", "saygın emekleriyle ülkeye yaptığı hizmetleri dolaysıyla teşekkür" etmesi dikkat çekiciydi. Mübarek'in 40 yıl boyunca işlediği insanlık suçları, ülkeyi düşürdüğü onursuz politikaları görmezden gelen bu ordu esasında suç ortağı bir orduydu.
Bilindiği gibi bir diktatörlük, Silahlı Kuvvetlerin oluruyla diktatörlük dayatır. Mısır ordusu Mübarek diktatörlüğünün en önemli mekanizması ve koruyucusuydu, ortağıydı da. Bu gün yönetimi eline almakla, bu çeteden sadece bir kişi bir kenara çekilmiş oldu, gerideki taşlar yerinden oynamadı. Devlet hala eski devlet olarak ayakta ve tüm denetim aynı ekibin elinde olmaya devam etmekteydi.
Mısır halkı, devriminin meşruiyetini, diktatörlüğün hala yürürlükte olan meşrutiyetiyle yüz yüze geldikçe sınayacaktır. Bu sınavda ordu her defasında bir karşı-devrimci güç olarak yerini alacaktır.
Devrim bu yanıyla kaderini, halk ile ordu arasındaki gergin dengeye gore belirleyecektir.
DEVRİM ŞİMDİ BAŞLIYOR
Zafer sarhoşluğu bu gerçekleri görmenin önüne kocaman bir sis perdesi çekti. Bu normal ancak uzun sürmez sürmemelidir de. Sakin düşünme süreci başlayınca bunu anlamak zor olmayacaktır. Devrim, gerçek anlamda bundan sonra başlayacak demek bu açıdan yanlış değildir.
Halk, Mübarek'in çekilişiyle boşalan sinirleri, görkemli coşku olarak tüm Arap ülkeleri başkentlerinde, halkın spontan tezahüratlarıyla kutlandı. Meydanlar dolup taştı, bir zalimin yıkılışı tüm mazlumlar için bir ferahlık kapısının açılışıydı. Yemen ve Ürdün, bu coşkunun en büyüğünü yaşadı. Filistinliler de bu sürecin başını çeken halklardandı. Zira her üç ülkede de diktatörlük hükümleri har vurup harman savurmaktaydı.
İKİNCİ RAUND BAŞLADI
Birinci raundu başarıyla tamamlandı.
Mısır halkı 25 Ocak 150 gençle başlayan korku duvarlarını yıkma girişimi, 28 Ocak "Gazap Gün"ünde başarıyla aştı. Buradan yola çıkan Mısır halkı devrime siyasal talepleriyle nitelik kazandırdı. Düzenin yıkılmasını isteyen talepler bunun ifadesiydi. Gerçek bir siyasal devrim süreci böylece başlamış oldu.
11 Şubat Tufan Cumasında ise, bir başka başarı kazanıldı. Devrim en önemli adımını, psikolojik üstünlüğü ele geçiren adımı attı; Diktatörün iktidardan çekilmesini sağladı.
Bir devrimde bu başarının anlamı, devrimin meşruiyeti kadar onun yasalarını da çalıştıracak ilk kıvılcım olmasıdır. Çünkü devlet eski anayasa, yasalar ve kurumlarıyla hala ayaktaydı, devrimin elinde somut bir güç yoktu. Psikolojik üstünlük bunu sağlayacak en önemli adımdı.
Bundan sonra devrim, eskinin her türden varlığıyla karşı karşıya gelerek daha da anlamlı görevler üstlenecektir; devrim bu yüzleşmenin sonuçlarıyla biçimlenecektir.
Bu anlamda Devrim, kendi yasalarını meşru kılmak için elde ettiği başarıyı sonuna kadar ortaya koymakla yükümlüdür. Bundan sonrası eskiyle yeninin her adımda çatışmasıyla tanımlanacaktır.
Gerçek devrim şimdi başlıyor demek bu anlamda yanlış değildir.
Mısır halkı bu zor geçitten de alnının akıyla çıkacak, halkına olduğu kadar insanlığa yeni katkılar yapacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder