3 Şubat 2011 Perşembe
ARAP HALKININ SİYASAL VE HUKUKİ TALEPLERİ
"Herkesin Anayasası İnisiyatifi" tarafından İstanbul/Taksim/Hill Otel’de 29-30 Ocak 2011 tarihlerinde 'Herkesin Anayasasını Hepimiz Yapmak için Buluşuyoruz' adlı konferans gerçekleştirildi. Konferansın 30 Ocak tarihli “Yeni Anayasada Güncel Tartışmalar” başlıklı oturumunda birçok toplumsal grup temsilcisi yanı sıra Cephe Hareketi adına Tevfik Usluoğlu sunum gerçekleştirdi. Usluoğlu sunduğu bildirgede Arap halkının siyasal ve hukuksal taleplerini dile getirdi. Söz konusu talepleri içeren deklarasyon aşağıdadır.
Arap Halkının Siyasal Ve Hukuksal Talepleri
İktidar bizi nerden yaralıyorsa, orası kimliğimiz olur diyor Milan Kundera. Tabi ki hepiniz gibi benim de birçok kimliğim var. Ancak burada en çok yaralı olduğum taraftan konuşacağım. Bu kimliğimle sizlere sesleniyorum. Anadolu’daki diğer halkların kimlikleri kadar asimile edilen, inkar edilen Arap Alevi kimliğimle Cephe Hareketi adına sizlere sesleniyorum.
Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı arifesinde 1939’da Antakya’yı ilhak etmesiyle birlikte bölgede yaşayan Arap halkının kolektif kimliğinde ciddi bir kırılma yaşanmıştır. Başta Kürt halkı olmak üzere bu coğrafyada yaşayan halklara yönelik uygulanan inkar ve asimilasyon politikasından Arap halkı da nasibini almıştır.
39’dan itibaren Arap halkı bir yandan yoğun bir şekilde kültür ve dil kıyımına uğrarken bir yandan da kolektif kimliği ile kendini ifade etmesi yasaklanmış, sosyal dokusunda ve tinsel değerlerinde ciddi tahribatlar yaratılmıştır.
Arap halkı çoğunlukla Alevi inancına sahiptir. Dolayısıyla ülkemizde Alevilere yapılan zulümden payına düşeni almıştır. Nitekim 80 öncesinde Maraş, Sivas ve Çorum’da Alevilere yönelik başlatılan katliamların bir benzeri 1979’da Antakya’da da gerçekleştirilmek istenmiş fakat anti-faşist güçlerin ve halkın dirayetiyle bu plan boşa çıkarılmıştır.
Arap Alevi halkı, MGK toplantılarında diğer toplumsal kimlikler gibi potansiyel tehlike olarak belirlenmiş ve Hatay’a yönelik izlenen politika bu zihniyetin bir versiyonu olmuştur. Egemen güç odaklarının son dönemde Antakya üzerine yoğunlaşan oyunları, bu politikanın değişmediğini göstermektedir. Dörtyol ilçesinde Kürtlere yönelik geliştirilen provokasyonlar ve 31 Ağustos 2010 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi kaynaklarına dayandırılarak “Kaos için Alevilere Suikast” manşetiyle medyaya servis edilen uydurma haber bunun son örneği olmuştur.
72 yıldır Arap halkı egemen güçlerin izlediği anti-demokratik siyasi uygulamaların, topyekün savaşların, inkar ve asimilasyon dayatmalarının hedeflerinden biri olmuş, Türkleştirme politikaları sonucunda etnik kimliği, kültürü, dili, sanatı, edebiyatı vb. aidiyetlerinde yaşadığı yabancılaşma bir kimlik bunalımına yol açmıştır.
Ancak tüm bu saldırılara rağmen Arap halkı ne etnik kimliğinden, ne kültüründen, ne dilinden ne inancından ne de demokratik muhalif duruşundan bir şey yitirmemiş, aksine kolektif kimlik değerlerini korumuş, kitlesel düzeydeki katılımla ortak ülkemizdeki demokrasi ve özgürlük mücadelesine önemli katkılar yapmıştır.
Arap kökenli devrimciler, demokratlar ve aydınlar 1978’den beri içinde yer aldıkları siyasal sol örgütlenmelerde ve değişik platformlarda Türkiye’de Arap gerçeğini dile getirmiş, Antakya’nın Ayrı Varlık statüsüne dikkat çekmiş ve Kürt halkının mücadelesi yanı sıra, Arap halk uyanışını müjdelemişlerdir.
Arap halkı; çağdaş yaşamda, demokratik laiklikte, evrensel değerlerde, tarihsel aidiyette, özgürlükte, eşitlikte, halkların kardeşliğinde ve barışta ifadesini bulan değerlerin, ilkelerin ve ortak mücadelenin teminatlarından ve itici güçlerinden biridir.
Arap halkı, ortak ülkemizde diğer kardeş halklarla, demokrasi ve özgürlük güçleriyle kader ortaklığı içindedir. Bu paydada sorunları ve talepleri ortak olmakla birlikte kendine özgü sorunları ve talepleri de mevcuttur.
Kürt sorununda barışçıl çözümü esas alan bir siyasal demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi, Kürt Hareketinin ilan ettiği ateşkes sürecinin geliştirilerek adil barışın sağlanması ve yeni sivil özgürlükçü demokratik bir anayasal düzene geçilmesi Arap halkının da demokratik siyasal ve hukuksal talepleri içerisinde merkezi bir yer tutmaktadır.
Arap halkı tek etnik ve kültürel kimlik yerine Türkiye’deki tüm kimlikleri eşitlik ilkesi temelinde kucaklayan, temsil eden ve güvence altına alan demokratik bir siyasal yönetimden ve anayasal sistemden yanadır.
Arap halkı;
Kolektif kimliği ekseninde kendini siyasal olarak ifade etmesini sağlayan,
- 72 yıldır uğradığı baskı, inkar ve asimilasyona son veren,
- Demokratik Türkiye projesi çerçevesinde kendisine özerk siyasal statü tanıyan,
- Anadilinde eğitim yapma hakkını kabul eden,
- Kültür ve dil farklılıklarını bir zenginlik olarak içselleştirip çokdilli yaşama geçişi
sağlayan,
- Anadilinde siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal vb. etkinlikler yürütmesine olanak tanıyan,
- Dini inançlarına yönelik baskıları, aşağılanmaları ve dışlanmayı ortadan kaldıran,
- Etnik kimliği, dini inançları ve muhalif kimliği nedeniyle onu potansiyel tehlike şeklinde
değerlendiren egemen zihniyete nokta koyan,
- Tarihsel, kültürel ve dini değerlerinde önemli bir yer tutan Gadir Bayramı’nı resmi tatil günü ilan eden,
Demokratik laiklik anlayışı ve devletin tüm dini inançlara eşit mesafede durması ilkesi gereğince Diyanet İşleri Başkanlığını lağveden,
Zorunlu din derslerini kaldıran,
Türkleştirme politikaları çerçevesinde adı merkez ilçe isminden çıkarılan Antakya’nın ve isimleri değiştirilen ilçe, belde ve köylerin eski orijinal adlarını tekrar almalarına imkan veren,
1972’de yıkılan tarihi Roma Köprüsü’nün yeniden yapılmasını sağlayan ve bölgemizdeki tüm tarihi ve kültürel değerleri ve dokuları koruyan,
Tüm toplumsal kimlikler gibi Arap halkını da demokratik siyasal/ hukuksal bir sistemin inşasında eşit kuruculardan biri olarak idrak eden,
Ülkemizin ezilen tüm kadınları gibi Arap kadınlarının haklarını çağdaş demokratik evrensel normlar seviyesine çıkaran, insansoyunun özgürleşme serüvenini kadının özgürleşmesinde gören dolayısıyla erkek egemenlikli anlayış ve değerlerin kaldırılmasını hedefleyen,
Bir demokratik anayasal projede, çalışmada ve mücadelede yer alır, ona destek verir.
Arap Halkının Siyasal Ve Hukuksal Talepleri
İktidar bizi nerden yaralıyorsa, orası kimliğimiz olur diyor Milan Kundera. Tabi ki hepiniz gibi benim de birçok kimliğim var. Ancak burada en çok yaralı olduğum taraftan konuşacağım. Bu kimliğimle sizlere sesleniyorum. Anadolu’daki diğer halkların kimlikleri kadar asimile edilen, inkar edilen Arap Alevi kimliğimle Cephe Hareketi adına sizlere sesleniyorum.
Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı arifesinde 1939’da Antakya’yı ilhak etmesiyle birlikte bölgede yaşayan Arap halkının kolektif kimliğinde ciddi bir kırılma yaşanmıştır. Başta Kürt halkı olmak üzere bu coğrafyada yaşayan halklara yönelik uygulanan inkar ve asimilasyon politikasından Arap halkı da nasibini almıştır.
39’dan itibaren Arap halkı bir yandan yoğun bir şekilde kültür ve dil kıyımına uğrarken bir yandan da kolektif kimliği ile kendini ifade etmesi yasaklanmış, sosyal dokusunda ve tinsel değerlerinde ciddi tahribatlar yaratılmıştır.
Arap halkı çoğunlukla Alevi inancına sahiptir. Dolayısıyla ülkemizde Alevilere yapılan zulümden payına düşeni almıştır. Nitekim 80 öncesinde Maraş, Sivas ve Çorum’da Alevilere yönelik başlatılan katliamların bir benzeri 1979’da Antakya’da da gerçekleştirilmek istenmiş fakat anti-faşist güçlerin ve halkın dirayetiyle bu plan boşa çıkarılmıştır.
Arap Alevi halkı, MGK toplantılarında diğer toplumsal kimlikler gibi potansiyel tehlike olarak belirlenmiş ve Hatay’a yönelik izlenen politika bu zihniyetin bir versiyonu olmuştur. Egemen güç odaklarının son dönemde Antakya üzerine yoğunlaşan oyunları, bu politikanın değişmediğini göstermektedir. Dörtyol ilçesinde Kürtlere yönelik geliştirilen provokasyonlar ve 31 Ağustos 2010 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi kaynaklarına dayandırılarak “Kaos için Alevilere Suikast” manşetiyle medyaya servis edilen uydurma haber bunun son örneği olmuştur.
72 yıldır Arap halkı egemen güçlerin izlediği anti-demokratik siyasi uygulamaların, topyekün savaşların, inkar ve asimilasyon dayatmalarının hedeflerinden biri olmuş, Türkleştirme politikaları sonucunda etnik kimliği, kültürü, dili, sanatı, edebiyatı vb. aidiyetlerinde yaşadığı yabancılaşma bir kimlik bunalımına yol açmıştır.
Ancak tüm bu saldırılara rağmen Arap halkı ne etnik kimliğinden, ne kültüründen, ne dilinden ne inancından ne de demokratik muhalif duruşundan bir şey yitirmemiş, aksine kolektif kimlik değerlerini korumuş, kitlesel düzeydeki katılımla ortak ülkemizdeki demokrasi ve özgürlük mücadelesine önemli katkılar yapmıştır.
Arap kökenli devrimciler, demokratlar ve aydınlar 1978’den beri içinde yer aldıkları siyasal sol örgütlenmelerde ve değişik platformlarda Türkiye’de Arap gerçeğini dile getirmiş, Antakya’nın Ayrı Varlık statüsüne dikkat çekmiş ve Kürt halkının mücadelesi yanı sıra, Arap halk uyanışını müjdelemişlerdir.
Arap halkı; çağdaş yaşamda, demokratik laiklikte, evrensel değerlerde, tarihsel aidiyette, özgürlükte, eşitlikte, halkların kardeşliğinde ve barışta ifadesini bulan değerlerin, ilkelerin ve ortak mücadelenin teminatlarından ve itici güçlerinden biridir.
Arap halkı, ortak ülkemizde diğer kardeş halklarla, demokrasi ve özgürlük güçleriyle kader ortaklığı içindedir. Bu paydada sorunları ve talepleri ortak olmakla birlikte kendine özgü sorunları ve talepleri de mevcuttur.
Kürt sorununda barışçıl çözümü esas alan bir siyasal demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi, Kürt Hareketinin ilan ettiği ateşkes sürecinin geliştirilerek adil barışın sağlanması ve yeni sivil özgürlükçü demokratik bir anayasal düzene geçilmesi Arap halkının da demokratik siyasal ve hukuksal talepleri içerisinde merkezi bir yer tutmaktadır.
Arap halkı tek etnik ve kültürel kimlik yerine Türkiye’deki tüm kimlikleri eşitlik ilkesi temelinde kucaklayan, temsil eden ve güvence altına alan demokratik bir siyasal yönetimden ve anayasal sistemden yanadır.
Arap halkı;
Kolektif kimliği ekseninde kendini siyasal olarak ifade etmesini sağlayan,
- 72 yıldır uğradığı baskı, inkar ve asimilasyona son veren,
- Demokratik Türkiye projesi çerçevesinde kendisine özerk siyasal statü tanıyan,
- Anadilinde eğitim yapma hakkını kabul eden,
- Kültür ve dil farklılıklarını bir zenginlik olarak içselleştirip çokdilli yaşama geçişi
sağlayan,
- Anadilinde siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal vb. etkinlikler yürütmesine olanak tanıyan,
- Dini inançlarına yönelik baskıları, aşağılanmaları ve dışlanmayı ortadan kaldıran,
- Etnik kimliği, dini inançları ve muhalif kimliği nedeniyle onu potansiyel tehlike şeklinde
değerlendiren egemen zihniyete nokta koyan,
- Tarihsel, kültürel ve dini değerlerinde önemli bir yer tutan Gadir Bayramı’nı resmi tatil günü ilan eden,
Demokratik laiklik anlayışı ve devletin tüm dini inançlara eşit mesafede durması ilkesi gereğince Diyanet İşleri Başkanlığını lağveden,
Zorunlu din derslerini kaldıran,
Türkleştirme politikaları çerçevesinde adı merkez ilçe isminden çıkarılan Antakya’nın ve isimleri değiştirilen ilçe, belde ve köylerin eski orijinal adlarını tekrar almalarına imkan veren,
1972’de yıkılan tarihi Roma Köprüsü’nün yeniden yapılmasını sağlayan ve bölgemizdeki tüm tarihi ve kültürel değerleri ve dokuları koruyan,
Tüm toplumsal kimlikler gibi Arap halkını da demokratik siyasal/ hukuksal bir sistemin inşasında eşit kuruculardan biri olarak idrak eden,
Ülkemizin ezilen tüm kadınları gibi Arap kadınlarının haklarını çağdaş demokratik evrensel normlar seviyesine çıkaran, insansoyunun özgürleşme serüvenini kadının özgürleşmesinde gören dolayısıyla erkek egemenlikli anlayış ve değerlerin kaldırılmasını hedefleyen,
Bir demokratik anayasal projede, çalışmada ve mücadelede yer alır, ona destek verir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder