20 Şubat 2011 Pazar
CUMHURİYETİMİZ DEMOKRASİNİN NERESİNDEDİR
Hasip Yiğitoğlu
20 Şubat 2011
Cumhuriyetimiz acaba demokrasinin neresindedir ?
Bu sorunun cevabını vermeden önce, Demokrasinin, anti şövenist, anti militarist, anti faşist ,anti emperyalist temel politik değerleri taşıyan yönetim şekli olduğunu hatırlayalım.
Ayrıca, demokrasi eşitlik ilkesine dayalı bir yaşam biçimidir.Toplumun din,dil,ırk,ekonomik gibi farklılıkları arasında ayırım gözetmeyen bir yönetim biçimidir.Bu anlamda,bireysel ve toplu hakların güvence altına alarak tüm yurttaşların kararlara etkin ve doğrudan katıldığı bir yönetimdir.
Şimdi, Cumhuriyetin ne olduğuna da bir göz atalım. Cumhuriyet, devlet iktidarının kişilerin,ailelerin,grupların tekeline bırakılmayan,vatandaşların yönetime etkin olarak katılmasını sağlayan anlayıştır.
Bu kısa açıklamalardan sonra Cumhuriyetimiz, teorik ve pratik olarak, acaba anayasada belirtildiği gibi; Türkiye Cumhuriyetle idare edilir ve Türkiye Cumhuriyeti,demokratik laik sosyal hukuk devletidir,esasına ne kadar uyuyor,bir bakalım şimdi.
Bir yüzyıl kadar devam eden bu sürecin uygulamaları, beklentileri ve siyasi argümanları, acaba bu evrensel tanımlara ne kadar uymaktadır.
Bir Türk cihana bedeldir, anlayışından bu tanımlara uygun bir yönetim beklentisi ne kadar gerçekçi olur.
Hele, hele toplumsal anlamda etnik ve inanç yönünden zengin mozaiği olan bir ülkede,bu söylem ne kadar demokrasi üretebilir.
Bütün mesele buradadır.
Zaten, Tevhidi tedrisat,tekke ve zaviyelerin yasaklanması yasalarından anlaşılacağı gibi doktriner olarak Cumhuriyet zihninin Türk-İslam-Hanefi olarak belirlendiği anlaşılmaz mı?
vermiyor mu ?
Cumhuriyet sürecinin başlangıcından günümüze kadar,sivil-asker hükümetlerin siyasi ve ekonomik argümanlarına göz atacak olursak, hem siyasi,hem ekonomik olarak,bilinen doktrin anlayışının empoze edildiğini anlamak hiçte zor değildir.
Bu duruma bir göz atalım şimdi;
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde,Avrupa daki süreci hatırlayacak olursak;birinci dünya savaşının ortaya çıkarttığı ulus devlet anlayışının siyasal sonuçlarından bir çok ülkede ulusalcı,nasyonalist yönetimlerin hortladığını,iktidar olduğunu söyleyebiliriz.
Bu ideolojinin yirmi milyon insanın hayatına nasıl mal olduğunu anlatmaya gerek varmı ?
En belirleyici biçimde,İtalya da Mussolini, Almanya da Hitler.
Bu süreç,yeni devlet Türkiye Cumhuriyetini etkilememesini düşünmek,acaba ne kadar doğru olur ?
Ayrıca, çok tartışılan CHP’nin altı ok amblemi,bu süreçten etkilenerek karar verildiği tarihimizde not olarak bulunmaktadır.
Bu durum Cumhuriyetin zihin ifadesini anlamak için bir ip ucu vermiyor mu ?
Başka bir anlatımla,Cumhuriyet zihninin ifadesini Cumhuriyeti kuran CHP’nin amblem ilkelerinden rahatlıkla anlamak mümkün olabilir.
Milliyetçilik ve devletçilik ilkeleri olan bir zihniyetin, demokrasinin temel anlayışı ile ne kadar örtüşebilir,nasıl bir yaşam öngörüsü anlatabilir,sorusunun ayakları yere basar değil mi ?
CHP nin altı ok amblem seçimi konusunda,dönemin CHP Genel sekreteri Recep Peker in,1930 lu ulus devlet,tek partili rejimlerle öykülenen Avrupa daki totoliter anlayışlardan etkilendiği tartışmalarını fasa fiso diyerek geçiştirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ?
Temel öngörüsü milliyetçilik olan bir düşüncelerden demokrasinin evrensel ilkeleriyle uyumlu yönetimler üretebilirler mi ?
Cumhuriyet sürecinin ilk yıllarından günümüze kadar devam eden parti kapatmalarından dolayı,siyasi tarihimiz kapatılmış parti çöplüğü nitelliğindedir.
Bu durum demokrasi nin temel anlayışı,fırsat eşitliği ve özgürlüklerle nasıl bağdaştırılabilir ?
Bu anlayış katı bir doktrinle yoğrularak günümüze kadar devam etmiştir.
Her iktidar, asker,sivil bu doktrin aklını daha ileri götürerek, inanç,etnik mozağimizi tarumar ederek toplumu kamplaştırmışlardır.
Siyasi partilerin zaman zaman, bir takım oryantalist sistem eleştirileri süreçten nemalanmadan başka bir şey değildir.
Nerdeyse bir yüzyıla yakın zamandır süren, Darbelerin, olağan üstü hallerin,tek partili dönemlerin uygulamalarından çıkarılacak sonuç,her halde demokrasi olmamalıdır.
Demokratikleşme ve sivilleşme hareketleri açısından son derece sabıkalı bir süreç yaşadığımızı tarihe göz attığımızda rahatlıkla anlamamız mümkündür.
Tek partili dönemlerde serbest piyasacı,liberal,özgürlükçü söylemleriyle muhalefet yapan DP nin iktidar dönemini hatırlayacak olursak,1956 daki Müslüman olmayan halka,solculara,komünistlere karşı şiddet ve tutuklama uygulamaları aynı zihnin ötekileştirici,milliyetçi bir başka versiyonu değil midir ?
Bu anlamda üç maymunlar oyununun,sistemin klasiği demek yanlış olur mu ?
27 mayıs ,12 mart 12 Eylül,28 şubat askeri muhtıra ve darbelerinin zihin akılları hep aynı doktrinin dayattığı öngörüden kaynaklandığını söylemek için tarihi biraz anımsamak yeterlidir.
DP geleneği takipçisi olan AP de,Milliyetçi MHP,Milli görüşçü MSP ile Cumhuriyet tarihinin en bağnaz ve en kanlı dönemi Milliyetçi cephe hükümetleri uygulamaları hala akıllardadır.
Anıldığı gibi Milliyetçi cephe koalisyonu hükümetlerinin kurulması,aynı doktrin geleneğine tas tamam uyduğunu söylemek yanlış olur mu ?
Balyoz darbesi iddianamesinde belirtildiği gibi,ön görülen eylemlerden daha vahimi çok sayıda provokasyonlar yapılmış,anarşi ve kaos ortamı derinleştirilerek 12 Eylül cehenneminin propaganda malzemesi,milliyetçi argümanlarına dönüştürüldüğünü hiç kimsenin,ne sağcı,ne solcu nun alınmadan kabul etmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Ayrıca,12 Eylül faşist yönetiminin RABITA politikasının Türk-İslam sentezi doktrini zihniyetinden başka ne denebilir ?
Şimdi ,ülkeyi yöneten AKP nin, milli görüş zihniyetinin emperyalist küreselleşmenin doktora mastırı,ana muhalefet partisi CHP nin sistem kurucusu gerçeği,sistemin doktriner siyasi zihin yapısının cevabını vermiyor mu ?
Bu günlerde AKP nin ve CHP nin yetkilerinin milliyetçilik yarışında mangalda kül bırakmayan söylem yarışlarını neye yorumlayabiliriz.
Birbirlerini ele verdiler.
Ergenekon tartışmalarında,Başbakanın Ergenekon adresini işaret eden açıklamalarına,CHP liderinin Bakan Hayati Yazıcıoğlu’nun Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yaptığı cevabından çıkartılacak tek sonuç sistemin klasiği demokrasi değildir.
hasipyigitoglu@hotmail.com
20 Şubat 2011
Cumhuriyetimiz acaba demokrasinin neresindedir ?
Bu sorunun cevabını vermeden önce, Demokrasinin, anti şövenist, anti militarist, anti faşist ,anti emperyalist temel politik değerleri taşıyan yönetim şekli olduğunu hatırlayalım.
Ayrıca, demokrasi eşitlik ilkesine dayalı bir yaşam biçimidir.Toplumun din,dil,ırk,ekonomik gibi farklılıkları arasında ayırım gözetmeyen bir yönetim biçimidir.Bu anlamda,bireysel ve toplu hakların güvence altına alarak tüm yurttaşların kararlara etkin ve doğrudan katıldığı bir yönetimdir.
Şimdi, Cumhuriyetin ne olduğuna da bir göz atalım. Cumhuriyet, devlet iktidarının kişilerin,ailelerin,grupların tekeline bırakılmayan,vatandaşların yönetime etkin olarak katılmasını sağlayan anlayıştır.
Bu kısa açıklamalardan sonra Cumhuriyetimiz, teorik ve pratik olarak, acaba anayasada belirtildiği gibi; Türkiye Cumhuriyetle idare edilir ve Türkiye Cumhuriyeti,demokratik laik sosyal hukuk devletidir,esasına ne kadar uyuyor,bir bakalım şimdi.
Bir yüzyıl kadar devam eden bu sürecin uygulamaları, beklentileri ve siyasi argümanları, acaba bu evrensel tanımlara ne kadar uymaktadır.
Bir Türk cihana bedeldir, anlayışından bu tanımlara uygun bir yönetim beklentisi ne kadar gerçekçi olur.
Hele, hele toplumsal anlamda etnik ve inanç yönünden zengin mozaiği olan bir ülkede,bu söylem ne kadar demokrasi üretebilir.
Bütün mesele buradadır.
Zaten, Tevhidi tedrisat,tekke ve zaviyelerin yasaklanması yasalarından anlaşılacağı gibi doktriner olarak Cumhuriyet zihninin Türk-İslam-Hanefi olarak belirlendiği anlaşılmaz mı?
vermiyor mu ?
Cumhuriyet sürecinin başlangıcından günümüze kadar,sivil-asker hükümetlerin siyasi ve ekonomik argümanlarına göz atacak olursak, hem siyasi,hem ekonomik olarak,bilinen doktrin anlayışının empoze edildiğini anlamak hiçte zor değildir.
Bu duruma bir göz atalım şimdi;
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde,Avrupa daki süreci hatırlayacak olursak;birinci dünya savaşının ortaya çıkarttığı ulus devlet anlayışının siyasal sonuçlarından bir çok ülkede ulusalcı,nasyonalist yönetimlerin hortladığını,iktidar olduğunu söyleyebiliriz.
Bu ideolojinin yirmi milyon insanın hayatına nasıl mal olduğunu anlatmaya gerek varmı ?
En belirleyici biçimde,İtalya da Mussolini, Almanya da Hitler.
Bu süreç,yeni devlet Türkiye Cumhuriyetini etkilememesini düşünmek,acaba ne kadar doğru olur ?
Ayrıca, çok tartışılan CHP’nin altı ok amblemi,bu süreçten etkilenerek karar verildiği tarihimizde not olarak bulunmaktadır.
Bu durum Cumhuriyetin zihin ifadesini anlamak için bir ip ucu vermiyor mu ?
Başka bir anlatımla,Cumhuriyet zihninin ifadesini Cumhuriyeti kuran CHP’nin amblem ilkelerinden rahatlıkla anlamak mümkün olabilir.
Milliyetçilik ve devletçilik ilkeleri olan bir zihniyetin, demokrasinin temel anlayışı ile ne kadar örtüşebilir,nasıl bir yaşam öngörüsü anlatabilir,sorusunun ayakları yere basar değil mi ?
CHP nin altı ok amblem seçimi konusunda,dönemin CHP Genel sekreteri Recep Peker in,1930 lu ulus devlet,tek partili rejimlerle öykülenen Avrupa daki totoliter anlayışlardan etkilendiği tartışmalarını fasa fiso diyerek geçiştirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ?
Temel öngörüsü milliyetçilik olan bir düşüncelerden demokrasinin evrensel ilkeleriyle uyumlu yönetimler üretebilirler mi ?
Cumhuriyet sürecinin ilk yıllarından günümüze kadar devam eden parti kapatmalarından dolayı,siyasi tarihimiz kapatılmış parti çöplüğü nitelliğindedir.
Bu durum demokrasi nin temel anlayışı,fırsat eşitliği ve özgürlüklerle nasıl bağdaştırılabilir ?
Bu anlayış katı bir doktrinle yoğrularak günümüze kadar devam etmiştir.
Her iktidar, asker,sivil bu doktrin aklını daha ileri götürerek, inanç,etnik mozağimizi tarumar ederek toplumu kamplaştırmışlardır.
Siyasi partilerin zaman zaman, bir takım oryantalist sistem eleştirileri süreçten nemalanmadan başka bir şey değildir.
Nerdeyse bir yüzyıla yakın zamandır süren, Darbelerin, olağan üstü hallerin,tek partili dönemlerin uygulamalarından çıkarılacak sonuç,her halde demokrasi olmamalıdır.
Demokratikleşme ve sivilleşme hareketleri açısından son derece sabıkalı bir süreç yaşadığımızı tarihe göz attığımızda rahatlıkla anlamamız mümkündür.
Tek partili dönemlerde serbest piyasacı,liberal,özgürlükçü söylemleriyle muhalefet yapan DP nin iktidar dönemini hatırlayacak olursak,1956 daki Müslüman olmayan halka,solculara,komünistlere karşı şiddet ve tutuklama uygulamaları aynı zihnin ötekileştirici,milliyetçi bir başka versiyonu değil midir ?
Bu anlamda üç maymunlar oyununun,sistemin klasiği demek yanlış olur mu ?
27 mayıs ,12 mart 12 Eylül,28 şubat askeri muhtıra ve darbelerinin zihin akılları hep aynı doktrinin dayattığı öngörüden kaynaklandığını söylemek için tarihi biraz anımsamak yeterlidir.
DP geleneği takipçisi olan AP de,Milliyetçi MHP,Milli görüşçü MSP ile Cumhuriyet tarihinin en bağnaz ve en kanlı dönemi Milliyetçi cephe hükümetleri uygulamaları hala akıllardadır.
Anıldığı gibi Milliyetçi cephe koalisyonu hükümetlerinin kurulması,aynı doktrin geleneğine tas tamam uyduğunu söylemek yanlış olur mu ?
Balyoz darbesi iddianamesinde belirtildiği gibi,ön görülen eylemlerden daha vahimi çok sayıda provokasyonlar yapılmış,anarşi ve kaos ortamı derinleştirilerek 12 Eylül cehenneminin propaganda malzemesi,milliyetçi argümanlarına dönüştürüldüğünü hiç kimsenin,ne sağcı,ne solcu nun alınmadan kabul etmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Ayrıca,12 Eylül faşist yönetiminin RABITA politikasının Türk-İslam sentezi doktrini zihniyetinden başka ne denebilir ?
Şimdi ,ülkeyi yöneten AKP nin, milli görüş zihniyetinin emperyalist küreselleşmenin doktora mastırı,ana muhalefet partisi CHP nin sistem kurucusu gerçeği,sistemin doktriner siyasi zihin yapısının cevabını vermiyor mu ?
Bu günlerde AKP nin ve CHP nin yetkilerinin milliyetçilik yarışında mangalda kül bırakmayan söylem yarışlarını neye yorumlayabiliriz.
Birbirlerini ele verdiler.
Ergenekon tartışmalarında,Başbakanın Ergenekon adresini işaret eden açıklamalarına,CHP liderinin Bakan Hayati Yazıcıoğlu’nun Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yaptığı cevabından çıkartılacak tek sonuç sistemin klasiği demokrasi değildir.
hasipyigitoglu@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder