HAMAS FİLİSTİN HALKININ İRADESİDİR
Halkın iradesi
tarihin en etkin iradesidir
Hamas
Filistin halkının iradesidir
Mihrac Ural
27 Ocak 2006
25 Ocak 2006 Filistin halkı, tarihinin ilk ve en önemli seçimlerine yöneldi. Verili koşuluların tüm olumsuzluklarına karşın, halkın iradesini beyan etmesi açısından özgürlüğü önemle vurgulanması gereken bu seçimlerde, Filistin halkı Hamas dedi. Halkın seçime katılım oranı %77, parlamento sandalye sayısı 132, Hamas 72 milletvekiliyle, oyların %54.5 alarak ezici bir çoğunluk kazandı. Buna destekleriyle parlamentoya girebilen 4 bağımsızı da eklemek gerek. Son on yılın gelişmelerini izleyenleri yanıltmayan bu sonuç, gerçek anlamda bir devrimdi. Öyle ki, etkisi sadece Filistin ölçeğinde değil, tüm bölgede ve dünyaya iletilmiş bir mesaj olarak ta ciddi bir dönüşümü ifade etti.
Filistin davası II. Dünya savaşının Batının kendi kefaretini Arap halkına ödetme girişimi olarak başladı. Batılı Emperyalistler, kendi kefaretini, yaptığı insanlık dışı tecavüzü, ahlaksızca yürütülen Yahudi katliamının bedelini, Birleşmiş Milletlere kararı adı altında, Filistin halkının toprakları üzerine, dünyanın farklı yerlerinden topladıkları Yahudilere devlet kurdurarak ödemeye çalıştı. Kurdurdukları İsrail devleti 1948’de verilen topraklarla da yetinmeyerek, şovence genişleyip tüm Filistin topraklarını, dünyanın gözü önünde yutarak, bölgeyi ateş çemberine sürükledi. Siyonizm bu devletin yayılmacılığıydı; Nil nehrinden, Fırat nehrine kadar tüm bölge topraklarını egemenliği altına, bir biçimde, alma amacı taşıyordu. Bu, bölgeye sonradan yapıştırılmış, yabancı bir dayatmaydı. Yarım asırdır bu zulüm Filistin Arap halkı üzerinde, başkalarının kefareti adına, ölüm ve yıkım olarak çekilmektedir. Bir kez daha Emperyalistler vicdansızlıklarının ve ahlaksızlıklarının bir abidesi olan bu aktarımla, hiçbir maliyete katlanmadan, bölgemiz halklarının kuşaklar boyu perişan olacakları bir süreci başlatmış oldular. Filistin davası böylesine bir haksızlığın sonucu başladı. Ateş düştüğü yeri yaktı, Filistin Arap halkı yakılıp yıkıldı.
Büyük acılar çeken Filistin halkı, özgürlüğü için elli yıldır her yolu denedi. Karşılığında her dönemin en gelişmiş askeri aparatının ölümünü buldu. En teslimiyetçileri yöneticileri kabul edip, düşmanından özgürlük dilenmeyi denedi. Oslo, Yol Haritası dahil ardı ardına onlarca anlaşma, buluşma, söz kesme, ant içmelere katıldı ama hiç birinden hiçbir hak alamadı. Yaptığı her anlaşmanın her maddesi için yeni bir anlaşma yapma dayatması gördü ama yılmadı, verilen her söze inandı ama sonuç alamadı, bitip bitip tükendi, en iyimser ve en mülayim Filistinli dahi, artık bu yollarda hiçbir ümit kalmadığını anladı. Bu acımasız zulüm ortamında tüm yollar tükendi. Siyonist Nazilerin devleti İsrail, aralıksız olarak halka ve liderlerine katliamdan başka bir şey vermedi. Evleri yıktı, çevreyi yaktı, ağaçları kökünden sökerek tarihin kaydettiği en acımasız insani dramları Filistin halkına yaşattı.
Siyonistler, bölge insanlığını merhametsizce ezildi. Üstelik bunu alenen, yeni keşif silahlar kullanarak, dünyanın tüm gelişmiş ülkelerin desteğinde ve gözleri önünde yaptı. İnsanlık buna seyirci kalmakla yetindi. Kendi dayatmaları olan anlaşmaları dahi işlevsizleştiren Siyonistler, ABD ve Batı desteğinde en ılımlı Filistin yönetimlerini bile merhametsizce çiğnedi, hiçbir taleplerini yerine getirmedi. Zindanlarını tıka basa Filistinli doldurdu, işkenceler altında katletti, sakat bıraktı.
Barış masası diye oturulan yerde, Filistinli yöneticilerden halkını katletmesi istendi. Sınırlarına kardeşlerini katleden bir emniyet ve askeri teşkilat kurmayı dayattı. Tüm çevre ülkelerin topraklarını işgal etti, Filistinlileri bir kez daha kamp kamp, toplu kıyımdan geçirdi. Çevre ülkelere dağılmış Filistinli dahi, bu kıyımdan kurtulamadı; Sabra-Şattila katliamları, Lübnan başkenti Beyrut’u işgal edilerek icra edildi.
Filistin halkı, bunlara rağmen yılmadı, tarihinin tüm acı deneylerinden ders alarak, adım adım direnişini yükseltti. Aç, susuz kaldı ama yılmadı, küçücük çocuklarla başlayan ve yıllar içinde dev komutanların yükselişine doğru yürüyen bir intifada yarattı. İnsanlığa başka seçeneğim kalmadı, tercihim direniştir dedi. Kaybedecek hiç bir şeyi olmayanların, bir haykırışı olarak, ben yaşamaya ve başarmaya mahkumum dedi. “Direnmenin maliyeti teslimiyetten daha azdır” dedi ve direnişe devam etti.
Bölgemizin inanılmaz bir çirkinlikle istilaya uğradığı, devletlerin yakılıp yakıldığı, gayri meşru savaşlarla dünyamıza terörün dayatıldığı, kendi doğrultularında olmadığını ilan ettikleri ülkelerin, istila yıkım ve parçalara bölünmekle tehdit edildiği bir kesitte, teslimiyetçilerin umutsuzlu pazarladığı, mütecaviz güçlerin kuyruğuna takılmayı kurtuluş sananların cirit attığı, satılmanın teslimiyetin en çetrefilli söz ustalıklarıyla ileri görüşlülük sayılmaya başlandığı bir kesitte Filistin halkı, küllerinden yeniden oluşan Anka kuşu gibi, yeniden dirilişini ilan etti, direnmeden yana tavır koydu, irade beyan etti. Seçimse, seçim dedi, oyunu kullandı, direnmeyi temsil eden güçleri gösterdi, tercihim Hamas Dedi.
Filistin seçimleri, bölgemizde yıkılmış, mezara gömülmüş ruhları sarstı, onları uyandırdı. Görüşlerine katılsak ta katılmasak ta, dini temelinde olmalarından kaynaklanan binlerce sorun ve çelişkiyi içlerinde barındırsalar da, direnmeyi temsilen Filistin halkının tercihi, bu bölgenin halklarına ruh kattı, karamsarlık tacirlerine dur dedi. Burada halk irade beyan etmiştir, yaşama kararlılığında olduğunu söylemiş ve işgalciyle görülecek bir hesabı olduğunu ilan etmiştir. Demokrasinin oyununa da katılmış, oradan da başarıyla çıkarak, on yılların birikimleriyle siyasi iktidara yürümüştür. Dönem bu eğilimlerin dönemi, soğuk savaş dönemi ardından gelişen yeni dengelerin dönemidir. Halkların kaderlerini sokakların kararı belirlemez ama o sokaklarda halkın kendisi vardır ve kararını kendisi vermektedir. Hangi renkten olursa olsun bir haksızlığa karşı halkın direnişini temsil eden bir sonuç ortaya çıkmıştır ve bu sonuç hakkı kazanmanın geçitlerinden biri olarak bu tarihi kesitte yarini almıştır. Hamas bu gerçeği temsil etmektedir.
Bu rüzgar bölgemizi toptan kapsadı. Irak halkının yükselttiği kurtuluş mücadelesiyle, İran halkının uluslar arası hukuktan doğan hakları için direnişiyle, Suriye üzerine yıkılmak istenen kirli oyunlara karşı kahramanca duruşuyla, Lübnan halkının direnme güçleriyle kazandığı tarihi zaferle, ki bu zafer Arap-İsrail savaşında devletlerin kazanamadığı bir askeri zafer olarak, Hamas’ın galibiyetine öncülük etmiştir, bölgemiz top yekun ayağa kalkmış, direnme ruhunu tazelemiştir. Gazze’den, Beyrut’a, Şamdan, Bağdat ve Tahrana kadar, teslim olmamışların şekillendirdikleri direnme hattı, onurlu insanların bölgemizi emperyalist çıkar ve oyunlara karşı koruyan bir set olarak yükselmektedir.
Bu adımlar öncelikle, Filistin halkının öz değerleri ve toprakları üzerinde yükseldi ama aynı zamanda bu bölgenin her köşesinin ve gelişmesinin, birbiriyle ilintili olma esprisi gereği, pervasız emperyalist saldırılara karşı halkların dayanışmasıyla bayraklaştı. İran halkından Irak’ın direnen halkına, Suriye’den Lübnan’ın direnen halkına ve bunun taçlandığı Filistin’in ilan ettiği iradeye kadar, bu gün bölgemiz, dimdik ayakta olduğunu gösterdi.
Şimdi saflar bu tarafa meylediyor, dengeler direnen halktan yana gelişiyor. Bu umut ruhumuzu tazeledi, hepimize güç verdi, “Ortadoğu halkları sıklaştırın safları” diye cılız sesimizle haykırdığımız zaman, yalnızlığımızın yankısı, doğruların engellenmez tırmanışı olarak bu güne geldi dayandı. Bundan sonra farklı şeyler söylenecek, dayanışmasını yükselten, saflarını sıklaştıran halklar, kendi topraklarında bağımsız ve özgür iradesiyle, bu güneşin altında yaşama kararlığında olduğunu ilan edecektir.
Artık herkes ve özellikle Batılılar, Filistin halkının özgür iradesiyle gerçekleşen irade beyanı önünde saygıyla eğilmelidirler. Bitip tükenmez düşmanlıklar, terör diye milyonlarca insanı bir çırpıda doğrayan töhmetler tarihe karışmalıdır. Her kese yeterli bir dünyamız var ve bu dünyanın zenginliğini adil tarzda paylaşmayı bilmeliyiz. Hiçbir millet ya da devlet uzayda bir gök ada olarak yaşama durumunda değildir. Bir yerde eksik kalan, diğerinin yanında kar oluşturmuyor artık. Zarar herkesi kapsıyor. Artık, tarihin en büyük ve en etkin iradesine yaşam hakkı tanımak gerek. Kamuoyu tercihlerine, çağımız küreselleşen ilişkilerinde kulak vermek, değer tanımak gerek. Batılıların, son 500 yıldır başka milletlerin değerlerini talan ederek sermaye biriktirme ve metaları için pazar açma adına sürdürdüğü insanlık dışı tüm yol ve yöntemlerin kefaretini, ahlaki bir borç olarak görüp, kendilerini yenilemeleri gerekir. Batılılar, kaderlerine el attıkları tüm ülkelerde, halktan ve kitlelerden inanılmaz bir nefretle yüz yüze kalmalarının ne anlama geldiğini bilmeleri gerekir. Bu gün insanlığın inanılmaz bir tepki ve nefretle ABD karşıtı olmalarının, hangi insani yaralardan kaynaklandığını anlamaları gerekir. “Ben yaptım oldu diyerek” hiçbir şey yapılandırılamaz. 50 yıl insanlık ömrü için çok kısa bir zaman dilimidir. ABD bu kısa sürede tarihin tanık olduğu en nefret edilen ülke olmayı, emperyalist yönelimleri sonucu başarmıştır. Onun kuyruğuna takılarak insanlığa acımasız ve haksız savaşları dayatanların oluşturduğu kıyım-talan ittifakları artık sona ermelidir. Bu ittifak türleri geçen yüz yıl içinde iki dünya savaşı ve onun onarılmaz sonuçlarından başka bir şey üretmediği yeterince görülmüştür. Bunlara rağmen özgürlüğünü, hakkını ve hukukunu, bağımsızlığını, barış ve onurunu arayan halklar sindirilememiştir. Çünkü, tarihin yapı taşı olan irade, halkın iradesidir. Bu irade atomik silahlardan da, inanılmaz lojistik destek ve askeri aparatlardan da daha büyüktür; Batılılar bunu anlamak için uzağa gitmesinler, işte Irak, işte Filistin.
Bu iradeye dünya kamuoyu daha fazla ilgisiz kalamaz. Ülkemiz halkı da yönetimi de aynı ilgiyi göstermekle yükümlüdür. Yakın gelecek bu gerçeğin ışığında şekillenecektir. ABD ve şürekalarını, bölgemizde pazarlamaya çalışanların yüzüne vurulan bu şiddetli tokat, haçlı seferlerinden bu güne dek, onlarca kez tekrar eden dersleri anlamamış olanlara tarihin verdiği bir referans olmalıdır. Bilinmeli ki, bu toprakların halkı, kendi özgür iradesiyle bu toprakları yönetecek, erdemleriyle, servetini kendisi için bir yaşam kaynağı haline getirecektir. Dıştan gelen ve dayatmalarla dengelerimizi karasızlaştıranların, kuşaklar boyu süren zulümlerine son vermenin anlamlı olduğu kadar, mümkün olduğu da açığa çıkmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder