Bu ülke tüm farklılıklarımızla, ayrı varlıklarımızla hepimize ortak bir vatan olacaksa, gerçekten tek boyutlu önerme ve statülerden kurtulamaya muhtaçtır. Atatürk’ün doğrularını aşmış bir toplum olarak yanlışlarını da aşmayı bilmelidir.
Bunu aşabilecek bilinç, yaşanan sorunlarımızın nedenlerinde bulunduğunu söylemek yeterlidir. Demokratik bir cumhuriyet, özgürlük ve demokrasinin anayasal, yasal ve kurumsal güvencelerle tecelli ettiği, tüm ulus ve ulusal topluluklara ayrılma hakkı özgürlüğünün tanıdığı bir koşulda gerçek olması zor değildir. 10 Kasım da Atatürk’ü yapılandırma katkısıyla oluşan sistemi aşmak için anmak yanlış olmayacaktır.
Atatürk’ün “Türk milleti için yaktığı meşalenin” tek boyutluluğundan kaynaklanan sönüklüğü, Anadolu’nun önemli bir kısmını karanlıklarda tutmaya devam etmektedir, Kürt ulusunun ve diğer ulusal toplulukların da meşalesi özgürce yanıp kendi alanını aydınlatmalıdır. Anadolu’da aydınlığın yolu buradan geçer. Ne kadar çok ateş o kadar çok özgürlük ve aydınlıktır.
*******************
Hatalarıyla sevaplarıyla Atatürk Türk milletinin tarih içinde yetiştirdiği en büyük liderdir. Osmanlının ardında, “serserilik yapmaya zorlanmış”, göçebeliği aşmak için hiçbir bilinç taşımayan saltanatın sür güt talan ve fütuhat şehvetlerine araç olmuş bir toplumu çağdaş bir ulus olarak örgütleme gibi tarihi olarak geç kalmış olsa da büyük bir yönelime götürmüştür.
Üzerinde ulusal devleti kurduğu misak-i milli toprakları, tek bir ulusun anavatanı olmamasına karışın, farklı ulus ve kültürler mozaik olan Anadolu coğrafyasında, bu günün kavrayışıyla çok ekstrem çıkışlarla tarihi yeniden yazma hataları gibi, tüm dillerin Türk dilinden türediği “Güneş Dil Teorisi” ya da tüm eski kavimlerin Hititlerin, Sümerlerin, Hitit Türkleri ve Sümer Türkleri olduğu iddiasında bulunmuş olmasına rağmen, kararlı bir iradeyle feodal bir ortaçağa toplumunu yükseltme karalılığı göstermiştir.
Bir çok milletlin anavatanı olan Anadolu’da tek boyutlu bir milli egemenlik dayatmasına karşın, tarihsel açıdan, başta Türk milleti olmak üzere Anadolu toprakları için ileri bir adım anlamına gelen Cumhuriyeti kurmuştur.
Eski toplumdan çıkıp geldiği haliyle Cumhuriyet, Atatürk’ün deyimiyle, fütuhat ve talan siyasetinde anlam bulan Osmanlı serseriliğine karşın, ayrı bir yaşam ve üretim planlamasıyla kurgulanmıştı. Üretecek ve kendine yeterli olup kimsenin ne toprağında ne de servetinde gözü olacaktı.
Uygar toplum yaratma iddialarına karşın, Osmanlı virüsünün depreştiği yerde Hatay ilhak edilmiş, Kürt halkının ulusal taleplerini dile getiren isyanlara karşı, kanlı bir kıyım, yıkımla, tehcir ve zorbalıkla bastırılmıştır. Azınlıklar çeşitli süreçlerdeki bahanelerle varlıkları yok edilmiştir. Bu günün tüm sorunları Cumhuriyetin kuruluş ilkelerinde yatan hatada olmasına karşın, bu coğrafyanın siyasal tarihi açısından Cumhuriyet bir ileri adım olarak kurulduğu yadsınamaz.
Cumhuriyetin kuruluş planına da sığmayan, milliyetçi tek boyutluluk ve onun doğal uzantısı bugüne taşınmış sıkıntıların kaynağında aynı Atatürk ve Atatürkçülük bulunmaktadır. Bu yönüyle gerçek bir tarihi kişilik olarak hatalarıyla sevaplarıyla aşılması gereken bir Türk ulusal değeri olarak algılamak yanlış değildir.
Bu satırların yazarı, milliyetçilikten tenzih olmuş, başkasına zararı olmayan kendi ulus değerlerine sahip çıktığı kadar diğer ulusların değerlerine saygıyla, tutarlı bir ahlaki davranış olarak görür.
10 Kasım yıldönümünde, Atatürk’ü var olan gerçekliğiyle, hiçbir duygusallığa yer vermeden anmak, ortak ülkemizin yüz yıllık sorunlarını aşmanın önemli bir adımı sayılmalıdır.
Türk milleti, içinde bulunduğu kimlik bunalımından ve tüm Anadolu’ya dayatılan kimlik kaosundan kurtulmak için, kapsayıcı gerçekleriyle ileriyi gören ve ayakları yere basan kuşaklara ihtiyacı vardı.
Bu ülke tüm farklılıklarımızla, ayrı varlıklarımızla hepimize ortak bir vatan olacaksa, gerçekten tek boyutlu önerme ve statülerden kurtulamaya muhtaçtır. Atatürk’ün doğrularını aşmış bir toplum olarak yanlışlarını da aşmayı bilmelidir.
Demokratik bir cumhuriyet, özgürlük ve demokrasinin anayasal, yasal ve kurumsal güvencelerle tecelli ettiği, tüm ulus ve ulusal topluluklara ayrılma hakkı özgürlüğünün tanıdığı bir koşulda gerçek olması zor değildir. 10 Kasım da Atatürk’ü, yapılandırma katkısıyla oluşan sistemi aşmak üzere anmak yanlış olmayacaktır.
Atatürk’ün “Türk milleti için yaktığı meşalenin” tek boyutluluğundan kaynaklanan sönüklüğü, Anadolu’nun önemli bir kısmını karanlıklarda tutmaya devam etmektedir, Kürt ulusunun ve diğer ulusal toplulukların da meşalesi özgürce yanıp kendi alanını aydınlatmalıdır. Hepimiz için gerekli olan büyük dönüşüm bu adımla başlar. Anadolu’da aydınlığın yolu buradan geçer. Ne kadar çok ateş o kadar çok özgürlük ve aydınlıktır.
3 Nisan 2008 Perşembe
ATATÜRKÜ ANMAK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder