26 Şubat 2008Resmi tarihe göre, Kürtler 1803'ten 1914'e kadar 12 defa ayaklandılar. İslamcı padişah II. Abdülhamit döneminde Sünni Kürtlerle uzlaşma sağlandıysa da Alevi (Kızılbaş) Dersimlilere söz geçirmek mümkün olmamıştı. 1919 ile 1921 sonu arasında, Ankara Hükümeti'ne karşı 23 isyan çıktı. Bu isyanlardan sadece dördü Kürtlerin oturduğu bölgelerde gerçekleşti ve sadece üçüne Kürt aşiretleri katıldı. Diğerleri Türkler ve Çerkezler tarafından çıkarılmıştı. Ankara’yı en fazla uğraştıran ise Şubat-Mart 1921’de meydana gelen Koçgiri Ayaklanması oldu.Dersim’deki Alevi Kürt aşiretleri bölgenin ulaşılmazlığı ile Osmanlı Devleti’ne vergi ve asker vermeyen özerk beyliklerdi. Hafik (Koçhisar), Zara, İmranlı, Refahiye, Kemah, Divriği, Kangal, Kurucay ve Ovacık coğrafyasındaki 135 köy, Koçgiri konfederasyonunun kontrolündeydi. Koçgirilere İbolar, Geriyalar, Sefolar, Sarolar, Balolar, Laçinler bağlıydı. Bunların Alevi Kürt kökenli mi yoksa Alevi Türk kökenli mi olduğu yönünde hala tartışmalar varsa da, genel olarak ilk tez kabul edilir. Bu aşiretler 1916’da Ruslar yaklaştığında Sivas merkezli bir Kürdistan için görüşmelere başlamışlardı, fakat Ruslar bölgede bağımsız bir Ermenistan kurulmasını tercih ettiği için anlaşma sağlanamamıştı. Bu aşiretler daha sonra Kürt Teali Cemiyeti ile işbirliği yaptılar ve Ankara’daki yeni meclise temsilci göndermediler.1920’ye gelindiğinde, Koçgiri konfederasyonunun başında II. Abdülhamid tarafından paşalık rütbesi verilen İboların reisi Mustafa Paşa’nın oğulları Alişan ve Haydar beyler vardı. Haydar Bey, 1919-20 Paris Konferansı sırasında bağımsız Kürdistan kurulması fikrini savunmak üzere kurulan Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti’ne üye olurken, Mustafa Kemal Alişan Bey’e Sivas Valiliğini önermiş ama hedefi bağımsız bir Kürdistan kurmak olan Alişan Bey bu teklifi kabul etmemişti.Alişan ve Haydar beylerin maslahatgüzarı olan Alişer’in (Alişir) 150 adamı ile Kemah çevresinde başlattığı olaylar Meclis’te önce ciddiye alınmamış hatta ‘Dersim’de Kürtlük ve Türklük diye bir hadisenin bulunmadığı’ iddia edilmişti. Ama, Mart 1920’ye gelindiğinde Ovacık ve Hozat’ta 45 bin kişilik bir güç toplanmıştı bile. Temmuz ayında bir jandarma karakoluna yapılan baskınla isyanın ilk işareti verilince, Ankara Alişan Bey’i Refahiye’ye, Haydar Bey’i ise İmranlı’ya yönetici atayarak isyanı önlemeyi düşündü. Alişan Bey ile Kürt milliyetçisi baytar Nuri Dersimi, Kasım 1920’de Hozat’ta bir araya gelerek bir deklarasyon hazırladılar ve Ankara’ya Sevr Anlaşması’ndaki Kürdistan otonomisini tanıyıp tanımadığını sordular. Deklarasyon Ankara’ya ulaşınca Ankara Beyazıt (Ağrı) Kürtleri’nin ileri gelenlerinden Şefik Ağa’nın başkanlığında bir ‘Nasihat Heyeti’ oluşturdu. Ama Batı Dersim aşiretleri 25 Aralık 1920’te Meclis’e bir telgraf çekerek Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis’i kapsayan bağımsız bir Kürdistan kurulması taleplerini yinelediler. Ankara’nın cevabı, Diyap ve Meço Ağa, Ahmet Ramiz, Hasan Hayri gibi Koçgiri liderlerini meclise katılmaya ikna etmek oldu. Ankara’nın ikna çabaları sonucu 72 Kürt lideri da Ankara’ya bağlılıklarını bildirdiler.Bölgeye sığınmış asker kaçaklarını ve eşkıyaları yakalamak üzere 14 Şubat 1921’de İmranlı’ya gelen 6. Süvari Alayı’nın Alişir’in adamlarının saldırısı sonucu Zara’ya sığınmak zorunda kalması, ardından da silahlarını teslim ederek asilere teslim olması üzerine isyancılar bir adım daha attılar. 11 Mart’ta 1921’de Ankara’ya, Koçgiri, Divriği, Refahiye, Kuruçay ve Kemah bölgelerinin Kürt olduğu ve buralara yerel Kürt beylerinin atanması gerektiğini söyleyen bir telgraf daha gönderildi. Eğer bu talep yerine getirilmezse, isyanın Erzincan, Van, Diyarbakır ve Erzurum’a yayılacağı tehdidinde bulunuyorlardı. Bu telgraf üzerine Ankara uzlaşma yolunu terk etti ve önce Sivas, Erzincan ve Elazığ’da sıkıyönetim ilan etti, ardından 14 Mart 1921’de “Türkiye'de Zo [Ermeniler] diyenleri temizledik. Lo [Kürtler] diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim" diyen Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu ve Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Komutanı Giresunlu Topal Osman'ın 47. Müfrezesi bölgeye gönderildi. 17 Haziran 1921’de Alişan ve Haydar Beyler sarıldı. 300 civarında isyancı ölüm dahil çeşitli cezalara çarptırıldı. Ancak Nuri Dersimi ve Alişer dışında kalanlar affedildi. Böylece Alevi Kürtlerin isyanı tamamen bastırılmış oldu. Ancak isyan o kadar sert yöntemlerle bastırılmıştı ki, Meclis’te Sakallı Nurettin Paşa’nın aleyhine büyük bir tartışma başladı. Nurettin Paşa’yı cezalandırılmaktan kurtaran Mustafa Kemal olacaktı.1924-1938 arasındaki 18 ayaklanmadan sadece biri, Menemen Olayı Batı bölgesinde idi. Diğer 17 ayaklanmadan sadece biri, Nasturi Ayaklanması’ doğrudan Kürtlerle ilgili değildi. Buna karşılık diğer 16’sı ‘Kürt’, ‘Zaza’ veya ‘Dersimlilerin katıldığı olaylardı. Genel Kurmay belgelerinde bu olayların yarıya yakını ‘harekat’, ‘tedip’ (terbiye etme) ve ‘tenkil’ (örnek olarak ceza verme) olarak adlandırıldı ama ‘Kürt Sorunu’ diye bir sorun olduğu kabul edilmedi. Hatta bu ülkede Kürtlerin yaşadığı bile kabul edilmedi.Dönüm Noktası: Şeyh Said İsyanı13 Şubat 1925’de varlıklı ve eğitimli Nakşibendi Şeyhi Said’in, Bingöl'ün (o zamanki adıyla Çapakçur'un) Ergani ilçesinin Eğil bucağına bağlı Piran köyündeki evine sığınan bir grup asker kaçağını almak üzere gelen jandarma birliğine ateş açılmasıyla başlayan isyan, Cumhuriyet tarihine damgasını vurmuştur. Nakşibendi Zazaların etkili liderlerinden biri olan Şeyh Said, bir süredir Hilafetin kaldırılmasına tepki gösteriyor, Sultan Abdülhamid'in en büyük oğlu olan ve o sıralar Beyrut'ta yaşayan Mehmed Selim Efendi'yi başa geçirerek Saltanat ve Hilafet'i yeniden kurmak istiyordu. O günlerde aşiret reislerinin en önemli geliri olan Aşar’ın kaldırılmak üzere olması da etkenler arasında olmalıdır. Ancak isyanın arkasında Cibranlı Miralay Halit Bey, Bitlisli İhsan Nuri, Süleymaniyeli İsmail, Mülazım Hakkı Saveş gibi milliyetçi Kürt aydınlarının kurduğu Hizbe Azadiya Kürdistan (Kürdistan’a Özgürlük Partisi, kısaca Azadi) adlı seküler bir örgüt vardı. Jandarma ile çatışınca paniğe kapılan Şeyhin “Artık bu işi durdurmak elimde değildir. Ne netice verirse versin harekata devam edeceğiz. Kürtlerin bulundukları yerleri Türklerin elinden alacağız. Topraklarımız verimlidir. Madenlerimiz çoktur, bunlardan yararlanacağız” dediği rivayet edilir. Şeyh Said’in adamı Palulu ‘Kör’ Said’in, isyan öncesinde İstanbul’da kendisine İngiliz ajanı ‘Mr. Templeton’ süsü veren Nizamettin Bey adlı bir istihbaratçı ile temasa geçmesi, ‘İngiliz parmağı’ iddialarına yol açmışsa da, bugüne dek bu konuda ciddi bir kanıt bulunamamıştır.İsyancılar kısa sürede Genç, Hani ve Lice’yi ele geçirmişler ama Elazığ ve Diyarbakır gibi şehir merkezlerinde başarılı olamamışlardı. Ancak, olaya müdahale eden Üçüncü Ordu da başarılı olamamıştı. Bunun üzerine hükümet 13 ilde sıkıyönetim ilan etti. 1920 tarihli Hiyanet-i Vataniye Kanunu’nda değişiklik yapılarak dini esaslı cemiyet kurmak ve dini siyasete alet etmek vatana ihanet kapsamına alındı. Mustafa Kemal’in radikal önlemlerden yana tavrını koyması üzerine, ‘pasif’ bulunan Ali Fethi (Okyar) Bey hükümeti düşürüldü ve yerine ‘şahin’ İsmet Paşa hükümeti kuruldu. 4 Mart 1925’te, ülkedeki tüm özgürlükleri rafa kaldırmaya olanak veren Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı. Ardından isyancıları yargılayacak Şark İstiklal Mahkemeleri kuruldu. İstanbul ve Anadolu’daki İslamcı, muhafazakar ve solcu gazeteler de kapatıldıktan sonra ‘tenkil’ harekatına başlandı.Bölgeye gönderilen 20 bin kişilik ordu, Fransa’nın izniyle Suriye sınırından geçen demiryollarını kullanarak isyancıların arkasını sardı. Şeyh Said ve yanındakiler, 14 Nisan’da, Ankara’nın Azadi örgütündeki casusu olan Cibranlı Binbaşı Kasım Bey tarafından yakalanarak hükümete teslim edilince isyanın sonu geldi. Azadi liderleri Halit Bey, Yusuf Ziya Bey ve üç kişi o gün Bitlis’te kurşuna dizildiler. 81 kişi Diyarbakır’a götürüldü. Yargılama sonucu 12 kişi beraat etti, Şeyh Said’le birlikte 49 kişiye idam cezası verildi. Diğer sanıklar bir ila 10 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldılar. İdamlardan ikisi 10 yıl hapse çevrildi, geriye kalan 47 kişi 28 Haziran 1925’te, Diyarbakır’da halkın da katılımı ile idam edildiler.Milletler Cemiyeti’nin bir raporuna göre 15-20 bin isyancı öldürülmüş, 206 köy, 9 bine yakın ev yıkılmıştı. Resmi rakamlara göre isyan bölgesindeki İstiklal Mahkemelerinin görev yaptığı Mart 1927’ye kadar 5.110 kişi yargılanmış, 420 idam, 1911 hapis cezası verilmişti. Gayri resmi kaynaklara göre 7.800 aile bölgeden sürülmüş, 60 milyon lira harcanmıştı. Bu para Milli Mücadele sırasında harcanandan fazlaydı. İsyan bahanesiyle Mustafa Kemal’in tepesini attıran Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılmış, muhalif gazeteciler İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış ve sürgüne gönderilmişti. Peki mesele hallolmuş muydu?Ağrı İsyanlarıHallolmadığı çok değil, bir yıl sonra görülecekti. Mustafa Kemal, 22 Haziran 1926’da İsviçreli sanatçı ve gazeteci Emile Hüderbrand’a alışılmadık bir açıklıkta “geçmişte, birçok durumlarda Kürdistan'da ve Anadolu'nun diğer iç bölgelerinde, Cumhuriyet 'in iradesine karşı çıkmak eğilimi gösterdikleri zaman, onları demirden bir elle ezdim. Örneğin bir keresinde önderlerinin altmışını şafakla astırdım. O unsur dersini almıştır ve bir daha benimle kılıç ölçüştürmeye kalkışmayacaktır” diyeli daha birkaç ay olmuştu ki, ‘o unsur’ un pes etmediğini gösteren bir olay yaşandı. Yezidi, Sünni ve Alevi Kürt aşiretlerinden oluşan Celali konfederasyonu ayaklanarak Ağrı Dağı’na sığındı.1927’de bir grup Kürt aydını tarafından Lübnan’da kurulan ve bazı kaynaklara göre Ermeni aydınlarının da katıldığı Xoybun (Bağımsızlık) örgütünün kontrolü almasıyla işin niteliği değişti. Bir ordu kurularak başına uzun yıllar Osmanlı Ordusu’nda görev yapmış olan kurmay yüzbaşı İhsan Nuri Bey ‘Paşa’ rütbesiyle atandı. Çeşitli dönemlerde İran, Irak ve Suriye’ye kaçmış olan Kürt aydınları, aristokratları, aşiret beyleri Ağrı’ya doğru akmaya başladılar. İran’daki Şakan aşiretinin de katılımıyla olay iyice büyüdü. Bir ara öyle bir hal aldı ki, ‘Ağrı Cumhuriyeti’ diye bir yönetim kurup, Milletler Cemiyeti’ne bile başvurdular. Cumhuriyetin yeşil, sarı kırmızı bantların üstünde Ağrı Dağı motifli bir bayrağı, Agıri adlı bir yayın organı vardı.Ağrı Dağı’nın o yıllarda İran’
3 Nisan 2008 Perşembe
Kürt isyanları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder