TARİHİMİZLE YÜZLEŞECEĞİZ
Mihrac Ural
24 Ocak 2008
Özgün varlığıyla bir döneme damga vuran örgütümüz, hatalarıyla sevaplarıyla siyasal tutumlardaki dik duruşuyla özgürlük ve demokrasi mücadelesini kararlıca sürdürmektedir. Hangi ölçekler içinde olursa olsun, örgütü; militanları, kadroları ve yöneticileri var eder, kitlelerle birlikte de gerçek anlamıyla bir siyasi örgüte dönüşür. Örgütümüz de, tas tamam bu özellikleriyle var olmuş, halk kitlelerinin gerçekçi istemlerine dayanan siyasal talepleriyle de kararlılığını korumuştur. Bu gün büyük siyasal sistemlerin, devlet ve sınırların değiştiği koşullardan geçerek, bu süreçlerin cefasını atlatarak doğruları arkasında durma ısrarında var olmak sayılarla ölçülecek bir durum değildir.
Örgütümüz sayıların kaygısında siyasal yaşam sürdüren bir örgüt değildi ve hiçbir zaman bu popülist kaygılarla mücadelesini yükseltmedi. Bir dava örgütüydü ve hep öyle kaldı. Davası, hedef kitlesinin haklı talepleridir ve onun varlığının oluşturduğu doğruların arkasında olmayı sürdürme kararlılığıdır. Bu açıdan bakınca örgütümüzde etkin olan kadro birikiminin yapısı, eğilimleri ve bu gün vardıkları sonuçları mantıklı bir şekilde açıklamak güç değildir.
On yıllar içinde olgunlaşan bu emekler bu günkü siyasal eğilimler içine önceden planlanmış bir şey olmasa da, siyasal ortamın karmaşası ve dengelerinde, yeniden yapılanmasında kendini koruyabilmiş bir kararlı kadronun doğal tercihi olarak tecelli etmiştir.
Bu örgüt, dünü, bugünü ve yarını birbirine bağlayan süreçlerde emek verenlerin onurlandırdığı bir duruşa sahip olmasının altında, haklı kitlesel taleplerinin doğrularının merkezinde oturtmuş olması yatar. Bu gün geldiği yerde, Anadolu halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesini temel alan yaklaşım, ortak ülkemizin demokratik taleplerine farklılıkların, eşitler olarak katılmasına olanak yaratmıştır. Bu dinamiklerin katılımı için geliştirilen perspektiflerin temelinde tek boyutlu siyasal programların ülkemiz gerçeğini yansıtmaması vurgusuyla dile gelmiştir. Farklılıkların, ortak ülkemizin siyasal yeniden inşasında etken bir dinamik güç olarak yer alması için, siyasal yapılanlarını tek boyutlu çözüm programlarından çıkması ve her alanın kendi özgülüne uygun program ve yaptırım gücüne kavuşturulması gerektiği tespit edilmiştir. Gerçek demokrasi ve demokratik yaklaşım, özgürlük ve bunun sonuçları ancak bu yolla ikame edilebileceği gerçeğine işaret etmiştir. Örgütümüz siyasal yaklaşımlardaki özgünlüğünü bu adımlara da geleneklerine bağlı olarak ortaya koymuştur.
Bu noktada sayıların örgütlerini tutumların örgütleriyle kıyaslamak daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Halkın uğruna dövüşeceği geçekçi taleplerini savunmaksızın, dengesiz ortamların yığdığı hiçbir kalabalık kararlı ve tutarlı olamaz. Amaçsız niceliklerin şişkin örgütleri, yakın tarihimizde bu nedenle esamesi anılmayacak şekilde tarihe gömülmekten kurtulamamıştır.
Bu nedenle örgütümüz tarihiyle siyasal duruşuyla, emek verenleriyle bir bütün olarak algılanır. Bu geçmişimizle bağımızın temel halkasıdır; nerede olursa olsun, iyisiyle kötüsüyle, insan erdemlerine ve devrimci siyasal yönelimlere ihaneti olmamış tüm yoldaşlar bu örgütün dününün var olmasında etkin olan ve emekleri saygı görmesi gerekenler olacaktır.
Bu satırların yazarına gelince, 1978’den bu güne örgütün başındadır ve illegal örgütlerin tipik yapılanmasının sonucu olarak, karar sahibi olması dolayısıyla da tüm hatalarının sorumlusudur. Tüm olumluluklar ise, diğer yönetici ve militanlara aittir. Bu cümleleri birden çok kez değişik yazılarda dile getirmekle de, en azından şahsına ve yönetim dönemine getirilecek her eleştiriye, soruya, diyaloğa açık olduğunu ilan etmiştir. Böylesi kurallı ve düzeyli bir ilişki kalitesi gösteremeyenlerin yargısız infazcı duruşlarına ise söylenecek tek şeyi vardır, o da, “yargısız infazcılar sizlerle yolumu ebede kadar ayırdım” demekten ibarettir.
Bu satırların yazarı, buradan, onur ve gururumuz olan şehitlerin huzurunda, kurallar, kurumlar ve işleyişlerinin hükmü gereği I. kongremizden bu yana seçilmiş bir Genel Sekreter olarak, yargısız infazcıların kalitesiz ve düzeysiz kural ihlallerine dönüp bakmadan, II. kongremizin toplanması, kurum ve kurallarının işlerliğiyle verilecek karara kadar bu örgütün görev ve sorumluluklarını onurla taşımaya devam edeceğini bir kez daha belirtir.
Bu söylemin yeri mi, zamanı mı diye sorulabilir. Yolların bittiği yerde bunu söylemenin anlamı nedir? Bunun tek amacı örgütlü yaşamın kurallı bir yaşam olduğu gerçeğinin bilince çıkarılmasıdır. Geçmişe değil geleceği mesajdır. Diyaloğu bilmeyenlerle hiçbir davanın yürütülemeyeceğini bir kez daha anımsatmaktır. Bu söylemlere ilgisiz olanların bir kez daha ilgisini çekme gibi bir kaygı yoktur olmayacaktır da. Ancak geçmişte olsa, kuralsızlığı kendi özel eğilimlerine malzeme yapanların ayıbını bu güne ve yarına taşıyarak örnekler oluşturmak, yürünecek uzun yolların yoldaşlığı için bir gerekliliktir. Örgüt denilen ağla birbirine bağlanmış insanların, demokrasi mücadelesinde ortak bir gövde olarak hareket etmelerinin, en iyi dağınıklıktan çok daha ileri bir duruş olduğu inancımızla da tutarlı bir yaklaşımdır.
1990’lı yılların Dünya’da büyük siyasi yıkımların etkisi altında örgütsel yapılardan kaçışın bir uzantısı olarak örgütümüzün payına düşen, siyasal olmaktan çok şahsi ve lokal olayları sorgusuzca, diyalog kurmadan, ön yargılarla yıkıcı sonuçlara götürmek olarak tecelli etti. Bu düzeysizliğe karşı direnenler, yine bu örgütün temel kitlesi ve onun kadroları oldu. Bu gün gelinen noktada örgütümüzün nicelik ve niteliğiyle ilgili yorumları yapmadan önce, her kesin bu noktada diyalogsuzluğun nereye varabileceğini sorgulaması gelecek için anlamlı sonuçlara sahiptir. Buna rağmen var olan ölçekleriyle örgütümüzün, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde kararlılığı, ne türden köklü bir siyasal zemin üzerinde yürüdüğüne açık bir göstergedir.
Bu güne büyük bedeller yoğun emeklerle gelindi. 1976’dan bu güne geçen sürede özellikle 1977 Ağustos darbesinden bu yana, siyaseti dar kadroların fildişi kulesinden ibaret sanan işlevsizlerin hazin itirafları ardından gelen ağır darbeden sonra, bu örgüt santim santim yoğun emeklerle inşa edildi. Ülkemizin tüm bölgeleri, şehirleri tek tek dolaşılarak ağır aranma koşullarına inat ekip ekip kurumlaştırıldı. Bu sürecin her anında ve her mekanında sunulan katkı, o günkü yoldaşların özverisi üzerinde yükseldi. Ülkemiz siyasal tarihinin bir kesitinde etkin bir yer alan örgütümüzün, doğruları uğruna, özgün yöntemleriyle yükselttiği her eylemi, siyasal olduğu kadar, insan erdemlerini de dikkate alan bir içerikteydi. Tarihte gelip geçen her örgüt gibi örgütümüzün de hataları çoktur. Ancak insan haklarına yönelik ne bir eylemi ne de bir kararı olmuştur. Bunu anlamak için aynı dönemde farklı örgütlerin dışa ve içe yönelik şiddet politikalarını bilmek yeterli olacaktır.
Örgütümüzde bu eğilim, 78’den itibaren, gerçek halk kitlelerinin ortamından çıkıp gelmiş haliyle örgütü yöneten ana eğilimin yoluydu. İllegal yanı sıra legal faaliyetlerde, yayınlar, sendikal ve derneksel çalışmalar, kitle eylemleri, grevler, miting ve gösteriler bu ekibin emekleriyle ikame edilmiştir. Bu ekibin kadro ve militanları, istisnasız, örgütün tüm alanlarında aktif bir emek yoğun çaba içinde olmuştur. Bu ekip, örgütü istikrara kavuşturmuş, ona yeni bir kimlik kazandırmıştır. Kitlesel algılar bu ekiple ağırlığını ortaya koymuştur. Bu ekibin doğup büyüdüğü yerde, on binler miting alanlarına örgütümüzün bayraklarıyla yürümüş ve hala bu kitle tüm diriliğiyle örgütün izinde olmayı sürdürmüştür.
Bu yönelim, siyasal mücadelesinde insanı konu almıştır. Silahlı mücadeleyi öyle kavramış ve öyle uygulamıştır. Örgütü, karanlık odaların insan katli üzerine kurgulu siyasetlere batmış dar kadrocu öbeklerin tasallutundan kurtarmış, siyasal bir düzey kazandırmıştır. “öncü savaşının askeri sanatı” ile “öncü savaşının politik sanatı” arasındaki tartışma ve HDÖ ile Acilciler ayrılığının ardında tas tamam bu yatmıştır. Gerçek kitlelerin bağrından kopup gelen militanların omuzlarında bu örgüt siyasal bir örgüt olurken, askeri eylemlerini dahi ahilileştirmiştir. Bu sürecin mantıki sonuçlarıyla da bu günkü evrimine ulaşarak, geçmişine sahip çıkmaktan bir adım geri durmaksızın siyasal mücadelesini sürdürmektedir. I. kongresinin karalarına bağlı olarak, kurumsal işleyiş yolunda yürüyüp II. kongresi için tüm hazırlıklarını hızla sürdürmektedir.
1977 Ağustos darbesi devletin örgütümüze karşıyenelttiği bir darbeydi. Buna içteki itirafçının darbesi eklendi. Örgütün ciddi bir kırılma tehlikesi yaşamasına yol açtı. Buna rağmen, 1986 Kasım- Aralık’ta başarıyla tamamlanan I. kongre, bir barış, toparlanma, yaraları sarma, geçmişten ders alma şansını, başka örgütlerde olduğu gibi hata yapana şiddet uygulamakla değil onu yeniden kazanma hedefiyle de bağlandı. Kongremiz yeni bir ruh ve güç katmıştı. Bu sürecin muhasebesi de, hatalarıyla sevaplarıyla II. kongrenin görevleri arasında olacaktır.
Bu amaçla II. kongre üyeleri eşit ler olarak yerlerini alacaklardır. II. Kongrenin açılışıylabirlikte, hiçbir delege diğerinden ne mevki nede etkinlik olarak farklı bir yerde olmayacaktır. Tüm görevler kongreye devredilmiş olarak sonuçları bekleyecektir. II. kongre, Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (Acilciler) örgütüyle ilgili olduğu kadar, tek tek yöneticileri için son kararı verecektir. Kongre kararları karşısında herkes, eşit hak ve yükümlülükler altında bir militan olarak yerini alacaktır.
Kongremiz, örgütsel süreçlerin ayrıntılı dökümünü belgelerle, yazılı ve şahısların kendi el yazıları dahil her türlü ortak kabul edilebilir belgeyle ela alıp kararlarını verecektir. Bunun için örgüt arşivi tüm delegelere önceden açılacaktır; bir örgüt tarihinin nasıl adım adım, hangi emek ve kimler tarafından yükseltildiği. On yılların örgütsel tarihi, hasbelkader ve bir emirle içinde yer aldığı süreci örgütün tarihi olarak pazarlama komedyenlerinin iç yüzü ortaya konacaktır. Yargısız infazcılar, kaçkınlar, bölücüler, başka örgüt kanatları altında yoldaşlarına zalimlik yapanlar, bulunduğu her yerin rengine girmekte bir beis görmeyen “bukalemun”lar, hırsızlar, katiller, Avrupa bataklığında zindandaki yoldaşlarını ayakları altına alacak kadar onursuzlaşanlar, belgelerle, el yazılı itiraflarla tek tek açığa vurulacaktır. Ve bunlar kamuoyuna, internet ortamının ilgili tüm linklerine, basına ikircimsizce duyurulacaktır.
Örgütümüz kendisiyle ilgili karar vereceği bu tarihi kongrede kamuoyundan hiçbir şey saklanmayacaktır. Sol tarihe bir öncü girişimi daha yapacak olan örgütümüz, II. kongresinde utanacak şeyi olanların utançlarını artık sırtında taşımayacak, bunu hedef kitlesiyle, kamuoyuyla paylaşarak süreci noktalayacaktır. Bunu bu günün anlamına bağlı olarak, kurucu şehit liderlerimize karşı yükümlülüğümüzün bir sonucu olarak, önceden açıklamayı, kurumsal işleyiş ve geçmişimizle yüzleşme adına yapacağız.
DEMOKRAT OLMAK BİR ÖLÇÜDE FARKLILIKLARLA BİR ARADA YAŞAYABİLMEKTİR !..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder