30 Ağustos 2010 Pazartesi
TÜKENMEYE AZ KALDI
Mustafa Köse
30 Ağustos 2010
Tükeniyor her şeye rağmen. Bütün tehditlere bütün zorbalıklara rağmen tükeniyor. Hem de gittikçe artan bir hızla tükeniyor. Düne ait eskiye ait ve artık inandırıcılığı kalmamış yalanlar tükeniyor. Yeniye dair doğruya dair hayra dair yolun, önünü açarak ilerliyor bu tükenmişlik.
Kuşkusuz kolay olmuyor. Paradokslarla dolu karmaşık eğilimler arasında çağdaş standartlara varmak hala ateşten gömlek. Aklın yolu tek başına yetmiyor. Toplum bilimlerinin katkısıyla olacak bu iş. Kendiliğinden ve tek düze olmayan bu seyre müdahale etme zamanıdır. Taraf olma zamanıdır. Engin hayallerimizi baki tutarak tükenenleri teşhir etme zamanıdır. Tükenmekte olanların yerine ülke ve dünya gerçeklerini dikkate alarak yeni şeyler koymalıyız. Hayata dair küçük şeyleri bile önemsemeliyiz. Mutlu geleceğin önünü bu günden aralamalıyız.
Dolayısıyla her yeni için bir son gerekiyor. Son olmadan yeninin önü açılmıyor. Olması gerekenler tükenenlerin üstünden gelişiyor. Bu bir yasadır. Diyalektiğin mutlak yasasıdır. Yaşadıklarımız tam budur. Karşılaştığımız olayların derinliğinde yatan şey budur.
İki kutuplu dünyanın demokrasi ölçüsü tarihe gömülüyor. Vesayetçi rejimler zamanını dolduruyor. 90 yıllık cumhuriyetin neden demokrasi üretmediği sorgulanıyoruz. Tortu haline gelmiş yapıların nasıl sorun olduğunu görüyoruz. Onları değiştirmeye çalışıyoruz. Şöyle veya böyle sivil ve çağdaş bir demokrasiyi zorluyoruz. Devleti değil vatandaşı ali yapmaya çalışıyoruz. Siyaseti hakim kılmak istiyoruz. Korkulardan ziyade umuttan beslenmeye çalışıyoruz. Yaşanmışlığın acılarını alıp çare üretmeye çalışıyoruz, tükenenlerden yol bulmak istiyoruz.
Kürtler korkutmuyor artık. Asıl korku Kürt düşmanlığından kaynaklamıyor. Kürtlerle ilgili ve devletin en tepe noktasında bulunanların itirafıyla yapılmış kirli projeler korkunç olayların iddiası bile vicdanları sızlatıyor. Kürtleri bahane yapan çatışmalı ve gerilimli politikalar kimseyi ikna etmiyor. Zulüm hevesi iflas noktasına geldi. Bölünme ve parçalanma sendromu tutmuyor. Bu güne kadar izlenen kanlı yol tükendi. Tükenen yollar üstünden Kürtlerin de evet diyeceği barış ve demokratik çözüm bulma noktasına gidiyor. Bunun önünde kimse duramayacaktır. Gerilim ve çatışmadan beslenen hiçbir güç Kürtleri artık meze yapamayacaktır.
Küçük bir adım minik bir müdahale Alevilere yetecek. Cem evlerinin ibadet yeri olarak tescil edilmesi ve zorunlu din dersinin kaldırılması sorunun büyüğünü çözecek. Alevilerle ilgili sapkın ve tehlikeli düşünceler tükendi. Ahlaksız ve mesnetsiz kabalığı en azından açıktan kimse savunamıyor. Hatta Alevileri ‘’kötü’’tanımlayan asıl organizatörler çark etmiş durumda. Ayıp olmazsa Alevileri kurtuluş görecekler. AKP ‘ye karşı onları can simidi yapmaya çalışıyorlar. ‘’Cumhuriyetçi ve laik vatandaşlar’ diyerek kışkırtıyorlar öne sürüyorlar. Ancak mızrak çuvala sığmıyor. Aleviler de bu oyuna gelmiyor. Alevilere biçilmek istenen oyun teşhir ediliyor.
Tükenenler arasında tarihimizle yüzleşiyoruz. Belki farkında olmadan tüm bunlar oluyor. 1960-1980 arasında kimler neden öldürüldü artık sır değil. Faili meçhuller neden oldu biliyoruz. Darbecilerin hoyrat açıklamaları her şeyi gün yüzüne çıkardı. Bunlarla yetinmeden daha köklü olayları sorguluyoruz. Resmi ve yalanla dolu tarih sayfalarını aralıyoruz. 1915 Ermeni katliamı, 1925 Şeyh Sait isyanı, 1930 Ağrı isyanı, 1937 Dersim olayları, 1955 ‘teki 6-7 eylül trajedisini gerçek nedenleriyle masaya yatırıyoruz. Aydınlar bilim adamları olayları serbestçe gün ışığına çıkarıyorlar. Yahudiler, Ermeniler, Süryaniler ve Rumların nasıl bir plan dahilinde yok edildiklerini anlıyoruz. Ve anlıyoruz ki ırkçı, dinci ulus yaratma sevdası tükendi. Mum söndü. Çok yakında ulusça ve belki resmen tarihimizle yüzleşeceğiz küstürdüklerimizle barışacağız. Gülerken acı kayıplarımıza sessizce ağlayacağız.
Elbette daha çok şey var daha yazılacak. Şüphesiz bu kadar değil. Çok şey daha eklenebilir. Ancak anahtar burada yatıyor. Tükenenden yola çıkarak doğru politikalar hedeflemeliyiz. Bir yalanı bir başka yalana kurban etmemeliyiz.
30 Ağustos 2010
Tükeniyor her şeye rağmen. Bütün tehditlere bütün zorbalıklara rağmen tükeniyor. Hem de gittikçe artan bir hızla tükeniyor. Düne ait eskiye ait ve artık inandırıcılığı kalmamış yalanlar tükeniyor. Yeniye dair doğruya dair hayra dair yolun, önünü açarak ilerliyor bu tükenmişlik.
Kuşkusuz kolay olmuyor. Paradokslarla dolu karmaşık eğilimler arasında çağdaş standartlara varmak hala ateşten gömlek. Aklın yolu tek başına yetmiyor. Toplum bilimlerinin katkısıyla olacak bu iş. Kendiliğinden ve tek düze olmayan bu seyre müdahale etme zamanıdır. Taraf olma zamanıdır. Engin hayallerimizi baki tutarak tükenenleri teşhir etme zamanıdır. Tükenmekte olanların yerine ülke ve dünya gerçeklerini dikkate alarak yeni şeyler koymalıyız. Hayata dair küçük şeyleri bile önemsemeliyiz. Mutlu geleceğin önünü bu günden aralamalıyız.
Dolayısıyla her yeni için bir son gerekiyor. Son olmadan yeninin önü açılmıyor. Olması gerekenler tükenenlerin üstünden gelişiyor. Bu bir yasadır. Diyalektiğin mutlak yasasıdır. Yaşadıklarımız tam budur. Karşılaştığımız olayların derinliğinde yatan şey budur.
İki kutuplu dünyanın demokrasi ölçüsü tarihe gömülüyor. Vesayetçi rejimler zamanını dolduruyor. 90 yıllık cumhuriyetin neden demokrasi üretmediği sorgulanıyoruz. Tortu haline gelmiş yapıların nasıl sorun olduğunu görüyoruz. Onları değiştirmeye çalışıyoruz. Şöyle veya böyle sivil ve çağdaş bir demokrasiyi zorluyoruz. Devleti değil vatandaşı ali yapmaya çalışıyoruz. Siyaseti hakim kılmak istiyoruz. Korkulardan ziyade umuttan beslenmeye çalışıyoruz. Yaşanmışlığın acılarını alıp çare üretmeye çalışıyoruz, tükenenlerden yol bulmak istiyoruz.
Kürtler korkutmuyor artık. Asıl korku Kürt düşmanlığından kaynaklamıyor. Kürtlerle ilgili ve devletin en tepe noktasında bulunanların itirafıyla yapılmış kirli projeler korkunç olayların iddiası bile vicdanları sızlatıyor. Kürtleri bahane yapan çatışmalı ve gerilimli politikalar kimseyi ikna etmiyor. Zulüm hevesi iflas noktasına geldi. Bölünme ve parçalanma sendromu tutmuyor. Bu güne kadar izlenen kanlı yol tükendi. Tükenen yollar üstünden Kürtlerin de evet diyeceği barış ve demokratik çözüm bulma noktasına gidiyor. Bunun önünde kimse duramayacaktır. Gerilim ve çatışmadan beslenen hiçbir güç Kürtleri artık meze yapamayacaktır.
Küçük bir adım minik bir müdahale Alevilere yetecek. Cem evlerinin ibadet yeri olarak tescil edilmesi ve zorunlu din dersinin kaldırılması sorunun büyüğünü çözecek. Alevilerle ilgili sapkın ve tehlikeli düşünceler tükendi. Ahlaksız ve mesnetsiz kabalığı en azından açıktan kimse savunamıyor. Hatta Alevileri ‘’kötü’’tanımlayan asıl organizatörler çark etmiş durumda. Ayıp olmazsa Alevileri kurtuluş görecekler. AKP ‘ye karşı onları can simidi yapmaya çalışıyorlar. ‘’Cumhuriyetçi ve laik vatandaşlar’ diyerek kışkırtıyorlar öne sürüyorlar. Ancak mızrak çuvala sığmıyor. Aleviler de bu oyuna gelmiyor. Alevilere biçilmek istenen oyun teşhir ediliyor.
Tükenenler arasında tarihimizle yüzleşiyoruz. Belki farkında olmadan tüm bunlar oluyor. 1960-1980 arasında kimler neden öldürüldü artık sır değil. Faili meçhuller neden oldu biliyoruz. Darbecilerin hoyrat açıklamaları her şeyi gün yüzüne çıkardı. Bunlarla yetinmeden daha köklü olayları sorguluyoruz. Resmi ve yalanla dolu tarih sayfalarını aralıyoruz. 1915 Ermeni katliamı, 1925 Şeyh Sait isyanı, 1930 Ağrı isyanı, 1937 Dersim olayları, 1955 ‘teki 6-7 eylül trajedisini gerçek nedenleriyle masaya yatırıyoruz. Aydınlar bilim adamları olayları serbestçe gün ışığına çıkarıyorlar. Yahudiler, Ermeniler, Süryaniler ve Rumların nasıl bir plan dahilinde yok edildiklerini anlıyoruz. Ve anlıyoruz ki ırkçı, dinci ulus yaratma sevdası tükendi. Mum söndü. Çok yakında ulusça ve belki resmen tarihimizle yüzleşeceğiz küstürdüklerimizle barışacağız. Gülerken acı kayıplarımıza sessizce ağlayacağız.
Elbette daha çok şey var daha yazılacak. Şüphesiz bu kadar değil. Çok şey daha eklenebilir. Ancak anahtar burada yatıyor. Tükenenden yola çıkarak doğru politikalar hedeflemeliyiz. Bir yalanı bir başka yalana kurban etmemeliyiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder