10 Ağustos 2010 Salı
İLYON’DA HAVA ÇOK SICAK
Mustafa Köse
Mkose1955@hotmail.com
Midilli adası nemden zor fark ediliyor. İmbat esen rüzgar suyu ılıştırmış. Minik dalgalarda küçük çocuklar neşeli. Kalabalık renkli mayo ve bikinilerle denize giriyor. Burası Ayvalık. Tarih dokusu bakımından olsun veya doğal güzelliğinden Ayvalık, Ege’nin ünlü ve şirin yeri. Nazımın misali deniz, ‘bir oya gibi’ karaları işlemiş. Ayrıca irili ufaklı ve yemyeşil birçok ada ebru gibi duruyor.
Bu manzarada neler düşünülmez. Her tarafı tarih ve ayrı bir güzelliği olan memleketimiz nasıl merak edilmez Paradokslarla dolu sorunlarımız nasıl görülmez. Ekonomik sosyal siyasal ve kültürel nereden bakarsanız meseleler elinizde kalıyor. Güncel konulardan bakınca ‘yaşamın çelişkileri sınıfsal çelişkilerin önüne geçmiş’ durumda. Bizde kan gölüne çeviren meseleler ‘Kürtler ve diğerleri’ halini almış. İnsanlar temel sorunlarıyla meşgul değiller. Bölünme, şeriat ve terör korkusuyla yaşıyorlar. Gerçek nedir veya doğru nedir konusu ilgi çekmiyor. Ne yazık ki korkular gündeme egemen. Vesayetçiler bu kaosu iyi becerdiler. Bunda kuşku yok. Ama bu durum aynı zamanda ‘rejim bunalımımızı’ gösteriyor. Beraberinde çıkış yolunu da gösteriyor. Yaklaşan referandumun önemini ve derinliğini düşünmemizi öngörüyor. Vesayet rejiminin önüne parlamenter rejim ikamesinin ne kadar hayatiyet kazandığını anlamamızı istiyor. Küçük bir adımın minik pencerenin neler kazandıracağını ön görüyor. Kuşatılmış ve tıkanmış bir rejimden açılacak gediği kimsenin tekrar geri çevirmeyeceği düzlüğe gireceğiz. Tarih komplolarla değil sosyal dönüşümlerle yazılıyor.
Yine de değinmek istediğim konuya dönelim.Amacım iki farklı örneğe değinmek istiyorum. Acı ve anlamsız çelişkiyi açıklamak istiyorum. Bu günün iz düşümündeki iki kesimin derdine bakalım. Birisi, güneyde batıda ve belki bütün sahil boylarımızda bir kısım insanlarımız tatil yapıyor. Denize giriyor eğleniyor. Belki azımsanmayacak paralar da harcıyor. Diğer bir adla yorgunluk atıyor. Aslında bunda garip bir şey yok. Tüm bunlar doğrusu çok güzel bir şeyler. İnsanlar iyi kazanmalı ve güzel yaşamalı. Güzel ve mutlu yaşamak toplumsal barışın bir çeşit teminatıdır.
İkinci konu. Fındık toplama zamanı.Karadenizlilerin dört gözle bekledikleri an. Aynı zamanda doğu ve güney doğulu toplayıcıların beklediği zaman.Ailece çoluk çocuk çalışarak kışa hazırlık yapmak isteyenlerin heyecanıdır bu. Fındık toplamayı bitirip Aydına Adana ya pamuk toplamaya gidecek insanların heyecanı başkadır. Çünkü bu mevsimde birkaç kuruş kazanacaklarsa yaşayabilecekler.
Fındık toplama veya pamuk toplama işi zordur. Asgari insanlık şartlarıyla bu yapılıyor. Buna rağmen ücretler işçilerin olmadığı komisyonlarca belirleniyor. Bu yılki fındık toplama ücreti gülünç denecek kadardır az. 13-18 ytl arası gibi korkunç bir rakam belirlendi. Ulaşım ve diğer giderleri bunun içinde. Asgari giderler hesaplanınca geriye kişi başına ancak 6-7 ytl kalıyor. Fındık toplama süresinin bir ay olduğunu düşünürsek kalacak parayı görürüz. Benzeri pamukta yaşanıyor. Yani bu insanlarımız yılda iki ay çalışıp bir yıl geçiniyorlar. Giderlerden sonra bu iki ayın net kalanı da ancak bir aya denk düşüyor.Böylesi bir gelirle insanlar nasıl yaşar. Buna yaşam denir mi? Böylesi işlere muhtaç bırakılmış doğulu insanlar nasıl barışık olsun. Başka bir geliri kalmamış doğu insanı nasıl yaşar. Buna ek olarak horlanmışlık dışlanmışlık çabası. Görülen bu revamıdır? Hak mıdır? Vicdan mıdır? Bana göre bunlar düpedüz zulümdür. Başkaca bir adı yok.
Baktığımız her sorun rejime gidiyor. Rejim aslında hepimizin sorunu haline gelmiş. Ve sorun olan her şey ne yapmamız gerekeni gösteriyor. Adil ve sosyal bir devlet yaratmamızın hem de hemen şimdi dememizin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.
İlyon da havalar sıcak ve insanlar tatil yaparken diğer tarafta insanlar da mutlu ve neşeli olabilmeli. Yaşam kalitesinin yüksekliği ancak bunlarla mümkün olur.
Mkose1955@hotmail.com
Midilli adası nemden zor fark ediliyor. İmbat esen rüzgar suyu ılıştırmış. Minik dalgalarda küçük çocuklar neşeli. Kalabalık renkli mayo ve bikinilerle denize giriyor. Burası Ayvalık. Tarih dokusu bakımından olsun veya doğal güzelliğinden Ayvalık, Ege’nin ünlü ve şirin yeri. Nazımın misali deniz, ‘bir oya gibi’ karaları işlemiş. Ayrıca irili ufaklı ve yemyeşil birçok ada ebru gibi duruyor.
Bu manzarada neler düşünülmez. Her tarafı tarih ve ayrı bir güzelliği olan memleketimiz nasıl merak edilmez Paradokslarla dolu sorunlarımız nasıl görülmez. Ekonomik sosyal siyasal ve kültürel nereden bakarsanız meseleler elinizde kalıyor. Güncel konulardan bakınca ‘yaşamın çelişkileri sınıfsal çelişkilerin önüne geçmiş’ durumda. Bizde kan gölüne çeviren meseleler ‘Kürtler ve diğerleri’ halini almış. İnsanlar temel sorunlarıyla meşgul değiller. Bölünme, şeriat ve terör korkusuyla yaşıyorlar. Gerçek nedir veya doğru nedir konusu ilgi çekmiyor. Ne yazık ki korkular gündeme egemen. Vesayetçiler bu kaosu iyi becerdiler. Bunda kuşku yok. Ama bu durum aynı zamanda ‘rejim bunalımımızı’ gösteriyor. Beraberinde çıkış yolunu da gösteriyor. Yaklaşan referandumun önemini ve derinliğini düşünmemizi öngörüyor. Vesayet rejiminin önüne parlamenter rejim ikamesinin ne kadar hayatiyet kazandığını anlamamızı istiyor. Küçük bir adımın minik pencerenin neler kazandıracağını ön görüyor. Kuşatılmış ve tıkanmış bir rejimden açılacak gediği kimsenin tekrar geri çevirmeyeceği düzlüğe gireceğiz. Tarih komplolarla değil sosyal dönüşümlerle yazılıyor.
Yine de değinmek istediğim konuya dönelim.Amacım iki farklı örneğe değinmek istiyorum. Acı ve anlamsız çelişkiyi açıklamak istiyorum. Bu günün iz düşümündeki iki kesimin derdine bakalım. Birisi, güneyde batıda ve belki bütün sahil boylarımızda bir kısım insanlarımız tatil yapıyor. Denize giriyor eğleniyor. Belki azımsanmayacak paralar da harcıyor. Diğer bir adla yorgunluk atıyor. Aslında bunda garip bir şey yok. Tüm bunlar doğrusu çok güzel bir şeyler. İnsanlar iyi kazanmalı ve güzel yaşamalı. Güzel ve mutlu yaşamak toplumsal barışın bir çeşit teminatıdır.
İkinci konu. Fındık toplama zamanı.Karadenizlilerin dört gözle bekledikleri an. Aynı zamanda doğu ve güney doğulu toplayıcıların beklediği zaman.Ailece çoluk çocuk çalışarak kışa hazırlık yapmak isteyenlerin heyecanıdır bu. Fındık toplamayı bitirip Aydına Adana ya pamuk toplamaya gidecek insanların heyecanı başkadır. Çünkü bu mevsimde birkaç kuruş kazanacaklarsa yaşayabilecekler.
Fındık toplama veya pamuk toplama işi zordur. Asgari insanlık şartlarıyla bu yapılıyor. Buna rağmen ücretler işçilerin olmadığı komisyonlarca belirleniyor. Bu yılki fındık toplama ücreti gülünç denecek kadardır az. 13-18 ytl arası gibi korkunç bir rakam belirlendi. Ulaşım ve diğer giderleri bunun içinde. Asgari giderler hesaplanınca geriye kişi başına ancak 6-7 ytl kalıyor. Fındık toplama süresinin bir ay olduğunu düşünürsek kalacak parayı görürüz. Benzeri pamukta yaşanıyor. Yani bu insanlarımız yılda iki ay çalışıp bir yıl geçiniyorlar. Giderlerden sonra bu iki ayın net kalanı da ancak bir aya denk düşüyor.Böylesi bir gelirle insanlar nasıl yaşar. Buna yaşam denir mi? Böylesi işlere muhtaç bırakılmış doğulu insanlar nasıl barışık olsun. Başka bir geliri kalmamış doğu insanı nasıl yaşar. Buna ek olarak horlanmışlık dışlanmışlık çabası. Görülen bu revamıdır? Hak mıdır? Vicdan mıdır? Bana göre bunlar düpedüz zulümdür. Başkaca bir adı yok.
Baktığımız her sorun rejime gidiyor. Rejim aslında hepimizin sorunu haline gelmiş. Ve sorun olan her şey ne yapmamız gerekeni gösteriyor. Adil ve sosyal bir devlet yaratmamızın hem de hemen şimdi dememizin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.
İlyon da havalar sıcak ve insanlar tatil yaparken diğer tarafta insanlar da mutlu ve neşeli olabilmeli. Yaşam kalitesinin yüksekliği ancak bunlarla mümkün olur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder