16 Aralık 2009 Çarşamba
Turan Eser'in Ali Balkız'a Eleştirisi Üzerine düşüncelerim
Ali Rıza Aydın
Sevgili arkadaşlar
Yeni kurulmaya çalışılan sol partideki Alevilerin durumu ile ilgili didişmede sessiz mi kalmalı yoksa bişeyler mi demeli diye düşününce bir iki satır yazmaya karar verdim.
Turan Eser arkadaşımız, Alevi camiası içinde eli kalem tutup ağzı laf yapmanın ötesinde tahlillerini önemsediğim bir insandır. Bu yüzden söylediklerine kulak kabartır yazdıklarını “okuma zahmetinde” bulunurum.
Ama bu posta ile gelen Ali Bakıza yazdıklarında bir tahlil tahlilden öte bir fikir kırıntısı var mı ben göremedim.
Sataşmaktan, şunlar bunlar yanında yok gibi laf etmekten öteye bir şey yok.
Evet, söylediği dernekler, vakıflar, bil cümle şahıslar Ali Balkızın işaret ettiği parti girişimine karşılar yada karşı olabşlirler. Belki bu yüzden bu parti girişimi de başarısız olabilir ama bu Turanı haklı kılmaz ki.
Geçen gün bir vesile ile ilgili yazdıklarımı aşağıya alacağım.
Bu tür bir muhabbet açılınca Jon Mimetni’nin su sözü gelir aklıma: “Hiçbir ordu gelişme zamanı gelmiş bir fikirden daha etkili değildir”, acaba bu düşüncenin hayat bulması için zaman uygun mu diye düşünürüm. Bu parti tartışmasında da önce buna bakmak gerekmez miydi?
Bunun için, bir soruna anlamak için, önce o sorunun hangi tarihsel süreçte neden gerekli olduğu yada niye gündeme geldiği açısından bir bakmak gerekir. Turan Eser böyle bir bakışa tahlile gerek görmüyor. Ali Balkız'a, sen dün parti kurmaya karşıydın bu gün ne oldu diyor. Bugün bişey oldu ki oda yeni bir şey söylüyor. Ona bu anlamda bakmak bir defada olsun gerekmez mi. Çünkü koşullarda değişmiş olabilir Ali Balkız’da
Şimdi şu sürece bir bakalım.
AB süreci gibi önemli bir sürecin içinde olan ülkemizde milliyetçilikte herkes bir birleriyle yarışıyor.
İşin endazesi kaçtı kaçacak.
Bu süreçte sol kabul edilen yada kendini solda gören 2. Enternasyonalin de üyesi olan CHP bütün umutları yıkmış durumda. Ne solculuğu nede demokratlığı görülür bir durumda değil. Kendi kendimize düşünüp CHP’nin son kırız deki tavrını bakalım. Onur Öymen bir tartışmayı alevlendirdi. CHP genel başkanı Baykal (yada yönetim kurulu) şöyle deseydi örneğin: "İnsanlar gibi devletlerinde tarihinde istenmeyen olaylar olabilir, insanlar gibi liderlerde, devletlerde yanlış yapabilirler. Bu yanlışı görüp kabul etmek erdemdir, yanlışını kabul ettiğinden dolayı kimse zarar görmez, bu bir erdemdir. Örneğin Sosyal Demokrasinin öncülerinden V. Brat bunu yaparak dünyanın gözünde büyüdü. Bizlerde böyle yapabiliriz. 1937–38 de Dersimde suçlu suçsuz ayrımı yapılmadan kaçıp Mağaralara sığınan insanlar zehirli gaz kullanılarak "fare gibi öldürülmüşlerdir". Bunu o günlerin canlı tanığı olan İhsan Sabri Çağlayangil söylüyor. Bunu bugünün vicdanı kabul etmez- edemez bundan dolayı bu insanlardan özür diliyorum." deseydi ne kaybederdi. Baykal'n CHP si bunu yapmıyor o gün yapılan hatayı savunmanın ötesine geçip bunu bugün yeniden yapalım diyor adeta. Böyle sol böyle sosyal demokrat parti olur mu? Bu sol -sosyal demokrat parti halka umut ola bilir mi.
bence görülen gerçek şu ki, Sol kulvarda bir boşluk var; bu ayan beyan görülüyor. Bu boşluğun devam etmesi uzun vadede AKP'nin yararınadır. Gelin bunu görüp üzerinde düşünelim
Bu yüzden A.B sürecinde sol kulvarı dolduracak bir sosyal demokrat partinin kurulması mümkündür, bunu gören aktörler bunu doldurmak için uğraşıyorlar.
Politikayı düşünen Demokratik Alev Hareketi içindeki insanlar bu oluşumlardan birinde yer alabilirler; ayrıca alacaklardır da.
Ben şahsen bu süreçte Sarıgül hareketini uygun bulmuyorum. Bu ikinci bir lider hareketi yaratıp yeni bir Baykal olmanın ötesine geçemez. Bu hareket içinde büyük kusurlar taşıdığından hem Baykal hem de AKP bunu seviyorlar. AKP Genel Başkanı istiyor ki karşısındaki ikinci bir Baykal olsun.
Bu ortamda, düzen güçlerinin kontrol etmediği yeni bir çıkışta, başka bir partide mümkündür. Bu denene bilinir. Ali Balkız’da bilinen çevrelerle buna işaret ediyor. Önce bu fotoğrafi böyle görmek gerekmez mi? Bu çabayı iyi okuyup bunun üzerine düşünce üretmek gerekmez mi?
Bence önce bu süreçte böyle bir aktör yaratıla bilinir mi yaratılamaz mı onu konuşmak gerekir.
Turan Eser bunları yapmadan bazı aktörleri sayarak olmadık bir yöntem izliyor. Bu yüzden yazısını sevmedim. Bana üslubu ters geldi. Bazen kitleye rağmen bir kişi bile doğruyu göre bilir. O süreç başlayınca bunun gerçek sahipleri çıkıp onu göğüslerler. Devrimleri inceleyin böyle olmuştur. Papaz Gapon kıvılcımı çakarda başkaları bu ışığı menzile yetiştirir. Bunlar bildiği şeylerdir uzatmaya gerek yok.
Kendimi fazla yormamak için bundan sonrasını gecen gün yazdığım bir yazıyı buraya alarak bu muhabbeti sürdüreyim.
Gelin isterseniz bu olgunun ne olduğunu önce anlamaya çalışıp sonrada bir hüküm, hüküm değilse de bir değerlendirmeye varmanın yollarını arayalım.
Yapılan yada yapılmak istenen ne, önce bunu anlamaya çalışalım olur mu?
Yapılan yada yapılmak istenen şu: Sol kulvarda "Avrupai" anlamda bir sol parti kuruluyor. Bundan kastım 1914'de "Birinci paylaşım savaşı" çıkınca, Sosyal Demokrat partilerdeki kopuşta, "Zimmerwald Solu’nun" karşısında kalan kümeyi oluşturan türden bir parti yada bu türden partiler sitilinde bir parti. Ben kendimi bu ayrışmada Zimmerwald solu denen kesimden kabul ettiğim içim, 1914 sonrası muhtevalarıyla Sosyal Demokrat partilerden uzak durmuşumdur. Ama bu konu ülkemizde tartışılmadığından bakir bir konudur diyerek bunu geçeceğim. Yani bugün, var olan burjuva devletini "eseri antika müzesine kaldırmak" yerine bunun parlamentosunda çoğunluğu oluşturup bunun aracılığıyla reformlar yaparak ezilen sınıfları esenliğe götürmeye çalışan reformist bir parti kuruluyor, kurulmaya çalışılıyor. Sosyal Demokrasinin tarihsel tezi budur.
"Demokratik Alevi Hareketinde" yıllardır mücadele eden, bunu içinde pişmiş, bu süreçler içerisinde bir birlerini tanıyıp seven arkadaşlar, bu partinin kuruluşunda yer almak istiyorlar; kurum olarak değil kişi olarak. Niyetimiz dananın altında öküz aramak değilse durum bu böyle anlaşılmalı. Ben durumu böyle okuyorum.
Bu kurumlarda (Demokratik Alevi Hareketinde) bizlerle beraber Demokratik Alevi Hareketinin içinde kol kola mücadele veren arkadaşlarımız bu niyetlerini kitlemize açıp bize ne diyorsunuz diye sordular. Türkiye’nin dört bir yanında bu niyetle danışma toplantıları yapıldı. Bunu sağır sultanlar bile duydu. Bu toplantıların ruhunu okumaya çalışan arkadaşlarımız bunun sonucunu olumlu değerlendirip bu partinin kuruluşunda yer almaya karar verdiler. Bu toplantıların ruhunu böyle okudular. Bunlar gayet açık son derece şeffaf süreçler olarak yaşandı, yaşanıyor.
Bundan sonra ne olacak peki.
Şu olacak. Yeni kurulan bu Sosyal Demokrat partide görev alacak Demokratik Alevi Hareketinde pişmiş arkadaşlar bulundukları Alevi kurumlarından Ayrılıp yeni kurulan partilerine geçecekler. İki alanı bir birleriyle karıştırmayacaklar.
Bu kurulan parti, Aleviliğin Devleti ele geçirip, Alevi şeriatını uygulamayı esas alan bir parti olmayacak, bunu aklından geçiren bile yok, olmadı da. Bu yüzden şunun altını çizerek söyleyeyim kurulan bu Alevi Partisi değil, -Alevi Partisi de- olmayacakta.
Bizler dini inancın siyaset haline gelmesini toplumsal siyasetin öyle yapılmasını doğru bulmayan insanlarız. Yıllardır bunu savunarak bu günlere geldik, şimdi bunu aksini yapacağımızı kimse düşünmemeli.
Bu satırların yazarı yıllardır Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerinin içinde olan bir kişidir, siyasi bir geçmişi bu geçmişten gelen siyasi bir kişiliği vardır ama siyasetini de değişik kurumlarda yapmıştır; derneğin bağımsızlığını gözü gibi korumuştur. Şimdi –yani bu parti kurulduktan sonra- bu özde bir değişiklik olmayacak. Derneğimizin yönetiminde her siyasal görüşten insanlar hep olmuştur bundan sonrada olacaktır. Derneğimiz hiçbir partinin yan bahçesi olmadı olmayacaktır.
Bizim- benim bulunduğumum PSAKD yönetimlerinde, her partiden, her anlayıştan insanlar olmuştur, ama bunlar derneği kendi partilerinin arka bahçesi yapmaya asla çalışmamıştır, çalışanlar olmuşsa da bunlar dışlanmıştır. Bizce siyaset bilimsel felsefi bir bakış açısı, böyle bir davranış şeklidir, tıpkı bir bilim dalında uğraşmak gibi bir şeydir yani. Bir bilim insanı dernekte yönetime nasıl geliyorsa buda öyle olmalıdır.
Önce olguyu iyi anlayıp sonrada onu yorumlamak gerekir diye düşünüyorum.
Saygılarımın selamlarımın kabul edilmesini rica ediyorum.
Aşk ola
Sevgili arkadaşlar
Yeni kurulmaya çalışılan sol partideki Alevilerin durumu ile ilgili didişmede sessiz mi kalmalı yoksa bişeyler mi demeli diye düşününce bir iki satır yazmaya karar verdim.
Turan Eser arkadaşımız, Alevi camiası içinde eli kalem tutup ağzı laf yapmanın ötesinde tahlillerini önemsediğim bir insandır. Bu yüzden söylediklerine kulak kabartır yazdıklarını “okuma zahmetinde” bulunurum.
Ama bu posta ile gelen Ali Bakıza yazdıklarında bir tahlil tahlilden öte bir fikir kırıntısı var mı ben göremedim.
Sataşmaktan, şunlar bunlar yanında yok gibi laf etmekten öteye bir şey yok.
Evet, söylediği dernekler, vakıflar, bil cümle şahıslar Ali Balkızın işaret ettiği parti girişimine karşılar yada karşı olabşlirler. Belki bu yüzden bu parti girişimi de başarısız olabilir ama bu Turanı haklı kılmaz ki.
Geçen gün bir vesile ile ilgili yazdıklarımı aşağıya alacağım.
Bu tür bir muhabbet açılınca Jon Mimetni’nin su sözü gelir aklıma: “Hiçbir ordu gelişme zamanı gelmiş bir fikirden daha etkili değildir”, acaba bu düşüncenin hayat bulması için zaman uygun mu diye düşünürüm. Bu parti tartışmasında da önce buna bakmak gerekmez miydi?
Bunun için, bir soruna anlamak için, önce o sorunun hangi tarihsel süreçte neden gerekli olduğu yada niye gündeme geldiği açısından bir bakmak gerekir. Turan Eser böyle bir bakışa tahlile gerek görmüyor. Ali Balkız'a, sen dün parti kurmaya karşıydın bu gün ne oldu diyor. Bugün bişey oldu ki oda yeni bir şey söylüyor. Ona bu anlamda bakmak bir defada olsun gerekmez mi. Çünkü koşullarda değişmiş olabilir Ali Balkız’da
Şimdi şu sürece bir bakalım.
AB süreci gibi önemli bir sürecin içinde olan ülkemizde milliyetçilikte herkes bir birleriyle yarışıyor.
İşin endazesi kaçtı kaçacak.
Bu süreçte sol kabul edilen yada kendini solda gören 2. Enternasyonalin de üyesi olan CHP bütün umutları yıkmış durumda. Ne solculuğu nede demokratlığı görülür bir durumda değil. Kendi kendimize düşünüp CHP’nin son kırız deki tavrını bakalım. Onur Öymen bir tartışmayı alevlendirdi. CHP genel başkanı Baykal (yada yönetim kurulu) şöyle deseydi örneğin: "İnsanlar gibi devletlerinde tarihinde istenmeyen olaylar olabilir, insanlar gibi liderlerde, devletlerde yanlış yapabilirler. Bu yanlışı görüp kabul etmek erdemdir, yanlışını kabul ettiğinden dolayı kimse zarar görmez, bu bir erdemdir. Örneğin Sosyal Demokrasinin öncülerinden V. Brat bunu yaparak dünyanın gözünde büyüdü. Bizlerde böyle yapabiliriz. 1937–38 de Dersimde suçlu suçsuz ayrımı yapılmadan kaçıp Mağaralara sığınan insanlar zehirli gaz kullanılarak "fare gibi öldürülmüşlerdir". Bunu o günlerin canlı tanığı olan İhsan Sabri Çağlayangil söylüyor. Bunu bugünün vicdanı kabul etmez- edemez bundan dolayı bu insanlardan özür diliyorum." deseydi ne kaybederdi. Baykal'n CHP si bunu yapmıyor o gün yapılan hatayı savunmanın ötesine geçip bunu bugün yeniden yapalım diyor adeta. Böyle sol böyle sosyal demokrat parti olur mu? Bu sol -sosyal demokrat parti halka umut ola bilir mi.
bence görülen gerçek şu ki, Sol kulvarda bir boşluk var; bu ayan beyan görülüyor. Bu boşluğun devam etmesi uzun vadede AKP'nin yararınadır. Gelin bunu görüp üzerinde düşünelim
Bu yüzden A.B sürecinde sol kulvarı dolduracak bir sosyal demokrat partinin kurulması mümkündür, bunu gören aktörler bunu doldurmak için uğraşıyorlar.
Politikayı düşünen Demokratik Alev Hareketi içindeki insanlar bu oluşumlardan birinde yer alabilirler; ayrıca alacaklardır da.
Ben şahsen bu süreçte Sarıgül hareketini uygun bulmuyorum. Bu ikinci bir lider hareketi yaratıp yeni bir Baykal olmanın ötesine geçemez. Bu hareket içinde büyük kusurlar taşıdığından hem Baykal hem de AKP bunu seviyorlar. AKP Genel Başkanı istiyor ki karşısındaki ikinci bir Baykal olsun.
Bu ortamda, düzen güçlerinin kontrol etmediği yeni bir çıkışta, başka bir partide mümkündür. Bu denene bilinir. Ali Balkız’da bilinen çevrelerle buna işaret ediyor. Önce bu fotoğrafi böyle görmek gerekmez mi? Bu çabayı iyi okuyup bunun üzerine düşünce üretmek gerekmez mi?
Bence önce bu süreçte böyle bir aktör yaratıla bilinir mi yaratılamaz mı onu konuşmak gerekir.
Turan Eser bunları yapmadan bazı aktörleri sayarak olmadık bir yöntem izliyor. Bu yüzden yazısını sevmedim. Bana üslubu ters geldi. Bazen kitleye rağmen bir kişi bile doğruyu göre bilir. O süreç başlayınca bunun gerçek sahipleri çıkıp onu göğüslerler. Devrimleri inceleyin böyle olmuştur. Papaz Gapon kıvılcımı çakarda başkaları bu ışığı menzile yetiştirir. Bunlar bildiği şeylerdir uzatmaya gerek yok.
Kendimi fazla yormamak için bundan sonrasını gecen gün yazdığım bir yazıyı buraya alarak bu muhabbeti sürdüreyim.
Gelin isterseniz bu olgunun ne olduğunu önce anlamaya çalışıp sonrada bir hüküm, hüküm değilse de bir değerlendirmeye varmanın yollarını arayalım.
Yapılan yada yapılmak istenen ne, önce bunu anlamaya çalışalım olur mu?
Yapılan yada yapılmak istenen şu: Sol kulvarda "Avrupai" anlamda bir sol parti kuruluyor. Bundan kastım 1914'de "Birinci paylaşım savaşı" çıkınca, Sosyal Demokrat partilerdeki kopuşta, "Zimmerwald Solu’nun" karşısında kalan kümeyi oluşturan türden bir parti yada bu türden partiler sitilinde bir parti. Ben kendimi bu ayrışmada Zimmerwald solu denen kesimden kabul ettiğim içim, 1914 sonrası muhtevalarıyla Sosyal Demokrat partilerden uzak durmuşumdur. Ama bu konu ülkemizde tartışılmadığından bakir bir konudur diyerek bunu geçeceğim. Yani bugün, var olan burjuva devletini "eseri antika müzesine kaldırmak" yerine bunun parlamentosunda çoğunluğu oluşturup bunun aracılığıyla reformlar yaparak ezilen sınıfları esenliğe götürmeye çalışan reformist bir parti kuruluyor, kurulmaya çalışılıyor. Sosyal Demokrasinin tarihsel tezi budur.
"Demokratik Alevi Hareketinde" yıllardır mücadele eden, bunu içinde pişmiş, bu süreçler içerisinde bir birlerini tanıyıp seven arkadaşlar, bu partinin kuruluşunda yer almak istiyorlar; kurum olarak değil kişi olarak. Niyetimiz dananın altında öküz aramak değilse durum bu böyle anlaşılmalı. Ben durumu böyle okuyorum.
Bu kurumlarda (Demokratik Alevi Hareketinde) bizlerle beraber Demokratik Alevi Hareketinin içinde kol kola mücadele veren arkadaşlarımız bu niyetlerini kitlemize açıp bize ne diyorsunuz diye sordular. Türkiye’nin dört bir yanında bu niyetle danışma toplantıları yapıldı. Bunu sağır sultanlar bile duydu. Bu toplantıların ruhunu okumaya çalışan arkadaşlarımız bunun sonucunu olumlu değerlendirip bu partinin kuruluşunda yer almaya karar verdiler. Bu toplantıların ruhunu böyle okudular. Bunlar gayet açık son derece şeffaf süreçler olarak yaşandı, yaşanıyor.
Bundan sonra ne olacak peki.
Şu olacak. Yeni kurulan bu Sosyal Demokrat partide görev alacak Demokratik Alevi Hareketinde pişmiş arkadaşlar bulundukları Alevi kurumlarından Ayrılıp yeni kurulan partilerine geçecekler. İki alanı bir birleriyle karıştırmayacaklar.
Bu kurulan parti, Aleviliğin Devleti ele geçirip, Alevi şeriatını uygulamayı esas alan bir parti olmayacak, bunu aklından geçiren bile yok, olmadı da. Bu yüzden şunun altını çizerek söyleyeyim kurulan bu Alevi Partisi değil, -Alevi Partisi de- olmayacakta.
Bizler dini inancın siyaset haline gelmesini toplumsal siyasetin öyle yapılmasını doğru bulmayan insanlarız. Yıllardır bunu savunarak bu günlere geldik, şimdi bunu aksini yapacağımızı kimse düşünmemeli.
Bu satırların yazarı yıllardır Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerinin içinde olan bir kişidir, siyasi bir geçmişi bu geçmişten gelen siyasi bir kişiliği vardır ama siyasetini de değişik kurumlarda yapmıştır; derneğin bağımsızlığını gözü gibi korumuştur. Şimdi –yani bu parti kurulduktan sonra- bu özde bir değişiklik olmayacak. Derneğimizin yönetiminde her siyasal görüşten insanlar hep olmuştur bundan sonrada olacaktır. Derneğimiz hiçbir partinin yan bahçesi olmadı olmayacaktır.
Bizim- benim bulunduğumum PSAKD yönetimlerinde, her partiden, her anlayıştan insanlar olmuştur, ama bunlar derneği kendi partilerinin arka bahçesi yapmaya asla çalışmamıştır, çalışanlar olmuşsa da bunlar dışlanmıştır. Bizce siyaset bilimsel felsefi bir bakış açısı, böyle bir davranış şeklidir, tıpkı bir bilim dalında uğraşmak gibi bir şeydir yani. Bir bilim insanı dernekte yönetime nasıl geliyorsa buda öyle olmalıdır.
Önce olguyu iyi anlayıp sonrada onu yorumlamak gerekir diye düşünüyorum.
Saygılarımın selamlarımın kabul edilmesini rica ediyorum.
Aşk ola
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder