16 Aralık 2009 Çarşamba
ENGİN ERKİNER POLİS İŞBİRLİKÇİSİ BİR İTİRAFÇIDIR...
Levent Sami Sultan
29 Kasım 2009
Engin Erkiner'i tanıyorsunız, polis işbirlikçisi, ahlaksız bir itirafçı. Bu gerçeği belgeleriyle ortaya koyduk. Duyum değil, söylenti değil altında imzası olan polis ifadesini kamuoyuna açıkladık. Sırtında örtülmesi mümkün olmayan bir itirafçı kamburu ortaya çıktı. Bunu örtmek için çırpınıyor.
27 yıllık TKEP'li bu itirafçı, aniden Acilci olmaya heveslendi "yok” saydığı örgütümüzün gölgesine sığınmaya çalıştı, hiç bir kesitinde olmadığı değerleri diline dolamaya başladı. İlkerlerin, Malatya Beyler Deresi‘indeki eylemleri ve katledilişleri ardından oluşan boşlukta, silik kişiliğiyle hasbelkader bağlantı unsuru olarak işlev görmüş 19 Ağustos 1977 İstanbul yakalanmalarında ise itirafçı olmuştur. O güne dek örgüt literatürü üç yazıdan ibaretti. Bu yazılar 1978 Acil – HDÖ ayrışmasında ise tamamen aşılarak, bu silik itirafçının örgüte kattığı hiçbir iz kalmamıştı. Geride kalan itirafçılığı nedeniyle açtığı yaralardı.
Bu gerçekler açığa çıktıkça, İtirafçı Engin Erkiner’in, kamburu büyümüş ve hızla ortağı MİT ajanı İbrahim yalçının özel harp dairesi adına yürüttüğü faaliyetlerin bir parçası olmuştur.
Böylece, itirafçının yolu, MİT ajanı İbrahim Yalçın’la bir kez daha yeni bir tasfiye hareketi için kesişmiş oldu.
MİT ajanı, satılmış adam İbrahim yalçın ise, 20 yıllık TKEP'lidir. Acil hareketiyle 20 yıldır ilişiği yoktur. Kovulmuştur, dosyası ilan edilmiş ajanlığı ortaya çıkarılmıştır. 12 sayfalık kendi el yazısı itirafnamesiyle, MİT’ten nasıl ve ne kadar para aldığı, ne için anlaştığı ve neleri verdiğini tek tek itiraf etmiştir. 1. Kongremizin ihbar edilmesi için üstlendiği görev etkisiz hale getirilmiştir.
Bu ikili, TKEP'i tasfiye işlerini yerine getirerek, 20 yıldır ilgisi olmadıkları örgütümüze yönelmeye başladılar. Bu yönelim, bir görevdi. Özel Harp Dairesinin göreviydi. Bunu anlamak için yaptıkları ihbarlara ve yalan ifşaatların amacına bakmak yeterlidir. Bir yıldır polise ihbarlar yağdırmaktadırlar, resimler vermektedirler. Türkiye sol tarihi ihbarcılığı bu ölçüde aleni yapan bir başka örneğe sahip değildir.
Bu ikili Genelkurmayın kurdurduğu sitelerden birinde Örgütümüz THKP-C (Acilciler)'e karalama kampanyasını başlattılar. Bu örgütün tüm yükseliş süreçlerinin ve teorik kaynaklarının emektarı olan liderine Mihrac Ural’a saldırılarının merkezine koymaları da aynı amaçladır. Şahsi kinin asla böylesine sürmediği gerçeği, bu abaların ne amaç taşıdığına yeterli bir göstergedir.
Ancak inandırıcı bulunmadılar. Bir yıldır kesintisiz olarak karalamadan başka bir işlevi olmayan yazılarının sonuçsuz kalışı bunu gösteriyordu. Yalanın her türünü denediler. Başkaları adına mektup yazdılar, olmayan görevleri ihdas ettiler, olmayan olaylar yarattılar. Hiç biri tutmadı.
Bir yıl kesilmeyen karalama ve yalanlara rağmen sonuç alamamaları olayın boyutunu açıkça farklı bir yere taşımıştı. Doğu Perinçek tarzı ihbarlar artık kendilerinin olmadığı dönemleri de kapsamına alarak ihbarın en çirkinlerine başlandı; özel aile fotoğraflarının pazarlanmasına kadar yükseldi.
Başarısızlardı. Çünkü yazdıklarının yalan olduğu açıktı. Bir yılda beceremedikleri açığa çıkmıştı. Şaşkındılar, bu şaşkınlıkla her türden ahlaksızlığa yönelebilirlerdi.
Aileleri, ebeveynleri, kız kardeşleri, şahsi ilişkileri çirkin amaçlarının konusu haline getirme çabaların da anlam bulan yöntem, bir polis yöntemiydi. Polis bile bu konuda sınırlara sahipken bunlar hiç bir değer sahibi değillerdir. Bu bile içine girdikleri bunalımın, çıkmazın ve yalanlarla örülü mizansenlerinin iflasına işaretti.
Bu çıkmazı "teknik Operasyon" dedikleri bir yalanla aşmaya çalıştılar. Sözde teknik uzmanlar olarak bilgisayarlara girip çıkıyorlar, bilgiyi masa üstünden alıyorlar ve ifşa ediyorlar. İtirafçı her zamanki kurgularıyla bunun kılıfını bir biçimde dile getiriyordu. Oysa gerçeği her boyutuyla biliyorduk.
Birincisi; bu yöntemle çalışıyorlarsa, bu da bir itiraftır. Kendi dilleriyle bu kişiler polis faaliyeti içindedirler. Bu bir gerçek. Bunlar görevlidirler: Ama becerileri teknik kapsamda değil, ellerine geçin bilgileri bir ihbara dönüştürmekten ibarettir. Teknik olay onlarının boyunu çok aşar, MİT için onlar sadece birer muhbirdir ötesi değil. Dolaysıyla “teknik operasyon” hikayelerinin yalan olduğunu hep birlikte biliyoruz…
İkincisi; Bu aptalların elindeki tüm bilgilerin yalan ve uydurma kendi üretimleri olduğunu ve yalanlarını örtmek için böylesi iddialarda bulunduklarını biliyoruz. Bunlar sadece yalan üretim hanesi olan Genelkurmayın kurdurduğu sitelerinde kirlilik üretirler.
Üçüncüsü; "Teknik Operasyon" adı altında gizlemek istedikleri "kaynağı" en azından ben ve Mihrac Ural çok iyi biliyoruz. Bu oyunu başlarına çalacağımızı da kendileri biliyorlar. Yalanları ve kurguları açığa çıkacağı için de ihbarcılıklarını korkakça yapıyorlar. “Çözünürlük oranı yüksek değildi” gibi aptalca sözler, sadece okurlarını aldatmak üzere sarf edilmiştir.
Devam eden ortak pisliklerinden çekilen kişinin bu bilgi kaynağıyla ilişkili olduğunu da çok iyi biliyoruz.
Ya sonra,
Polislik yaptıkları, ihbarcılıklarıyla açığa çıkan bu yalancı cemaatin kaynakları da denetim altına alınınca ne olacak.
Sonrası çirkeflikleriyle yok olmaları gündeme gelecektir. Bu bir kaderdir, bundan kaçamayacaklar. Zira yalanla bir yere ulaşıldığı görülmemiştir. Doğu Perinçek usulü ihbarcılığın sonu açıktır.
Özetle,
Acilcilere sözüm o ki, bu ikili polisiye faaliyet içindedir, görev yapmaktadırlar. Zira şahsi kinin böyle olmayacağı açıktır. Yapılmakta olan ihbar furyasını, polisle ilişkilerini belgeleyen itirafnameleri içinde bulmak zor değildir. Dünü bu güne bağlayan da budur…
Bunu anlamak için kendilerini nasıl tanımladıklarına bakmak yeterli olacaktır. Gerisi teferruattır; ne ebeveynleri ne de özel yaşamları, ne karıları ne de kız kardeşleri ya da özel ilişkileri, kendilerini, kendi sözleriyle tanımlayan tek cümleleri buna yeter de artar…
Birinci cümle, Polis işbirlikçisi İtirafçı Engin Erkiner’e aittir;
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
İkinci cümle; MİT ajanı İbrahim Yalçın’a aittir;
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık…
Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " ( İbrahim Yalçın İtirafnamesi s:9-10)
29 Kasım 2009
Engin Erkiner'i tanıyorsunız, polis işbirlikçisi, ahlaksız bir itirafçı. Bu gerçeği belgeleriyle ortaya koyduk. Duyum değil, söylenti değil altında imzası olan polis ifadesini kamuoyuna açıkladık. Sırtında örtülmesi mümkün olmayan bir itirafçı kamburu ortaya çıktı. Bunu örtmek için çırpınıyor.
27 yıllık TKEP'li bu itirafçı, aniden Acilci olmaya heveslendi "yok” saydığı örgütümüzün gölgesine sığınmaya çalıştı, hiç bir kesitinde olmadığı değerleri diline dolamaya başladı. İlkerlerin, Malatya Beyler Deresi‘indeki eylemleri ve katledilişleri ardından oluşan boşlukta, silik kişiliğiyle hasbelkader bağlantı unsuru olarak işlev görmüş 19 Ağustos 1977 İstanbul yakalanmalarında ise itirafçı olmuştur. O güne dek örgüt literatürü üç yazıdan ibaretti. Bu yazılar 1978 Acil – HDÖ ayrışmasında ise tamamen aşılarak, bu silik itirafçının örgüte kattığı hiçbir iz kalmamıştı. Geride kalan itirafçılığı nedeniyle açtığı yaralardı.
Bu gerçekler açığa çıktıkça, İtirafçı Engin Erkiner’in, kamburu büyümüş ve hızla ortağı MİT ajanı İbrahim yalçının özel harp dairesi adına yürüttüğü faaliyetlerin bir parçası olmuştur.
Böylece, itirafçının yolu, MİT ajanı İbrahim Yalçın’la bir kez daha yeni bir tasfiye hareketi için kesişmiş oldu.
MİT ajanı, satılmış adam İbrahim yalçın ise, 20 yıllık TKEP'lidir. Acil hareketiyle 20 yıldır ilişiği yoktur. Kovulmuştur, dosyası ilan edilmiş ajanlığı ortaya çıkarılmıştır. 12 sayfalık kendi el yazısı itirafnamesiyle, MİT’ten nasıl ve ne kadar para aldığı, ne için anlaştığı ve neleri verdiğini tek tek itiraf etmiştir. 1. Kongremizin ihbar edilmesi için üstlendiği görev etkisiz hale getirilmiştir.
Bu ikili, TKEP'i tasfiye işlerini yerine getirerek, 20 yıldır ilgisi olmadıkları örgütümüze yönelmeye başladılar. Bu yönelim, bir görevdi. Özel Harp Dairesinin göreviydi. Bunu anlamak için yaptıkları ihbarlara ve yalan ifşaatların amacına bakmak yeterlidir. Bir yıldır polise ihbarlar yağdırmaktadırlar, resimler vermektedirler. Türkiye sol tarihi ihbarcılığı bu ölçüde aleni yapan bir başka örneğe sahip değildir.
Bu ikili Genelkurmayın kurdurduğu sitelerden birinde Örgütümüz THKP-C (Acilciler)'e karalama kampanyasını başlattılar. Bu örgütün tüm yükseliş süreçlerinin ve teorik kaynaklarının emektarı olan liderine Mihrac Ural’a saldırılarının merkezine koymaları da aynı amaçladır. Şahsi kinin asla böylesine sürmediği gerçeği, bu abaların ne amaç taşıdığına yeterli bir göstergedir.
Ancak inandırıcı bulunmadılar. Bir yıldır kesintisiz olarak karalamadan başka bir işlevi olmayan yazılarının sonuçsuz kalışı bunu gösteriyordu. Yalanın her türünü denediler. Başkaları adına mektup yazdılar, olmayan görevleri ihdas ettiler, olmayan olaylar yarattılar. Hiç biri tutmadı.
Bir yıl kesilmeyen karalama ve yalanlara rağmen sonuç alamamaları olayın boyutunu açıkça farklı bir yere taşımıştı. Doğu Perinçek tarzı ihbarlar artık kendilerinin olmadığı dönemleri de kapsamına alarak ihbarın en çirkinlerine başlandı; özel aile fotoğraflarının pazarlanmasına kadar yükseldi.
Başarısızlardı. Çünkü yazdıklarının yalan olduğu açıktı. Bir yılda beceremedikleri açığa çıkmıştı. Şaşkındılar, bu şaşkınlıkla her türden ahlaksızlığa yönelebilirlerdi.
Aileleri, ebeveynleri, kız kardeşleri, şahsi ilişkileri çirkin amaçlarının konusu haline getirme çabaların da anlam bulan yöntem, bir polis yöntemiydi. Polis bile bu konuda sınırlara sahipken bunlar hiç bir değer sahibi değillerdir. Bu bile içine girdikleri bunalımın, çıkmazın ve yalanlarla örülü mizansenlerinin iflasına işaretti.
Bu çıkmazı "teknik Operasyon" dedikleri bir yalanla aşmaya çalıştılar. Sözde teknik uzmanlar olarak bilgisayarlara girip çıkıyorlar, bilgiyi masa üstünden alıyorlar ve ifşa ediyorlar. İtirafçı her zamanki kurgularıyla bunun kılıfını bir biçimde dile getiriyordu. Oysa gerçeği her boyutuyla biliyorduk.
Birincisi; bu yöntemle çalışıyorlarsa, bu da bir itiraftır. Kendi dilleriyle bu kişiler polis faaliyeti içindedirler. Bu bir gerçek. Bunlar görevlidirler: Ama becerileri teknik kapsamda değil, ellerine geçin bilgileri bir ihbara dönüştürmekten ibarettir. Teknik olay onlarının boyunu çok aşar, MİT için onlar sadece birer muhbirdir ötesi değil. Dolaysıyla “teknik operasyon” hikayelerinin yalan olduğunu hep birlikte biliyoruz…
İkincisi; Bu aptalların elindeki tüm bilgilerin yalan ve uydurma kendi üretimleri olduğunu ve yalanlarını örtmek için böylesi iddialarda bulunduklarını biliyoruz. Bunlar sadece yalan üretim hanesi olan Genelkurmayın kurdurduğu sitelerinde kirlilik üretirler.
Üçüncüsü; "Teknik Operasyon" adı altında gizlemek istedikleri "kaynağı" en azından ben ve Mihrac Ural çok iyi biliyoruz. Bu oyunu başlarına çalacağımızı da kendileri biliyorlar. Yalanları ve kurguları açığa çıkacağı için de ihbarcılıklarını korkakça yapıyorlar. “Çözünürlük oranı yüksek değildi” gibi aptalca sözler, sadece okurlarını aldatmak üzere sarf edilmiştir.
Devam eden ortak pisliklerinden çekilen kişinin bu bilgi kaynağıyla ilişkili olduğunu da çok iyi biliyoruz.
Ya sonra,
Polislik yaptıkları, ihbarcılıklarıyla açığa çıkan bu yalancı cemaatin kaynakları da denetim altına alınınca ne olacak.
Sonrası çirkeflikleriyle yok olmaları gündeme gelecektir. Bu bir kaderdir, bundan kaçamayacaklar. Zira yalanla bir yere ulaşıldığı görülmemiştir. Doğu Perinçek usulü ihbarcılığın sonu açıktır.
Özetle,
Acilcilere sözüm o ki, bu ikili polisiye faaliyet içindedir, görev yapmaktadırlar. Zira şahsi kinin böyle olmayacağı açıktır. Yapılmakta olan ihbar furyasını, polisle ilişkilerini belgeleyen itirafnameleri içinde bulmak zor değildir. Dünü bu güne bağlayan da budur…
Bunu anlamak için kendilerini nasıl tanımladıklarına bakmak yeterli olacaktır. Gerisi teferruattır; ne ebeveynleri ne de özel yaşamları, ne karıları ne de kız kardeşleri ya da özel ilişkileri, kendilerini, kendi sözleriyle tanımlayan tek cümleleri buna yeter de artar…
Birinci cümle, Polis işbirlikçisi İtirafçı Engin Erkiner’e aittir;
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
İkinci cümle; MİT ajanı İbrahim Yalçın’a aittir;
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık…
Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " ( İbrahim Yalçın İtirafnamesi s:9-10)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder