10 Aralık 2010 Cuma
YUMURTA KAPIYA DAYANINCA
Mustafa Köse
10 Aralık 2010
Üniversite öğrencilerinin beğenmediği kişilere çiğ yumurta atması bu sözü anımsattı. Aslında sık kullandığımız bir deyim. Gündelik hayatımıza iyice yerleşmiştir. Neo Osmanlıcılık başlığıyla yazıyı yarılamıştım. Ancak atılan yumurtaları görünce yazıyı erteledim.
Böylece anladık ki yumurta nelere kadirmiş. Ve anladık ki tavuk yumurtlayacağı zaman, neden bu kadar gürültü yapıyor. Şaka bir yana demokrasi biçimimize bu kadar etki yaptığına göre ciddiye almamak olmaz. Ben de ciddiye alarak bu yazıyı ona ayırdım.
Yenidünyada, ülke sorunları ve hatta genel insanlık sorunları kapıya dayanmış yumurta gibidir. Küreselleşmeyle birlikte başlayan sorunlar her yeri kıpırdatıyor. Eskilerde kalmış bildik çözümleri önermek artık olası değil. Yeni talepler hayatı zorluyor. Büyük küçük demeden bütün talepler karşılık bulmak istiyor. Bunun kolay atlatılacağı görülmüyor. Doğrusu da böyle olmalıdır.
Bir kelime bazen bir söz düşüncenizi ele verebiliyor. Demokrasilerde de bu böyledir. Bazen bir olay veya basit bir tepki aynı şeyi gösterebiliyor. Şuan bizde yaşadıklarımız budur. Son günlerde yaşanan olaylar demokrasimizin sınıfını iyi örnekledi. Kilomuzu kültürümüzü ve kurnazlığımızı iyi test etti. Ne hallerde olduğumuzu gösterdi.
Bir değerlendirme bir yorum için asıl sorunun burada yattığını düşünüyorum. Olayları tek tek ele almaktan ziyade, genelden ele alarak bakmanın ne kadar hayatiyet kazandığını görüyorum. Demokratik hayata ne kadar önem vermemiz gerektiğini bir kez daha anlıyorum. ‘’Demokratik devlet’’ talebinin ne kadar yerinde olduğunun ve bunun daha da açığa çıktığını düşünüyorum.
Polislerin güç kullanımındaki kolaylığı veya öğrencilerin yumurta atmalarının bu bağlamda mukayese yapılması doğru değildir. Bu bakış yeni ve doğru bir açılım sağlamıyor. Bunun ikisinin yan yana getirilmesi, örnek gösterilmesi demokrasilerde abestir. Bunların ikisi çok farklı şeylerdir. Bunların ikisi ancak demokratik devletle mukayese edilebilir. Diğer bir adıyla, demokrasinizin seviyesiyle ölçülebilir.
Şayet biz demokratik bir devlette yaşıyor olsaydık polis böyle ve keyfi güç kullanamazdı. Ayrıca demokrasiden beslenen bir siyasetimiz olsaydı, siyasi aktörler bu olayı bu kadar basite indirgeyemezlerdi. Bundan kaba biçimde faydalanmaya kalkmazlardı. Başta iktidar bu hukuksuzluğun arkasında kolay duramazdı. Ancak maalesef bu noktada olunca kim haklı kim haksız gibi gereksiz bir tartışmayla boğuluyoruz. Oysa demokrasilerde hiçbir kabalığın haklı tarafı olmaz. Bu durum, demokratik devlete doğru işlemesi gereken sürecin önemini gösteriyor. Değişim ve yenilenmenin çocuk oyuncağı olmadığını iyi anlatıyor. Değişim ve yenilenmenin ölçüsü, barışa ve huzura vesile olmaktır. Böyle olmuyorsa bunun adı başkadır.
Yumurta atan öğrenciler için söyleyeceklerimiz bu mantık paralelinde olmalıdır. Her eylem, günün ruhuna günün politikalarına denk düşmelidir. Demokratik devlet talebinin yükseldiği bir dönemde, yapılacaklar buna uymalıdır. Kürtlerin Alevilerin ve diğer inanç guruplarının istekleri barış dilini öngördüğünden buna dikkat edilmelidir. Vesayetçi devletten demokratik devlete dönüşün kolay olmadığını görüyoruz. Bunu aksatan ortamın, gerilim ve şiddet olduğunu biliyoruz. Yeni, sivil ve demokratik isteklerin yükseldiği ve diyalogların geliştiği bir zamanda davranışların buna uyması gerektiriyor. Hak aramanın elbette sınırı yoktur. Ancak bu hak diğer hakların önünü kesmemeli. Yapılacak eylemler, diğer hakları da besleyebilmeli. Bu gün ve bence bunların yolları bolca vardır. Bunun en iyi yolu, vicdanlara hitap edecek meşru ve kitlesel eylemlerdir.
10 Aralık 2010
Üniversite öğrencilerinin beğenmediği kişilere çiğ yumurta atması bu sözü anımsattı. Aslında sık kullandığımız bir deyim. Gündelik hayatımıza iyice yerleşmiştir. Neo Osmanlıcılık başlığıyla yazıyı yarılamıştım. Ancak atılan yumurtaları görünce yazıyı erteledim.
Böylece anladık ki yumurta nelere kadirmiş. Ve anladık ki tavuk yumurtlayacağı zaman, neden bu kadar gürültü yapıyor. Şaka bir yana demokrasi biçimimize bu kadar etki yaptığına göre ciddiye almamak olmaz. Ben de ciddiye alarak bu yazıyı ona ayırdım.
Yenidünyada, ülke sorunları ve hatta genel insanlık sorunları kapıya dayanmış yumurta gibidir. Küreselleşmeyle birlikte başlayan sorunlar her yeri kıpırdatıyor. Eskilerde kalmış bildik çözümleri önermek artık olası değil. Yeni talepler hayatı zorluyor. Büyük küçük demeden bütün talepler karşılık bulmak istiyor. Bunun kolay atlatılacağı görülmüyor. Doğrusu da böyle olmalıdır.
Bir kelime bazen bir söz düşüncenizi ele verebiliyor. Demokrasilerde de bu böyledir. Bazen bir olay veya basit bir tepki aynı şeyi gösterebiliyor. Şuan bizde yaşadıklarımız budur. Son günlerde yaşanan olaylar demokrasimizin sınıfını iyi örnekledi. Kilomuzu kültürümüzü ve kurnazlığımızı iyi test etti. Ne hallerde olduğumuzu gösterdi.
Bir değerlendirme bir yorum için asıl sorunun burada yattığını düşünüyorum. Olayları tek tek ele almaktan ziyade, genelden ele alarak bakmanın ne kadar hayatiyet kazandığını görüyorum. Demokratik hayata ne kadar önem vermemiz gerektiğini bir kez daha anlıyorum. ‘’Demokratik devlet’’ talebinin ne kadar yerinde olduğunun ve bunun daha da açığa çıktığını düşünüyorum.
Polislerin güç kullanımındaki kolaylığı veya öğrencilerin yumurta atmalarının bu bağlamda mukayese yapılması doğru değildir. Bu bakış yeni ve doğru bir açılım sağlamıyor. Bunun ikisinin yan yana getirilmesi, örnek gösterilmesi demokrasilerde abestir. Bunların ikisi çok farklı şeylerdir. Bunların ikisi ancak demokratik devletle mukayese edilebilir. Diğer bir adıyla, demokrasinizin seviyesiyle ölçülebilir.
Şayet biz demokratik bir devlette yaşıyor olsaydık polis böyle ve keyfi güç kullanamazdı. Ayrıca demokrasiden beslenen bir siyasetimiz olsaydı, siyasi aktörler bu olayı bu kadar basite indirgeyemezlerdi. Bundan kaba biçimde faydalanmaya kalkmazlardı. Başta iktidar bu hukuksuzluğun arkasında kolay duramazdı. Ancak maalesef bu noktada olunca kim haklı kim haksız gibi gereksiz bir tartışmayla boğuluyoruz. Oysa demokrasilerde hiçbir kabalığın haklı tarafı olmaz. Bu durum, demokratik devlete doğru işlemesi gereken sürecin önemini gösteriyor. Değişim ve yenilenmenin çocuk oyuncağı olmadığını iyi anlatıyor. Değişim ve yenilenmenin ölçüsü, barışa ve huzura vesile olmaktır. Böyle olmuyorsa bunun adı başkadır.
Yumurta atan öğrenciler için söyleyeceklerimiz bu mantık paralelinde olmalıdır. Her eylem, günün ruhuna günün politikalarına denk düşmelidir. Demokratik devlet talebinin yükseldiği bir dönemde, yapılacaklar buna uymalıdır. Kürtlerin Alevilerin ve diğer inanç guruplarının istekleri barış dilini öngördüğünden buna dikkat edilmelidir. Vesayetçi devletten demokratik devlete dönüşün kolay olmadığını görüyoruz. Bunu aksatan ortamın, gerilim ve şiddet olduğunu biliyoruz. Yeni, sivil ve demokratik isteklerin yükseldiği ve diyalogların geliştiği bir zamanda davranışların buna uyması gerektiriyor. Hak aramanın elbette sınırı yoktur. Ancak bu hak diğer hakların önünü kesmemeli. Yapılacak eylemler, diğer hakları da besleyebilmeli. Bu gün ve bence bunların yolları bolca vardır. Bunun en iyi yolu, vicdanlara hitap edecek meşru ve kitlesel eylemlerdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder