4 Aralık 2010 Cumartesi
Kürt uluslaşma/yurttaşlaşma sürecinin özgünlükleri...
Değerli dostum Celalettin Can, Ülkemizin temel sorunu olan Kürt sorununa farklı bir açıdan ortaya koyduğu yaklaşım, tartışma için önemli bir ufuk açmaktadır.
Uzun bir tartışma gecesini birlikte geçirdiğimizde de bu konular üzerinde yoğunlaştık. Kader birliğini nasıl gerçekçi bir teorik temel üzerinde yenide örgütleyebiliriz kaygılarımızı paylaştık. Bu makalesi benim açımdan olduğu kadar bu blogun okurları açından da çok önemli olduğu kanısındayım. Birlikte okuyalım.
Celalletin Can
3 Aralık 2010
Uluslaşma süreçlerinin ayırt edici özellikleri ve özgün koşulları vardır. Tüm uluslaşma deneyimlerinin ilk ve vazgeçilmez koşulu, bu sürecin özgür yurttaşlaşma/yurttaş bireyleşme süreciyle paralel ilerlemesidir. Tarihi ve toplumsal koşullarla bütünlük içinde ulusun yurttaşlarını bir şekilde ortaya çıkaracak, şekillendirecek politik/kültürel ortama ihtiyaç vardır.
Peki, ulusun yurttaşları nasıl ortaya çıkacak ve şekilleneceklerdir, bu noktada ulusal/kültürel kurumlar devreye girer. Yurttaş bireyleri var edecek ulusal/kültürel kurumlar yaratılmadan ulus üyelerinin yaratılması çok zor, hatta olanaksızdır.
Uluslar, ulus olmadan önce bir “rüya”, bir “hayal” olarak var olurlar; ulusal/kültürel kurumlar mazideki işte bu rüyayı hatırlatırlar ve giderek yaşanan koşullara uygun bir biçimde güncelleştirirler.
Ulusun modern anlamda ulus olması sürecinin özellikle başlarında, bir merkezi ulusal değerler sistemine ihtiyaç vardır. Ulusun oluşum sürecinin öncüleri, bu sistemi kurmanın bir gereği olarak nesilden nesile akarak gelişecek uluslaşmanın sürekliliği için ulusal/kültürel kurumlar geliştirme zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar.
Uluslaşma süreçlerinde tipik olan öncelikle bir ulus-devletin kurulması, giderek devlet üzerinden ihtiyaç duyulan ulusal kurumların yaratılmasıdır.Bu süreçte istisnai olan ise bir emsalinin bizde yaşandığı gibi devlet olmaksızın bu kurumların parça parça kurulması, aynı süreçte özgür yurttaşlaşma yada yurttaş bireylerin oluşmasıdır.Tarihi, toplumsal,siyasal ve kültürel koşullara göre bir kısım uluslaşma deneyimlerinde kimi kurumlar etkili, hatta belirleyici olabiliyor. Emsal olsun, Doğu Avrupa ve Balkan uluslaşmalarında din; İsrail, Ermeni, Kürt, İrlanda ve Filistin uluslaşmalarında askeri/politik karakter taşıyan ulusal örgütler; Galler ve İskoç uluslaşmalarında kültürel örgütler etkili oldu.
Uluslaşma süreci hangi kurum üzerinden gelişirse gelişsin, tümünde ortak payda dildir. Tarihten güncele "ulusal çekirdeğin" konuştuğu dil, kentleşme,askerlik, kitle iletişim araçları,modernleşme gibi faktörlerin etkisi ile gelişerek ulusal dile dönüşür ve ulusal dil olmaksızın uluslaşma sürecinin tamamlanması olanaklı değildir. Dil kendiliğinden gelişmez, özellikle ortak ulusal dile doğru gelişmez. Bunu bilen ulus bilinçli önderler,belirli bir politikanın bir sonucu olarak ulusal dili geliştirmek yönlü özel bir çaba geliştirirler. Deney budur!
Ulusal medya, ulusal gazeteler ve roman, hikaye, şiir gibi edebiyat ürünlerinin yaygınlaşması, yerel dillerin kodlanması süreci ile yurttaş bireyleşme sürecinin gelişmesinin belirli bir tarihi aşamasında birbirinden ayrılmasında itici rol oynar. Yurttaş bireyleşme ileri çıkar ve insanlar kendileri hakkında çok daha bütünlüklü düşünmeye yönlenirler. Yeni ufuklar, yeni değişim ve iletişim alanları yaratır bu gelişme. Böylece geçmişte kendilerini bir kabileye, bir dine veya devşirildikleri bir etnisiteye bağlı hisseden bağımlı bireyler, yerlerini yurttaş bireylere bırakırlar. Geçmiş aidiyetlerinin ayrı dillerinin küçük mecraları aynı dilin büyük mecralarına doğru evrim geçirir ve aynı topluluğa aidiyet duygusuyla hareket etmeye başlarlar. Böylece, ortak uluslaşma deneyimlerinin birikimi yoluyla, büyük ulusal topluluğun ulusal dilinin oluşumunun temellerini atmış olur yerel diller.
Uluslaşma,aynı anlamda olmak üzere yurttaşlaşma sürecinin yol almasında rol oynayan hukuk,eğitim,din, askerlik,ideoloji,sanat ve edebiyat gibi kurum ve etkinliklerin ne ölçüde etkin olacakları tamamen her uluslaşma sürecinin kendi ayırt edici özgün koşullarının ürünüdür.Koşulların ayırt ediciliği özelliği ne kadar belirgin olursa olsun kimi uluslaşma deneyimlerinin evresel gelişme çizgileri vardır. Bu çizgiler her uluslaşmada görülebilecek kimi özelliklerle kendilerini ortaya koyarlar. Emsal olsun, edebiyat, ulus oluşumuna en etkin biçimde katılan disiplinlerin başında gelir. Bu konuda edebiyatın İngiliz uluslaşmasına katkısı incelemeye değerdir. Edebiyat dili geliştirerek bir nevi ulusal çimento hazırlamış olur. Bence bu konuda cezaevindeki devrimci tutsaklara da çok şey düşüyor. Edebiyatın kapsamı dille de sınırlı değildir, parti veya devlet artık her ne biçim almış olursa olsun, siyasal öznenin meşrulaşmasında da edebiyat esaslı bir rol oynar.
Edebiyat emsali ile ifade etmeye çalıştığım ulusal kurum ve ulusal etkinliklerin rolü uluslaşma sürecinin koşullarına göre değişir. Polonya, Bulgaristan, İrlanda,Tibet uluslaşmalarında farklı dinlere mensup yabancı güçlerle yaşanılan çatışmaların önemi büyüktür. Türkiye ve Hint uluslaşmalarında dinsel çatışmaların pek rolü yoktur. Türk uluslaşmasının eksenini ve motivasyon kaynaklarını ayrıca ele almak isterim. İngilizlerin “dinsel hoşgörüsü” nedeniyle Hindistan’ın durumu çok açıktır.Hint uluslaşmasında ekonomik çatışma, vergiler, ulusal dokuma atölyeleri ile ilgili çelişkiler etkili oldu. Amerikalıların ekonomik kurumları üzerinden geliştirdikleri ekonomik direniş zamanla ulusal direnişe dönüşerek silahlı savaşla başarıya ulaştı. İskoçlar,Dağıstanlılar,Çeçenler gibi dağlı halkların yaşadıkları toprakları işgal eden yabancı güçlere karşı yüzyıllarca süren askeri mücadelelerin, bu budunların uluslaşmalarında rolü çok büyük oldu.
Kürt uluslaşmasında askeri mücadelelerin rolünü kim hafifseyebilir, ama özellikle gelinen noktada hadise bununla sınırlı olmadığı gibi çok daha özgündür. Eski kavramlarımızla ifade edelim, bir burjuva demokratik talep olan uluslaşmadan öte, bağımsız bir alanda toplumsal yaşam tarzı olarak hayatın her alanında örülmeye çalışılan alternatif bir halkçı,sol/sosyalist sistem seçeneği ve uluslaşma modeli ile ile karşı karşıya olduğumuzu bilen bir yerden düşünmeliyiz, derim.
KCK davası üzerinden "şehre inmesi" engellenen, içeri atılan, dili yasaklanan bir yanıyla bu olmalı...
Uzun bir tartışma gecesini birlikte geçirdiğimizde de bu konular üzerinde yoğunlaştık. Kader birliğini nasıl gerçekçi bir teorik temel üzerinde yenide örgütleyebiliriz kaygılarımızı paylaştık. Bu makalesi benim açımdan olduğu kadar bu blogun okurları açından da çok önemli olduğu kanısındayım. Birlikte okuyalım.
Celalletin Can
3 Aralık 2010
Uluslaşma süreçlerinin ayırt edici özellikleri ve özgün koşulları vardır. Tüm uluslaşma deneyimlerinin ilk ve vazgeçilmez koşulu, bu sürecin özgür yurttaşlaşma/yurttaş bireyleşme süreciyle paralel ilerlemesidir. Tarihi ve toplumsal koşullarla bütünlük içinde ulusun yurttaşlarını bir şekilde ortaya çıkaracak, şekillendirecek politik/kültürel ortama ihtiyaç vardır.
Peki, ulusun yurttaşları nasıl ortaya çıkacak ve şekilleneceklerdir, bu noktada ulusal/kültürel kurumlar devreye girer. Yurttaş bireyleri var edecek ulusal/kültürel kurumlar yaratılmadan ulus üyelerinin yaratılması çok zor, hatta olanaksızdır.
Uluslar, ulus olmadan önce bir “rüya”, bir “hayal” olarak var olurlar; ulusal/kültürel kurumlar mazideki işte bu rüyayı hatırlatırlar ve giderek yaşanan koşullara uygun bir biçimde güncelleştirirler.
Ulusun modern anlamda ulus olması sürecinin özellikle başlarında, bir merkezi ulusal değerler sistemine ihtiyaç vardır. Ulusun oluşum sürecinin öncüleri, bu sistemi kurmanın bir gereği olarak nesilden nesile akarak gelişecek uluslaşmanın sürekliliği için ulusal/kültürel kurumlar geliştirme zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar.
Uluslaşma süreçlerinde tipik olan öncelikle bir ulus-devletin kurulması, giderek devlet üzerinden ihtiyaç duyulan ulusal kurumların yaratılmasıdır.Bu süreçte istisnai olan ise bir emsalinin bizde yaşandığı gibi devlet olmaksızın bu kurumların parça parça kurulması, aynı süreçte özgür yurttaşlaşma yada yurttaş bireylerin oluşmasıdır.Tarihi, toplumsal,siyasal ve kültürel koşullara göre bir kısım uluslaşma deneyimlerinde kimi kurumlar etkili, hatta belirleyici olabiliyor. Emsal olsun, Doğu Avrupa ve Balkan uluslaşmalarında din; İsrail, Ermeni, Kürt, İrlanda ve Filistin uluslaşmalarında askeri/politik karakter taşıyan ulusal örgütler; Galler ve İskoç uluslaşmalarında kültürel örgütler etkili oldu.
Uluslaşma süreci hangi kurum üzerinden gelişirse gelişsin, tümünde ortak payda dildir. Tarihten güncele "ulusal çekirdeğin" konuştuğu dil, kentleşme,askerlik, kitle iletişim araçları,modernleşme gibi faktörlerin etkisi ile gelişerek ulusal dile dönüşür ve ulusal dil olmaksızın uluslaşma sürecinin tamamlanması olanaklı değildir. Dil kendiliğinden gelişmez, özellikle ortak ulusal dile doğru gelişmez. Bunu bilen ulus bilinçli önderler,belirli bir politikanın bir sonucu olarak ulusal dili geliştirmek yönlü özel bir çaba geliştirirler. Deney budur!
Ulusal medya, ulusal gazeteler ve roman, hikaye, şiir gibi edebiyat ürünlerinin yaygınlaşması, yerel dillerin kodlanması süreci ile yurttaş bireyleşme sürecinin gelişmesinin belirli bir tarihi aşamasında birbirinden ayrılmasında itici rol oynar. Yurttaş bireyleşme ileri çıkar ve insanlar kendileri hakkında çok daha bütünlüklü düşünmeye yönlenirler. Yeni ufuklar, yeni değişim ve iletişim alanları yaratır bu gelişme. Böylece geçmişte kendilerini bir kabileye, bir dine veya devşirildikleri bir etnisiteye bağlı hisseden bağımlı bireyler, yerlerini yurttaş bireylere bırakırlar. Geçmiş aidiyetlerinin ayrı dillerinin küçük mecraları aynı dilin büyük mecralarına doğru evrim geçirir ve aynı topluluğa aidiyet duygusuyla hareket etmeye başlarlar. Böylece, ortak uluslaşma deneyimlerinin birikimi yoluyla, büyük ulusal topluluğun ulusal dilinin oluşumunun temellerini atmış olur yerel diller.
Uluslaşma,aynı anlamda olmak üzere yurttaşlaşma sürecinin yol almasında rol oynayan hukuk,eğitim,din, askerlik,ideoloji,sanat ve edebiyat gibi kurum ve etkinliklerin ne ölçüde etkin olacakları tamamen her uluslaşma sürecinin kendi ayırt edici özgün koşullarının ürünüdür.Koşulların ayırt ediciliği özelliği ne kadar belirgin olursa olsun kimi uluslaşma deneyimlerinin evresel gelişme çizgileri vardır. Bu çizgiler her uluslaşmada görülebilecek kimi özelliklerle kendilerini ortaya koyarlar. Emsal olsun, edebiyat, ulus oluşumuna en etkin biçimde katılan disiplinlerin başında gelir. Bu konuda edebiyatın İngiliz uluslaşmasına katkısı incelemeye değerdir. Edebiyat dili geliştirerek bir nevi ulusal çimento hazırlamış olur. Bence bu konuda cezaevindeki devrimci tutsaklara da çok şey düşüyor. Edebiyatın kapsamı dille de sınırlı değildir, parti veya devlet artık her ne biçim almış olursa olsun, siyasal öznenin meşrulaşmasında da edebiyat esaslı bir rol oynar.
Edebiyat emsali ile ifade etmeye çalıştığım ulusal kurum ve ulusal etkinliklerin rolü uluslaşma sürecinin koşullarına göre değişir. Polonya, Bulgaristan, İrlanda,Tibet uluslaşmalarında farklı dinlere mensup yabancı güçlerle yaşanılan çatışmaların önemi büyüktür. Türkiye ve Hint uluslaşmalarında dinsel çatışmaların pek rolü yoktur. Türk uluslaşmasının eksenini ve motivasyon kaynaklarını ayrıca ele almak isterim. İngilizlerin “dinsel hoşgörüsü” nedeniyle Hindistan’ın durumu çok açıktır.Hint uluslaşmasında ekonomik çatışma, vergiler, ulusal dokuma atölyeleri ile ilgili çelişkiler etkili oldu. Amerikalıların ekonomik kurumları üzerinden geliştirdikleri ekonomik direniş zamanla ulusal direnişe dönüşerek silahlı savaşla başarıya ulaştı. İskoçlar,Dağıstanlılar,Çeçenler gibi dağlı halkların yaşadıkları toprakları işgal eden yabancı güçlere karşı yüzyıllarca süren askeri mücadelelerin, bu budunların uluslaşmalarında rolü çok büyük oldu.
Kürt uluslaşmasında askeri mücadelelerin rolünü kim hafifseyebilir, ama özellikle gelinen noktada hadise bununla sınırlı olmadığı gibi çok daha özgündür. Eski kavramlarımızla ifade edelim, bir burjuva demokratik talep olan uluslaşmadan öte, bağımsız bir alanda toplumsal yaşam tarzı olarak hayatın her alanında örülmeye çalışılan alternatif bir halkçı,sol/sosyalist sistem seçeneği ve uluslaşma modeli ile ile karşı karşıya olduğumuzu bilen bir yerden düşünmeliyiz, derim.
KCK davası üzerinden "şehre inmesi" engellenen, içeri atılan, dili yasaklanan bir yanıyla bu olmalı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder