9 Aralık 2010 Perşembe
YALAKA ŞİDDET!
İlker demir
9 Aralık 2010
İl_demir@hotmail.com
Başbakanın rektörlerle toplantısı sırasında gösteri yapan öğrencilere dayak, gazetelerde manşette.
Ne var bunda deme, buralar egemen alt kültür, doğal olarak öğrencilerin dayağı hakettiğini söyleyebilen gazeteciler var bu bölgede.
Gazetecilikte haber yorumsuz verilir ama deynekçiyse gazeteci, yorumsuz olmaz. İlle de haberi sür ya da manşetten, göbeğinden çiğ rengini de belli ederek verir.
Manşet, ya ‘vay aman ne yaman demokrat Başbakan’ ya da ‘Başbakanın rektörleri sindirme toplantısı’ olur.
Arkadaş ne olur, haberi ver yorumu yanına analiz olarak koy, olmaz!
Almıyorsan bu safta, almış olursun karşı safta.
Ya da al bir kaya nerene dayarsan daya metazoru yaşanır buralarda.
Siyah-beyazlardan birini seçmezsen işin zordur.
((Devamı altta büyük sütunda))
Seçersen de kolay değil ya hani. Yandaş, yalaka ve türevleri ya da Ergenekoncu, cuntacı ve türevleri tutkal gibi yapışır isminin önüne sıfat olarak.
Değerlendirmede doğru da vardır, eğri de. İddialar berrak değildir, yukarısı bilerek, aşağıda doğrular, yanlışlar tam bir karmaşa içinde biribirini kovalar.
At gözlüğüyle bakıldığında saf olmadan saf kalınamaz!
Oysa kavramlar, evrensel doğrular, saflara sığmaz, taraftar olamaz.
Doğru karar için kanuni değil hukuki, kulaktan dolma olmayan bilgi ve azıcık da yürek ister.
Peki o zaman şu rektör toplantısı günü devletin dövdürttüğü öğrencilerin dertlerinden biri, üniversitenin sorunları öğrencisiz konuşulmasın.
Yanlış mı!
Eylemciler öğrencilerin tamamını temsil etmiyor denebilir.
Temsilsiz eylem yapılamaz mı?
Yapılır.
Üniversiteyi demokratikleştirelim, bilimevi yapalım yaklaşımı var mı?
Yok.
Üniversitede ne var?
Polis ve YÖK.
Dünyadaki başarı sırası en altlarda.
Değiştirmeye yönelik bir tavır var mı?
Yok.
O halde Başbakandan bu beklenti niye?
Amaç “üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi!” de denebilir belki ama bu, ideolojik olarak beğenmediği bir hükümetin bir yanlış tutumuna muhalefeti dışlamaz ki.
O bir haktır.
Açıklama, slogan hepsi tamam.
Toplantıya girme isteği de, ana sütü gibi hak.
E peki bu gençler hakkı olmayan ne yaptılar da, coplara, kimyasal saldırılara maruz kaldılar?
Belli ki, hakları kavramsal boyutuyla kavramamış bir zihin ve devlet yapısı icraatı, doğrudan ve dolaylı destekleriyle gündemde.
Birkaç kişinin bayrak sopalarını sopa gibi kullandığı iddiası bu kan revana gerekçe olamaz. Ergenekon güdümlü demek aynı üniversiteye alınmayan türbanlı öğrencilerdeki gibi ilgisiz bir zihin okuma suçudur, suç gerekçe olamaz. Hiçbir gerekçe gençleri o hale getirme hakkı doğurmaz.
Hamile haliyle eyleme gelen bir genç kadının hali, başbakan Yardımcısı bülent Arınç’ın da işaret ettiği gibi eyleme gelişin masumiyetinden başka ne ifade eder ki!
Holiganlara neden vurmuyorsun, türban eylemcilerini koruyorsun demek dolma hak savuculuğudur, alt kültürdür, hak kavramına çığlık attırmanın dışında bir değeri yoktur.
Bu tür topluluklara bizatihi devletin provakatör eliyle amaç kirliği yarattığı tarihte bilinen bir gerçekken, deynekçi basının ve köşecilerinin hafızası cüzdana mı, neresine sıvıştı!
Manşetleri ve yorumları, yandaş, yaklaşımları salya sümük yalaka, şiddete karşı çıkışları ürettikleri zihniyetin yatkınlığı sonucu cafcaflı birer şiddet davetiyesi.
Son kullanılma tarihleri geçti. Artık savunduklarını da rezil ediyorlar. Belki savundukları ödüllendirecek köşelerinize çekilseler.
İnanın çevre kirliliği yaratıyorlar.
Lütfen verdiğiniz rahatsızlığa devam etmeyin.
Başka canlılar da var.
9 Aralık 2010
İl_demir@hotmail.com
Başbakanın rektörlerle toplantısı sırasında gösteri yapan öğrencilere dayak, gazetelerde manşette.
Ne var bunda deme, buralar egemen alt kültür, doğal olarak öğrencilerin dayağı hakettiğini söyleyebilen gazeteciler var bu bölgede.
Gazetecilikte haber yorumsuz verilir ama deynekçiyse gazeteci, yorumsuz olmaz. İlle de haberi sür ya da manşetten, göbeğinden çiğ rengini de belli ederek verir.
Manşet, ya ‘vay aman ne yaman demokrat Başbakan’ ya da ‘Başbakanın rektörleri sindirme toplantısı’ olur.
Arkadaş ne olur, haberi ver yorumu yanına analiz olarak koy, olmaz!
Almıyorsan bu safta, almış olursun karşı safta.
Ya da al bir kaya nerene dayarsan daya metazoru yaşanır buralarda.
Siyah-beyazlardan birini seçmezsen işin zordur.
((Devamı altta büyük sütunda))
Seçersen de kolay değil ya hani. Yandaş, yalaka ve türevleri ya da Ergenekoncu, cuntacı ve türevleri tutkal gibi yapışır isminin önüne sıfat olarak.
Değerlendirmede doğru da vardır, eğri de. İddialar berrak değildir, yukarısı bilerek, aşağıda doğrular, yanlışlar tam bir karmaşa içinde biribirini kovalar.
At gözlüğüyle bakıldığında saf olmadan saf kalınamaz!
Oysa kavramlar, evrensel doğrular, saflara sığmaz, taraftar olamaz.
Doğru karar için kanuni değil hukuki, kulaktan dolma olmayan bilgi ve azıcık da yürek ister.
Peki o zaman şu rektör toplantısı günü devletin dövdürttüğü öğrencilerin dertlerinden biri, üniversitenin sorunları öğrencisiz konuşulmasın.
Yanlış mı!
Eylemciler öğrencilerin tamamını temsil etmiyor denebilir.
Temsilsiz eylem yapılamaz mı?
Yapılır.
Üniversiteyi demokratikleştirelim, bilimevi yapalım yaklaşımı var mı?
Yok.
Üniversitede ne var?
Polis ve YÖK.
Dünyadaki başarı sırası en altlarda.
Değiştirmeye yönelik bir tavır var mı?
Yok.
O halde Başbakandan bu beklenti niye?
Amaç “üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi!” de denebilir belki ama bu, ideolojik olarak beğenmediği bir hükümetin bir yanlış tutumuna muhalefeti dışlamaz ki.
O bir haktır.
Açıklama, slogan hepsi tamam.
Toplantıya girme isteği de, ana sütü gibi hak.
E peki bu gençler hakkı olmayan ne yaptılar da, coplara, kimyasal saldırılara maruz kaldılar?
Belli ki, hakları kavramsal boyutuyla kavramamış bir zihin ve devlet yapısı icraatı, doğrudan ve dolaylı destekleriyle gündemde.
Birkaç kişinin bayrak sopalarını sopa gibi kullandığı iddiası bu kan revana gerekçe olamaz. Ergenekon güdümlü demek aynı üniversiteye alınmayan türbanlı öğrencilerdeki gibi ilgisiz bir zihin okuma suçudur, suç gerekçe olamaz. Hiçbir gerekçe gençleri o hale getirme hakkı doğurmaz.
Hamile haliyle eyleme gelen bir genç kadının hali, başbakan Yardımcısı bülent Arınç’ın da işaret ettiği gibi eyleme gelişin masumiyetinden başka ne ifade eder ki!
Holiganlara neden vurmuyorsun, türban eylemcilerini koruyorsun demek dolma hak savuculuğudur, alt kültürdür, hak kavramına çığlık attırmanın dışında bir değeri yoktur.
Bu tür topluluklara bizatihi devletin provakatör eliyle amaç kirliği yarattığı tarihte bilinen bir gerçekken, deynekçi basının ve köşecilerinin hafızası cüzdana mı, neresine sıvıştı!
Manşetleri ve yorumları, yandaş, yaklaşımları salya sümük yalaka, şiddete karşı çıkışları ürettikleri zihniyetin yatkınlığı sonucu cafcaflı birer şiddet davetiyesi.
Son kullanılma tarihleri geçti. Artık savunduklarını da rezil ediyorlar. Belki savundukları ödüllendirecek köşelerinize çekilseler.
İnanın çevre kirliliği yaratıyorlar.
Lütfen verdiğiniz rahatsızlığa devam etmeyin.
Başka canlılar da var.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder