28 Aralık 2010 Salı
Alevilerin Tertipler ile imtihanı
Mihrac Ural‘ın notu:
Değerli dostum, devrimci mücadelemizin kararlı insanı Ertan İldan’ın Bu önemli makalesi, Alevilerin dikkatini çok önemli bir konuya çekmektedir. Alevilerin sınavına işaret etmektedir. Demokrasi ve özgürlük yolunda Alevilerin düşürülmek istendiği risklere dikkat çekmektedir. Bir kaz makaleyle benimde dikkat çektiğim bu konu, okurlarımın ilgiyle izlemesi gereken bir konudur. Birlikte okuyalım.
Ertan İldan
28 Aralık 2010
Aleviler üzerinde yeniden kara bulutlar dolaştırılıyor. Demokratik Özerklik tartışmalarının gündemin orta yerine oturmasından bu yana devletin operasyonel güçleri de zaman yitirmeksizin harekete geçmiş görünüyor. Bu kez operasyonun hedefinde Kızılbaş Kürtler var.
Bilmem farkında mısınız? 25 Aralık 2010 tarihinde Maraş Katliamının yıldönümünün akabinde Kürt Kızılbaşların yoğun olarak yaşadıkları İstanbul’un Gülsuyu mahallesinde “Kızıl başlık” takmış bir grup gecenin bir yarısında 20-30 aracı bir anda yakarak sıra kadem bastılar. Bu olay yeterli bir tahrik etkisi yapmamış olacak ki, ertesi gün yani 26 Aralık 2010 da bu kez Pendik’in Ahmet Yesevi, Orhan Gazi ve Fatih mahallelerinde aynı oyunu sahnelediler. Bu arada bir hatırlatma. Eskiden Esenyalı mahallesi olarak adlandırılan ve yine Kürt ve Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları bu mahalle AKP belediyesi tarafından üç alt mahalleye bölünerek, meşhur
Türk büyüklerinden Ahmet Yesevi, Orhan Gazi ve Fatih’in adları ile onurlandırıldılar. Her iki olayda her ne hikmet ise eylemciler kalabalık gruplar halinde geliyor işlerini yapıyor ve ortadan kayboluyorlardı. Üstelik polis karakollarının yanı başlarında gerçekleşen bu olaylarda, başka olaylarda olduğu gibi hiç kimse kamera kayıtlarına takılmıyordu. Üst üste yapılan bu provokatif eylemler yeterli bulunmayarak bu kez bir başka hedef seçiliyordu. Başakşehirdeki Veli Baba mahallesi Cemevi. 100 kişi ile gecenin yarısında tertiplenen bu saldırı sonrasında hiçbir iz bırakmayan saldırganlar ortadan rahatlıkla kaybolabiliyorlardı.
Aleni bir provakasyon. Lanetlenmeyi yeterince hakkediyor. Ama sorun bu değil. Sorun karanlık güçlerin Alevileri her seferinde üzerinde toplumsal mühendislik faaliyeti yürütebileceği bir toplumsal katman olarak görmelerinde. Osmanlıdan günümüze Alevilere yönelik tüm katliamların ve tertiplerin merkezinde hep aynı güç vardır. Bu artık anlaşılmalıdır. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Koçgiri’den Dersim’e, Maraş’tan Sıvas’a, Çorum’dan Gazi’ye uzanan çizgide siyasi ideolojik ve idari erki ellerinde tutanlar hiç değişmedi. Buna karşılık alevi topluluğunun örgütsüzlüğü ve dağınıklığı bu güçlerin ellerini kuvvetlendiren temel faktör olmakla beraber, tertipçilerin her tertibinde tamda arzuladıkları biçimde bu cebberrut düzenin sembollerine daha çok sarılmaları, onları “toplumsal mühendislik “ faaliyetinin en başta istismar edilecek toplumsal katmanı haline getirdi.
Artık yapılması gereken şudur. Kim tarafından yapılırsa yapılsın, saldırı nerden gelirse gelsin . Bu devlet Alevilerin can ve mal ehmniyetini (tüm vatandaşlarına yaptığı gibi ) sağlamak zorundadır. Alevilerin bu tip provakasyonlarda ve saldırılarda yapacağı tek şey, tertibin merkezine yönelmektir. Bayrak, resim, heykel gibi sembollere tamamen duyarsız kalmalıdır. Tertipçileri engellemeyenleri, tertiplere başvuranları yakalamıyanları hedeflemeli ve tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi, devleti vatandaşına karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırmalıdır ve bunun için güçlerini birleştirmelidir.
Değerli dostum, devrimci mücadelemizin kararlı insanı Ertan İldan’ın Bu önemli makalesi, Alevilerin dikkatini çok önemli bir konuya çekmektedir. Alevilerin sınavına işaret etmektedir. Demokrasi ve özgürlük yolunda Alevilerin düşürülmek istendiği risklere dikkat çekmektedir. Bir kaz makaleyle benimde dikkat çektiğim bu konu, okurlarımın ilgiyle izlemesi gereken bir konudur. Birlikte okuyalım.
Ertan İldan
28 Aralık 2010
Aleviler üzerinde yeniden kara bulutlar dolaştırılıyor. Demokratik Özerklik tartışmalarının gündemin orta yerine oturmasından bu yana devletin operasyonel güçleri de zaman yitirmeksizin harekete geçmiş görünüyor. Bu kez operasyonun hedefinde Kızılbaş Kürtler var.
Bilmem farkında mısınız? 25 Aralık 2010 tarihinde Maraş Katliamının yıldönümünün akabinde Kürt Kızılbaşların yoğun olarak yaşadıkları İstanbul’un Gülsuyu mahallesinde “Kızıl başlık” takmış bir grup gecenin bir yarısında 20-30 aracı bir anda yakarak sıra kadem bastılar. Bu olay yeterli bir tahrik etkisi yapmamış olacak ki, ertesi gün yani 26 Aralık 2010 da bu kez Pendik’in Ahmet Yesevi, Orhan Gazi ve Fatih mahallelerinde aynı oyunu sahnelediler. Bu arada bir hatırlatma. Eskiden Esenyalı mahallesi olarak adlandırılan ve yine Kürt ve Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları bu mahalle AKP belediyesi tarafından üç alt mahalleye bölünerek, meşhur
Türk büyüklerinden Ahmet Yesevi, Orhan Gazi ve Fatih’in adları ile onurlandırıldılar. Her iki olayda her ne hikmet ise eylemciler kalabalık gruplar halinde geliyor işlerini yapıyor ve ortadan kayboluyorlardı. Üstelik polis karakollarının yanı başlarında gerçekleşen bu olaylarda, başka olaylarda olduğu gibi hiç kimse kamera kayıtlarına takılmıyordu. Üst üste yapılan bu provokatif eylemler yeterli bulunmayarak bu kez bir başka hedef seçiliyordu. Başakşehirdeki Veli Baba mahallesi Cemevi. 100 kişi ile gecenin yarısında tertiplenen bu saldırı sonrasında hiçbir iz bırakmayan saldırganlar ortadan rahatlıkla kaybolabiliyorlardı.
Aleni bir provakasyon. Lanetlenmeyi yeterince hakkediyor. Ama sorun bu değil. Sorun karanlık güçlerin Alevileri her seferinde üzerinde toplumsal mühendislik faaliyeti yürütebileceği bir toplumsal katman olarak görmelerinde. Osmanlıdan günümüze Alevilere yönelik tüm katliamların ve tertiplerin merkezinde hep aynı güç vardır. Bu artık anlaşılmalıdır. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Koçgiri’den Dersim’e, Maraş’tan Sıvas’a, Çorum’dan Gazi’ye uzanan çizgide siyasi ideolojik ve idari erki ellerinde tutanlar hiç değişmedi. Buna karşılık alevi topluluğunun örgütsüzlüğü ve dağınıklığı bu güçlerin ellerini kuvvetlendiren temel faktör olmakla beraber, tertipçilerin her tertibinde tamda arzuladıkları biçimde bu cebberrut düzenin sembollerine daha çok sarılmaları, onları “toplumsal mühendislik “ faaliyetinin en başta istismar edilecek toplumsal katmanı haline getirdi.
Artık yapılması gereken şudur. Kim tarafından yapılırsa yapılsın, saldırı nerden gelirse gelsin . Bu devlet Alevilerin can ve mal ehmniyetini (tüm vatandaşlarına yaptığı gibi ) sağlamak zorundadır. Alevilerin bu tip provakasyonlarda ve saldırılarda yapacağı tek şey, tertibin merkezine yönelmektir. Bayrak, resim, heykel gibi sembollere tamamen duyarsız kalmalıdır. Tertipçileri engellemeyenleri, tertiplere başvuranları yakalamıyanları hedeflemeli ve tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi, devleti vatandaşına karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırmalıdır ve bunun için güçlerini birleştirmelidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder