6 Eylül 2010 Pazartesi
THKP-C(Acilciler) Basın Açıklaması 5 Eylül 2010 / No: 20
AKP
DERİN DEVLETİNİN
KAOS HABER PROVAKASYONU
31 Ağustos 2010 tarihli, Emniyet müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı kaynaklı yalan kurgu haberleri, İç İşleri Bakanlığı aracılığıyla 81 İlin valisine gönderilen gizli yazıda “Kaos için Alevilere Suikast” başlığı altında, “yasadışı THKP-C terör örgütünün referandum öncesinde 'kaos oluşturmak' amacıyla Alevilerin ileri gelenlerine suikast planladığı tespit edildi” denilerek, “Eylem emrini terörist başı Abdullah Öcalan'a "Değerli dostum, Başkan' diye hitap eden ve örgütü Suriye'den yöneten Mihrac Ural'ın verdiği ileri sürüldü”. ANKA (Ankara Haber Ajansı) aracılığıyla medyaya servisi yapılan bu haberde, örgütümüz THKP-C(Acilciler) ve Genel Sekreterimiz Mihrac Ural’ın adı üzerinde, akıl zorlaması, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan, örgüt ilkelerimiz ve tarihiyle, Genel Sekreterimizin şahsı ve mücadele tarihiyle tezat olan, tamamıyla yalana dayalı, aptalca kurgulanmış bir komplo ileri sürülmüştür.
Aynı haber 1 Eylül 2010 tarihinden itibaren de “Hatay’da Alevi – Sünni çatışması yaratmak amacıyla eylem yapılacağı” biçiminde evrimleşerek servis edilmiştir.
Bu çirkin ve bir o kadar korkunç haberler, gerçekte iddia ettiği “kaos” ortamını yaratmanın bir aracı olarak, fiili bir cürüm olarak, provokasyonun tezahürü ve derin devletin geleneksel işlevlerinden biri olarak ileri sürülmüştür.
Bu çirkin senaryonun iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi; referandum boyutudur. İkincisi; Demokrasi mücadelesindeki boyuttur.
Birincisi; referandum sürecinde bu haberlerin 31 Ağustos 2010 tarihi taşıması ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hatay mitingine denk gelmesi tesadüf değildir. AKP’ye karşı demokrasinin önemli kalelerinden biri olarak Hatay’ın geliştirmiş olduğu tutarlı tutum bu haberlerle yaratılan gerginlik ve korkularla “bertaraf” edilmek istenmiştir.
Öncelikle bilinmesi gereken gerçek şudur. Biz bu referandumda BOYKOT tavrıyla siyasal tutumumuzu belirledik ve ilan ettik. Bkz. Duyuru 2010-No: 19 (http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ ). Buna rağmen referandumu partiler arası bir paylaşım savaşına dönüştüren bu sistemi ve her iki tutumu dışındaki yerimizi belirlemiş olduk. Belli bölgelerde açık olan etkimizi, bu çirkin haberlerle zayıf düşürmek, halkımıza karşı “eylemler yapabilecek örgüt ve genel sekreteri diye şaibe altında bırakmak, 12 Eylül rejiminin geleneksel derin devlet kurguları ve Özel Harp Dairesi’nin iflas etmiş taktiklerine sığınmaktan başka bir anlama sahip değildir.
Bu çirkin oyunlarla, demokratik bir rekabette avantaj sağlayacağını sanan komplocu akıl, gerçekte ittihatçı darbeci ve onun doğal uzantısı 12 Eylül rejiminin devamcısıdır. AKP sivil diktatörlük heveslerini bu yollarla elde edebileceğini sanıyorsa yanılmaktadır. İlki trajediydi, 17 000 kişinin faili meçhulle ölümüne yol açmış bir kıyım komplosuydu; ikincisi ise çirkin bir komedi olmaktan kurtulamaz. Bu sınavda AKP derin devletinin mahkemeye düşmüş olması bunun en bariz göstergesidir.
İkincisi; Örgütümüz bir demokrasi mücadelesi örgütüdür. Bu mücadeleyi 12 Mart artığı 1974-80 dönemi ve 12 Eylül rejimi 1980-2000 dönemini onurla ve haklı zeminde darbeci yönetimlere silahlı mücadele de dahil olmak üzere tüm gücüyle insana zarar vermeden bir direnme çizgisi olarak sürdürmüştür. Bu süreçten sonra dünya ve ülke gelişmelerini dikkate alarak silahlı eylemlerine nokta koymuştur. Koşulların tüm olumsuzluğuna karşın barışçıl yollarla demokratik siyasal mücadelesini sürdürme kararlılığı göstermiştir. 20 yıldır silahlı eylem yapmamıştır.
Örgütümüz ortak ülkemizde kirli savaşa bu ilke ışığında karşı çıkmış, Kürt halkının demokratik haklar ve özgürlükler uğruna yürüttüğü mücadelenin yanında olduğunu ilan etmiştir. Bu ilan sürecinde de Kürt özgürlük hareketinin barış çabalarını ataşkes çağrılarının yanında olduğunu ilan etmiştir. Kürtlerin haklı direnişinin kararlı bir dostu ve yandaşı olarak, farklılıklarımızın doğal sonucu olan ve farklı mücadele yöntemlerinin kabulüyle çelişmeyen tutumlarını ortaya koymuştur.
Örgütümüzün temel ilkelerine bağlı olmak kaydıyla, Genel Sekreter yoldaşımız Mihrac Ural’ında önemle üzerinde durduğu demokrasi mücadelesinde, şiddetin her türünden uzak olarak barışçıl siyasal mücadele kararlılığı devam etmektedir. Bu yönelimi bu çirkin senaryolar değiştiremeyeceği gibi, provokasyonları boşa çıkarmak üzere daha bir kararlıca bu yola devam edecektir.
AKP’nin örgütümüz ve Genel Sekreterimizin adını böylesi çirkin senaryolara alet etmesinde rol oynayan Özel Harp Dairesi kuklalarının kim oldukları artık şüpheye yer bırakmayacak kadar belirlenmiş bulunmaktadır.
Kısa bir süre önce Paris’te, saflarımızdan çıkan bir MİT ajanıyla, Adana MİT şubesinden “UFUK” kod adlı kişi arasında, bilinen kavram ve söylemler etrafında, PKK genel Sekreteri Başkan Öcalan’a olan saygımız, demokratik hakları uğruna mücadele eden Alevi toplum etkinliklerine olan desteğimiz konu edilerek kurgulanmış bir yalan senaryodur. Amaç bu kuklaların 3 yıldır örgüt tarihimize, şehitlerimize ve değerlerimize sürdürdükleri karalama kampanyasına yeni bir halka olarak dizayn edilmiştir.
Özel Harp Dairesi kuklalarının bundan bir süre önce ihbarlarıyla örgütümüze yönelik operasyonlardaki rolünü de göz önüne aldığımızda, bu çirkin oyunun tüm yönleriyle bir derin devlet işi olduğu belirlenmiştir. Söz konusu kuklaların, 1980 yılları sonunda, Özel Harp dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’nin başını çektiği ve Alevi liderlerine suikast düzenleme planlarında, saflarımızda “Şahin” kod adıyla görevlendirdikleri bir kuklayla Alevi iş adamlarından biri infaz edildiği bilinmektedir. Örgütümüz bu çirkin eylemi yapan MİT ajanını bir dosyayla 1989 tarihinde kamuoyuna açıklamış ve o gün bu gün süren bu bağın bugüne gelen uzantısı olarak bu “kaos” haberlerinin mutlak olarak birbiriyle bağlantılı olduğunu belirlemiştir.
Sonuç olarak;
Örgütümüz THKP-C(Acilciler)bu haberleri şiddetle kınadığını kamuoyuna açıklar.
Bu ve benzer eylemlerin tek kaynağı ve fiili katillerinin derin devletin olduğunu ilan eder.
Bu tür eylemlerin ne ilke olarak ne de herhangi bir biçimde örgütümüzle uzak yakın bir ilişkisinin olamayacağını belirtir.
Genel Sekreter yoldaşımız, uzun yıllara dayanan barışçıl demokratik mücadelesinin önünü kesmek isteyen bu komplo teorilerinin fiili “KAOS” cürümü olduğunu, bu oyunun deşifre edilmesi için devleti ve güvenlik kuvvetlerinin eli kanlı katillerini kamuoyunun bilgisine sunar.
Demokrasi ve özgürlük mücadelesi halklarımız için büyük özverilerle yürütülmektedir. Bunun karşısında duran sistemin eli kanlı derin devleti ve sivil dikta heveslilerini kamuoyu önünde bir kez daha teşhir ederiz.
THKP-C (Acilciler)
5 Eylül 2010
DERİN DEVLETİNİN
KAOS HABER PROVAKASYONU
31 Ağustos 2010 tarihli, Emniyet müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı kaynaklı yalan kurgu haberleri, İç İşleri Bakanlığı aracılığıyla 81 İlin valisine gönderilen gizli yazıda “Kaos için Alevilere Suikast” başlığı altında, “yasadışı THKP-C terör örgütünün referandum öncesinde 'kaos oluşturmak' amacıyla Alevilerin ileri gelenlerine suikast planladığı tespit edildi” denilerek, “Eylem emrini terörist başı Abdullah Öcalan'a "Değerli dostum, Başkan' diye hitap eden ve örgütü Suriye'den yöneten Mihrac Ural'ın verdiği ileri sürüldü”. ANKA (Ankara Haber Ajansı) aracılığıyla medyaya servisi yapılan bu haberde, örgütümüz THKP-C(Acilciler) ve Genel Sekreterimiz Mihrac Ural’ın adı üzerinde, akıl zorlaması, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan, örgüt ilkelerimiz ve tarihiyle, Genel Sekreterimizin şahsı ve mücadele tarihiyle tezat olan, tamamıyla yalana dayalı, aptalca kurgulanmış bir komplo ileri sürülmüştür.
Aynı haber 1 Eylül 2010 tarihinden itibaren de “Hatay’da Alevi – Sünni çatışması yaratmak amacıyla eylem yapılacağı” biçiminde evrimleşerek servis edilmiştir.
Bu çirkin ve bir o kadar korkunç haberler, gerçekte iddia ettiği “kaos” ortamını yaratmanın bir aracı olarak, fiili bir cürüm olarak, provokasyonun tezahürü ve derin devletin geleneksel işlevlerinden biri olarak ileri sürülmüştür.
Bu çirkin senaryonun iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi; referandum boyutudur. İkincisi; Demokrasi mücadelesindeki boyuttur.
Birincisi; referandum sürecinde bu haberlerin 31 Ağustos 2010 tarihi taşıması ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hatay mitingine denk gelmesi tesadüf değildir. AKP’ye karşı demokrasinin önemli kalelerinden biri olarak Hatay’ın geliştirmiş olduğu tutarlı tutum bu haberlerle yaratılan gerginlik ve korkularla “bertaraf” edilmek istenmiştir.
Öncelikle bilinmesi gereken gerçek şudur. Biz bu referandumda BOYKOT tavrıyla siyasal tutumumuzu belirledik ve ilan ettik. Bkz. Duyuru 2010-No: 19 (http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ ). Buna rağmen referandumu partiler arası bir paylaşım savaşına dönüştüren bu sistemi ve her iki tutumu dışındaki yerimizi belirlemiş olduk. Belli bölgelerde açık olan etkimizi, bu çirkin haberlerle zayıf düşürmek, halkımıza karşı “eylemler yapabilecek örgüt ve genel sekreteri diye şaibe altında bırakmak, 12 Eylül rejiminin geleneksel derin devlet kurguları ve Özel Harp Dairesi’nin iflas etmiş taktiklerine sığınmaktan başka bir anlama sahip değildir.
Bu çirkin oyunlarla, demokratik bir rekabette avantaj sağlayacağını sanan komplocu akıl, gerçekte ittihatçı darbeci ve onun doğal uzantısı 12 Eylül rejiminin devamcısıdır. AKP sivil diktatörlük heveslerini bu yollarla elde edebileceğini sanıyorsa yanılmaktadır. İlki trajediydi, 17 000 kişinin faili meçhulle ölümüne yol açmış bir kıyım komplosuydu; ikincisi ise çirkin bir komedi olmaktan kurtulamaz. Bu sınavda AKP derin devletinin mahkemeye düşmüş olması bunun en bariz göstergesidir.
İkincisi; Örgütümüz bir demokrasi mücadelesi örgütüdür. Bu mücadeleyi 12 Mart artığı 1974-80 dönemi ve 12 Eylül rejimi 1980-2000 dönemini onurla ve haklı zeminde darbeci yönetimlere silahlı mücadele de dahil olmak üzere tüm gücüyle insana zarar vermeden bir direnme çizgisi olarak sürdürmüştür. Bu süreçten sonra dünya ve ülke gelişmelerini dikkate alarak silahlı eylemlerine nokta koymuştur. Koşulların tüm olumsuzluğuna karşın barışçıl yollarla demokratik siyasal mücadelesini sürdürme kararlılığı göstermiştir. 20 yıldır silahlı eylem yapmamıştır.
Örgütümüz ortak ülkemizde kirli savaşa bu ilke ışığında karşı çıkmış, Kürt halkının demokratik haklar ve özgürlükler uğruna yürüttüğü mücadelenin yanında olduğunu ilan etmiştir. Bu ilan sürecinde de Kürt özgürlük hareketinin barış çabalarını ataşkes çağrılarının yanında olduğunu ilan etmiştir. Kürtlerin haklı direnişinin kararlı bir dostu ve yandaşı olarak, farklılıklarımızın doğal sonucu olan ve farklı mücadele yöntemlerinin kabulüyle çelişmeyen tutumlarını ortaya koymuştur.
Örgütümüzün temel ilkelerine bağlı olmak kaydıyla, Genel Sekreter yoldaşımız Mihrac Ural’ında önemle üzerinde durduğu demokrasi mücadelesinde, şiddetin her türünden uzak olarak barışçıl siyasal mücadele kararlılığı devam etmektedir. Bu yönelimi bu çirkin senaryolar değiştiremeyeceği gibi, provokasyonları boşa çıkarmak üzere daha bir kararlıca bu yola devam edecektir.
AKP’nin örgütümüz ve Genel Sekreterimizin adını böylesi çirkin senaryolara alet etmesinde rol oynayan Özel Harp Dairesi kuklalarının kim oldukları artık şüpheye yer bırakmayacak kadar belirlenmiş bulunmaktadır.
Kısa bir süre önce Paris’te, saflarımızdan çıkan bir MİT ajanıyla, Adana MİT şubesinden “UFUK” kod adlı kişi arasında, bilinen kavram ve söylemler etrafında, PKK genel Sekreteri Başkan Öcalan’a olan saygımız, demokratik hakları uğruna mücadele eden Alevi toplum etkinliklerine olan desteğimiz konu edilerek kurgulanmış bir yalan senaryodur. Amaç bu kuklaların 3 yıldır örgüt tarihimize, şehitlerimize ve değerlerimize sürdürdükleri karalama kampanyasına yeni bir halka olarak dizayn edilmiştir.
Özel Harp Dairesi kuklalarının bundan bir süre önce ihbarlarıyla örgütümüze yönelik operasyonlardaki rolünü de göz önüne aldığımızda, bu çirkin oyunun tüm yönleriyle bir derin devlet işi olduğu belirlenmiştir. Söz konusu kuklaların, 1980 yılları sonunda, Özel Harp dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’nin başını çektiği ve Alevi liderlerine suikast düzenleme planlarında, saflarımızda “Şahin” kod adıyla görevlendirdikleri bir kuklayla Alevi iş adamlarından biri infaz edildiği bilinmektedir. Örgütümüz bu çirkin eylemi yapan MİT ajanını bir dosyayla 1989 tarihinde kamuoyuna açıklamış ve o gün bu gün süren bu bağın bugüne gelen uzantısı olarak bu “kaos” haberlerinin mutlak olarak birbiriyle bağlantılı olduğunu belirlemiştir.
Sonuç olarak;
Örgütümüz THKP-C(Acilciler)bu haberleri şiddetle kınadığını kamuoyuna açıklar.
Bu ve benzer eylemlerin tek kaynağı ve fiili katillerinin derin devletin olduğunu ilan eder.
Bu tür eylemlerin ne ilke olarak ne de herhangi bir biçimde örgütümüzle uzak yakın bir ilişkisinin olamayacağını belirtir.
Genel Sekreter yoldaşımız, uzun yıllara dayanan barışçıl demokratik mücadelesinin önünü kesmek isteyen bu komplo teorilerinin fiili “KAOS” cürümü olduğunu, bu oyunun deşifre edilmesi için devleti ve güvenlik kuvvetlerinin eli kanlı katillerini kamuoyunun bilgisine sunar.
Demokrasi ve özgürlük mücadelesi halklarımız için büyük özverilerle yürütülmektedir. Bunun karşısında duran sistemin eli kanlı derin devleti ve sivil dikta heveslilerini kamuoyu önünde bir kez daha teşhir ederiz.
THKP-C (Acilciler)
5 Eylül 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder