6 Eylül 2010 Pazartesi
AKP’NİN DERİN DEVLETİ MAHKEMELİK OLDU
Mihrac Ural
2 Eylül 2010
AKP’nin derin devleti ilk sınavında sınıfta kaldı, mahkemelik oldu.
Ergenekon tasfiye edilirken yeni bir derin devletin şekillendiğinden sık sık söz ettik. Devlet hiçbir zaman derin devletsiz kalamaz. Eskisi tasfiye olurken yenisi de aynı anda oluşturulmaya başlar. AKP kendi derdin devletini sivil diktatörlüğü için oluşturmaya yönelmesi kaçınılmazdı. İlk sınavını da maalesef bu satırların yazarı Mihrac Ural adı etrafında vermeye çalıştı. Ancak sınıfta kaldı…
İddia korkunçtu. Bir kıyım ve kaos iddiası. Suikastlar ve ortalık karıştırma gerginliği. “Alevi liderlere suikast düzenlemek üzere Mihrac Ural emirler vermişmiş….
Derin devlet, “yaratıcı anarşi” taktiği gereği kendi yapacağı işleri devrimcilerin sırtına yıkmak için böylesi provokatör haberleri sık sık servis ettiğini, Ergenekon derin devleti zamanından beri çok iyi biliyoruz; AKP derin devleti halkın bu tecrübelerini hesaba katmamış bir çaylak gibi, eli ayağı birbirine karışmış yalan kurgularla haber servisleri yaptı.
Ankara Ajansının servis ettiği bu haberler, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığından alınmışmış…
Bu haberi ilk sahiplene Bugün ve Zaman Gazeteleri gibi malum “yandaş” medya oldu. Referandumda amaçlar için her araç mubahtır diye yandaş meyde göreve koştu…
AKP’nin derin devletini oluştururken ilk adımda, Aleviler üzerinde eski derin devletin yöntemleriyle komplo kurma ihtiyacı duymuş gibi.
Referandum de EVET için ne yaptıysa Alevileri ikna edemedi. “Çalıştaylar”, ulufe dağıtmaları kar etmedi. Aleviler AKP’ye HAYıR deme kararlılığı gösterdi; Ayeviler laik dünya görüşleriyle, demokrasi algılarıyla tüm aldatma çabalarını AKP’nin başına yıkıp duruyordu; tarihi tecrübeleriyle Aleviler, bağnaz gericiliğin, acımasız bir şeriat sistemine doğru, demokrasi söylemlerini araç olarak kullanmakta olduğunu bilmektedirler. Bu açıdan AKP, Alevilerin kaya gibi duvarlarıyla yüz yüze kalmıştır.
Sallama haber servislerinin en önemli nedeni de buradadır. Birinci, talihsizlikleri de budur.
İkincisi, yalan haberleri adım üzerinden servis yapmaya çalışmalarıdır. Alevi kökenli bir aileden gelmem bir yana, hayatım boyunca demokrasi mücadelesinde barışçıl yolları savunmuş, siyasi mücadeleyi meşru siyasi araçlar dışında bir yolla yürütmemiş, insan sevgisi üzerine temellenmiş demokrasi mücadelesi veren bir devrimci olduğumu bilmeyecek kadar istihbarat fukarası olduğu anlaşılmıştır.
Bu satırların yazarı,12 Eylül rejiminin düşünce suçlusu olarak yargıladığı ve 30 yıldır mültecilik koşullarına zorladığı bir demokrasi mücadelesi insanı olarak, binlerce makalem, broşür ve kitaplarım ve blogumun ana teması olan “Sınırları insan erdemleriyle belirlenmiş, ne sınıfsal ne de etnik nedenlere mahkum olmuş doğrularımızla özgürlük ve demokrasi mücadelesini“ ilkemden taviz vermedim. 12 Eylül rejimi öncesi en kasvetli sokak çatışmalarının olduğu, Çorum,. Maraş katliamlarının derin devlet eliyle organize edildiği bir koşulda, Hatya’da bu oyunları kararlı duruşumuzla bozduk. Devlet tekrarla bu tür deneylere kalkışmasına karşın, bunun önünde durduk. Hatay Dörtyol ilçesinde kışkırtılan Türk-Kürt çatışmasını, Antakya’da Alevi-Sünni çatışmasına çevirmek istemesi, derin devlet geleneğinde olan bir şeydir. Ancak geçmişte olduğu gibi bu gün de bu kirli oyuna karşı duracak olanlar Antakya’nın barış içinde bir orman gibi kardeşçe yaşayan halkı olacaktır; bu halkın evlatları olarak ben ve düşünce arkadaşlarım yine en önde duracağız derin devletin bu kirli ve kanlı oyununu bozacağız.
Bilinmeli ki, kadim Roma kenti Antakya bir başkenttir. Bu başkentin taşıdığı anlam, Ankara’nın resmi, İstanbul’un fiili, Diyarbakır’ın ve Antakya’nın ihtiyari (seçmeli) başkent olmasında anlam bulan bir farklılıkların barış içinde yaşadığıdır. Antakya’nın mozaik dokusu, yüzyıllar içinde uyumlu, güvenli, barışçıl bir senteze ulaşmıştır. Bu sentezi yeryüzünde, zedeleyip, bölecek bir kudret yoktur. Bu toprakların yerli ailelerinden birine mensup bir devrimci olarak, kendi orijinalitemin düşüncemi şekillendiren verileriyle, her türden milliyetçiliğe, tek boyutlu ilkel ulusalcılığa ve bunların bölücülüğüne karşı mücadele ettim, etmeye de devam edeceğim.
Siyasal algılarımı şekillendiren güçle barışı savundum, savaşların her türünü kirli savaşlar olarak gördüm buna karşı durdum, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesini ortak ülkemizin ve halklarımızın çıkarı için sonunu kadar destekledim. Bu süreçte hep barıştan yana oldum. Bu nedenle demem o ki, AKP derin devletini oluştururken giriştiği bu provokasyonda, başını çarptığı kaya geçmişiyle bu günüyle barış ve demokrasi kayası olmuştur.
Bu verilerin ışığında, eli ayağı birbirine karışan AKP derin devleti, sivil diktatörlük yürüyüşünde artık bu ülkenin taşıyamayacağı abes işlerle iştigal içinde olduğu görülmüştür. Özel harp dairesinin Kürt özgürlük hareketine yönelik sürdürdüğü karalama kampanyasının, provokatör haberlerin basit bir tekrarı olarak sahnelene bu haberler, aynı kaynaktan ve ilgili kuklaların eliyle pişirilip servis edilmesi hiçte şaşırtıcı değildir. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi başkanlığının bu kadar aptalca işlere yönelmesi ise birincisinin trajedi olduğu bir olayda ikincisinin ne kadar komedi olduğunu göstermektedir.
AKP derin devleti ilk sınavını kaybetti. Bununla kalmadı mahkemelik de oldu.
Adımı ve bu kanalla aile adımızı rencide eden bu yalan kurgu haber servislerinin kaynakları ve yayıcılarını, Ural ailesi adına, babam zeki Ural mahkemeye verdi.
100 yaşına dayanmış olan bu eski çınar, aile adımızı ve demokrasi mücadelesindeki barış ve kardeşlik ilkelerimizi derin devlet karşısında dik durarak savunma kararlılığını ortaya koydu. Tekerlekli sandalyesinden derin devlete ve bu mantığa karşı hukuk mücadelesini başlattı.
2 Eylül 2010 tarihi itibariyle bu gün, dava dilekçesi Antakya Cumhuriyet Savcılığı’nın önüne kondu. İlk adımla birlikte AKP derin devletini mahkum etme şerefinin bize düşmesi, 40 yıllı demokrasi mücadelemiz için bir şeref madalyası olacaktır.
2 Eylül 2010
AKP’nin derin devleti ilk sınavında sınıfta kaldı, mahkemelik oldu.
Ergenekon tasfiye edilirken yeni bir derin devletin şekillendiğinden sık sık söz ettik. Devlet hiçbir zaman derin devletsiz kalamaz. Eskisi tasfiye olurken yenisi de aynı anda oluşturulmaya başlar. AKP kendi derdin devletini sivil diktatörlüğü için oluşturmaya yönelmesi kaçınılmazdı. İlk sınavını da maalesef bu satırların yazarı Mihrac Ural adı etrafında vermeye çalıştı. Ancak sınıfta kaldı…
İddia korkunçtu. Bir kıyım ve kaos iddiası. Suikastlar ve ortalık karıştırma gerginliği. “Alevi liderlere suikast düzenlemek üzere Mihrac Ural emirler vermişmiş….
Derin devlet, “yaratıcı anarşi” taktiği gereği kendi yapacağı işleri devrimcilerin sırtına yıkmak için böylesi provokatör haberleri sık sık servis ettiğini, Ergenekon derin devleti zamanından beri çok iyi biliyoruz; AKP derin devleti halkın bu tecrübelerini hesaba katmamış bir çaylak gibi, eli ayağı birbirine karışmış yalan kurgularla haber servisleri yaptı.
Ankara Ajansının servis ettiği bu haberler, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığından alınmışmış…
Bu haberi ilk sahiplene Bugün ve Zaman Gazeteleri gibi malum “yandaş” medya oldu. Referandumda amaçlar için her araç mubahtır diye yandaş meyde göreve koştu…
AKP’nin derin devletini oluştururken ilk adımda, Aleviler üzerinde eski derin devletin yöntemleriyle komplo kurma ihtiyacı duymuş gibi.
Referandum de EVET için ne yaptıysa Alevileri ikna edemedi. “Çalıştaylar”, ulufe dağıtmaları kar etmedi. Aleviler AKP’ye HAYıR deme kararlılığı gösterdi; Ayeviler laik dünya görüşleriyle, demokrasi algılarıyla tüm aldatma çabalarını AKP’nin başına yıkıp duruyordu; tarihi tecrübeleriyle Aleviler, bağnaz gericiliğin, acımasız bir şeriat sistemine doğru, demokrasi söylemlerini araç olarak kullanmakta olduğunu bilmektedirler. Bu açıdan AKP, Alevilerin kaya gibi duvarlarıyla yüz yüze kalmıştır.
Sallama haber servislerinin en önemli nedeni de buradadır. Birinci, talihsizlikleri de budur.
İkincisi, yalan haberleri adım üzerinden servis yapmaya çalışmalarıdır. Alevi kökenli bir aileden gelmem bir yana, hayatım boyunca demokrasi mücadelesinde barışçıl yolları savunmuş, siyasi mücadeleyi meşru siyasi araçlar dışında bir yolla yürütmemiş, insan sevgisi üzerine temellenmiş demokrasi mücadelesi veren bir devrimci olduğumu bilmeyecek kadar istihbarat fukarası olduğu anlaşılmıştır.
Bu satırların yazarı,12 Eylül rejiminin düşünce suçlusu olarak yargıladığı ve 30 yıldır mültecilik koşullarına zorladığı bir demokrasi mücadelesi insanı olarak, binlerce makalem, broşür ve kitaplarım ve blogumun ana teması olan “Sınırları insan erdemleriyle belirlenmiş, ne sınıfsal ne de etnik nedenlere mahkum olmuş doğrularımızla özgürlük ve demokrasi mücadelesini“ ilkemden taviz vermedim. 12 Eylül rejimi öncesi en kasvetli sokak çatışmalarının olduğu, Çorum,. Maraş katliamlarının derin devlet eliyle organize edildiği bir koşulda, Hatya’da bu oyunları kararlı duruşumuzla bozduk. Devlet tekrarla bu tür deneylere kalkışmasına karşın, bunun önünde durduk. Hatay Dörtyol ilçesinde kışkırtılan Türk-Kürt çatışmasını, Antakya’da Alevi-Sünni çatışmasına çevirmek istemesi, derin devlet geleneğinde olan bir şeydir. Ancak geçmişte olduğu gibi bu gün de bu kirli oyuna karşı duracak olanlar Antakya’nın barış içinde bir orman gibi kardeşçe yaşayan halkı olacaktır; bu halkın evlatları olarak ben ve düşünce arkadaşlarım yine en önde duracağız derin devletin bu kirli ve kanlı oyununu bozacağız.
Bilinmeli ki, kadim Roma kenti Antakya bir başkenttir. Bu başkentin taşıdığı anlam, Ankara’nın resmi, İstanbul’un fiili, Diyarbakır’ın ve Antakya’nın ihtiyari (seçmeli) başkent olmasında anlam bulan bir farklılıkların barış içinde yaşadığıdır. Antakya’nın mozaik dokusu, yüzyıllar içinde uyumlu, güvenli, barışçıl bir senteze ulaşmıştır. Bu sentezi yeryüzünde, zedeleyip, bölecek bir kudret yoktur. Bu toprakların yerli ailelerinden birine mensup bir devrimci olarak, kendi orijinalitemin düşüncemi şekillendiren verileriyle, her türden milliyetçiliğe, tek boyutlu ilkel ulusalcılığa ve bunların bölücülüğüne karşı mücadele ettim, etmeye de devam edeceğim.
Siyasal algılarımı şekillendiren güçle barışı savundum, savaşların her türünü kirli savaşlar olarak gördüm buna karşı durdum, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesini ortak ülkemizin ve halklarımızın çıkarı için sonunu kadar destekledim. Bu süreçte hep barıştan yana oldum. Bu nedenle demem o ki, AKP derin devletini oluştururken giriştiği bu provokasyonda, başını çarptığı kaya geçmişiyle bu günüyle barış ve demokrasi kayası olmuştur.
Bu verilerin ışığında, eli ayağı birbirine karışan AKP derin devleti, sivil diktatörlük yürüyüşünde artık bu ülkenin taşıyamayacağı abes işlerle iştigal içinde olduğu görülmüştür. Özel harp dairesinin Kürt özgürlük hareketine yönelik sürdürdüğü karalama kampanyasının, provokatör haberlerin basit bir tekrarı olarak sahnelene bu haberler, aynı kaynaktan ve ilgili kuklaların eliyle pişirilip servis edilmesi hiçte şaşırtıcı değildir. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi başkanlığının bu kadar aptalca işlere yönelmesi ise birincisinin trajedi olduğu bir olayda ikincisinin ne kadar komedi olduğunu göstermektedir.
AKP derin devleti ilk sınavını kaybetti. Bununla kalmadı mahkemelik de oldu.
Adımı ve bu kanalla aile adımızı rencide eden bu yalan kurgu haber servislerinin kaynakları ve yayıcılarını, Ural ailesi adına, babam zeki Ural mahkemeye verdi.
100 yaşına dayanmış olan bu eski çınar, aile adımızı ve demokrasi mücadelesindeki barış ve kardeşlik ilkelerimizi derin devlet karşısında dik durarak savunma kararlılığını ortaya koydu. Tekerlekli sandalyesinden derin devlete ve bu mantığa karşı hukuk mücadelesini başlattı.
2 Eylül 2010 tarihi itibariyle bu gün, dava dilekçesi Antakya Cumhuriyet Savcılığı’nın önüne kondu. İlk adımla birlikte AKP derin devletini mahkum etme şerefinin bize düşmesi, 40 yıllı demokrasi mücadelemiz için bir şeref madalyası olacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder