14 Eylül 2010 Salı
DÜN GERİDE KALDI
Mustafa Köse
Mkose1955@hotmail.com
Bir haftadır yazmıyordum. Gerilim ortama egemen olmuştu. Duygusallığın had safhaya eriştiğini gördüğümden yazmak istemedim. Duygu ve bilincin karıştığı bir zamanda yazmak ne kadar doğru bilmiyorum. Lakin yazılanları serin kanlıkla okumak olası değil. Neyse ki ciddi taşkınlıklar yaşanmadan bir referandum sonlandı.
Ancak her şey hala sıcak.Referandum psikolojisi devam ediyor.Her gün her saat gerilimin azalacağını ve sağ duyunun hakim olacağını düşünüyorum. Daha doğrusu bunun böyle olmasını temenni ediyorum.
Yeni bir gündeyiz. Aynı zamanda yeni bir döneme girdik. Referandum öncesi ‘’hayır’’diyenlerin iddia ettiği ve öngördüğü korkular hafızalarda taze duruyor. Ve yine referandumda ‘’yetmez ama evet-bu gün evet yarın yeni anayasa’’yı savunan ve müdahil kesimlerin umutları ortada duruyor. Bunların hangisinin olacağı sürece girdik. Söylenecekler söylendi, yapılacaklar yapıldı. Şimdi olması gerekenlere bakacağız.
Ben umuttan yana oldum. Her vesileyle ve her yazımda bunu açıkladım. Çok açık bir şekilde referandumda ‘’evet’’demenin doğruluğunu savundum, her yerde bunu saklamadan söyledim. Zira buna inanıyordum.
Algılarımı şekillendiren bakışımı besleyen nedenler kıssaca şöyle; Diyalektik ‘’tümden gelim’’bakış açısını ön görüyor. ‘’Tümü’’ hesaba katmadan doğruları tarif etmek mümkün olmuyor. Her çatışma her devinim ve her değişim ‘’tüm’’ün dinamiklerinden, etkileşiminden meydana geliyor. Zaman mekan ve dünya şartlarını dikkate almadan sentez yapamıyoruz. Arzularımız isteklerimiz veya hayallerimiz, şartların dengesiyle mümkün olup olmayacağını anlayabiliyoruz. Diğer bir ifadeyle, konjonktüre bakarak iç ve dış dinamiklerin etkisini hesaba katarak önümüzü görebiliyoruz. Öngörülerde bulunabiliyoruz.
Hayata dair siyasete dair gündelik sorunlar ancak bu bakış açısıyla berraklaşıyor. Korkulara veya umutlara, cesaretlere doğru öngörüler ‘’tümden gelen’’ hesaplarla bulunabiliyor. Reel sorunları doğru anlamadan önümüzü göremiyoruz. Tavırlarımızı bunlara göre şekillendiriyoruz.
Bu bağlamda ve artık küresel dünya şartlarında yaşadığımızı biliyoruz. Sanayi toplumundan çıkıp bilgi toplumuna erişmiş durumdayız. İnsanlık yeni bir uygarlığın penceresini aralıyor. Bunun üzerinden yeni ilişkiler kurmaya çalışıyor. Kapitalist üretim biçimi ve paradoksları hala ana çelişkiyi oluşturuyor. Kapitalist üretim biçimi ana çelişkiyi oluştururken bundan kaynaklı sorunlar da can yakıyor. Enerji ve iletişimin egemen olduğu yenidünya şartlarında bile sorunlar dağ gibi. Ne ki, ulusların törpülendiği sınırların kalktığı bir zamanda, özgür ve sınırsız Pazar gayretleri üretim güçleri üretim ilişkileri yeniden şekillendiriyor. Görmediğimiz ve alışık olmadığımız ilginç dengeler üzerinden sermaye dolaşımları Pazar alanları oluşuyor. Yeni güç dengeleri doğuyor.(Küresel kapitalizmin temel sorunları aslında ayrı bir yazı konusudur. İleride bunun üstünde duracağım.)
Bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisinin 16 sırada yer alıyoruz. Ciddi bir kürt ve alevi nüfusuna sahibiz. Bunun yanında güçlü bir Anadolu sermayemiz oluştu. Üretim ve dolaşım mekanizmalarımız dünyanın her tarafına erişmiş durumdalar. Kürtlere uygulanan şiddet, hızlı nüfus değişmelerine sebep oldu. İnançlı Sünniler ile aleviler eskisi gibi yaşamak istemiyorlar. Maddi hayat ve sosyal değişimler daha özgür ve daha barışık yaşamayı zorluyor. Bunun için çağdaş ve sivil bir demokrasi şart oluyor. Toplumsal barışını sağlamış ve yaşam kalitesi yüksek bir ülke ihtiyacı nesnel hale geliyor. Yenilenme ve değişimi zorluyor. Bunlar başarılmadan hiçbir gücün istikrar sağlayacağı görülmüyor. İstikrar olmadan hiçbir iktidarın ayakta kalmayacağı görülüyor.
Referandum dolayısıyla dün gerilerde kaldı. Bu gün ve hemen yeni demokratik bir anayasa için ellerimizi sıvamalıyız. İlk adım 12 Eylül darbecilerinden hesap sorma girişimi başladı.12 Eylül darbecilerden hesap sorulsun kampanyasını büyütmek lazım. Bundan sonra darbe yapmak isteyenler veya demokratik olmayan yöntemlerle iktidar olmak isteyenlere meydanı boş bırakmamalıyız. Aydınların ‘’yetmez ama evet’’projesinin arkasında durmalıyız.
Mkose1955@hotmail.com
Bir haftadır yazmıyordum. Gerilim ortama egemen olmuştu. Duygusallığın had safhaya eriştiğini gördüğümden yazmak istemedim. Duygu ve bilincin karıştığı bir zamanda yazmak ne kadar doğru bilmiyorum. Lakin yazılanları serin kanlıkla okumak olası değil. Neyse ki ciddi taşkınlıklar yaşanmadan bir referandum sonlandı.
Ancak her şey hala sıcak.Referandum psikolojisi devam ediyor.Her gün her saat gerilimin azalacağını ve sağ duyunun hakim olacağını düşünüyorum. Daha doğrusu bunun böyle olmasını temenni ediyorum.
Yeni bir gündeyiz. Aynı zamanda yeni bir döneme girdik. Referandum öncesi ‘’hayır’’diyenlerin iddia ettiği ve öngördüğü korkular hafızalarda taze duruyor. Ve yine referandumda ‘’yetmez ama evet-bu gün evet yarın yeni anayasa’’yı savunan ve müdahil kesimlerin umutları ortada duruyor. Bunların hangisinin olacağı sürece girdik. Söylenecekler söylendi, yapılacaklar yapıldı. Şimdi olması gerekenlere bakacağız.
Ben umuttan yana oldum. Her vesileyle ve her yazımda bunu açıkladım. Çok açık bir şekilde referandumda ‘’evet’’demenin doğruluğunu savundum, her yerde bunu saklamadan söyledim. Zira buna inanıyordum.
Algılarımı şekillendiren bakışımı besleyen nedenler kıssaca şöyle; Diyalektik ‘’tümden gelim’’bakış açısını ön görüyor. ‘’Tümü’’ hesaba katmadan doğruları tarif etmek mümkün olmuyor. Her çatışma her devinim ve her değişim ‘’tüm’’ün dinamiklerinden, etkileşiminden meydana geliyor. Zaman mekan ve dünya şartlarını dikkate almadan sentez yapamıyoruz. Arzularımız isteklerimiz veya hayallerimiz, şartların dengesiyle mümkün olup olmayacağını anlayabiliyoruz. Diğer bir ifadeyle, konjonktüre bakarak iç ve dış dinamiklerin etkisini hesaba katarak önümüzü görebiliyoruz. Öngörülerde bulunabiliyoruz.
Hayata dair siyasete dair gündelik sorunlar ancak bu bakış açısıyla berraklaşıyor. Korkulara veya umutlara, cesaretlere doğru öngörüler ‘’tümden gelen’’ hesaplarla bulunabiliyor. Reel sorunları doğru anlamadan önümüzü göremiyoruz. Tavırlarımızı bunlara göre şekillendiriyoruz.
Bu bağlamda ve artık küresel dünya şartlarında yaşadığımızı biliyoruz. Sanayi toplumundan çıkıp bilgi toplumuna erişmiş durumdayız. İnsanlık yeni bir uygarlığın penceresini aralıyor. Bunun üzerinden yeni ilişkiler kurmaya çalışıyor. Kapitalist üretim biçimi ve paradoksları hala ana çelişkiyi oluşturuyor. Kapitalist üretim biçimi ana çelişkiyi oluştururken bundan kaynaklı sorunlar da can yakıyor. Enerji ve iletişimin egemen olduğu yenidünya şartlarında bile sorunlar dağ gibi. Ne ki, ulusların törpülendiği sınırların kalktığı bir zamanda, özgür ve sınırsız Pazar gayretleri üretim güçleri üretim ilişkileri yeniden şekillendiriyor. Görmediğimiz ve alışık olmadığımız ilginç dengeler üzerinden sermaye dolaşımları Pazar alanları oluşuyor. Yeni güç dengeleri doğuyor.(Küresel kapitalizmin temel sorunları aslında ayrı bir yazı konusudur. İleride bunun üstünde duracağım.)
Bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisinin 16 sırada yer alıyoruz. Ciddi bir kürt ve alevi nüfusuna sahibiz. Bunun yanında güçlü bir Anadolu sermayemiz oluştu. Üretim ve dolaşım mekanizmalarımız dünyanın her tarafına erişmiş durumdalar. Kürtlere uygulanan şiddet, hızlı nüfus değişmelerine sebep oldu. İnançlı Sünniler ile aleviler eskisi gibi yaşamak istemiyorlar. Maddi hayat ve sosyal değişimler daha özgür ve daha barışık yaşamayı zorluyor. Bunun için çağdaş ve sivil bir demokrasi şart oluyor. Toplumsal barışını sağlamış ve yaşam kalitesi yüksek bir ülke ihtiyacı nesnel hale geliyor. Yenilenme ve değişimi zorluyor. Bunlar başarılmadan hiçbir gücün istikrar sağlayacağı görülmüyor. İstikrar olmadan hiçbir iktidarın ayakta kalmayacağı görülüyor.
Referandum dolayısıyla dün gerilerde kaldı. Bu gün ve hemen yeni demokratik bir anayasa için ellerimizi sıvamalıyız. İlk adım 12 Eylül darbecilerinden hesap sorma girişimi başladı.12 Eylül darbecilerden hesap sorulsun kampanyasını büyütmek lazım. Bundan sonra darbe yapmak isteyenler veya demokratik olmayan yöntemlerle iktidar olmak isteyenlere meydanı boş bırakmamalıyız. Aydınların ‘’yetmez ama evet’’projesinin arkasında durmalıyız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder