26 Mayıs 2011 Perşembe
YENİ ANAYASININ ÖZÜ VE HAKKARİ
Hasip Yiğitoğlu.
26 Mayıs 2011
Tarihin kendi yolunda akacağını anlamak için çok veri var belleklerimizde şimdi. Ne yaparsak yapalım hayatın kendi dinamiklerini üreterek yolunda akmasını önleyemeyeceğimizi, doğayı,doğanın yasalarını biraz anlayabilsek bu gerçeği kabul edebileceğiz galiba...
Doğada olduğu gibi,ortam ve zamana bağlı olarak ısı,buharlaşma ve yoğunlaşma neticesinde atmosferi milyonlarca metre küp su buharının,soğuk hava katmanlarına rastlayan buhar taneciklerinin havadaki toz taneciklerine tutunarak su damlaları haline dönüşmesinden alınacak dersler gibi mesela.
Birde rüzgarın şiddeti ve yönü etkisiyle bulutların sürüklenerek toz tanelerine tutunmadan üstümüzden hızla geçebileceklerini de hatırlayalım.
Şimdi yaşadıklarımıza bir göz atacak olursak, sosyal bilimler açısından doğanın önemi ve bizi armağan ettiği yasaları belki de biraz olsun anlayabiliriz. Doğada olduğu gibi,sosyal bilimlerde de ortam ve zaman ,toplumsal ve bireysel olarak gelişmen,evrimleşmenin en temel unsurlarıdır.Bir örnekle bu reel durumu şöyle açıklayabiliriz.. İnsan hakları ve hukuk açısından irdelenecek olursa, Türkiye toplumunun zaman açısından aşama, aşama bu duruma gelmesidir. Nasıl meta uğruna zamanla doğanın yasalarını hiçe sayarak dengelerini alt üst ederek kuraklığa neden olduysak, milli birlik ve beraberlik,milli şuur gibi sözleri geliştirerek, insani bakış açısını perdeleyerek demokratik değerleri hiçe sayarak toplumsal hayatımızı kurutmadık mı ! Yağmur yerine SİS. Akıl yerine, BETON gibi bir durum üretmedik mi !
Ortam açısından da bir örnek verecek olursak; cumhuriyet tarihi boyunca demokratik ortamların gelişmemesi için kaç darbe yaptık. Bu güne kadar açık veya örtülü bir şekilde olağan üstü şartların mahkemeleriyle düşünceyi yargılayıp durmadık mı! Sistemin yediden kendini yenilemesi için ne gerekiyorsa,çirkinlik,ahlaksızlık,zorbalık,talan,sömürü,cinayet,soykırım her şeyi yapmadık mı !. Halen bombalar,kurşunlar havada uçuşuyor.
Başa dönecek olursak, her zaman söylediğim gibi tarih kendi mecrasında ilerliyor.Bombalara,kurşunlara rağmen insani ve vicdani açıdan sistemin her türlü baskılarına aldırmayan,can bedellerini de içine alan demokratik hedeflere doğru yürüyüş sistematik bir refleksle gelişiyor.Sistemin kendini yenilemesi amacına yönelik iki yüzlü politikalar artık deşifre olmuştur. AKP nin iktidarını sürdürmesi ve sisteme yönelik yeni vizyonu başta olmak üzere,zaman ve ortam açısından karşılığını alıyor şimdi.Kanın ve göz yaşının sel olduğu bir dönemde insanların ilelebet duyarsız kalacaklarını düşleyenler,düşünenlerin akıbetleri tıpkı Hakkari de yaşananlar gibi olacağı herkesçe anlaşılmalıdır artık.Halkın olmadığı bir sistemin bekasının olmayacağının açıkça karşılığıdır bu.Güvenlik kuvvetlerinden kurulu sistemlerin siyasi literatürdeki karşılığı sadece Faşizmdir.
Ayrıca,Sistemin bekası uğruna geçmişten farklı olarak ötekileştirilen,yok sayılanların yeni toplumsal sözleşmenin yeni anayasanın temel öncüleri ve dinamikleri olacaklarını artık kabullenmekten başka çare kalmış mıdır acaba ! Başbakan Hakkari”ye gidiyor,kepenkler kapalı,kontaklar çalışmıyor.Kemal Kılıçdaroğlu gidiyor,Yeni Anayasanın özüne yönelik Avrupa standartlarına vurgu yapıyor.KCK tutuklularından haklı olarak adeta devletin özürünü iletiyor,KCK tutuklusu Hakkari belediye başkanını ziyaret ediyor.Dahası var,Milliyetçilikle özdeşmiş malum parti MHP Genel başkanı Diyarbakır”a miting yapmak için müracaatta bulunmuş.Bu veriler,herkese ders niteliğinde değil midir !
Sistemin geleceği,tek dil,tek bayrak,tek millet görüşü iflas etmiştir artık.Türkiye”nin geleceği ile tamamen zıt olan bu anlayıştan vaz geçilmelidir.Şimdi,kendimizi yaşadıklarımızı sorgulamanın zamanıdır.Geçmişimizle yüzleşerek iyileşir ve normale dönebiliriz.Yüzleşirsek,normale dönersek yalanların ve silahların önemi kalmayacaktır.
Böylece de Barışı yakalamış olmaz mıyız !........
hasipyigitoglu@homail.com
26 Mayıs 2011
Tarihin kendi yolunda akacağını anlamak için çok veri var belleklerimizde şimdi. Ne yaparsak yapalım hayatın kendi dinamiklerini üreterek yolunda akmasını önleyemeyeceğimizi, doğayı,doğanın yasalarını biraz anlayabilsek bu gerçeği kabul edebileceğiz galiba...
Doğada olduğu gibi,ortam ve zamana bağlı olarak ısı,buharlaşma ve yoğunlaşma neticesinde atmosferi milyonlarca metre küp su buharının,soğuk hava katmanlarına rastlayan buhar taneciklerinin havadaki toz taneciklerine tutunarak su damlaları haline dönüşmesinden alınacak dersler gibi mesela.
Birde rüzgarın şiddeti ve yönü etkisiyle bulutların sürüklenerek toz tanelerine tutunmadan üstümüzden hızla geçebileceklerini de hatırlayalım.
Şimdi yaşadıklarımıza bir göz atacak olursak, sosyal bilimler açısından doğanın önemi ve bizi armağan ettiği yasaları belki de biraz olsun anlayabiliriz. Doğada olduğu gibi,sosyal bilimlerde de ortam ve zaman ,toplumsal ve bireysel olarak gelişmen,evrimleşmenin en temel unsurlarıdır.Bir örnekle bu reel durumu şöyle açıklayabiliriz.. İnsan hakları ve hukuk açısından irdelenecek olursa, Türkiye toplumunun zaman açısından aşama, aşama bu duruma gelmesidir. Nasıl meta uğruna zamanla doğanın yasalarını hiçe sayarak dengelerini alt üst ederek kuraklığa neden olduysak, milli birlik ve beraberlik,milli şuur gibi sözleri geliştirerek, insani bakış açısını perdeleyerek demokratik değerleri hiçe sayarak toplumsal hayatımızı kurutmadık mı ! Yağmur yerine SİS. Akıl yerine, BETON gibi bir durum üretmedik mi !
Ortam açısından da bir örnek verecek olursak; cumhuriyet tarihi boyunca demokratik ortamların gelişmemesi için kaç darbe yaptık. Bu güne kadar açık veya örtülü bir şekilde olağan üstü şartların mahkemeleriyle düşünceyi yargılayıp durmadık mı! Sistemin yediden kendini yenilemesi için ne gerekiyorsa,çirkinlik,ahlaksızlık,zorbalık,talan,sömürü,cinayet,soykırım her şeyi yapmadık mı !. Halen bombalar,kurşunlar havada uçuşuyor.
Başa dönecek olursak, her zaman söylediğim gibi tarih kendi mecrasında ilerliyor.Bombalara,kurşunlara rağmen insani ve vicdani açıdan sistemin her türlü baskılarına aldırmayan,can bedellerini de içine alan demokratik hedeflere doğru yürüyüş sistematik bir refleksle gelişiyor.Sistemin kendini yenilemesi amacına yönelik iki yüzlü politikalar artık deşifre olmuştur. AKP nin iktidarını sürdürmesi ve sisteme yönelik yeni vizyonu başta olmak üzere,zaman ve ortam açısından karşılığını alıyor şimdi.Kanın ve göz yaşının sel olduğu bir dönemde insanların ilelebet duyarsız kalacaklarını düşleyenler,düşünenlerin akıbetleri tıpkı Hakkari de yaşananlar gibi olacağı herkesçe anlaşılmalıdır artık.Halkın olmadığı bir sistemin bekasının olmayacağının açıkça karşılığıdır bu.Güvenlik kuvvetlerinden kurulu sistemlerin siyasi literatürdeki karşılığı sadece Faşizmdir.
Ayrıca,Sistemin bekası uğruna geçmişten farklı olarak ötekileştirilen,yok sayılanların yeni toplumsal sözleşmenin yeni anayasanın temel öncüleri ve dinamikleri olacaklarını artık kabullenmekten başka çare kalmış mıdır acaba ! Başbakan Hakkari”ye gidiyor,kepenkler kapalı,kontaklar çalışmıyor.Kemal Kılıçdaroğlu gidiyor,Yeni Anayasanın özüne yönelik Avrupa standartlarına vurgu yapıyor.KCK tutuklularından haklı olarak adeta devletin özürünü iletiyor,KCK tutuklusu Hakkari belediye başkanını ziyaret ediyor.Dahası var,Milliyetçilikle özdeşmiş malum parti MHP Genel başkanı Diyarbakır”a miting yapmak için müracaatta bulunmuş.Bu veriler,herkese ders niteliğinde değil midir !
Sistemin geleceği,tek dil,tek bayrak,tek millet görüşü iflas etmiştir artık.Türkiye”nin geleceği ile tamamen zıt olan bu anlayıştan vaz geçilmelidir.Şimdi,kendimizi yaşadıklarımızı sorgulamanın zamanıdır.Geçmişimizle yüzleşerek iyileşir ve normale dönebiliriz.Yüzleşirsek,normale dönersek yalanların ve silahların önemi kalmayacaktır.
Böylece de Barışı yakalamış olmaz mıyız !........
hasipyigitoglu@homail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder