25 Mayıs 2011 Çarşamba
MEDYA YALANLARI VE SURİYE
Mihrac Ural’ın Notu; Şerif Yılmaz’ın yeni yazısı, bölgemizde oynanan çirkin oyunun medya zeminindeki çirkin suratını açığa vuruyor. Amerika-İsrail’in, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bölgemizin kaderindeki karanlık süreçlerin medya boyutu bu yasının konusu. Hangi araçlar, hangi yalan ve abartmalar, bire bin katarak sunulan kurgu görüntüler nasıl ve nerede oluşturuluyor, bu yazıda açıkça gösterilmektedir. Bölge devrimcileri olarak bizler tarafız. Bunu kim neye ve nasıl yorumlarsa yorumlasın biz tarafız ve taraf olmaya devam edeceğiz. Bunun sorumluluğuyla önce okura ve kamuoyuna gerçek bilgileri sunmayı görev edindik. Biz dün de bu günde bölgemize yönelen Emperyalasit-Siyonist ve Arap gericiliği saffına karşı, Filistin, Lübnan ve Kürt halkının direnişinden yanayız. Direnen, ıslahatlarını yapan, halkıyla daha çok bütünleşen, Kürt sorununu aşan Suriye’den ve bölge halklarından yana saf tuttuk. Bu safın tüm bedellerini ödemeye de hazırız. Şerif Yılmaz’ın makalesini birlikte okuyalım….
MEDYA YALANLARI ve SURİYE
Şerif YILMAZ
22 Mayıs 2011
Ortadoğu da Amerikan çıkarlarına karşı ilkeli dik duruşundan taviz vermeyen Suriye yönetimi, gerek bölge gericiliği ve gerekse uluslar arası tekelci medyanın toplu saldırısına maruz kalmaktadır.
Her türden bilgi kirliliğinin, objektif olmaktan uzak, derme çatma, düzmece montaj haberlere dayalı yalancı şahitlerin ifadesiyle "son dakika" – "acil haber" adıyla uluslar arası medya üzerinden pazarlanması ayyuka çıkmıştır. Gerçek dışı aktarımların taşıdığı çelişkilerin kısa sürede belirginleşmesi, başlangıçta halkın bilincinde soru işaretleri bıraksa da “haberi” pazarlayanların içine düştükleri traji-komik duruma önemli bir gösterge oluşturmuştur.
Bu süreçte ülkemiz devrimci demokrasi güçlerinin, genel olarak dışarıdan aldıkları duyumlar ve daha çok uluslar arası medya haberlerinden etkilenerek cılız kalan, utangaç tavır ve ikircimli tutumları, unutulmaması gereken bir eleştiri konusudur. Bölge devrimci demokrasi etkinlikleri her koşulda, “Amerikan ve İsrail çıkarlarına karşı, halkından aldığı destekle, bölge halklarının direniş kalesi Suriye yönetiminin yanında yer alacağız” açıklamalarını dile getirirlerken, ülkemiz devrimcilerinin genelde seyirci kalması manidardır.
Daha önceki yazılarımızda bölge gelişmelerini, Suriye halklarının haklı demokratik taleplerine dayalı muhalefetin durumunu ve türlerini, yönetimin aldığı reform kararlarını hayata geçirmek üzere ne ölçekte ciddi adımlar atmakta olduğunu, ayrıntılarıyla aktarmıştık. Bu anlamda Suriye’de yaşanan olaylar muhalefet adına barışçıl özgürlük taleplerini aşarak, Amerika’nın bölgemize dayattığı Büyük Ortadoğu Projesinin (ki doğum sancılarının 2006 Lübnan-İsrail savaşında başladığı, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condalisa Rice tarafından ilan edilmişti) hayata geçirilme çabalarıdır.
Bu süreçte bilcümle ülkemiz yöneticileri çok onursuz bir tutum sergileyerek, İsrail’i rahatlama adına bir kez daha Amerika’nın kuklası olmaktan kurtulamamış, ikiyüzlü kirli siyasetin uygulayıcıları durumuna düşmüşlerdir. Bu projenin (BOP) hayata geçirilmesi için Suriye yönetiminin reform çabaları engellenmeye, önü kesilmeye çalışılmaktadır. Gerçekte istenilen reformlar değil, Suriye’nin bölge halkları nezdinde direngen tutumunun kırılması ve diğer Arap ülkeleri gibi teslim olarak, İsrail’in rahatlatılmasıdır. Böylelikle de Cihad adıyla, İslami emirlik kurma adıyla her türlü maddi manevi, askeri, lojistik, dış destekle zorlanan saldırılarda Suriye yara almıştır.
Bugün daha çok adeta özel harbin psikolojik savaş yöntemleriyle, bir halkın, bir ülkenin birliğine, bütünlüğüne, iç işlerine doğrudan saldırı anlamında gündeme gelen, kimi medya haberlerinin kirliliğine dikkat çekmek gerek. Hiçbir mesleki ahlak, araştırmacı, sorgulayan, karşı tarafı da dinleme, objektif olma kaygısı taşımayanların, bölge halkları aleyhine karanlık odalarda projelendirerek kendini açığa vurduğu, bazı haber kurgu sunumlarını çelişkileri örnekleriyle aktarmaya çalışacağım. Zira komşu ülke Suriye'de yaşanan olayların yarın kendi ülkemizde emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda halklarımızın başına bir çorap gibi örülmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur.
Psikolojik savaşın piyonları
Suriye’de yaşanan olaylara ilişkin başrollerde özellikle BBC (Ar.), France 24, Al Jazera, Al Arabia, Barada, Orient, Al Hurra gibi Amerikancı, Fransız, İngiliz ve bölge gericiliğinin kalesi durumundaki Suudi Arabistan ve Katar yönetimlerinin televizyon kanallarında dönüşümlü olarak dile getirilen “haberler” dikkat çekicidir. Bu konuda ülkemiz medyasının geri kalır bir yanı olmadığı gibi, gerek görsel gerek yazınsal anlamda yukarıdaki benzerlerinden hiçte farklı bir özellik göstermediği açıktır. İki yüzlü, taklitçi, sahibinin sesi bir misyon içinde yuvarlanır gider, al birini vur ötekine hesabı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine İngiltere-Fransa-Almanya ve Portekiz tarafından sunulan bir önergeyle Suriye aleyhine karar alınması talebinin, özellikle Rusya ve Çin'in ağırlığını koyarak reddedilmesinin ardından (27 Nisan 2011), son bir kaç hafta içinde yaşananları kısa cümleler halinde okuyucunun dikkatine sunalım:
Karardan bir gün önce Deraa kendinde yaşanan olayların sıradan güvenlik önlemleriyle çözülememesi üzerine, halkın yoğun talebi doğrultusunda Suriye ordusuna ait askeri birlikler 26 Nisan 2011 sabahında Deraa şehrine girmişlerdir. Zira cihat çağrısı yapılarak selefi-Cihadi (Tekfiri) radikal dinci çetelerin kendinden olmayan herkese, özellikle asker-subay ve güvenlik güçlerine karşı "bunlar siyonisttir katli helaldir, haydi cihada" nidalarıyla işlediği korkunç cinayetler, toplumun tüm kesimlerinde büyük infialler yaratmıştı. Özel harpçi kiralık medyaya gün doğmuş, projenin uygulanmasında aldıkları görevle; ısrarla, bile bile, düzmece, yalan yanlış haberleri, bıkmaz usanmaz saldırılarla, tek yanlı olarak, tekrar tekrar halka empoze etmeye çalışan bu çevreler, sırça köşklerinin karanlık odalarında (Show room-Pal talk) görev başına geçtiler. Kirli haber senfonisi başlıyordu:
26 Nisan 2011. BBC, France 24, Al Jazera, Al Arabia, Barada TV kanalları söz birliği etmişçesine, sabahın erken saatlerinde; "4. ve 5. Tümene bağlı zırhlı birlikler Deraa'ya girdi. Şehrin dört bir tarafı kuşatılmış durumda, yoğun roket atışı var, Omariye camiinin minaresi yıkıldı. Cami yakınındaki evlerin damlarına 300 özel suikast timi yerleştirildi. Hareket halindeki herşeye ateş ediliyor, caddeler ölü ve yaralılarla dolu, ambulansların yaralıları almasına izin verilmiyor. 4. Tümenin başında Cumhurbaşkanının kardeşi Mahir El Esad görülüyor..." son dakika haberleri "canlı şahit"lerle desteklenerek renklendiriliyor.
*"Canlı şahit" siyasi aktivist muhalif Abu Kasem (Al Arabia TV) saat 09.00: "Panzerler şehrin her tarafına girdiler. Elektirik, su ve telefon hatlarımız 3 gündür kesik. Çocuklarıma süt alamadım, ekmek bulamıyoruz, şehirde açık yer yok. Caddelerde 50 ceset gördüm. Herkese herşeye ateş ediyorlar. Suriye televizyonu Deraa'da ekmek-süt-ilaç sıkıntısı yok diyor, hepsi yalan. Bize yardımcı olun.."
-Sabahın bu saatinde şehri dolaşabiliyor, 50 ölü sayıyor, 3 gündür elektriği olmayan bir ilde cep telefonunu neyle şarj ediyor, Suriye televizyon haberlerini nasıl takip edebiliyor? Hani elektrikler 3 gündür kesikti ya!
***************
*"Canlı şahit" Abdullah Deraa'dan arıyor (Al Jazera TV): "Suriye ordusu katliam yapıyor. Kannaslarla (özel suikastçılar) ateş ediyorlar, sabahtan beri 20 kişi öldü. Kimsenin sokağa çıkmasına izin verilmiyor, zor durumdayız, allah aşkına sesimize kulak verin. Dinleyin dinleyin uçaksavarlarla sürekli ateş ediyorlar (-sessizlik ve telefon konuşmasına makineli tüfek sesleri eklenir). Bu ara spiker; "peki sen neredesin, olan biteni nasıl görüyorsun, kimler var bu ordu birliklerinin başında" sorusunu sorar, "canlı şahit" Abdullah; "Valla ben onların 300 mt. Uzağında, eski Deraa şehir merkeziyle Deraa Beled arasındaki bir vadideyim. Birliklerin başında Mahir El Esad var, işte şimdi bir subay ona askeri harekatla ilgili bilgi veriyor, görüyorum".
-Sokağa çıkma yasağı var, kannaslar herkese ateş ediyor ve sen 20 ölü sayabiliyorsun? Sürekli uçaksavar atışı altında, bir subayın, hemde 300 mt uzaktan Mahir El Esad'a verdiği raporu duyabiliyor ve aynı zamanda vadide olduğunu söylediğin koşulda bile, olan biteni görebiliyorsun. Pes doğrusu...
***************
*5 dakika sonra yine "canlı şahit" Abdullah, bu kez Şam-Duma'dan BBC'yi "siyasi aktivist" olarak arıyor: "Güvenlik güçleri Duma'da terör estiriyor, halkı katlediyor. Hürriyet talebinde bulunan, silahsız barışçıl gösteri yapanlara ateş ediliyor. 5 kişi öldü, onlarca yaralı var. Yaralıları tutuklanırlar korkusuyla hastaneye götüremiyoruz. Nerede insan hakları örgütü, nerede Birleşmiş Milletler" ..."siyasi aktivist Abdullah'la telefon bağlantımız kesildi."
-Az önce Deraa'dan aynı ses tonu ve lehçeyle Al Jazera TV'yi "canlı şahit" olarak aramıştın Abdullah. Başka kanalı arayınca açığa çıkamayacağını mı düşündün. Bu ne sürat, ışık hızıyla mı gidiyorsun. Ne çabuk 5 kişiyi öldü diye teşhis ettin, Deraa ile Şam-Duma arası 120 km. Milletin aklıyla dalga mı geçiyorsun?
Bu haberlerin peşisıra akşam saatlerinde Suriye televizyonu Deraa'ya giren askeri birliklerin pozisyonunu göstererek, yaşanılan çatışmaları ve kayıpları hakkında bilgi verir. Görüntülerin seyri içinde Omariye Camii minaresinin yerinde olduğu ekranlara yansır. Duma mahallesinde yapılan canlı TV bağlantısında ise hürriyet talebiyle gösteri yürüyüşü yapanların arasına dışardan katılan bazı insanların (mahalle sakinlerinin ifadesiyle), silahsız asayiş polislerine saldırarak ateş ettikleri bilgisi verilir. Göstericilerden kimse ölmemiş, 2 polis memuru yaralanmıştı.
***************
28 Nisan 2011. Silahlı kuvvetlerin resmi açıklaması: "...Deraa kentinde cihat talebiyle bölge halkına, özel ve kamuya ait birçok yere saldırılarda bulunan silahlı çetelere yönelik mücadelemizde subay-astsubay ve erlerden 78 şehit verdiğimizi, güvenlik güçlerinden 300 kişinin yaralı olduğunu kamuoyunun bilgisine sunarız. Çete elemanlarından 10 kişi öldürüldü 499 kişi gözaltına alındı. Ele geçirilenlerin itiraflarıyla, kendilerine maddi-manevi destek sunan iç ve dış çevreleri, el konulan silah ve patlayıcı maddelerle birlikte bilahire halkımızın bilgisine sunacağız. Mücadelemiz bölgede barış ve huzur inşa edilene kadar devam edecektir."
Bu açıklamanın ardından yakalanan eli kanlı çete mensuplarının itirafları, insanın kanını donduracak türdendir. Cami imamlarının cennet vaadiyle verdiği fetvalara paralel ölü ve yaralı asker-subay ve sivil memurlara reva görülenler hiçbir özgürlük talebiyle bütünleştirilemez. Tek kelimeyle vahşet ! Bu süreçte yaşanan kimi olaylara gelince;
• Deraa-Nova ilçesinde Golan sınırına yakın alanlarda nöbet tutan askerler kurşunlanarak öldürülür. Cesetleri parçalanır, yakılır.
• Aynı ilçenin polis karakoluna sabaha doğru yapılan baskınla içindekiler katledilir. Yaralı durumda olan iki memur canlı canlı kesilir, boğazlanır.
• Deraa-Sayda bölgesi askeri lojmanlarına barışçıl özgürlük gösterisi yapıyoruz sloganlarıyla gelenler, tekbir sesleriyle cihad çağrısında bulunarak çoluk-çocuk-kadın demeden ateş açmaya başlarlar. Çok sayıda ölü ve yaralı olur.
• Deraa-El Arız bölgesi. Otobana barikat kurularak insanlar kimliklerine göre "yargılanır", bölge karakolu basılarak ateşe verilir.
• Deraa-Şam otoyolu kesilir. Ürdün sınırından gelmekte olan zırhlı banka aracı saldırıya uğrar, bölgeye yönlendirilen itfaiye aracı parçalanır, terör estirilir.
• Şam-Bousra beldesi polis karakolu cihad çağrısıyla silahlı saldırıya uğrar. Ölü ve yaralı insanlar var.
• Lübnan sınırındaki Homs-Telkeleh polis karakolu ağır makineli silahlarla saldırıya maruz kalır, ölü ve yaralılar arasında nöbetçi subay-astsubaylar var.
• Homs-şehir merkezi ve ilin değişik bölgelerinde terör estirilir. Sivil halktan, polis ve askerden onlarca ölü ve yaralı var.
• Homs-Telbisi bölgesinde otoyol trafiğe kesilir. İnsanlar kimliklerine göre sorgulanırlar. Seyyar silahlı motorsiklerle rastgele ateş açarak korku ve panik yaratırlar. Ölü ve yaralı var.
• Banias (Lazkiye-Tartous arası) otoyolunda mubit subay-astsubat ve erleri taşıyan askeri konvoy pusuya düşürülür. 9 subay-er-erbaş ölür, 10'larca yaralının hastaneye taşınmasına engel olunur. Yaralıları almaya gelen Ambulanslar kurşunlanır.
• Lazkiye-Barışçıl Cuma gösterilerinin peşisıra geceyarısı damlardan asker ve polislerin üzerine el bombası atılarak ateş açılır. 3 ölü 9 yaralı.
• Lazkiye-Cable ilçesi. Silahlı bir grup ikindi namazından sonra cihad çağrısında bulunarak mezhep çatışmasını körükleyici küfür ve sloganlarla sivil insanların oturduğu binalara rastgele ateş açarlar. Yaralanmalar olur, güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girerler.
•
***************
Kısa başlıklarla aktarmaya çalıştığım bu bir kaç olayın arkasında ne kadar derin ilişkilerin olduğunu, Amerikan-İngiliz ve İsrail Dışişleri sözcülerinin açıklamalarında yakalamak mümkün. Bakın aba altından sopa gösteren son açıklamalarında ne diyorlar; "Suriye istikrara kavuşabilir. Ya İran'la, Filistin Hamas örgütü ve Lübnan Hizbullah hareketiyle ilişkilerini keser ve İsrail'le barış görüşmelerine oturur istikrara kavuşur. Ya da içine düştüğü sıkıntıları yaşamaya devam eder, sonuçlarına katlanır". Burada verilen mesaj iğrenç; ya teslim olur huzur ve istikrar içinde istediğiniz liderle yaşarsınız ve kimse aleyhinizde konuşmaz ya da iktidarınızı yıkmak için biz sizi rahat bırakmıyacağız, eylemlere, kışkırtmalara devam edeceğiz deniliyor.
Yeniden konumuza dönecek olursak:
*26 Nisan 2011. Saat 15.30 Şam. İnternet Google Map'te Şam'ın en büyük sahalarından biri olan Abbasiye sahasının adı, "Gösteri sahası" ya da "Toplantı sahası" olarak değiştirilir. Google'un Ortadoğu temsilcisi Vail Ğanim'in bir Amerikan ajanı olduğu basına yansır, isim değişikliğini sıradan bir hatadan ziyade, programlanmış toplu saldırının bir parçası diye değerlendirmek yanlış olmasa gerek..
*27 Nisan 2011-Halep. Al Jazera televizyonu; "100'lerce Halep Tıp Fakültesi öğrencisi Tabipler Birliği önünde protesto gösterileriyle Beşşar Esad yönetiminin yıkılması için slogan atarlarken, güvenlik güçlerinin saldırısına uğrarlar. Yapılan saldırıda Abdulvahap El Celep öldürülür".
-Olay tam anlamıyla bir tertip olup, Halep halkının uyanıklığıyla açığa çıkarılır. Tabipler Birliği önünde üzerlerine beyaz önlük giymeye çalışan 7-8 kişilik küçük bir grup davranışlarıyla dikkat çeker ve bu hareketlerini cep telefonuyla "işte Halep'li doktorların protestosu" adıyla da kaydetmeye çalıştıkları anlaşılınca, yöre halkının tepkisine maruz kalarak ahaliden dayak yerler. Doktor olmadıkları anlaşılan bu kişileri linç edilmekten emniyet güçleri kurtarır. Al Jazera televizyonu yukarıdaki haberi verir. Ayrıca aynı gün, Albulvahap El Celep adlı vatandaş hakkında çıkan haberlerin tümüyle yalan olduğunu söyleyerek, ölmediğini, ailesiyle birlikte Suriye televizyonuna çıkarak Al Jazera'nin yalanlarını karşı tepkisini canlı yayında dile getirir.
***************
*Al Jazera televizyonunun Lübnan müdürü Ğassan Bin Ciddo görevinden istifa etti. "Al Jazera şeffaflığını yitirmiştir. Güneş balçıkla sıvanamaz. Hiç kimse adına yalancı şahitlik yapmam. Suriye'nin hedef alınması, bölge direniş hareketlerinin hedef alınmasıdır. Ben bu sürece ortak olmayacağım için görevimden istifa ettim" demiştir.
*Yine Al Jazera televizyonunun önemli yorumcu ve haber spikerlerinden Luna Şibli kanaldaki görevinden istifa etmiştir. “Uluslar arası gerici güçlerin İsrail'i rahatlatmak üzere, Amerikan yönlendirmeleriyle Suriye'ye yönelik saldırılarına ortak olamam. Yalan yanlış haberleri gerçekmiş gibi sunmayı kişiliğime hakaret sayarım. Haber tarzlarını meslek ahlakıma aykırı gördüğüm için Al Jazera'den istifa ettim” diyerek onurlu aydın insan tavrını sergilemiştir.
*Aynı sürece Orient televizyonunun kimi stüdyo yöneticilerinin istifalarını da ekleyebiliriz. Stüdyo içinden; sanki Deraa'dan, Homs'tan, Banias’tan aranılıyormuş gibi aktarılan yalan yanlış "canlı şahit", "siyasi aktivist", "insan hakları savunucusu" haberlerine olan tepkilerinin sonucunda, mesleki kariyerlerini ayaklar altına almadan istifa eden şerefli insanların sayısı her geçen gün daha da artmaktadır.
***************
*Al Arabia televizyonu Deraa'dan "canlı şahit"lerin çektiği fotoğraf karesini haber olarak ekranına dayar. "Silahlı çatışmaların yaşandığı Deraa'da halk sokakları terketmiyor" başlığıyla görüntü peşpeşe seyirciye aktarılır.
-Aynı günün akşamı Suriye televizyonunca; Al Arabia TV tarafından ekrana dayatılan, sokak gösterileri ve yanmakta olan bir yer görüntüsünün gerçek kaynağı açıklanır. Fotoğraf karesi Tunus'ta yaşanan halk hareketinin bir kesitine aittir. "Kelimet El Tunus" adlı web sitesinde yer alan aynı görüntü karşılaştırmalı bir şekilde ekrana yansıtılır. Al Arabia Tunus bayrağı taşıyan gençlerin elindeki bayrağa müdahale ederek, süreci "canlı şahit"lerin çektiği fotoğraf adıyla Suriyelileştirir. Yine takkesi düşer, keli görünür.
-Yine benzer bir olayı Al Jazera televizyonu da yapar. Mısır'daki gösterileri Suriye'de olmuş gibi birkaç değişiklik, foto-montaj faaliyetiyle ön cephedeki Mısır bayraklarını Suriyelileştirir, görüntünün arka cephesine denk düşen Mısır bayrağı gözden kaçınca foyası ortaya çıkar, takkesi düşer.
***************
*28 Nisan 2011. Al Jazera Mubaşır (canlı) TV'den "son dakika" haberi: "Lazkiye Amerikan mahallesinde yüzlerce kişi sokak gösterileriyle Beşşar Esad yönetiminin yıkılmasını sloganlarla haykırıyor, özgürlük istiyor." Görüntü üzerine zoom yapılarak tekrar tekrar ekran dolduruluyor.
-Böyle bir gösterinin var olup olmadığını araştırırken, Suriye televizyonunu arayıp adının Corc olduğunu söyleyen kişi bakın Al Jazera'yi nasıl yalanlıyor: "Verilen görüntüde ben de varım. Ancak bu görüntü 2010 yılının, yani geçen senenin Hıristiyan yumurta bayramı şenliklerine aittir. Amerikan mahallesinde olduğu doğrudur, ama Başkan Beşşar Esad'la hiçbir ilgisi yoktur. Bu sesleri nereden montaj etti bu sahtekarlar!" demiştir.
***************
*Al Arabia televizyonu, Yaser Kashour adlı vatandaşın barışçıl gösteriler sırasında güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu vurularak öldürüldüğünü "son dakika" haberi olarak verir.
-Aynı günün akşamı ölen Yaser Kashour'un ailesi Suriye televizyonuna açıklamada bulunurlar. "Oğlumuz barışçıl gösteriler sırasında polis tarafından değil, provokatörler tarafından, damdan açılan ateş sonucu öldürülmüştür. Polisler göstericileri arka taraftan ve silahsız olarak takip ediyordu. Oğlumuz ön taraftan, polisin olmadığı yönden açılan ateş sonucu ölmüştür. Al Arabia haberleri gerçeği yansıtmamaktadır".
***************
* Al Jazera, Al Arabia televizyonu. Son dakika flaş haber… “Deraa’da, iktidardaki Baas partisinden toplu istifalar başladı, Homs ve Banias’ta da benzer istifalar beklenmekte”, “Deraa Müftüsü Rızk Abazid görevinden istifa etti” ayrıca, “Homs bölgesinin en büyük aşiretlerinden El Hsına aşireti, başkan Beşşar Esad’a olan desteğini çektiğini bildirdi” açıklamalarıyla ekranlar dolduruluyor.
-Bu haberler üzerine, Suriye ve Lübnan’da yaşayan El Hsına aşiretleri şeyhi Nevvaf Abdulaziz aşiret meclisi adına oğlu şeyh Trad El Mülhim’i görevlendirir. Şeyh Trad, aşiretleri hakkında yayınlanan asılsız haberleri kınayarak, aşiretlerinin Başkan’a olan destek ve güven mesajını Al Dunia adlı özel TV’nin programından kamuoyuna iletir. Ek olarak İstanbul’da düzenlenen muhalifler toplantısında aşiretlerinin adını alarak konuşma yapan şahsın aşiretlerini bağlamadığını ifade ederek, vatanları Suriye’yi her türlü komplo ve saldırılara karşı Başkan Esad’ın yanında yer alarak canlarını feda etmek pahasına savunacaklarını canlı yayında dile getirir.
-Baas partisinden toplu istifalar haberine gelince; olay Deraa bölgesinde partiden istifa eden iki milletvekili tarafından, istifalarını geri çektiklerini ilan eden düzeltmeyle kamuoyuna aktarılır. Banias ve Homs’ta toplu istifalar denilecek bir sürecin yaşanmadığı da açığa çıkmış, Al Jazera utanmadan yalanlarına devam ederek, istifasını geri çeken iki milletvekilinin haberini pas geçmiştir.
***************
*29 Nisan 2011.BBC, France 24, Al Hurra, Al Jazera, Al Arabia, Barada, Orient kanalları; "Flaş Flaş Flaş.. Suriye Ordusunda bölünme. Deraa'da yaşanan olaylardan dolayı 5. Tümen komutanı Liva Muhammed El Rifai, 4. Tümen komutanı Mahir El Esad'la çatışarak görevini terk edip isyancıların safına geçti."
-Aynı gün adı geçen komutan Liva Muhammed El Rifai'nin Suriye televizyonuna verdiği demeçten; "Ben bundan 10 yıl önce, yani 2001 yılında yaş haddi gerekçesiyle şerefle görev yaptığım silahlı kuvvetlerden emekliye ayrılmış bir subayım. Bu yüzden ne 5. Tümen komutanlığım, ne de 4. Tümenle bir çatışmam söz konusu olamaz. Ülkemize yönelik saldırılar karşısında Sayın Başkanımız Beşşar Esad'ın komutasında kanımın son damlasına kadar görev üstlenmeye hazır olduğumu kamuoyu önünde şerefle açıklarım." Yoruma gerek var mı?
***************
*30 Nisan 2011. Homs-Resten. BBC, France 24, Al Jazera, Al Arabia; "Ordudan kaçan askerler isyancılara katılıyor, isyancılar askerleri çiçeklerle karşılayıp omuzlara alıyorlar" haberleri bir gün öncesinin yalanlarını kapatmak için "acil" logosuyla peşpeşe aktarılıyor.
-Çıkan haberleri şaşkınlıkla izleyerek, olayları yerinde bizzat yaşayan Resten insanı canlı yayında bakın ne diyor; "Bir süredir bölgede cihad çağrısıyla cinayet işleyip terör estiren eşkiyaları ordu birliklerimiz defetmiştir. Bu eli kanlı cinayet şebekelerinin ıslahat diye bir dertleri yok. Bölgemizin kiralık katillerden temizlenmesi üzerine, halkımız sevgi ve şükran duygularının ifadesi olarak askerleri bağrına basmış, onlara çiçek vererek omuzlarında taşımıştır. Bozguncu TV kanallarında yansıtılan, halkın omuzlarında görülen eli silahlı asker, görev yerini terk eden değil, görevini başarıyla tamamlayan askerdir. Al Jazera Suriye halkını tanımıyor ya da tanımak istemiyor. Bulanık suda avlanmasınlar."
***************
*Senfoniye Türkiye medyasından ek katılım; “Suriye’den Türkiye’ye Göç Dalgası Başladı”, “Sınır tellerini aşan 250 Suriye vatandaşı ellerinde Türk bayraklarıyla ‘Türkler gibi yaşamak istiyoruz’, ‘Özgürlük İstiyoruz’ sloganlarıyla Türkiye’ye sığındı”, “Onbinlerce Suriyeli sınırda bekliyor”…
-Türkiye’nin ABD’ye endeksli bölge senaryolarına ilişkin ikircimli tutumu, Erdoğan’ın kirli siyasetinde gerek Kürt özgürlük hareketine ve gerekse bölge halklarına karşı duruşunda kendini ele vermiştir. Suriye yönetimini düne kadar kardeş, dost ülke aldatmacalarıyla kendi halkına karşı sunanlar, takiye yaparak U dönüşüyle ikiyüzlü politikalarını Büyük Ortadoğu Projesinin uygulayıcı aktörleri olarak, bir kez daha yansıtmışlardır. Böylece ısmarlama göç haberlerinin önceden planlandığı, sınırı geçenlerin anında medyada flaş haber olarak yansıtılmaları gerçeğinde sırıtmıştır. Hedef Suriye devrimci yönetimine karşı güvensizlik ve şaibe yaratarak, olası bir askeri müdahaleye halkı nezdinde insan haklarını savunuyoruz adıyla alt yapı oluşturmak. Bu süreçte özellikle son bir ay içinde ve bölge halklarının, aydınlarının gözünden kaçmayan, Türkiye’nin sözüm ona Suriyeli muhaliflere sağladığı Amerikan ve İsrail tandanslı destek programları unutulmamalıdır.
***************
*6 Mayıs 2011-Cuma. BBC, France 24, Al Jazera, Al Arabia. Flaş, flaş, flaş… "İkibin kişi özgürlük, Deraa Şehitlerine Selam Olsun, Beşşar Esad yıkılsın sloganlarıya Kamışlı'da yürüdü" haberi yoğunlaştırılmış zoomlarla tekrar tekrar televizyon ekranlarına yansıtıldı.
-Suriye televizyonu, özellikle yeni reform çalışmalarının da uygulamaya geçilmesine paralel her tür gösterilerden canlı olarak kesitler aktarmaya başlamıştı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kamışlı bölgesindeki gösterileri, Suriye'de dikkate değer en demokratik hak talebinin ifadesi olarak adlandırabileceğimiz muhalefeti temsil eder. 7-8 haftadır belli bir trend içinde sürdürdükleri barış içinde bir arada yaşama, reformların, özgürlüklerin genişletilmesi, ekonomik durumlarının iyileştirilmesi vb. sloganlarını yaklaşık 400-500 kişilik bir toplulukla dile getirdikleri canlı yayında görülmüştür. Ekonomik, sosyal ve siyasal haklarının daha demokratik bir noktaya getirtilmesinin yapıcı talebini seslendirmektedirler.
***************
*6 Mayıs 2011.Şam-Berze Al Jazera: "Cuma namazından sonra Berze bölgesinde 1000'lerce kişilik protestocu gruba karşı 3 tankın bölgeyi kuşatmış olduğu, sokaklarda güvenlik güçlerinin göstericileri zor kullanarak dağıttığı haberleri "acil" koduyla anons edildi."
-Oysa yaşam tüm sakinliğiyle devam ediyordu. Canlı yayına takılan insanlar Al Jazera'nin "Berze 3 tankla kuşatılmış durumda" haberi üzerine sokaklara inerek, tankların nerede olduklarını sorgular hale gelmiştir. Trafik polisinin canlı yayında araçlara, insanlara yön veren imajı, Al Jazera'nin yalanlarını bir kez daha açığa çıkarıyordu. Ayrıca Berze'deki caminin değil 1000'lerce kişiyi, yüzlerce kişiyi dahi barındıramayacağı da vatandaşın ifade ettiği işin bir diğer yanıydı.
***************
*6 Mayıs 2011. Homs Al Jazera televizyonu; "Homs Üniversitesi yurdunda 100'lerce öğrenci Beşşar Esad'ın iktidardan çekilmesi için gösteriler düzenledi"ği haberi tersten çekilmiş bulanık görüntüler ve net duyulabilen sloganlarla ekrana yansıtılıyor.
-Akşam saatlerinde yurt müdürünün televizyon karşısında basına yaptığı açıklama; "Bugün yurtta kalan öğrenci olmadığı gibi, kimsenin dışarıdan gelip gösteri yapması da mümkün değildir. Ayrıca kamera kayıtları bu söylediklerimi doğrular özelliktedir." Diyerek Al Jazera'yi yalanlar.
***************
*6 Mayıs 2011. Deraa-BBC. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk El Şara'nın yeğeni olduğunu iddia eden kız, haykırışlar içinde amcasından haber alamadığını, onu tutukladıklarını hatta öldürmüş olabileceklerini, neden televizyona çıkarmadıklarını ağlamaklı sözlerle aktarır. BBC muhabiri kafa bulandıran mesaj ve sistemde çatlaklar arar, sorularla "yeğen" kızdan daha çok şey almaya çalışır.
-Aynı gün, çok kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı yardımcısı Faruk Şara'nın Şehitler Günü dolayısıyla yapılan protokolde yer aldığı, meçhul asker anıtının önünde Cumhurbaşkanı Beşşar El Esad'la tokalaşması TV ekranlarına canlı olarak yansır.
***************
*9 Mayıs 2011-Deraa Müftüsü Rızk Abazid, Deraa’da yaşanan olayların sona ermesinden sonra, Suriye televizyonuna çıkarak istifa ettirilmesinin arkasında yatan gerçekleri kamuoyuyla paylaşır.
“Cihat çağrısında bulunan eli kanlı silahlı çetelerin kendisini Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’la Deraa’nın sorunlarını görüşmek üzere giden heyete katıldığı için hainlikle suçlayarak, müftülükten istifa etmesini yoksa ailesiyle birlikte öldürüleceğini” anlatır. Süreci değerlendirirken, “barışçıl gösterilerin istismar edilerek bölgede oynanmak istenen oyunlara, Suriye’ye yönelik komşu ülkelerden gelen komplo saldırılara, ordu birliklerine kurulan pusuda öldürülen asker cesetlerinin parçalanmasına” dikkat çeker. “Bizim İslam anlayışımıza ters düşen şeyler bunlar, ülkemizi bölmek isteyen projeler hayata geçirilmek isteniyor, çok dikkatli olmayız. Bu yüzden istifamı geri çekiyorum, görevimin başındayım” der.
-İlginçtir ki bu canlı flaş açıklamalar ne Al Jazera ne de diğer haber kanallarında öne çıkarılmaz, sıradanın altında bir alt yazı haberi olarak es geçilir. Yorumu okuyucuya bırakıyorum.
***************
Bunlara benzer günü birlik yüzyerce yalan, abartıya dayalı haberlerle, direnen Suriye yönetimine karşı saldırılar sürüyor. Ülkemizde kimi kanalların ana haber bülteninin açılış haberi olarak; "Alevi Suriye Yönetimi Sünni Kentleri Tanklarla Kuşattı. Sokaklar Cesetlerle Dolu", "Suriye sınırında 10.000 kişinin Türkiye'ye iltica etmek üzere beklediği" haberinden, 500 kişiyi bile zar zor sığacak küçük bir bulvara binlerce göstericinin geldiğini söylemeye, 5.000 kişilik nüfusa sahip bir beldede 10.000 kişinin sokağa döküldüğü iddiasında bulunmaya kadar uydurma, çarpıtma haberler…
***************
En ilginci de dün bildik haber kanallarına yansıyan flaş haberdi. Başrolde Al Arabia ve Al Jazera televizyonu. Dikkatle takip edin;
21 Mayıs 2011-Al Arabia TV: “Ahmet Abdullah Bayasi’nin itirafları Suriye Ordusunun Banias-Bayyada bölgesinde gözaltına alınanları ayaklarıyla çiğnediğini, işkence yapıldığını ispatladı.” (Flaş haberin arka görüntüsünde; silahlı askerler yere yatırılmış elleri bağlı insanların üzerine spor ayakkabılarıyla çıkıp, zıplıyor, tekme atıp, işkence ediyor -ki, bu görüntülerin Irak’ta işgalci ABD askerleri denetiminde çekilmiş olduğu daha önce açığa çıkarılmıştı). “Bayasi bu itiraflarından dolayı gözaltına alınıp işkencede öldürülerek cesedi kaybedilmiştir” (Faili meçhul).
Aynı gün bu haberin peşi sıra Al Jazera TV: Adeta sürecin 3. Hattında yer alan biri gibi ayrıntı bilgiyle insan hakları savunuculuğuna soyunur, Ahmet Abdullah Bayasi’nin “yaşadıklarını” rapor ediyor; “Ahmet Abdullah Bayasi siyasi aktivist, muhalif. Banias-Bayyada bölgesinde Suriye Ordusunun katliamlarını deşifre ettiği için istihbarat elemanlarınca gözaltına alınıp Şam’a götürülür. Sorgusunu 285. Şubede bizzat İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral Ali Memluk yapar, sorguda öldürülür. Devrim şehitlerine katılır, cesedi ailesine teslim edilmeyip olay inkar edilmektedir.” Haberin arka fonunda ise çatışma görüntüleri, yakılan araçlar, düzenin yıkılmasını haykıran insanların sloganları verilir.
Bu haberin neresi ilginç? Dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız.
Bu faili meçhul, işkenceyle cinayet haberinin flaş bombardımanı sürdürülürken; Suriye televizyonu Ahmet Abdullah Bayasi’yi canlı yayına elinde hüviyetiyle birlikte çıkararak, röportaj yapıyor.
“Ölü” canlı canlı konuşturuluyor. Ülkemizde ölü konuşturucu çevreleri iyi biliyoruz! Ama bu çok farklı bir şey, öldürüldü denilen şahıs yaşıyor ve günlük yaşamını normal bir vatandaş olarak idame ettirmekte.
Ahmet Bayasi: “Hakkımda Al Jazera ve Al Arabia TV kanallarında çıkartılan işkencede öldürüldüğüm haberleri yalandır. Ne istihbarat elemanları tarafından gözaltına alındım, ne de sorgulanmak üzere Şam’a götürüldüm. Günlük yaşamımı normal bir vatandaş olarak sürdürmekteyim.” Diyerek, yapılan haberlere şaşırmış olduğunu canlı yayında dile getirmiştir.
El insaf dedirtecek ölçekte “Ar duygusu çatlamış” yayın yapan, bu yönlendirilmiş kanalların; Ahmet Bayasi’nin canlı yayında gerçeği açıklamasına rağmen, aynı haberleri gece geç saatlere kadar, hiçbir şey olmamışçasına tekrarla vermeleri, abesle iştigal, seyirciye hakaret ve meslek ahlakından yoksunluktur.
Üstlendikleri görev anlayışıyla Hitler'in Propaganda Bakanı Göbels'i bile geride bıraktılar.
Birde aklı Selim açıklamalara bakalım:
Filari Tişorkin. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Rusya temsilcisi: Suriye'de yaşanan olaylara tek taraflı yaklaşmamak gerek. Öldürülen, öldürüldükten sonra cesetleri parçalanan subay, astsubay ve askerleri görmemezlikten gelemeyiz.
Güvenlik Konseyi Çin Temsilcisi: Suriye reformlar konusunda çok önemli kararlar almıştır. Bunların hayata geçirilmesini gözlemlemeliyiz.
Güvenlik Konseyi Lübnan Temsilcisi: Bölge açısından mozaik yapısıyla Suriyenin önemi çok büyüktür. Lübnan güvenliği açısından Suriye'nin güvenliği, Suriye'nin güvenliği açısından Lübnan'ın güvenliği olmazsa olmazdır.
Kemal Yurtoğlu. Türkiye-Suriye İşadamları Derneği Başkanı: 5 yıldır Suriye'deyim, Suriye halkı çok duyarlı, yurtsever bir halk. Maalesef gerek Türkiye medyası, gerekse uluslarası medya olayları çok çarpıtıyor. Türk medyasına anlatmaya çalıştım, ne yazık ki karşılık bulamadım. Al Jazera'yi kınıyorum, adeta bir düşman gibi davranıyor. Suriye halkının haklı talepleri yok, Suriye'de hiçbir şey olmuyor demiyorum. Ama el insaf derim.
Hugo Şavez. Venezüella Devlet Başkanı: Suriye, güvenliğini hedef alan uluslararası bir komployla karşı karşıya. Amerika ve İsrail'in emperyal politikalarına boyun eğmeyen, direnen Suriye Başkanı Beşşar Esad'ın yanındayız.
Viladimir Jirinovsky. Rusya. Duma Meclis Başkan Yardımcısı, Demokratik-Liberal Parti Başkanı: Dış güçlerin Suriye'nin iç işlerine yaptığı müdahalelerden kaygı duyuyorum, çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir
İlisiyus Vayinas. Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komite üyesi: Medyanın objektif olmayan haber aktarımlarına dikkat çetmek gerekiyor. Yalan haberleri her boyutta teşhir etmeliyiz. Al Jazera televizyonunun bir başka ülkede yaşanan olayı, Suriye'de olmuş gibi göstermesini eleştiriyorum.
Patrick Seale. İngiliz gazeteci, yazar: Beşşar Esad'ın ilan ettiği reformlar bir devrim niteliğindedir.
Kris Janssen. Belçikalı gazeteci, yazar: Olayların arka planında dış güçler mevcut. Suriye'de yaşanan olayların iç durumla ilgili olmadığı inancındayım. Suriye anti-emperyalist tutum ve politikalarıyla, direniş ve Arap dayanışmasından yana tutum alışından dolayı bu saldırılara maruz kalıyor. Suriye, Amerikan işgaliyle birlikte Iraklı direnişçilere kucak açtı, Iraklı göçmenlere sığınak oldu. Filistin davasına hep sahip çıktı, Lübnan direniş hareketini destekliyor.
Reuter Haber Ajansı. Bir süre önce France 2 televizyon kanalına servis ettiği 9 saniyelik görüntülü “Suriye’de barışçıl gösteriler sırasında güvenlik güçlerince öldürülen kadın” haberi için aynı kanaldan özür diler. Görüntülü haberin Lübnan iç savaşında yaşanan, arşive ait bir haber olduğunu belirtir.
Reuter Haber Ajansı. 20 Mayıs 2011’de İlk kez, Beyrut temsilciliği kanalıyla; Suriye’de yaşanan olaylarda dış kaynaklı sivil güçlerin de silahlı olarak yer aldığı bilgisini açıklar.
Bu süreçte ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Jafree Faeldman’ın Lübnan’a yaptığı ziyarette; “Suriye’deki reform çabalarının Başkan Beşşar Esad tarafından hayata geçirilmesini temenni ederim” demesi, Amerika’nın ikiyüzlü politikalarına bir başka örnektir. Tam bir Muaviye politikası, 8 haftadır halkıyla bir bütün halinde yıkılmayan düzene karşı, hesaplı olma diplomasisi!
Ğassan Bin Ciddo. Tunus’lu gazeteci yazar. Al Jazera televizyonu Lübnan eski müdürü. 19 Mayıs 2011-Al Dunia televizyonunda yapılan röportajında:
-Suriye yönetimi, hem Arap alemi hem de İslam alemi aleyhine Amerika’nın bölgeye, İsrail’in stratejik çıkarları için dayattığı, Büyük Ortadoğu Projesinin önündeki tek engeldir. Suriye’nin bölge halkları adına dik duruşu kırılmak istenmekte. Bu yüzden Suriye’de dökülen her nokta kan tartışmasız olarak İsrail’e hizmet etmektedir.
-Kürtlere ilişkin Suriye yönetiminin aldığı reform kararları ciddi olarak değerlendirilmelidir.
-Ne yazık ki Suriye’de dökülen kanda, bölge ülkeleriyle Arap ülke yönetimlerinin de eli vardır.
-Türkiye’nin stratejik yakınlığı korunmalıdır. Türkiye Arap alemine giriş kapısının Suriye olduğunu unutmamalıdır. Bu konuda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” dış politikasının, Suriye’de Baas partisinin yurtsever-ulusçu politikalarıyla sorunlu olduğunu göz ardı edemeyiz.
-Irak’lı üst düzey sorumlu kaynaklardan aldığım bilgilere göre; Amerikalılar 400 silahlı militanın, Suriye’de kaos yaratmak, askeri eylemlerde bulunmak üzere Suriye’ye geçişlerini sağladıklarını biliyorum. Sanırım bu konuda Irak’lılar Suriye yönetimiyle istihbari bilgi paylaştılar.
-ABD, Mubarek sonrası gelişmekte olan Suriye-Mısır yakınlaşmasının İsrail’i tehdit eden bir geliş olabileceğini hesaplayarak, Suriye’deki bu direnişçi yönetimi yıkmak istiyor.
-Bahreyn’de yaşanan bir olayı aktarmak istiyorum: Jafree Faeldman, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, Orta ve Uzak Doğu Temsilcisi. Bir süre önce Bahreyn’e yaptığı ziyaret sırasında muhalefet örgütü temsilcileriyle görüşme yapar, taleplerini dinler, onlara hak vererek, kendilerini destekleyeceklerini, sokağa inmelerini teşvik eder. Aynı gün Bahreyn kralı ve yöneticileriyle görüşürken de muhalefetin haksız olduğunu, bölgede huzurun sağlanması için, muhalefetin ezilmesini destekleyeceklerini ve Krallığın arkasında sonuna kadar duracaklarını söyler. Sonuç malum, ABD’nin ikiyüzlü çıkar politikalarıyla muhalefet ezilir, Suudi Arabistan’dan askeri birlikler gönderilir. Medya kör ve sağırdır.
***************
Sonuç olarak Suriye bölgede mukavemet kültürünü temsil eder. Gerek İran’la olan ilişkileri, gerek Filistin direniş hareketi (Hamas) ve Lübnan direniş hareketiyle (Hizbullah) olan bağları, ABD işgaline karşı mücadele eden Irak direnişçileriyle olan stratejik yakınlaşmaları, genel olarak özgürlük hareketleriyle geliştirmekte olduğu bağ, işgale, hegemonyaya haksızlığa direnme noktasında sadece propaganda yapmak değildir, bir yaşam biçimidir.
Bu açıklamalara yüzlerce şahsiyet ve kurum temsilcisinin görüşlerini; Latin Amerikalı aydın ve devrimcilerden Rusya’ya, Kuzey Kore’den Avrupa Birliğine, İskandinav ülkelerinden Afrika’ya kadar ekleyebiliriz dersem, hiçte abartma olmaz. Geçen yazımızda bölge devrimci demokratik güçlerinin Suriye ile dayanışma içinde olduklarını ifade eden çeşitli açıklamalarına ayrıntılarıyla yer vermiştik, bunları tekrar etmeyeceğim.
Bölgemizin devrimci kalesi Suriye korunmalıdır. Kantonlara bölünüp, Büyük Ortadoğu Projesine yem yapılmamalıdır. Bölgeyi ateş çemberine sokacak böylesi cehennemi düşünceler, içindeki her topluluğu yakacak, emperyalist-siyonist çevrelerin ekmeğine yağ sürecektir. Ülkemiz yöneticileri bu sürecin taşeronluğundan vazgeçmelidir.
Suriye devrimci yönetiminin halkından aldığı güç ve azimle reformları bir an önce hayata geçirerek, yaşanan bunalımdan daha güçlü olarak çıkacağına inancımız tamdır. “Suriye birliğiyle güçlü bir kale, halklarıyla başı dik bir ülkedir”.
Cuma namazlarını istismar ederek Cihat çağrılarıyla kan döken marjinal, köhnemiş tekfirci-selefi düşünce sahipleri; hedefiniz ve hizmet ettiğiniz çevreler açığa çıkmıştır, maskeniz düştü. Yalan, abartma, provokatif haberlerin düzmece foto-montajlarıyla kimseyi kandıramayacak, döktüğünüz kanda boğulacaksınız.
Türkiye'li devrimciler olarak, kader birliği içinde olduğumuz Ortadoğu halklarıyla saflarımızı her türlü milliyetçilikten uzak bir şekilde, hiç kimseyi ötekileştirmeden, farklılıklarımızın zenginliğiyle, özgürlük ve demokrasi mücadelesi bayrağını daha da yükseklerde dalgalandıracağız. Halklarımızın Amerikan çıkarları doğrultusunda heder edilmesine izin vermeyeceğiz.
MEDYA YALANLARI ve SURİYE
Şerif YILMAZ
22 Mayıs 2011
Ortadoğu da Amerikan çıkarlarına karşı ilkeli dik duruşundan taviz vermeyen Suriye yönetimi, gerek bölge gericiliği ve gerekse uluslar arası tekelci medyanın toplu saldırısına maruz kalmaktadır.
Her türden bilgi kirliliğinin, objektif olmaktan uzak, derme çatma, düzmece montaj haberlere dayalı yalancı şahitlerin ifadesiyle "son dakika" – "acil haber" adıyla uluslar arası medya üzerinden pazarlanması ayyuka çıkmıştır. Gerçek dışı aktarımların taşıdığı çelişkilerin kısa sürede belirginleşmesi, başlangıçta halkın bilincinde soru işaretleri bıraksa da “haberi” pazarlayanların içine düştükleri traji-komik duruma önemli bir gösterge oluşturmuştur.
Bu süreçte ülkemiz devrimci demokrasi güçlerinin, genel olarak dışarıdan aldıkları duyumlar ve daha çok uluslar arası medya haberlerinden etkilenerek cılız kalan, utangaç tavır ve ikircimli tutumları, unutulmaması gereken bir eleştiri konusudur. Bölge devrimci demokrasi etkinlikleri her koşulda, “Amerikan ve İsrail çıkarlarına karşı, halkından aldığı destekle, bölge halklarının direniş kalesi Suriye yönetiminin yanında yer alacağız” açıklamalarını dile getirirlerken, ülkemiz devrimcilerinin genelde seyirci kalması manidardır.
Daha önceki yazılarımızda bölge gelişmelerini, Suriye halklarının haklı demokratik taleplerine dayalı muhalefetin durumunu ve türlerini, yönetimin aldığı reform kararlarını hayata geçirmek üzere ne ölçekte ciddi adımlar atmakta olduğunu, ayrıntılarıyla aktarmıştık. Bu anlamda Suriye’de yaşanan olaylar muhalefet adına barışçıl özgürlük taleplerini aşarak, Amerika’nın bölgemize dayattığı Büyük Ortadoğu Projesinin (ki doğum sancılarının 2006 Lübnan-İsrail savaşında başladığı, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condalisa Rice tarafından ilan edilmişti) hayata geçirilme çabalarıdır.
Bu süreçte bilcümle ülkemiz yöneticileri çok onursuz bir tutum sergileyerek, İsrail’i rahatlama adına bir kez daha Amerika’nın kuklası olmaktan kurtulamamış, ikiyüzlü kirli siyasetin uygulayıcıları durumuna düşmüşlerdir. Bu projenin (BOP) hayata geçirilmesi için Suriye yönetiminin reform çabaları engellenmeye, önü kesilmeye çalışılmaktadır. Gerçekte istenilen reformlar değil, Suriye’nin bölge halkları nezdinde direngen tutumunun kırılması ve diğer Arap ülkeleri gibi teslim olarak, İsrail’in rahatlatılmasıdır. Böylelikle de Cihad adıyla, İslami emirlik kurma adıyla her türlü maddi manevi, askeri, lojistik, dış destekle zorlanan saldırılarda Suriye yara almıştır.
Bugün daha çok adeta özel harbin psikolojik savaş yöntemleriyle, bir halkın, bir ülkenin birliğine, bütünlüğüne, iç işlerine doğrudan saldırı anlamında gündeme gelen, kimi medya haberlerinin kirliliğine dikkat çekmek gerek. Hiçbir mesleki ahlak, araştırmacı, sorgulayan, karşı tarafı da dinleme, objektif olma kaygısı taşımayanların, bölge halkları aleyhine karanlık odalarda projelendirerek kendini açığa vurduğu, bazı haber kurgu sunumlarını çelişkileri örnekleriyle aktarmaya çalışacağım. Zira komşu ülke Suriye'de yaşanan olayların yarın kendi ülkemizde emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda halklarımızın başına bir çorap gibi örülmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur.
Psikolojik savaşın piyonları
Suriye’de yaşanan olaylara ilişkin başrollerde özellikle BBC (Ar.), France 24, Al Jazera, Al Arabia, Barada, Orient, Al Hurra gibi Amerikancı, Fransız, İngiliz ve bölge gericiliğinin kalesi durumundaki Suudi Arabistan ve Katar yönetimlerinin televizyon kanallarında dönüşümlü olarak dile getirilen “haberler” dikkat çekicidir. Bu konuda ülkemiz medyasının geri kalır bir yanı olmadığı gibi, gerek görsel gerek yazınsal anlamda yukarıdaki benzerlerinden hiçte farklı bir özellik göstermediği açıktır. İki yüzlü, taklitçi, sahibinin sesi bir misyon içinde yuvarlanır gider, al birini vur ötekine hesabı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine İngiltere-Fransa-Almanya ve Portekiz tarafından sunulan bir önergeyle Suriye aleyhine karar alınması talebinin, özellikle Rusya ve Çin'in ağırlığını koyarak reddedilmesinin ardından (27 Nisan 2011), son bir kaç hafta içinde yaşananları kısa cümleler halinde okuyucunun dikkatine sunalım:
Karardan bir gün önce Deraa kendinde yaşanan olayların sıradan güvenlik önlemleriyle çözülememesi üzerine, halkın yoğun talebi doğrultusunda Suriye ordusuna ait askeri birlikler 26 Nisan 2011 sabahında Deraa şehrine girmişlerdir. Zira cihat çağrısı yapılarak selefi-Cihadi (Tekfiri) radikal dinci çetelerin kendinden olmayan herkese, özellikle asker-subay ve güvenlik güçlerine karşı "bunlar siyonisttir katli helaldir, haydi cihada" nidalarıyla işlediği korkunç cinayetler, toplumun tüm kesimlerinde büyük infialler yaratmıştı. Özel harpçi kiralık medyaya gün doğmuş, projenin uygulanmasında aldıkları görevle; ısrarla, bile bile, düzmece, yalan yanlış haberleri, bıkmaz usanmaz saldırılarla, tek yanlı olarak, tekrar tekrar halka empoze etmeye çalışan bu çevreler, sırça köşklerinin karanlık odalarında (Show room-Pal talk) görev başına geçtiler. Kirli haber senfonisi başlıyordu:
26 Nisan 2011. BBC, France 24, Al Jazera, Al Arabia, Barada TV kanalları söz birliği etmişçesine, sabahın erken saatlerinde; "4. ve 5. Tümene bağlı zırhlı birlikler Deraa'ya girdi. Şehrin dört bir tarafı kuşatılmış durumda, yoğun roket atışı var, Omariye camiinin minaresi yıkıldı. Cami yakınındaki evlerin damlarına 300 özel suikast timi yerleştirildi. Hareket halindeki herşeye ateş ediliyor, caddeler ölü ve yaralılarla dolu, ambulansların yaralıları almasına izin verilmiyor. 4. Tümenin başında Cumhurbaşkanının kardeşi Mahir El Esad görülüyor..." son dakika haberleri "canlı şahit"lerle desteklenerek renklendiriliyor.
*"Canlı şahit" siyasi aktivist muhalif Abu Kasem (Al Arabia TV) saat 09.00: "Panzerler şehrin her tarafına girdiler. Elektirik, su ve telefon hatlarımız 3 gündür kesik. Çocuklarıma süt alamadım, ekmek bulamıyoruz, şehirde açık yer yok. Caddelerde 50 ceset gördüm. Herkese herşeye ateş ediyorlar. Suriye televizyonu Deraa'da ekmek-süt-ilaç sıkıntısı yok diyor, hepsi yalan. Bize yardımcı olun.."
-Sabahın bu saatinde şehri dolaşabiliyor, 50 ölü sayıyor, 3 gündür elektriği olmayan bir ilde cep telefonunu neyle şarj ediyor, Suriye televizyon haberlerini nasıl takip edebiliyor? Hani elektrikler 3 gündür kesikti ya!
***************
*"Canlı şahit" Abdullah Deraa'dan arıyor (Al Jazera TV): "Suriye ordusu katliam yapıyor. Kannaslarla (özel suikastçılar) ateş ediyorlar, sabahtan beri 20 kişi öldü. Kimsenin sokağa çıkmasına izin verilmiyor, zor durumdayız, allah aşkına sesimize kulak verin. Dinleyin dinleyin uçaksavarlarla sürekli ateş ediyorlar (-sessizlik ve telefon konuşmasına makineli tüfek sesleri eklenir). Bu ara spiker; "peki sen neredesin, olan biteni nasıl görüyorsun, kimler var bu ordu birliklerinin başında" sorusunu sorar, "canlı şahit" Abdullah; "Valla ben onların 300 mt. Uzağında, eski Deraa şehir merkeziyle Deraa Beled arasındaki bir vadideyim. Birliklerin başında Mahir El Esad var, işte şimdi bir subay ona askeri harekatla ilgili bilgi veriyor, görüyorum".
-Sokağa çıkma yasağı var, kannaslar herkese ateş ediyor ve sen 20 ölü sayabiliyorsun? Sürekli uçaksavar atışı altında, bir subayın, hemde 300 mt uzaktan Mahir El Esad'a verdiği raporu duyabiliyor ve aynı zamanda vadide olduğunu söylediğin koşulda bile, olan biteni görebiliyorsun. Pes doğrusu...
***************
*5 dakika sonra yine "canlı şahit" Abdullah, bu kez Şam-Duma'dan BBC'yi "siyasi aktivist" olarak arıyor: "Güvenlik güçleri Duma'da terör estiriyor, halkı katlediyor. Hürriyet talebinde bulunan, silahsız barışçıl gösteri yapanlara ateş ediliyor. 5 kişi öldü, onlarca yaralı var. Yaralıları tutuklanırlar korkusuyla hastaneye götüremiyoruz. Nerede insan hakları örgütü, nerede Birleşmiş Milletler" ..."siyasi aktivist Abdullah'la telefon bağlantımız kesildi."
-Az önce Deraa'dan aynı ses tonu ve lehçeyle Al Jazera TV'yi "canlı şahit" olarak aramıştın Abdullah. Başka kanalı arayınca açığa çıkamayacağını mı düşündün. Bu ne sürat, ışık hızıyla mı gidiyorsun. Ne çabuk 5 kişiyi öldü diye teşhis ettin, Deraa ile Şam-Duma arası 120 km. Milletin aklıyla dalga mı geçiyorsun?
Bu haberlerin peşisıra akşam saatlerinde Suriye televizyonu Deraa'ya giren askeri birliklerin pozisyonunu göstererek, yaşanılan çatışmaları ve kayıpları hakkında bilgi verir. Görüntülerin seyri içinde Omariye Camii minaresinin yerinde olduğu ekranlara yansır. Duma mahallesinde yapılan canlı TV bağlantısında ise hürriyet talebiyle gösteri yürüyüşü yapanların arasına dışardan katılan bazı insanların (mahalle sakinlerinin ifadesiyle), silahsız asayiş polislerine saldırarak ateş ettikleri bilgisi verilir. Göstericilerden kimse ölmemiş, 2 polis memuru yaralanmıştı.
***************
28 Nisan 2011. Silahlı kuvvetlerin resmi açıklaması: "...Deraa kentinde cihat talebiyle bölge halkına, özel ve kamuya ait birçok yere saldırılarda bulunan silahlı çetelere yönelik mücadelemizde subay-astsubay ve erlerden 78 şehit verdiğimizi, güvenlik güçlerinden 300 kişinin yaralı olduğunu kamuoyunun bilgisine sunarız. Çete elemanlarından 10 kişi öldürüldü 499 kişi gözaltına alındı. Ele geçirilenlerin itiraflarıyla, kendilerine maddi-manevi destek sunan iç ve dış çevreleri, el konulan silah ve patlayıcı maddelerle birlikte bilahire halkımızın bilgisine sunacağız. Mücadelemiz bölgede barış ve huzur inşa edilene kadar devam edecektir."
Bu açıklamanın ardından yakalanan eli kanlı çete mensuplarının itirafları, insanın kanını donduracak türdendir. Cami imamlarının cennet vaadiyle verdiği fetvalara paralel ölü ve yaralı asker-subay ve sivil memurlara reva görülenler hiçbir özgürlük talebiyle bütünleştirilemez. Tek kelimeyle vahşet ! Bu süreçte yaşanan kimi olaylara gelince;
• Deraa-Nova ilçesinde Golan sınırına yakın alanlarda nöbet tutan askerler kurşunlanarak öldürülür. Cesetleri parçalanır, yakılır.
• Aynı ilçenin polis karakoluna sabaha doğru yapılan baskınla içindekiler katledilir. Yaralı durumda olan iki memur canlı canlı kesilir, boğazlanır.
• Deraa-Sayda bölgesi askeri lojmanlarına barışçıl özgürlük gösterisi yapıyoruz sloganlarıyla gelenler, tekbir sesleriyle cihad çağrısında bulunarak çoluk-çocuk-kadın demeden ateş açmaya başlarlar. Çok sayıda ölü ve yaralı olur.
• Deraa-El Arız bölgesi. Otobana barikat kurularak insanlar kimliklerine göre "yargılanır", bölge karakolu basılarak ateşe verilir.
• Deraa-Şam otoyolu kesilir. Ürdün sınırından gelmekte olan zırhlı banka aracı saldırıya uğrar, bölgeye yönlendirilen itfaiye aracı parçalanır, terör estirilir.
• Şam-Bousra beldesi polis karakolu cihad çağrısıyla silahlı saldırıya uğrar. Ölü ve yaralı insanlar var.
• Lübnan sınırındaki Homs-Telkeleh polis karakolu ağır makineli silahlarla saldırıya maruz kalır, ölü ve yaralılar arasında nöbetçi subay-astsubaylar var.
• Homs-şehir merkezi ve ilin değişik bölgelerinde terör estirilir. Sivil halktan, polis ve askerden onlarca ölü ve yaralı var.
• Homs-Telbisi bölgesinde otoyol trafiğe kesilir. İnsanlar kimliklerine göre sorgulanırlar. Seyyar silahlı motorsiklerle rastgele ateş açarak korku ve panik yaratırlar. Ölü ve yaralı var.
• Banias (Lazkiye-Tartous arası) otoyolunda mubit subay-astsubat ve erleri taşıyan askeri konvoy pusuya düşürülür. 9 subay-er-erbaş ölür, 10'larca yaralının hastaneye taşınmasına engel olunur. Yaralıları almaya gelen Ambulanslar kurşunlanır.
• Lazkiye-Barışçıl Cuma gösterilerinin peşisıra geceyarısı damlardan asker ve polislerin üzerine el bombası atılarak ateş açılır. 3 ölü 9 yaralı.
• Lazkiye-Cable ilçesi. Silahlı bir grup ikindi namazından sonra cihad çağrısında bulunarak mezhep çatışmasını körükleyici küfür ve sloganlarla sivil insanların oturduğu binalara rastgele ateş açarlar. Yaralanmalar olur, güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girerler.
•
***************
Kısa başlıklarla aktarmaya çalıştığım bu bir kaç olayın arkasında ne kadar derin ilişkilerin olduğunu, Amerikan-İngiliz ve İsrail Dışişleri sözcülerinin açıklamalarında yakalamak mümkün. Bakın aba altından sopa gösteren son açıklamalarında ne diyorlar; "Suriye istikrara kavuşabilir. Ya İran'la, Filistin Hamas örgütü ve Lübnan Hizbullah hareketiyle ilişkilerini keser ve İsrail'le barış görüşmelerine oturur istikrara kavuşur. Ya da içine düştüğü sıkıntıları yaşamaya devam eder, sonuçlarına katlanır". Burada verilen mesaj iğrenç; ya teslim olur huzur ve istikrar içinde istediğiniz liderle yaşarsınız ve kimse aleyhinizde konuşmaz ya da iktidarınızı yıkmak için biz sizi rahat bırakmıyacağız, eylemlere, kışkırtmalara devam edeceğiz deniliyor.
Yeniden konumuza dönecek olursak:
*26 Nisan 2011. Saat 15.30 Şam. İnternet Google Map'te Şam'ın en büyük sahalarından biri olan Abbasiye sahasının adı, "Gösteri sahası" ya da "Toplantı sahası" olarak değiştirilir. Google'un Ortadoğu temsilcisi Vail Ğanim'in bir Amerikan ajanı olduğu basına yansır, isim değişikliğini sıradan bir hatadan ziyade, programlanmış toplu saldırının bir parçası diye değerlendirmek yanlış olmasa gerek..
*27 Nisan 2011-Halep. Al Jazera televizyonu; "100'lerce Halep Tıp Fakültesi öğrencisi Tabipler Birliği önünde protesto gösterileriyle Beşşar Esad yönetiminin yıkılması için slogan atarlarken, güvenlik güçlerinin saldırısına uğrarlar. Yapılan saldırıda Abdulvahap El Celep öldürülür".
-Olay tam anlamıyla bir tertip olup, Halep halkının uyanıklığıyla açığa çıkarılır. Tabipler Birliği önünde üzerlerine beyaz önlük giymeye çalışan 7-8 kişilik küçük bir grup davranışlarıyla dikkat çeker ve bu hareketlerini cep telefonuyla "işte Halep'li doktorların protestosu" adıyla da kaydetmeye çalıştıkları anlaşılınca, yöre halkının tepkisine maruz kalarak ahaliden dayak yerler. Doktor olmadıkları anlaşılan bu kişileri linç edilmekten emniyet güçleri kurtarır. Al Jazera televizyonu yukarıdaki haberi verir. Ayrıca aynı gün, Albulvahap El Celep adlı vatandaş hakkında çıkan haberlerin tümüyle yalan olduğunu söyleyerek, ölmediğini, ailesiyle birlikte Suriye televizyonuna çıkarak Al Jazera'nin yalanlarını karşı tepkisini canlı yayında dile getirir.
***************
*Al Jazera televizyonunun Lübnan müdürü Ğassan Bin Ciddo görevinden istifa etti. "Al Jazera şeffaflığını yitirmiştir. Güneş balçıkla sıvanamaz. Hiç kimse adına yalancı şahitlik yapmam. Suriye'nin hedef alınması, bölge direniş hareketlerinin hedef alınmasıdır. Ben bu sürece ortak olmayacağım için görevimden istifa ettim" demiştir.
*Yine Al Jazera televizyonunun önemli yorumcu ve haber spikerlerinden Luna Şibli kanaldaki görevinden istifa etmiştir. “Uluslar arası gerici güçlerin İsrail'i rahatlatmak üzere, Amerikan yönlendirmeleriyle Suriye'ye yönelik saldırılarına ortak olamam. Yalan yanlış haberleri gerçekmiş gibi sunmayı kişiliğime hakaret sayarım. Haber tarzlarını meslek ahlakıma aykırı gördüğüm için Al Jazera'den istifa ettim” diyerek onurlu aydın insan tavrını sergilemiştir.
*Aynı sürece Orient televizyonunun kimi stüdyo yöneticilerinin istifalarını da ekleyebiliriz. Stüdyo içinden; sanki Deraa'dan, Homs'tan, Banias’tan aranılıyormuş gibi aktarılan yalan yanlış "canlı şahit", "siyasi aktivist", "insan hakları savunucusu" haberlerine olan tepkilerinin sonucunda, mesleki kariyerlerini ayaklar altına almadan istifa eden şerefli insanların sayısı her geçen gün daha da artmaktadır.
***************
*Al Arabia televizyonu Deraa'dan "canlı şahit"lerin çektiği fotoğraf karesini haber olarak ekranına dayar. "Silahlı çatışmaların yaşandığı Deraa'da halk sokakları terketmiyor" başlığıyla görüntü peşpeşe seyirciye aktarılır.
-Aynı günün akşamı Suriye televizyonunca; Al Arabia TV tarafından ekrana dayatılan, sokak gösterileri ve yanmakta olan bir yer görüntüsünün gerçek kaynağı açıklanır. Fotoğraf karesi Tunus'ta yaşanan halk hareketinin bir kesitine aittir. "Kelimet El Tunus" adlı web sitesinde yer alan aynı görüntü karşılaştırmalı bir şekilde ekrana yansıtılır. Al Arabia Tunus bayrağı taşıyan gençlerin elindeki bayrağa müdahale ederek, süreci "canlı şahit"lerin çektiği fotoğraf adıyla Suriyelileştirir. Yine takkesi düşer, keli görünür.
-Yine benzer bir olayı Al Jazera televizyonu da yapar. Mısır'daki gösterileri Suriye'de olmuş gibi birkaç değişiklik, foto-montaj faaliyetiyle ön cephedeki Mısır bayraklarını Suriyelileştirir, görüntünün arka cephesine denk düşen Mısır bayrağı gözden kaçınca foyası ortaya çıkar, takkesi düşer.
***************
*28 Nisan 2011. Al Jazera Mubaşır (canlı) TV'den "son dakika" haberi: "Lazkiye Amerikan mahallesinde yüzlerce kişi sokak gösterileriyle Beşşar Esad yönetiminin yıkılmasını sloganlarla haykırıyor, özgürlük istiyor." Görüntü üzerine zoom yapılarak tekrar tekrar ekran dolduruluyor.
-Böyle bir gösterinin var olup olmadığını araştırırken, Suriye televizyonunu arayıp adının Corc olduğunu söyleyen kişi bakın Al Jazera'yi nasıl yalanlıyor: "Verilen görüntüde ben de varım. Ancak bu görüntü 2010 yılının, yani geçen senenin Hıristiyan yumurta bayramı şenliklerine aittir. Amerikan mahallesinde olduğu doğrudur, ama Başkan Beşşar Esad'la hiçbir ilgisi yoktur. Bu sesleri nereden montaj etti bu sahtekarlar!" demiştir.
***************
*Al Arabia televizyonu, Yaser Kashour adlı vatandaşın barışçıl gösteriler sırasında güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu vurularak öldürüldüğünü "son dakika" haberi olarak verir.
-Aynı günün akşamı ölen Yaser Kashour'un ailesi Suriye televizyonuna açıklamada bulunurlar. "Oğlumuz barışçıl gösteriler sırasında polis tarafından değil, provokatörler tarafından, damdan açılan ateş sonucu öldürülmüştür. Polisler göstericileri arka taraftan ve silahsız olarak takip ediyordu. Oğlumuz ön taraftan, polisin olmadığı yönden açılan ateş sonucu ölmüştür. Al Arabia haberleri gerçeği yansıtmamaktadır".
***************
* Al Jazera, Al Arabia televizyonu. Son dakika flaş haber… “Deraa’da, iktidardaki Baas partisinden toplu istifalar başladı, Homs ve Banias’ta da benzer istifalar beklenmekte”, “Deraa Müftüsü Rızk Abazid görevinden istifa etti” ayrıca, “Homs bölgesinin en büyük aşiretlerinden El Hsına aşireti, başkan Beşşar Esad’a olan desteğini çektiğini bildirdi” açıklamalarıyla ekranlar dolduruluyor.
-Bu haberler üzerine, Suriye ve Lübnan’da yaşayan El Hsına aşiretleri şeyhi Nevvaf Abdulaziz aşiret meclisi adına oğlu şeyh Trad El Mülhim’i görevlendirir. Şeyh Trad, aşiretleri hakkında yayınlanan asılsız haberleri kınayarak, aşiretlerinin Başkan’a olan destek ve güven mesajını Al Dunia adlı özel TV’nin programından kamuoyuna iletir. Ek olarak İstanbul’da düzenlenen muhalifler toplantısında aşiretlerinin adını alarak konuşma yapan şahsın aşiretlerini bağlamadığını ifade ederek, vatanları Suriye’yi her türlü komplo ve saldırılara karşı Başkan Esad’ın yanında yer alarak canlarını feda etmek pahasına savunacaklarını canlı yayında dile getirir.
-Baas partisinden toplu istifalar haberine gelince; olay Deraa bölgesinde partiden istifa eden iki milletvekili tarafından, istifalarını geri çektiklerini ilan eden düzeltmeyle kamuoyuna aktarılır. Banias ve Homs’ta toplu istifalar denilecek bir sürecin yaşanmadığı da açığa çıkmış, Al Jazera utanmadan yalanlarına devam ederek, istifasını geri çeken iki milletvekilinin haberini pas geçmiştir.
***************
*29 Nisan 2011.BBC, France 24, Al Hurra, Al Jazera, Al Arabia, Barada, Orient kanalları; "Flaş Flaş Flaş.. Suriye Ordusunda bölünme. Deraa'da yaşanan olaylardan dolayı 5. Tümen komutanı Liva Muhammed El Rifai, 4. Tümen komutanı Mahir El Esad'la çatışarak görevini terk edip isyancıların safına geçti."
-Aynı gün adı geçen komutan Liva Muhammed El Rifai'nin Suriye televizyonuna verdiği demeçten; "Ben bundan 10 yıl önce, yani 2001 yılında yaş haddi gerekçesiyle şerefle görev yaptığım silahlı kuvvetlerden emekliye ayrılmış bir subayım. Bu yüzden ne 5. Tümen komutanlığım, ne de 4. Tümenle bir çatışmam söz konusu olamaz. Ülkemize yönelik saldırılar karşısında Sayın Başkanımız Beşşar Esad'ın komutasında kanımın son damlasına kadar görev üstlenmeye hazır olduğumu kamuoyu önünde şerefle açıklarım." Yoruma gerek var mı?
***************
*30 Nisan 2011. Homs-Resten. BBC, France 24, Al Jazera, Al Arabia; "Ordudan kaçan askerler isyancılara katılıyor, isyancılar askerleri çiçeklerle karşılayıp omuzlara alıyorlar" haberleri bir gün öncesinin yalanlarını kapatmak için "acil" logosuyla peşpeşe aktarılıyor.
-Çıkan haberleri şaşkınlıkla izleyerek, olayları yerinde bizzat yaşayan Resten insanı canlı yayında bakın ne diyor; "Bir süredir bölgede cihad çağrısıyla cinayet işleyip terör estiren eşkiyaları ordu birliklerimiz defetmiştir. Bu eli kanlı cinayet şebekelerinin ıslahat diye bir dertleri yok. Bölgemizin kiralık katillerden temizlenmesi üzerine, halkımız sevgi ve şükran duygularının ifadesi olarak askerleri bağrına basmış, onlara çiçek vererek omuzlarında taşımıştır. Bozguncu TV kanallarında yansıtılan, halkın omuzlarında görülen eli silahlı asker, görev yerini terk eden değil, görevini başarıyla tamamlayan askerdir. Al Jazera Suriye halkını tanımıyor ya da tanımak istemiyor. Bulanık suda avlanmasınlar."
***************
*Senfoniye Türkiye medyasından ek katılım; “Suriye’den Türkiye’ye Göç Dalgası Başladı”, “Sınır tellerini aşan 250 Suriye vatandaşı ellerinde Türk bayraklarıyla ‘Türkler gibi yaşamak istiyoruz’, ‘Özgürlük İstiyoruz’ sloganlarıyla Türkiye’ye sığındı”, “Onbinlerce Suriyeli sınırda bekliyor”…
-Türkiye’nin ABD’ye endeksli bölge senaryolarına ilişkin ikircimli tutumu, Erdoğan’ın kirli siyasetinde gerek Kürt özgürlük hareketine ve gerekse bölge halklarına karşı duruşunda kendini ele vermiştir. Suriye yönetimini düne kadar kardeş, dost ülke aldatmacalarıyla kendi halkına karşı sunanlar, takiye yaparak U dönüşüyle ikiyüzlü politikalarını Büyük Ortadoğu Projesinin uygulayıcı aktörleri olarak, bir kez daha yansıtmışlardır. Böylece ısmarlama göç haberlerinin önceden planlandığı, sınırı geçenlerin anında medyada flaş haber olarak yansıtılmaları gerçeğinde sırıtmıştır. Hedef Suriye devrimci yönetimine karşı güvensizlik ve şaibe yaratarak, olası bir askeri müdahaleye halkı nezdinde insan haklarını savunuyoruz adıyla alt yapı oluşturmak. Bu süreçte özellikle son bir ay içinde ve bölge halklarının, aydınlarının gözünden kaçmayan, Türkiye’nin sözüm ona Suriyeli muhaliflere sağladığı Amerikan ve İsrail tandanslı destek programları unutulmamalıdır.
***************
*6 Mayıs 2011-Cuma. BBC, France 24, Al Jazera, Al Arabia. Flaş, flaş, flaş… "İkibin kişi özgürlük, Deraa Şehitlerine Selam Olsun, Beşşar Esad yıkılsın sloganlarıya Kamışlı'da yürüdü" haberi yoğunlaştırılmış zoomlarla tekrar tekrar televizyon ekranlarına yansıtıldı.
-Suriye televizyonu, özellikle yeni reform çalışmalarının da uygulamaya geçilmesine paralel her tür gösterilerden canlı olarak kesitler aktarmaya başlamıştı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kamışlı bölgesindeki gösterileri, Suriye'de dikkate değer en demokratik hak talebinin ifadesi olarak adlandırabileceğimiz muhalefeti temsil eder. 7-8 haftadır belli bir trend içinde sürdürdükleri barış içinde bir arada yaşama, reformların, özgürlüklerin genişletilmesi, ekonomik durumlarının iyileştirilmesi vb. sloganlarını yaklaşık 400-500 kişilik bir toplulukla dile getirdikleri canlı yayında görülmüştür. Ekonomik, sosyal ve siyasal haklarının daha demokratik bir noktaya getirtilmesinin yapıcı talebini seslendirmektedirler.
***************
*6 Mayıs 2011.Şam-Berze Al Jazera: "Cuma namazından sonra Berze bölgesinde 1000'lerce kişilik protestocu gruba karşı 3 tankın bölgeyi kuşatmış olduğu, sokaklarda güvenlik güçlerinin göstericileri zor kullanarak dağıttığı haberleri "acil" koduyla anons edildi."
-Oysa yaşam tüm sakinliğiyle devam ediyordu. Canlı yayına takılan insanlar Al Jazera'nin "Berze 3 tankla kuşatılmış durumda" haberi üzerine sokaklara inerek, tankların nerede olduklarını sorgular hale gelmiştir. Trafik polisinin canlı yayında araçlara, insanlara yön veren imajı, Al Jazera'nin yalanlarını bir kez daha açığa çıkarıyordu. Ayrıca Berze'deki caminin değil 1000'lerce kişiyi, yüzlerce kişiyi dahi barındıramayacağı da vatandaşın ifade ettiği işin bir diğer yanıydı.
***************
*6 Mayıs 2011. Homs Al Jazera televizyonu; "Homs Üniversitesi yurdunda 100'lerce öğrenci Beşşar Esad'ın iktidardan çekilmesi için gösteriler düzenledi"ği haberi tersten çekilmiş bulanık görüntüler ve net duyulabilen sloganlarla ekrana yansıtılıyor.
-Akşam saatlerinde yurt müdürünün televizyon karşısında basına yaptığı açıklama; "Bugün yurtta kalan öğrenci olmadığı gibi, kimsenin dışarıdan gelip gösteri yapması da mümkün değildir. Ayrıca kamera kayıtları bu söylediklerimi doğrular özelliktedir." Diyerek Al Jazera'yi yalanlar.
***************
*6 Mayıs 2011. Deraa-BBC. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk El Şara'nın yeğeni olduğunu iddia eden kız, haykırışlar içinde amcasından haber alamadığını, onu tutukladıklarını hatta öldürmüş olabileceklerini, neden televizyona çıkarmadıklarını ağlamaklı sözlerle aktarır. BBC muhabiri kafa bulandıran mesaj ve sistemde çatlaklar arar, sorularla "yeğen" kızdan daha çok şey almaya çalışır.
-Aynı gün, çok kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı yardımcısı Faruk Şara'nın Şehitler Günü dolayısıyla yapılan protokolde yer aldığı, meçhul asker anıtının önünde Cumhurbaşkanı Beşşar El Esad'la tokalaşması TV ekranlarına canlı olarak yansır.
***************
*9 Mayıs 2011-Deraa Müftüsü Rızk Abazid, Deraa’da yaşanan olayların sona ermesinden sonra, Suriye televizyonuna çıkarak istifa ettirilmesinin arkasında yatan gerçekleri kamuoyuyla paylaşır.
“Cihat çağrısında bulunan eli kanlı silahlı çetelerin kendisini Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’la Deraa’nın sorunlarını görüşmek üzere giden heyete katıldığı için hainlikle suçlayarak, müftülükten istifa etmesini yoksa ailesiyle birlikte öldürüleceğini” anlatır. Süreci değerlendirirken, “barışçıl gösterilerin istismar edilerek bölgede oynanmak istenen oyunlara, Suriye’ye yönelik komşu ülkelerden gelen komplo saldırılara, ordu birliklerine kurulan pusuda öldürülen asker cesetlerinin parçalanmasına” dikkat çeker. “Bizim İslam anlayışımıza ters düşen şeyler bunlar, ülkemizi bölmek isteyen projeler hayata geçirilmek isteniyor, çok dikkatli olmayız. Bu yüzden istifamı geri çekiyorum, görevimin başındayım” der.
-İlginçtir ki bu canlı flaş açıklamalar ne Al Jazera ne de diğer haber kanallarında öne çıkarılmaz, sıradanın altında bir alt yazı haberi olarak es geçilir. Yorumu okuyucuya bırakıyorum.
***************
Bunlara benzer günü birlik yüzyerce yalan, abartıya dayalı haberlerle, direnen Suriye yönetimine karşı saldırılar sürüyor. Ülkemizde kimi kanalların ana haber bülteninin açılış haberi olarak; "Alevi Suriye Yönetimi Sünni Kentleri Tanklarla Kuşattı. Sokaklar Cesetlerle Dolu", "Suriye sınırında 10.000 kişinin Türkiye'ye iltica etmek üzere beklediği" haberinden, 500 kişiyi bile zar zor sığacak küçük bir bulvara binlerce göstericinin geldiğini söylemeye, 5.000 kişilik nüfusa sahip bir beldede 10.000 kişinin sokağa döküldüğü iddiasında bulunmaya kadar uydurma, çarpıtma haberler…
***************
En ilginci de dün bildik haber kanallarına yansıyan flaş haberdi. Başrolde Al Arabia ve Al Jazera televizyonu. Dikkatle takip edin;
21 Mayıs 2011-Al Arabia TV: “Ahmet Abdullah Bayasi’nin itirafları Suriye Ordusunun Banias-Bayyada bölgesinde gözaltına alınanları ayaklarıyla çiğnediğini, işkence yapıldığını ispatladı.” (Flaş haberin arka görüntüsünde; silahlı askerler yere yatırılmış elleri bağlı insanların üzerine spor ayakkabılarıyla çıkıp, zıplıyor, tekme atıp, işkence ediyor -ki, bu görüntülerin Irak’ta işgalci ABD askerleri denetiminde çekilmiş olduğu daha önce açığa çıkarılmıştı). “Bayasi bu itiraflarından dolayı gözaltına alınıp işkencede öldürülerek cesedi kaybedilmiştir” (Faili meçhul).
Aynı gün bu haberin peşi sıra Al Jazera TV: Adeta sürecin 3. Hattında yer alan biri gibi ayrıntı bilgiyle insan hakları savunuculuğuna soyunur, Ahmet Abdullah Bayasi’nin “yaşadıklarını” rapor ediyor; “Ahmet Abdullah Bayasi siyasi aktivist, muhalif. Banias-Bayyada bölgesinde Suriye Ordusunun katliamlarını deşifre ettiği için istihbarat elemanlarınca gözaltına alınıp Şam’a götürülür. Sorgusunu 285. Şubede bizzat İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral Ali Memluk yapar, sorguda öldürülür. Devrim şehitlerine katılır, cesedi ailesine teslim edilmeyip olay inkar edilmektedir.” Haberin arka fonunda ise çatışma görüntüleri, yakılan araçlar, düzenin yıkılmasını haykıran insanların sloganları verilir.
Bu haberin neresi ilginç? Dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız.
Bu faili meçhul, işkenceyle cinayet haberinin flaş bombardımanı sürdürülürken; Suriye televizyonu Ahmet Abdullah Bayasi’yi canlı yayına elinde hüviyetiyle birlikte çıkararak, röportaj yapıyor.
“Ölü” canlı canlı konuşturuluyor. Ülkemizde ölü konuşturucu çevreleri iyi biliyoruz! Ama bu çok farklı bir şey, öldürüldü denilen şahıs yaşıyor ve günlük yaşamını normal bir vatandaş olarak idame ettirmekte.
Ahmet Bayasi: “Hakkımda Al Jazera ve Al Arabia TV kanallarında çıkartılan işkencede öldürüldüğüm haberleri yalandır. Ne istihbarat elemanları tarafından gözaltına alındım, ne de sorgulanmak üzere Şam’a götürüldüm. Günlük yaşamımı normal bir vatandaş olarak sürdürmekteyim.” Diyerek, yapılan haberlere şaşırmış olduğunu canlı yayında dile getirmiştir.
El insaf dedirtecek ölçekte “Ar duygusu çatlamış” yayın yapan, bu yönlendirilmiş kanalların; Ahmet Bayasi’nin canlı yayında gerçeği açıklamasına rağmen, aynı haberleri gece geç saatlere kadar, hiçbir şey olmamışçasına tekrarla vermeleri, abesle iştigal, seyirciye hakaret ve meslek ahlakından yoksunluktur.
Üstlendikleri görev anlayışıyla Hitler'in Propaganda Bakanı Göbels'i bile geride bıraktılar.
Birde aklı Selim açıklamalara bakalım:
Filari Tişorkin. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Rusya temsilcisi: Suriye'de yaşanan olaylara tek taraflı yaklaşmamak gerek. Öldürülen, öldürüldükten sonra cesetleri parçalanan subay, astsubay ve askerleri görmemezlikten gelemeyiz.
Güvenlik Konseyi Çin Temsilcisi: Suriye reformlar konusunda çok önemli kararlar almıştır. Bunların hayata geçirilmesini gözlemlemeliyiz.
Güvenlik Konseyi Lübnan Temsilcisi: Bölge açısından mozaik yapısıyla Suriyenin önemi çok büyüktür. Lübnan güvenliği açısından Suriye'nin güvenliği, Suriye'nin güvenliği açısından Lübnan'ın güvenliği olmazsa olmazdır.
Kemal Yurtoğlu. Türkiye-Suriye İşadamları Derneği Başkanı: 5 yıldır Suriye'deyim, Suriye halkı çok duyarlı, yurtsever bir halk. Maalesef gerek Türkiye medyası, gerekse uluslarası medya olayları çok çarpıtıyor. Türk medyasına anlatmaya çalıştım, ne yazık ki karşılık bulamadım. Al Jazera'yi kınıyorum, adeta bir düşman gibi davranıyor. Suriye halkının haklı talepleri yok, Suriye'de hiçbir şey olmuyor demiyorum. Ama el insaf derim.
Hugo Şavez. Venezüella Devlet Başkanı: Suriye, güvenliğini hedef alan uluslararası bir komployla karşı karşıya. Amerika ve İsrail'in emperyal politikalarına boyun eğmeyen, direnen Suriye Başkanı Beşşar Esad'ın yanındayız.
Viladimir Jirinovsky. Rusya. Duma Meclis Başkan Yardımcısı, Demokratik-Liberal Parti Başkanı: Dış güçlerin Suriye'nin iç işlerine yaptığı müdahalelerden kaygı duyuyorum, çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir
İlisiyus Vayinas. Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komite üyesi: Medyanın objektif olmayan haber aktarımlarına dikkat çetmek gerekiyor. Yalan haberleri her boyutta teşhir etmeliyiz. Al Jazera televizyonunun bir başka ülkede yaşanan olayı, Suriye'de olmuş gibi göstermesini eleştiriyorum.
Patrick Seale. İngiliz gazeteci, yazar: Beşşar Esad'ın ilan ettiği reformlar bir devrim niteliğindedir.
Kris Janssen. Belçikalı gazeteci, yazar: Olayların arka planında dış güçler mevcut. Suriye'de yaşanan olayların iç durumla ilgili olmadığı inancındayım. Suriye anti-emperyalist tutum ve politikalarıyla, direniş ve Arap dayanışmasından yana tutum alışından dolayı bu saldırılara maruz kalıyor. Suriye, Amerikan işgaliyle birlikte Iraklı direnişçilere kucak açtı, Iraklı göçmenlere sığınak oldu. Filistin davasına hep sahip çıktı, Lübnan direniş hareketini destekliyor.
Reuter Haber Ajansı. Bir süre önce France 2 televizyon kanalına servis ettiği 9 saniyelik görüntülü “Suriye’de barışçıl gösteriler sırasında güvenlik güçlerince öldürülen kadın” haberi için aynı kanaldan özür diler. Görüntülü haberin Lübnan iç savaşında yaşanan, arşive ait bir haber olduğunu belirtir.
Reuter Haber Ajansı. 20 Mayıs 2011’de İlk kez, Beyrut temsilciliği kanalıyla; Suriye’de yaşanan olaylarda dış kaynaklı sivil güçlerin de silahlı olarak yer aldığı bilgisini açıklar.
Bu süreçte ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Jafree Faeldman’ın Lübnan’a yaptığı ziyarette; “Suriye’deki reform çabalarının Başkan Beşşar Esad tarafından hayata geçirilmesini temenni ederim” demesi, Amerika’nın ikiyüzlü politikalarına bir başka örnektir. Tam bir Muaviye politikası, 8 haftadır halkıyla bir bütün halinde yıkılmayan düzene karşı, hesaplı olma diplomasisi!
Ğassan Bin Ciddo. Tunus’lu gazeteci yazar. Al Jazera televizyonu Lübnan eski müdürü. 19 Mayıs 2011-Al Dunia televizyonunda yapılan röportajında:
-Suriye yönetimi, hem Arap alemi hem de İslam alemi aleyhine Amerika’nın bölgeye, İsrail’in stratejik çıkarları için dayattığı, Büyük Ortadoğu Projesinin önündeki tek engeldir. Suriye’nin bölge halkları adına dik duruşu kırılmak istenmekte. Bu yüzden Suriye’de dökülen her nokta kan tartışmasız olarak İsrail’e hizmet etmektedir.
-Kürtlere ilişkin Suriye yönetiminin aldığı reform kararları ciddi olarak değerlendirilmelidir.
-Ne yazık ki Suriye’de dökülen kanda, bölge ülkeleriyle Arap ülke yönetimlerinin de eli vardır.
-Türkiye’nin stratejik yakınlığı korunmalıdır. Türkiye Arap alemine giriş kapısının Suriye olduğunu unutmamalıdır. Bu konuda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” dış politikasının, Suriye’de Baas partisinin yurtsever-ulusçu politikalarıyla sorunlu olduğunu göz ardı edemeyiz.
-Irak’lı üst düzey sorumlu kaynaklardan aldığım bilgilere göre; Amerikalılar 400 silahlı militanın, Suriye’de kaos yaratmak, askeri eylemlerde bulunmak üzere Suriye’ye geçişlerini sağladıklarını biliyorum. Sanırım bu konuda Irak’lılar Suriye yönetimiyle istihbari bilgi paylaştılar.
-ABD, Mubarek sonrası gelişmekte olan Suriye-Mısır yakınlaşmasının İsrail’i tehdit eden bir geliş olabileceğini hesaplayarak, Suriye’deki bu direnişçi yönetimi yıkmak istiyor.
-Bahreyn’de yaşanan bir olayı aktarmak istiyorum: Jafree Faeldman, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, Orta ve Uzak Doğu Temsilcisi. Bir süre önce Bahreyn’e yaptığı ziyaret sırasında muhalefet örgütü temsilcileriyle görüşme yapar, taleplerini dinler, onlara hak vererek, kendilerini destekleyeceklerini, sokağa inmelerini teşvik eder. Aynı gün Bahreyn kralı ve yöneticileriyle görüşürken de muhalefetin haksız olduğunu, bölgede huzurun sağlanması için, muhalefetin ezilmesini destekleyeceklerini ve Krallığın arkasında sonuna kadar duracaklarını söyler. Sonuç malum, ABD’nin ikiyüzlü çıkar politikalarıyla muhalefet ezilir, Suudi Arabistan’dan askeri birlikler gönderilir. Medya kör ve sağırdır.
***************
Sonuç olarak Suriye bölgede mukavemet kültürünü temsil eder. Gerek İran’la olan ilişkileri, gerek Filistin direniş hareketi (Hamas) ve Lübnan direniş hareketiyle (Hizbullah) olan bağları, ABD işgaline karşı mücadele eden Irak direnişçileriyle olan stratejik yakınlaşmaları, genel olarak özgürlük hareketleriyle geliştirmekte olduğu bağ, işgale, hegemonyaya haksızlığa direnme noktasında sadece propaganda yapmak değildir, bir yaşam biçimidir.
Bu açıklamalara yüzlerce şahsiyet ve kurum temsilcisinin görüşlerini; Latin Amerikalı aydın ve devrimcilerden Rusya’ya, Kuzey Kore’den Avrupa Birliğine, İskandinav ülkelerinden Afrika’ya kadar ekleyebiliriz dersem, hiçte abartma olmaz. Geçen yazımızda bölge devrimci demokratik güçlerinin Suriye ile dayanışma içinde olduklarını ifade eden çeşitli açıklamalarına ayrıntılarıyla yer vermiştik, bunları tekrar etmeyeceğim.
Bölgemizin devrimci kalesi Suriye korunmalıdır. Kantonlara bölünüp, Büyük Ortadoğu Projesine yem yapılmamalıdır. Bölgeyi ateş çemberine sokacak böylesi cehennemi düşünceler, içindeki her topluluğu yakacak, emperyalist-siyonist çevrelerin ekmeğine yağ sürecektir. Ülkemiz yöneticileri bu sürecin taşeronluğundan vazgeçmelidir.
Suriye devrimci yönetiminin halkından aldığı güç ve azimle reformları bir an önce hayata geçirerek, yaşanan bunalımdan daha güçlü olarak çıkacağına inancımız tamdır. “Suriye birliğiyle güçlü bir kale, halklarıyla başı dik bir ülkedir”.
Cuma namazlarını istismar ederek Cihat çağrılarıyla kan döken marjinal, köhnemiş tekfirci-selefi düşünce sahipleri; hedefiniz ve hizmet ettiğiniz çevreler açığa çıkmıştır, maskeniz düştü. Yalan, abartma, provokatif haberlerin düzmece foto-montajlarıyla kimseyi kandıramayacak, döktüğünüz kanda boğulacaksınız.
Türkiye'li devrimciler olarak, kader birliği içinde olduğumuz Ortadoğu halklarıyla saflarımızı her türlü milliyetçilikten uzak bir şekilde, hiç kimseyi ötekileştirmeden, farklılıklarımızın zenginliğiyle, özgürlük ve demokrasi mücadelesi bayrağını daha da yükseklerde dalgalandıracağız. Halklarımızın Amerikan çıkarları doğrultusunda heder edilmesine izin vermeyeceğiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder