2 Mayıs 2011 Pazartesi
BİN LADİN KATLEDİLDİ
TERÖRÜN MEDYA YILDIZI
BİN LADİN KATLEDİLDİ
Mihrac Ural
2 Mayıs 2011
Küresel terör ve teröristler, Made in USA damgası taşır; küresel ölçekte bir terör organize edebilmenin başka yolu da yoktur. Kendileri üretir, parlatır, medyatik hale getirir ve kendileri tasfiye ederler. Bu ölüm denkleminde kaybeden, sadece masum sivillerdir.
Bin Ladin bu denklemin medya yıldızıdır. Yaratıldı ve katledildi. Terör ise emperyalist dar çıkarların yeryüzünü kaplayan adaletsizliklerinin sonucu ve yapımı olarak devam edeceği kesindir. Terörün önüne geçmek için tek yol adaletsizliği yok etmektir. Böylesi bir mücadele Amerika’nın ve emperyalist uyduların çıkarlarıyla daha çok mücadele etmeyi gerektiriyor.
***
Bin Ladin katledildi. İnsanlık tarihinin tanık olduğu eli kanlı terör örgütü EL KAİDE’nin Lideri Usama Bin Ladin’in, Pakistan’da, bir yıllık takip sonucu, Amerikan özel birliklerince katledildiği açıklandı (2 Mayıs 2011. Saat 03.30). Zamanlamanın birçok boyutu olmasına rağmen, yaklaşan Amerikan seçimlerinde hızlı bir gerileme yaşayan Obama’nın kamuoyu kazanımı için doping amacı taşımaktadır.
Bin Ladin, terörün tarihte Hasan Sabbah’tan sonraki en parlak simgesidir. Amerikan üretimi bir teröristtir. Soğuk savaşın ürünü olan EL KAİDE ve lideri Bin Ladin, Sosyalist sistemin kuşatılması amacıyla geliştirilen, İslami ülkeler ve İslami hareketlerin desteklenerek ikame edilmek istenen “Yeşil Kuşak” adlı projenin son ürünlerinden biridir. Bin Ladin’in ünü Afganistan’da Sovyetlere karşı kışkırtılan savaşlarda ve ardından gelen iç savaşlarda belirdi. Bu sürecin son halkasında Bin Ladin, Afganistan’da daha sonra iktidarı ele geçiren Taliban’ın da destekçisi ve ortağı olarak, ABD’nin gözdeleri arasındaydı.
EL KAİDE 1987’de kuruldu. Usama Bin Ladin, yakın arkadaşı Filistinli Şeyh Abdullah El Azzam’ın ölümü üzerine yıldızı hızla parlamaya başladı. Esas itibariyle Sovyetlere karşı savaş için Afganistan’da kökleşip genişletildi. Sovyet işgali sona erince, Amerika’nın işi biten her şeyi ötekileştirmesinin bir sonucu aradaki bağ ve ilişki bir biçimde kırıldı. Bu Amerika’nın El Kaide içinde at koşturmasının sonu değildi. İlişkiler bin bir biçimde “Muaviye ipi” gibi, gerdikçe gevşetilen gevşedikçe çekilen bir boyut almıştı. 11 Eylül 2001’de, New York Dünya Ticaret Merkezi eylemleri olmasıydı, Amerika’ya karşı yürütülen eylemlere rağmen, aradaki ilişkiler bir biçimde sürüp gidecekti. İnsanlıkta bu belli belirsiz ilişkinin rahmeti altında teröre kurban olmaya devam edecekti.
Soğuk savaşın son düellolarının rahminden doğan EL KAİDE ve lideri Bin Ladin, Amerika’yla yaşanan ilişki kırılması ardından Afganistan’ı daha çok merkez edinmeye başlamıştır. Bu süreç aynı zamanda Kafkaslarda Selefi Cihat örgütlerinin, terör eylemlerini yükselttiği dönemdir. Bin Ladin, Amerika’yla açık savaşını, merkezini ülkesi Suudi Arabistan’dan, Afganistan’a taşırken dile getirdiği “İhrıcu li muşrikin min Ceziretül Arab” (Müşrikleri Arap Yarım-adasından çıkartın) ünlü cümlesinde ifade etmişti. Bu cümle aynı zamanda, Amerikan medyası aracılığıyla, EL KAİDE terör efsanesinin şişirilme döneminin başlangıcı olmuştur. Bin Ladin’in bu gün ilan edilen katliyle birlikte bu konu yeni bir safhaya geçmiştir.
EL KAİDE’nin eli kanlı terör eylemleri öncelikle bir insanlık suçudur ancak Amerika ve İsrail’in devlet eliyle yaptığı teröre göre bir elin parmak sayısı kadardır. O, parlatılarak şişirilen bir medya balonudur. İletişim çağının, var olan küçük gerçekleri akıl almaz tarzda abartarak insanlığı, dar çıkarlar adına, emperyalist karanlık planlar için yönlendirme materyalidir. Uluslararası tekelci medyanın ahlaksız işlevlerinden biri olarak insanlığa her yerde dayattığı bu yöntem, yalan kurguların senaryosu olarak var olan bir gerçeği çığırından çıkarıp, amaçlarını gerçekleştirmenin bir unsuru haline dönüştürmektedir. Amerika, özellikle kendi ektiği terörün tepkisi olarak yine kendisine dönüşü karşısında bu kirli bilinç bulandırma çabasını medyasıyla sistemli bir tarzda icra ediyor.
Kaide’nin bilinen eylemlerinin tümü Amerika’ya karşıdır. Bu selefi cihat örgütünün İsrail’e karşı tek bir cümle sarf etmemesi, tek bir eylem yapmaması işin garabetinde, anlaşılması güç bir vakıadır. Buna rağmen bu sabah İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Bin Ladin’in öldürülmesi demokrasi güçlerinin bir zaferidir” diye açıklama yapması daha da ilginçtir. Bu açıklamaları, Batılı liderlerin aynı yöndeki açıklamaları takip etti. Bu açıklamaların tümünde ölüm kültüründe anlamını bulan insan katletme algısının çirkin bir tezahürünü gördük. İslam’daki “ölünün arkasından konuşulmaz” söylemini hatırladığımızda, ölüm kültürü üzerine tepinmenin çirkinliğini daha da iyi anlamış oluruz. Bin Ladin’in ölümü, İslam üzerine örtülmek istenen terör damgasının, nispeten hafiflemesinin kabul edilebilir sınırları, Amerika’nın “kendin üret kendin tasfiye et” politikası dışında algılanamayacağını belirtmek gerek.
Yaptığı eylemler sansasyonel özellikleri dışında, ciddi hiçbir askeri, ekonomik yıkıcı zararlar vermeyecek kadar sınırlı eylemlerdir. 11 Eylül eylemlerinde Dünya Ticaret Merkezi binalarının yıkılışı hariç, yapılan terör eylemleri insana zarar verme sınırında kalmıştır. Bu eylemleri en çarpıcı olanları şunlardı:
“1993:
- 26 Şubat: ABD - New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne patlayıcıyla düzenlenen saldırıda 6 kişi öldü, 1000 kadar kişi yaralandı.
1995:
- 13 Kasım: Suudi Arabistan - Riyad'da Amerikalı askeri danışmanların çalıştığı bir sırada Suudi Arabistan Ulusal Muhafız Teşkilatı binasının önünde bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 5 Amerikan askeri ve iki Hintli öldü, 60'tan fazla kişi yaralandı.
1996:
- 25 Haziran : Suudi Arabistan - Dahran yakınlarındaki Hobar Amerikan üssünün girişine iki ton patlayıcı yüklü kamyonla düzenlenen saldırıda tamamı Amerikalı 19 kişi öldü, 386 kişi yaralandı.
1998:
- 7 Ağustos: Kenya/Tanzanya - Kenya'nın Nairobi ve Tanzanya'nın Dar El Selam'daki Amerikan Büyükelçilikleri yakınlarında patlayıcı yüklü iki araçla eş zamanlı düzenlenen saldırılarda 12'si Amerikalı 224 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.
2000:
- 12 Ekim: Yemen - Aden limanında Amerikan USS Cole destroyerine düzenlenen saldırıda 17 Amerikalı bahriyeli öldü.
2001:
- 11 Eylül: ABD - Toplam 266 kişi taşıyan dört yolcu uçağı, Dünya Ticaret Merkezi'nin iki gökdelenine ve Washington'daki Pentagon'a saldırı silahı olarak kullanıldı. 4. uçak Pennsylvania'ya düştü. Tarihin en çok can kaybına yol açan saldırısında 3 bin civarında kişi öldü ve kayboldu.”
( Diğer irili ufaklı eylemleri de şu linkte bulmak mümkün http://www.cnnturk.com/2011/dunya/05/02/el.kaideye.atfedilen.saldirilar/615197.0/index.html )
Bilinen 15 eylemin, Amerikan medyası tarafından dünyayı teröre boğan eylemler olarak lanse edilmesinin, dünya barışını tehdit eden eylemler olarak sunulmasının, BM Güvenlik Konseyinde Irak gibi devletlerin işgali ve yıkılmasıyla sonuçlanan, tarihin en büyük yalanlarıyla alınan kararların çıkarılması unutulmamalıdır.
EL KAİDE, gerçekliğinden çok ötelere giden ünüyle, kitlesel olmanın ötesinde, dar kadro hareketi olarak, karanlık odaların insan katletme mekanizması olmuştur.
Eylemleri ne sayıca ne de sonuçları itibariyle dünyanın her ülkesinde kendinden var olan ya da komplolarla yaratılan terör eylemlerinden farklı değildi. Ancak Amerika bu simgeyi sonuna kadar istismar etme çabası içinde olmuştur. Bununla da kalmayıp, tarihte eşi benzeri olmayan, sayıca ve nitelikçe erişilmesi mümkün olmayan Amerikan devlet terörü eylemlerine de bir örtü olarak kullanmıştır. Amerika’nın terör eylemleri, insan aklını zorlayan eylemler olarak, Panamada olduğu gibi Devlet Başkanlarının kaçırılması ya da katledilmesi, evlerinin bombalanması, Libya örneğinde olduğu gibi çocuklarının torunlarının katledilmesi, Irak ve Afganistan gibi devletlerin askeri işgali ve Ortaçağlarda olduğu gibi yıkılarak parçalara ayrılması gündeme gelmiştir.
Amerika, bizzat kendisinin devlet terörü olarak dayattığı, insanlık dışı eylemleri yanı sıra, koruması altındaki ülkelerin eli kanlı terör eylemlerinin de örtüsü olmuştur. İsrail’in, Filistin halkına günü birlik dayattığı akıl almaz terör ve toplu kıyımına göz yummakta, BM’de bir kınama kararının çıkmasına karşı da “veto hakkı”nı kullanmaktan geri kalmamaktadır. Ve bu süreç devlet terörünü daha da azdıran sonuçlarıyla, insanlık katline katkı olarak dayatılmaktadır.
Amerika’nın, dünyada sürdürdüğü tarihin en pervasız eli kanlı terör eylemlerine de gerekçe olarak gösterilen Bin Ladin’i katletmesiyle, insanlık barışına katacağı hiçbir şey olmayacaktır. Dünyada benzeri terör eylemleri ve EL KAİDE’nin devam eden malum liderliğinin terör eylemleri durmayacaktır. Bunun durmazsının da mümkünü yoktur. Amerika başta olmak üzere, İsrail gibi terör devletlerinin insanlık dışı eylemleri, toplu kıyımları var oldukça, dünyadaki adaletsiz paylaşımlar sürdükçe, tüm insanlığın değerleri emperyalist çıkar çevrelerinin sömürü çarklarına aktıkça, terörü yok etmek mümkün olmayacaktır.
Nedenler var oldukça terör de olacaktır, insanlık acı çekmeye devam edecektir. Bu ahlaksız eylemlerin, insanlığın var oluş algılarına ölümcül tecavüzlerin, en önemli kışkırtıcı kaynağı da Amerika’dır. Tüm insanlığa ait olan yeryüzü servetlerinin adaletsizce dağılımı bunun nedenlerinden en önemlisidir. Amerika, yeryüzünde hüküm süren bu adaletsizliğin öncüsüdür.
Amerika, zor ve zorbalıkla, insanlık tarihinin en korkunç askeri gücünü elinde tutmanın avantajıyla, müttefiklerinin aynı doğrultudaki dar çıkar projeleriyle insanlığı katleden terörün her türüne kaynaklık oluşturmaktadır.
Küresel terör, yeryüzünü kaosların bataklığa sürükleyen, adaletsizliği insanlığa dayatan Amerika’nın bir kimlik kartıdır. Tarihte tüm güç uygarlıkları, insanlığa karşı bu zulmü dayatmıştır.
BİN LADİN KATLEDİLDİ
Mihrac Ural
2 Mayıs 2011
Küresel terör ve teröristler, Made in USA damgası taşır; küresel ölçekte bir terör organize edebilmenin başka yolu da yoktur. Kendileri üretir, parlatır, medyatik hale getirir ve kendileri tasfiye ederler. Bu ölüm denkleminde kaybeden, sadece masum sivillerdir.
Bin Ladin bu denklemin medya yıldızıdır. Yaratıldı ve katledildi. Terör ise emperyalist dar çıkarların yeryüzünü kaplayan adaletsizliklerinin sonucu ve yapımı olarak devam edeceği kesindir. Terörün önüne geçmek için tek yol adaletsizliği yok etmektir. Böylesi bir mücadele Amerika’nın ve emperyalist uyduların çıkarlarıyla daha çok mücadele etmeyi gerektiriyor.
***
Bin Ladin katledildi. İnsanlık tarihinin tanık olduğu eli kanlı terör örgütü EL KAİDE’nin Lideri Usama Bin Ladin’in, Pakistan’da, bir yıllık takip sonucu, Amerikan özel birliklerince katledildiği açıklandı (2 Mayıs 2011. Saat 03.30). Zamanlamanın birçok boyutu olmasına rağmen, yaklaşan Amerikan seçimlerinde hızlı bir gerileme yaşayan Obama’nın kamuoyu kazanımı için doping amacı taşımaktadır.
Bin Ladin, terörün tarihte Hasan Sabbah’tan sonraki en parlak simgesidir. Amerikan üretimi bir teröristtir. Soğuk savaşın ürünü olan EL KAİDE ve lideri Bin Ladin, Sosyalist sistemin kuşatılması amacıyla geliştirilen, İslami ülkeler ve İslami hareketlerin desteklenerek ikame edilmek istenen “Yeşil Kuşak” adlı projenin son ürünlerinden biridir. Bin Ladin’in ünü Afganistan’da Sovyetlere karşı kışkırtılan savaşlarda ve ardından gelen iç savaşlarda belirdi. Bu sürecin son halkasında Bin Ladin, Afganistan’da daha sonra iktidarı ele geçiren Taliban’ın da destekçisi ve ortağı olarak, ABD’nin gözdeleri arasındaydı.
EL KAİDE 1987’de kuruldu. Usama Bin Ladin, yakın arkadaşı Filistinli Şeyh Abdullah El Azzam’ın ölümü üzerine yıldızı hızla parlamaya başladı. Esas itibariyle Sovyetlere karşı savaş için Afganistan’da kökleşip genişletildi. Sovyet işgali sona erince, Amerika’nın işi biten her şeyi ötekileştirmesinin bir sonucu aradaki bağ ve ilişki bir biçimde kırıldı. Bu Amerika’nın El Kaide içinde at koşturmasının sonu değildi. İlişkiler bin bir biçimde “Muaviye ipi” gibi, gerdikçe gevşetilen gevşedikçe çekilen bir boyut almıştı. 11 Eylül 2001’de, New York Dünya Ticaret Merkezi eylemleri olmasıydı, Amerika’ya karşı yürütülen eylemlere rağmen, aradaki ilişkiler bir biçimde sürüp gidecekti. İnsanlıkta bu belli belirsiz ilişkinin rahmeti altında teröre kurban olmaya devam edecekti.
Soğuk savaşın son düellolarının rahminden doğan EL KAİDE ve lideri Bin Ladin, Amerika’yla yaşanan ilişki kırılması ardından Afganistan’ı daha çok merkez edinmeye başlamıştır. Bu süreç aynı zamanda Kafkaslarda Selefi Cihat örgütlerinin, terör eylemlerini yükselttiği dönemdir. Bin Ladin, Amerika’yla açık savaşını, merkezini ülkesi Suudi Arabistan’dan, Afganistan’a taşırken dile getirdiği “İhrıcu li muşrikin min Ceziretül Arab” (Müşrikleri Arap Yarım-adasından çıkartın) ünlü cümlesinde ifade etmişti. Bu cümle aynı zamanda, Amerikan medyası aracılığıyla, EL KAİDE terör efsanesinin şişirilme döneminin başlangıcı olmuştur. Bin Ladin’in bu gün ilan edilen katliyle birlikte bu konu yeni bir safhaya geçmiştir.
EL KAİDE’nin eli kanlı terör eylemleri öncelikle bir insanlık suçudur ancak Amerika ve İsrail’in devlet eliyle yaptığı teröre göre bir elin parmak sayısı kadardır. O, parlatılarak şişirilen bir medya balonudur. İletişim çağının, var olan küçük gerçekleri akıl almaz tarzda abartarak insanlığı, dar çıkarlar adına, emperyalist karanlık planlar için yönlendirme materyalidir. Uluslararası tekelci medyanın ahlaksız işlevlerinden biri olarak insanlığa her yerde dayattığı bu yöntem, yalan kurguların senaryosu olarak var olan bir gerçeği çığırından çıkarıp, amaçlarını gerçekleştirmenin bir unsuru haline dönüştürmektedir. Amerika, özellikle kendi ektiği terörün tepkisi olarak yine kendisine dönüşü karşısında bu kirli bilinç bulandırma çabasını medyasıyla sistemli bir tarzda icra ediyor.
Kaide’nin bilinen eylemlerinin tümü Amerika’ya karşıdır. Bu selefi cihat örgütünün İsrail’e karşı tek bir cümle sarf etmemesi, tek bir eylem yapmaması işin garabetinde, anlaşılması güç bir vakıadır. Buna rağmen bu sabah İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Bin Ladin’in öldürülmesi demokrasi güçlerinin bir zaferidir” diye açıklama yapması daha da ilginçtir. Bu açıklamaları, Batılı liderlerin aynı yöndeki açıklamaları takip etti. Bu açıklamaların tümünde ölüm kültüründe anlamını bulan insan katletme algısının çirkin bir tezahürünü gördük. İslam’daki “ölünün arkasından konuşulmaz” söylemini hatırladığımızda, ölüm kültürü üzerine tepinmenin çirkinliğini daha da iyi anlamış oluruz. Bin Ladin’in ölümü, İslam üzerine örtülmek istenen terör damgasının, nispeten hafiflemesinin kabul edilebilir sınırları, Amerika’nın “kendin üret kendin tasfiye et” politikası dışında algılanamayacağını belirtmek gerek.
Yaptığı eylemler sansasyonel özellikleri dışında, ciddi hiçbir askeri, ekonomik yıkıcı zararlar vermeyecek kadar sınırlı eylemlerdir. 11 Eylül eylemlerinde Dünya Ticaret Merkezi binalarının yıkılışı hariç, yapılan terör eylemleri insana zarar verme sınırında kalmıştır. Bu eylemleri en çarpıcı olanları şunlardı:
“1993:
- 26 Şubat: ABD - New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne patlayıcıyla düzenlenen saldırıda 6 kişi öldü, 1000 kadar kişi yaralandı.
1995:
- 13 Kasım: Suudi Arabistan - Riyad'da Amerikalı askeri danışmanların çalıştığı bir sırada Suudi Arabistan Ulusal Muhafız Teşkilatı binasının önünde bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 5 Amerikan askeri ve iki Hintli öldü, 60'tan fazla kişi yaralandı.
1996:
- 25 Haziran : Suudi Arabistan - Dahran yakınlarındaki Hobar Amerikan üssünün girişine iki ton patlayıcı yüklü kamyonla düzenlenen saldırıda tamamı Amerikalı 19 kişi öldü, 386 kişi yaralandı.
1998:
- 7 Ağustos: Kenya/Tanzanya - Kenya'nın Nairobi ve Tanzanya'nın Dar El Selam'daki Amerikan Büyükelçilikleri yakınlarında patlayıcı yüklü iki araçla eş zamanlı düzenlenen saldırılarda 12'si Amerikalı 224 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.
2000:
- 12 Ekim: Yemen - Aden limanında Amerikan USS Cole destroyerine düzenlenen saldırıda 17 Amerikalı bahriyeli öldü.
2001:
- 11 Eylül: ABD - Toplam 266 kişi taşıyan dört yolcu uçağı, Dünya Ticaret Merkezi'nin iki gökdelenine ve Washington'daki Pentagon'a saldırı silahı olarak kullanıldı. 4. uçak Pennsylvania'ya düştü. Tarihin en çok can kaybına yol açan saldırısında 3 bin civarında kişi öldü ve kayboldu.”
( Diğer irili ufaklı eylemleri de şu linkte bulmak mümkün http://www.cnnturk.com/2011/dunya/05/02/el.kaideye.atfedilen.saldirilar/615197.0/index.html )
Bilinen 15 eylemin, Amerikan medyası tarafından dünyayı teröre boğan eylemler olarak lanse edilmesinin, dünya barışını tehdit eden eylemler olarak sunulmasının, BM Güvenlik Konseyinde Irak gibi devletlerin işgali ve yıkılmasıyla sonuçlanan, tarihin en büyük yalanlarıyla alınan kararların çıkarılması unutulmamalıdır.
EL KAİDE, gerçekliğinden çok ötelere giden ünüyle, kitlesel olmanın ötesinde, dar kadro hareketi olarak, karanlık odaların insan katletme mekanizması olmuştur.
Eylemleri ne sayıca ne de sonuçları itibariyle dünyanın her ülkesinde kendinden var olan ya da komplolarla yaratılan terör eylemlerinden farklı değildi. Ancak Amerika bu simgeyi sonuna kadar istismar etme çabası içinde olmuştur. Bununla da kalmayıp, tarihte eşi benzeri olmayan, sayıca ve nitelikçe erişilmesi mümkün olmayan Amerikan devlet terörü eylemlerine de bir örtü olarak kullanmıştır. Amerika’nın terör eylemleri, insan aklını zorlayan eylemler olarak, Panamada olduğu gibi Devlet Başkanlarının kaçırılması ya da katledilmesi, evlerinin bombalanması, Libya örneğinde olduğu gibi çocuklarının torunlarının katledilmesi, Irak ve Afganistan gibi devletlerin askeri işgali ve Ortaçağlarda olduğu gibi yıkılarak parçalara ayrılması gündeme gelmiştir.
Amerika, bizzat kendisinin devlet terörü olarak dayattığı, insanlık dışı eylemleri yanı sıra, koruması altındaki ülkelerin eli kanlı terör eylemlerinin de örtüsü olmuştur. İsrail’in, Filistin halkına günü birlik dayattığı akıl almaz terör ve toplu kıyımına göz yummakta, BM’de bir kınama kararının çıkmasına karşı da “veto hakkı”nı kullanmaktan geri kalmamaktadır. Ve bu süreç devlet terörünü daha da azdıran sonuçlarıyla, insanlık katline katkı olarak dayatılmaktadır.
Amerika’nın, dünyada sürdürdüğü tarihin en pervasız eli kanlı terör eylemlerine de gerekçe olarak gösterilen Bin Ladin’i katletmesiyle, insanlık barışına katacağı hiçbir şey olmayacaktır. Dünyada benzeri terör eylemleri ve EL KAİDE’nin devam eden malum liderliğinin terör eylemleri durmayacaktır. Bunun durmazsının da mümkünü yoktur. Amerika başta olmak üzere, İsrail gibi terör devletlerinin insanlık dışı eylemleri, toplu kıyımları var oldukça, dünyadaki adaletsiz paylaşımlar sürdükçe, tüm insanlığın değerleri emperyalist çıkar çevrelerinin sömürü çarklarına aktıkça, terörü yok etmek mümkün olmayacaktır.
Nedenler var oldukça terör de olacaktır, insanlık acı çekmeye devam edecektir. Bu ahlaksız eylemlerin, insanlığın var oluş algılarına ölümcül tecavüzlerin, en önemli kışkırtıcı kaynağı da Amerika’dır. Tüm insanlığa ait olan yeryüzü servetlerinin adaletsizce dağılımı bunun nedenlerinden en önemlisidir. Amerika, yeryüzünde hüküm süren bu adaletsizliğin öncüsüdür.
Amerika, zor ve zorbalıkla, insanlık tarihinin en korkunç askeri gücünü elinde tutmanın avantajıyla, müttefiklerinin aynı doğrultudaki dar çıkar projeleriyle insanlığı katleden terörün her türüne kaynaklık oluşturmaktadır.
Küresel terör, yeryüzünü kaosların bataklığa sürükleyen, adaletsizliği insanlığa dayatan Amerika’nın bir kimlik kartıdır. Tarihte tüm güç uygarlıkları, insanlığa karşı bu zulmü dayatmıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder