20 Mayıs 2011 Cuma
NEKSE
Mihrac Ural
21 Mayıs 2011
NEKBE’den sonra NEKSE geldi. Birincisi Filistin felaketi günü 15 Mayıs 1948. İkincisi ise aynı yaranın nüksetmesi oldu 5 Haziran 1967’de İsrail aniden Mısır’a saldırarak tüm hava kuvvetlerini ve kara küvetlerinin önemli bir bölümünü savaşa giremeyecek hale getirdi. Gazze ve Sina yarımadası işgal edildi. Ürdün, Suriye (Golan tepeleri), Lübnan cephesinde Arap topraklarını işgal etti. 6 gün savaşı olarak bilinen bu savaş Araplar için NEKBE’nin, yani felaket gününün yeniden nüksetmesi gündeme gelmiş oldu. Araplar için tarihlerinin en ağır yarası, bölgenin tüm sorunlarında en keskin dönemeç burada gündeme geldi. Bu güne de NEKSE dendi.
Araplar, NEKBE (Felaket günü) 63. Yıl dönümünü önemli bir adımla andı. On binlerce Filistinli, Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnanlı, İsrail’in askeri olarak oluşturduğu haksız askeri sınırlara sel gibi aktı. Suriye ve Lübnan’dan akan gençler, İsrail’in dayattığı dikenli tel sınırları aşarak Filistin topraklarına ulaştı. Sürgündeki Filistinliler, İsrail işgali altındaki topraklarda yaşayan kardeşleriyle kucaklaştı. Bunun bedeli 400 yaralı 15 şehit. Ama bu adımla, bir ilk gerçekleşmiş oldu. Bu adım, yeryüzünün hiçbir askeri gücü, güvenlik önemi haklı bir dava olan Filistin halkının kendi anavatan topraklarına geri dönüşünün önüne geçemeyeceğini gösterdi. Filistin davasında bu adım yeni bir mücadele çizgisi oluşturmaya başladı.
Bu adımların ardı arkası kesilmeyecek gibi. Arap gençliği bu kez NEKSE’nin 44. Yıldönümünde Filistin’e sel gibi akama kararı almış bulunmaktadır. Ne mayınlar ne İsrail’in övündüğü askeri aparatları ne de Arap gericiliğinin engelleri bu akımı durduramayacak. 7 Haziran 2011 randevusunda hepimiz hazır olalım. Bu o gün atılacak adımları enerjimizle ruhumuzla destekleyerek bile olsu bu haklı özlemi gerçekleştirmek için hayatını ortaya koyan gençlerin yanında olalım.
***
Nekse, Arapça bir kelime. Türkçedeki tam karşılığı nüksetmek. Yani eski bir hastalık ya da yaranın yeniden hareketlenmesi nüksetmesidir. Önceki makalem NEKBE’nin 63. Yıldönümü ve gelişen olaylarla ilgili 15 Mayıs 2011 tarihini taşıyor. Arap gençlerinin sürgündeki Filistinli kardeşleriyle, bu günün anmalarında attıkları tarihi adım, bu makalemin konusuydu. Bu adım bir kez daha gündeme geliyor. Bu makalemin konusu da NEKSE’dir.
Tarih süreci içinde, Nekse ise Nekbe’nin ardından geldi. NEKBE, Filistin halkının ve tüm Arap aleminin büyük felaketidir. Bu gün Arap ve İslam aleminde Filistin’in elden çıkması, İsrail devletinin zor ve zorbalıkla kurulduğu Büyük Felaket günüdür (15 Mayıs 1948). Bundan dolayı her 15 Mayıs günü NEKBE günü olarak anılır. 63. Yıl dönümünü andığımız NEKBE dolaysıyla Arap İsrail mücadelesinde de önemli gelişmeler yaşandı. Bir ilk gündeme geldi.
15 Mayıs 2011 tarihi itibariyle Nekbe’nin 63. Yıldönümünde Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye, Gazze’den on binlerce Filistinli genç, Arap ordularını, silahlarını, kazanıp kazanamayacakları belli olmayan savaşlarını beklemeden Filistin’e silahsız yürüyüşünü başlattı. Mısır ve Ürdün beklendiği gibi, Filistinli gençlerin bu girişimine barikat kurdu engelledi. Lübnan ve Suriye ise serbest bıraktı. Sonuç, gençler tüm çitleri yıkarak, İsrail askerlerinin kurşunlarına meydan okuyarak, şehit düşen yoldaşlarına, yüzlerce yaralının yerlere serilmesine karşı ilerlediler ve işgal altındaki topraklara, orada yaşayan Filistin halkına ulaştılar, kucaklaştılar. Binlerce genç ölümü göze alarak mayınlı tarlalardan geçti ve Mejdel Şems’e ulaştı işgal altında yaşayan akrabalarına ulaştı (Mejdel Şems Suriye’nin işgal altındaki Golan topraklarında bir sınır beldesi).
Bunun da ötesi oldu. Suriye Halep Üniversitesi mezunu, Suriye Eğitim Bakanlığı memurlarından Filistinli Mühendis Hasan Hicazi (28) dedelerinin topraklarına, portakal kenti Yafa’ya ulaştı ve basın açıklaması yaptı. O an koluna giren İsrail polisleri tarafından da tutuklandı. Hicazi’nin sorguda “atalarının diyarını ziyaret etmeyi hep özlediğini, bu rüyayı gerçekleştirdikten sonra olacakların hiç de umurunda olmadığını” ifade ettiğini belirtti. Bu adım, İsrail’in amansız güvenlik önlemelerine da vurulmuş ağır bir darbe olarak tarihe geçerken, haklı bir davanın arkasında duran halkın er ya da geç haklarını kazanacağına da önemli bir mesaj olarak tespit edildi. NEKBE 63. Yıl dönümünde 15 şehit, 400 yaralı veren Filistinli-Suriyeli-Lübnanlı Arap gençleri, Tunus ve Mısır’da olduğu gibi, haklı davaların, kitlelerin gücüyle kazanacağını göstermiş oldu. Tarihe yazılan bu adım, bundan sonraki mücadelelerini de yol haritası olacaktır.
Bu adım, hiçbir sınırın, hiçbir askeri gücün Filistin halkının haklı taleplerini, anavatanına dönüşünü engellemeyeceğini göstermiş oldu. Tüm Arap ülkelerinin ve ordularının savaşlarına rağmen, yapılan tüm teslim anlaşmalarına karşın ne Filistin halkının haklı talepleri ne de anavatanlarına dönüşünü sağlayamamıştı. Ancak gençliğin bu adımı öylesine büyük bir kapı açmış oldu ki kilelerin engellenmez gücüyle hayal gibi görünün Filistin’e dönüş gerçek olduğu görülmüş oldu. Bu bilinçleri de mücadele yöntemleri de daha geniş bir açıdan algılamaya yöneltti. İntifadanın yaptığı katkıya yeni bir intifada ağlısıyla ortaya çıkan bu gelişme, Filistin özgürlüğüne giden yolun önemli bir köşe taşı olarak belirdi.
Bunun üzerine Filistinli gençler, Suriyeli, Lübnanlı, Mısır, Ürdün ve Gazzeli kardeşleriyle, belki uluslar arası ölçekte geniş bir yelpazede gençlerini de katılımıyla aynı etkinliği yeniden deneyeme kararı aldıklarını ilan ettiler. 7 Haziran 2011 tarihi için belirlenen etkinlik on binlerce Arap gencini mayınlı, dikenli tellerin askeri sınırlarına açık göğüsleriyle yürümesine tanık olunacaktır.
Bu adım, Dünya güçler dengesinin ikiyüzlü ve bir o kadar ahlaksız tutumları nedeniyle haklı Filistin davasının kaoslar içinde, bataklığa dönüştürülmesi, kısır bir ölüm denklemine sokulmasından bir çıkış yolu olarak belirmiştir. 21. Yüzyılın büyük Arap uyanışı diyebileceğimiz, ilk yarısı başarıyla aşılmış özgürlük ve demokrasi devrimlerinin mantık uzantısı olarak bu adım, bölgemizde hak elde etmenin tek yolu olan direnmenin de zaferi olarak gündeme gelmektedir.
İsrail, bu adımların kuşatması ve baskısı altında, bir yaşam sistemi haline getirdiği savaş algısının da iflas ettiğini görmekteyiz. Silahlı bir toplum olarak, çevreyi sürekli düşman olarak algılayıp ölüm çarkları üzerine kurgulanmış tarihsiz ve bir o kadara talihsiz kuruluşunu daha da fazla sürdürmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır
İsrail barıştan ikili görüşmelerle, karşı tarafı esir almayı anlıyor. Dayatma ittifaklarla, “savaşta hezimete uğramış bir kölelik ilişkisi” kurmak istiyor. Genel, geçerli, tüm tarafların katılımıyla hakların iadesiyle ilgili bir barış algısı bulunmuyor. İşgal ettiği toprakları terk etmiyor, “Cebel el Şeyh dorukları su kaynağı, Golan tepeleri askeri stratejik tepe, Şebaa mezraları verimli topraklardır” diye Araplardan gasp ettiği topraklarda tutunma inadını sürdürüyor. Bunu da, bölgede tüm savaşların sebebi olarak, ilk başlatıcısı olarak yeni savaşları kışkırtarak yapıyor; “Yaratıcı Anarşi”lerle, gerici Arap devletlerinin göz yummasıyla, Amerika ve batının bitmez-tükenmez siyasi, ekonomik, medyatik ve her türden diğer lojistik desteğiyle sonsuza kadar yaşayabileceğini sanıyor.
Ancak, haklı davalar artık sadece silahlarla kazanılmıyor. Milyonlar meydanlara silahsız indikçe, onların dev kitle baskısı gündeme geldikçe, hiç bir barbarlık, hiçbir diktatörlük ve hiçbir işgal tutunma şansına sahip olmayacağı açığa çıkıyor. Arap atasözünün dediği gibi “ Arkasında halkın durduğu hiçbir hak kaybolmuyor er ya da geç sahibine ulaşıyor”
İsrailli Haham bu gerçek karşımsındaki dehşetini dile getirirken, Kıpti misali gibi sirkatini de ele veriyor. “Boğazımıza geçirilen halat gittikçe daralıyor. Devrimlerin bizden uzak olduğunu ve durup yeri göğü inleten sloganları atanları seyredeceğimizi sanmayın dedi ve sonra milyonlar Mısır, Batı Şeria ve her yerden İsrail’e doğru ilerlemek istediğinde ne yapacağız, ordunun yarım milyondan az insanla baş edemediğini gördünüz. Peki, milyonlarla nasıl baş edeceğiz?“
Bu, Emperyalist çıkar politikalarının böl-yönet taktikleriyle, gerici güçlerin iktidarda tutunma adına verdikleri tavizlerin rahmeti altında, halkın haklı hiçbir davasının kazanılmadığının da bir göstergesidir. Milyonların gücü, sorunları çözecek en barışçıl direnme gücü olarak bölgemizdeki tarihi istikrarsızlığa son vereceğini gösteriyor. Bu adım bölge halkaların İsrail’le hesaplaşmasının da adıdır.
Yaklaşan 7 Haziran 2011 tarihini unutmadan, coşkuyla desteklemeye hazır olalım. katılma olanağımız olmasa da bilince çıkarıp etkince destekleme çabası vermeliyiz. Filistin davası, ülkemizde özgürlük ve demokrasi davasının da tüm hikayesini barındırdığını unutmamalıyız. Kürt halkının Şırnak Uludere ilçesinde 15 Mayıs 2011 tarihinde 12 gencinin katledilmesiyle yaşadığı büyük acı karşısında sınırları aşan girişimini hatırlayınız. O an hangi birimiz bu topluluk içinde olmayı düşünmedik. O kararlı duruşu, o canının, tıkanıklığın yarattığı ileri atılıma hak vermedik. Olay tastamam budur. Filistinli gençlerin de Kürt halkının da durumu bu yanıyla aynıdır. Kıssadan hisse de budur. Geriye benim söyleyecek tek bir cümlem kalıyor; “Arkasında halkın durduğu hiçbir hak kaybolmuyor”
21 Mayıs 2011
NEKBE’den sonra NEKSE geldi. Birincisi Filistin felaketi günü 15 Mayıs 1948. İkincisi ise aynı yaranın nüksetmesi oldu 5 Haziran 1967’de İsrail aniden Mısır’a saldırarak tüm hava kuvvetlerini ve kara küvetlerinin önemli bir bölümünü savaşa giremeyecek hale getirdi. Gazze ve Sina yarımadası işgal edildi. Ürdün, Suriye (Golan tepeleri), Lübnan cephesinde Arap topraklarını işgal etti. 6 gün savaşı olarak bilinen bu savaş Araplar için NEKBE’nin, yani felaket gününün yeniden nüksetmesi gündeme gelmiş oldu. Araplar için tarihlerinin en ağır yarası, bölgenin tüm sorunlarında en keskin dönemeç burada gündeme geldi. Bu güne de NEKSE dendi.
Araplar, NEKBE (Felaket günü) 63. Yıl dönümünü önemli bir adımla andı. On binlerce Filistinli, Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnanlı, İsrail’in askeri olarak oluşturduğu haksız askeri sınırlara sel gibi aktı. Suriye ve Lübnan’dan akan gençler, İsrail’in dayattığı dikenli tel sınırları aşarak Filistin topraklarına ulaştı. Sürgündeki Filistinliler, İsrail işgali altındaki topraklarda yaşayan kardeşleriyle kucaklaştı. Bunun bedeli 400 yaralı 15 şehit. Ama bu adımla, bir ilk gerçekleşmiş oldu. Bu adım, yeryüzünün hiçbir askeri gücü, güvenlik önemi haklı bir dava olan Filistin halkının kendi anavatan topraklarına geri dönüşünün önüne geçemeyeceğini gösterdi. Filistin davasında bu adım yeni bir mücadele çizgisi oluşturmaya başladı.
Bu adımların ardı arkası kesilmeyecek gibi. Arap gençliği bu kez NEKSE’nin 44. Yıldönümünde Filistin’e sel gibi akama kararı almış bulunmaktadır. Ne mayınlar ne İsrail’in övündüğü askeri aparatları ne de Arap gericiliğinin engelleri bu akımı durduramayacak. 7 Haziran 2011 randevusunda hepimiz hazır olalım. Bu o gün atılacak adımları enerjimizle ruhumuzla destekleyerek bile olsu bu haklı özlemi gerçekleştirmek için hayatını ortaya koyan gençlerin yanında olalım.
***
Nekse, Arapça bir kelime. Türkçedeki tam karşılığı nüksetmek. Yani eski bir hastalık ya da yaranın yeniden hareketlenmesi nüksetmesidir. Önceki makalem NEKBE’nin 63. Yıldönümü ve gelişen olaylarla ilgili 15 Mayıs 2011 tarihini taşıyor. Arap gençlerinin sürgündeki Filistinli kardeşleriyle, bu günün anmalarında attıkları tarihi adım, bu makalemin konusuydu. Bu adım bir kez daha gündeme geliyor. Bu makalemin konusu da NEKSE’dir.
Tarih süreci içinde, Nekse ise Nekbe’nin ardından geldi. NEKBE, Filistin halkının ve tüm Arap aleminin büyük felaketidir. Bu gün Arap ve İslam aleminde Filistin’in elden çıkması, İsrail devletinin zor ve zorbalıkla kurulduğu Büyük Felaket günüdür (15 Mayıs 1948). Bundan dolayı her 15 Mayıs günü NEKBE günü olarak anılır. 63. Yıl dönümünü andığımız NEKBE dolaysıyla Arap İsrail mücadelesinde de önemli gelişmeler yaşandı. Bir ilk gündeme geldi.
15 Mayıs 2011 tarihi itibariyle Nekbe’nin 63. Yıldönümünde Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye, Gazze’den on binlerce Filistinli genç, Arap ordularını, silahlarını, kazanıp kazanamayacakları belli olmayan savaşlarını beklemeden Filistin’e silahsız yürüyüşünü başlattı. Mısır ve Ürdün beklendiği gibi, Filistinli gençlerin bu girişimine barikat kurdu engelledi. Lübnan ve Suriye ise serbest bıraktı. Sonuç, gençler tüm çitleri yıkarak, İsrail askerlerinin kurşunlarına meydan okuyarak, şehit düşen yoldaşlarına, yüzlerce yaralının yerlere serilmesine karşı ilerlediler ve işgal altındaki topraklara, orada yaşayan Filistin halkına ulaştılar, kucaklaştılar. Binlerce genç ölümü göze alarak mayınlı tarlalardan geçti ve Mejdel Şems’e ulaştı işgal altında yaşayan akrabalarına ulaştı (Mejdel Şems Suriye’nin işgal altındaki Golan topraklarında bir sınır beldesi).
Bunun da ötesi oldu. Suriye Halep Üniversitesi mezunu, Suriye Eğitim Bakanlığı memurlarından Filistinli Mühendis Hasan Hicazi (28) dedelerinin topraklarına, portakal kenti Yafa’ya ulaştı ve basın açıklaması yaptı. O an koluna giren İsrail polisleri tarafından da tutuklandı. Hicazi’nin sorguda “atalarının diyarını ziyaret etmeyi hep özlediğini, bu rüyayı gerçekleştirdikten sonra olacakların hiç de umurunda olmadığını” ifade ettiğini belirtti. Bu adım, İsrail’in amansız güvenlik önlemelerine da vurulmuş ağır bir darbe olarak tarihe geçerken, haklı bir davanın arkasında duran halkın er ya da geç haklarını kazanacağına da önemli bir mesaj olarak tespit edildi. NEKBE 63. Yıl dönümünde 15 şehit, 400 yaralı veren Filistinli-Suriyeli-Lübnanlı Arap gençleri, Tunus ve Mısır’da olduğu gibi, haklı davaların, kitlelerin gücüyle kazanacağını göstermiş oldu. Tarihe yazılan bu adım, bundan sonraki mücadelelerini de yol haritası olacaktır.
Bu adım, hiçbir sınırın, hiçbir askeri gücün Filistin halkının haklı taleplerini, anavatanına dönüşünü engellemeyeceğini göstermiş oldu. Tüm Arap ülkelerinin ve ordularının savaşlarına rağmen, yapılan tüm teslim anlaşmalarına karşın ne Filistin halkının haklı talepleri ne de anavatanlarına dönüşünü sağlayamamıştı. Ancak gençliğin bu adımı öylesine büyük bir kapı açmış oldu ki kilelerin engellenmez gücüyle hayal gibi görünün Filistin’e dönüş gerçek olduğu görülmüş oldu. Bu bilinçleri de mücadele yöntemleri de daha geniş bir açıdan algılamaya yöneltti. İntifadanın yaptığı katkıya yeni bir intifada ağlısıyla ortaya çıkan bu gelişme, Filistin özgürlüğüne giden yolun önemli bir köşe taşı olarak belirdi.
Bunun üzerine Filistinli gençler, Suriyeli, Lübnanlı, Mısır, Ürdün ve Gazzeli kardeşleriyle, belki uluslar arası ölçekte geniş bir yelpazede gençlerini de katılımıyla aynı etkinliği yeniden deneyeme kararı aldıklarını ilan ettiler. 7 Haziran 2011 tarihi için belirlenen etkinlik on binlerce Arap gencini mayınlı, dikenli tellerin askeri sınırlarına açık göğüsleriyle yürümesine tanık olunacaktır.
Bu adım, Dünya güçler dengesinin ikiyüzlü ve bir o kadar ahlaksız tutumları nedeniyle haklı Filistin davasının kaoslar içinde, bataklığa dönüştürülmesi, kısır bir ölüm denklemine sokulmasından bir çıkış yolu olarak belirmiştir. 21. Yüzyılın büyük Arap uyanışı diyebileceğimiz, ilk yarısı başarıyla aşılmış özgürlük ve demokrasi devrimlerinin mantık uzantısı olarak bu adım, bölgemizde hak elde etmenin tek yolu olan direnmenin de zaferi olarak gündeme gelmektedir.
İsrail, bu adımların kuşatması ve baskısı altında, bir yaşam sistemi haline getirdiği savaş algısının da iflas ettiğini görmekteyiz. Silahlı bir toplum olarak, çevreyi sürekli düşman olarak algılayıp ölüm çarkları üzerine kurgulanmış tarihsiz ve bir o kadara talihsiz kuruluşunu daha da fazla sürdürmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır
İsrail barıştan ikili görüşmelerle, karşı tarafı esir almayı anlıyor. Dayatma ittifaklarla, “savaşta hezimete uğramış bir kölelik ilişkisi” kurmak istiyor. Genel, geçerli, tüm tarafların katılımıyla hakların iadesiyle ilgili bir barış algısı bulunmuyor. İşgal ettiği toprakları terk etmiyor, “Cebel el Şeyh dorukları su kaynağı, Golan tepeleri askeri stratejik tepe, Şebaa mezraları verimli topraklardır” diye Araplardan gasp ettiği topraklarda tutunma inadını sürdürüyor. Bunu da, bölgede tüm savaşların sebebi olarak, ilk başlatıcısı olarak yeni savaşları kışkırtarak yapıyor; “Yaratıcı Anarşi”lerle, gerici Arap devletlerinin göz yummasıyla, Amerika ve batının bitmez-tükenmez siyasi, ekonomik, medyatik ve her türden diğer lojistik desteğiyle sonsuza kadar yaşayabileceğini sanıyor.
Ancak, haklı davalar artık sadece silahlarla kazanılmıyor. Milyonlar meydanlara silahsız indikçe, onların dev kitle baskısı gündeme geldikçe, hiç bir barbarlık, hiçbir diktatörlük ve hiçbir işgal tutunma şansına sahip olmayacağı açığa çıkıyor. Arap atasözünün dediği gibi “ Arkasında halkın durduğu hiçbir hak kaybolmuyor er ya da geç sahibine ulaşıyor”
İsrailli Haham bu gerçek karşımsındaki dehşetini dile getirirken, Kıpti misali gibi sirkatini de ele veriyor. “Boğazımıza geçirilen halat gittikçe daralıyor. Devrimlerin bizden uzak olduğunu ve durup yeri göğü inleten sloganları atanları seyredeceğimizi sanmayın dedi ve sonra milyonlar Mısır, Batı Şeria ve her yerden İsrail’e doğru ilerlemek istediğinde ne yapacağız, ordunun yarım milyondan az insanla baş edemediğini gördünüz. Peki, milyonlarla nasıl baş edeceğiz?“
Bu, Emperyalist çıkar politikalarının böl-yönet taktikleriyle, gerici güçlerin iktidarda tutunma adına verdikleri tavizlerin rahmeti altında, halkın haklı hiçbir davasının kazanılmadığının da bir göstergesidir. Milyonların gücü, sorunları çözecek en barışçıl direnme gücü olarak bölgemizdeki tarihi istikrarsızlığa son vereceğini gösteriyor. Bu adım bölge halkaların İsrail’le hesaplaşmasının da adıdır.
Yaklaşan 7 Haziran 2011 tarihini unutmadan, coşkuyla desteklemeye hazır olalım. katılma olanağımız olmasa da bilince çıkarıp etkince destekleme çabası vermeliyiz. Filistin davası, ülkemizde özgürlük ve demokrasi davasının da tüm hikayesini barındırdığını unutmamalıyız. Kürt halkının Şırnak Uludere ilçesinde 15 Mayıs 2011 tarihinde 12 gencinin katledilmesiyle yaşadığı büyük acı karşısında sınırları aşan girişimini hatırlayınız. O an hangi birimiz bu topluluk içinde olmayı düşünmedik. O kararlı duruşu, o canının, tıkanıklığın yarattığı ileri atılıma hak vermedik. Olay tastamam budur. Filistinli gençlerin de Kürt halkının da durumu bu yanıyla aynıdır. Kıssadan hisse de budur. Geriye benim söyleyecek tek bir cümlem kalıyor; “Arkasında halkın durduğu hiçbir hak kaybolmuyor”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder