25 Mayıs 2011 Çarşamba
MAHMUT ALINAK
AYRI VARLIK Blog notu: Zaman gazetesi yazarı A Turan Alkan’ın, “Emek, Özgürlük ve Demokrasi Grubu” adına bağımsız milletvekili adayı Sayın Mahmut Alınak’a yönelik çirkin bir saldırı yapmıştır. Bu karalamaya karşı Sayın Mahmut Alınak’ın “ALLAH BELANI VERSİN” başlıklı yazısıyla cevap vermiştir. Bu konuda Mihrac Ural, dostu Sayın Mahmut Alınak’a yönelik saldırıları protesto etmiştir. Bu destek protestoya, Sayın Mahmut Alınak özel bir iletiyle teşekkür etmiştir. Yazışmaları tümüyle altta yayınlıyoruz.
“ALLAH BELANI VERSİN
“Mahmut Alınak kendi mahallesinin en haşarı, en ağzı bozuk delikanlısı olmakta yalnız değil; erkeği-kadını hemen hepsi öyle…”
Bu sözler, bu kolektif hakaret, Zaman Gazetesi köşe yazarı Ahmet Turan Alkan’a ait. Bugünkü yazısında böyle aşağılayıcı ve tahrik edici sözler sarf etmiş.Bu kolektif hakarete hakaretle cevap verilebilir. Ama ben bunu yapmayacağım.Allah belanı versin, diyorum. 25 Mayıs 2011
Mahmut Alınak”
SİZİ PROTESTO EDİYORUM
Mihrac Ural’dan Zaman gazetesi yazarı A. Turan Alkan’a
( Kimden: Mihrac Ural mircihan@gmail.com kime: A. Turan Alkan t.alkan@zaman.com.tr )
Sn. A. Turan Alkan,
Zaman Gazetesindeki köşenizde “En iyi Yumruğun bu mu?” başlıklı 25 Mayıs 20112 Çarşamba tarihli makalenizi okudum.
Makalenizde, siyasi kapsamda kalacak her görüşünüzü düşünme, dile getirme, savunma hakkınız olduğunu tartışmayacağım. Kendi adıma demokrasi algılarım gereği, karşıtlarımın düşünce özgürlüğü için mücadele etmeyi ilke edindim. Bu nedenle 12 Eylülden bu yana sürgün ve mağdurum. Bundan da onurluyum.
Ancak, düşünce ve kaygılarını topluma ileten insanların görüşlerini eleştirmek yerine, alternatiflerinizle kamuoyunu bilgilendirmek yerine, farklılığı ötekileştirme geleneğinizin genetik devamından kurtulmamış halinizle, Sayın Mahmut Alınak’ın, Sayın Öcalan’la görüşmesinden sonra dile getirdiği kaygılara, haklı ve bir o kadar önemli “çığlığa”, “Mahmut Alınak kendi mahallesinin en haşarı, en ağzı bozuk delikanlısı olmakta yalnız değil; erkeği-kadını hemen hepsi öyle” diye cevap vermenizi şiddetle kınıyorum.
Bu yaptığınız sokak kültürüdür. Türdeşlerinizin sıkıştığı yerde, çözümsüzlüğe düştüğü yerde akıl almaz bir kabalıkla her zaman bu tür lümpen söylemlere sarılmalarının bir tesadüf olmadığını ben gibi herkes çok iyi biliyor. Bu kültür bir siyasi görüş değildir ki saygı görsün. Bu sokak dili, kişinin içsel feveranıyla kendini tanımlaması olduğu kadar, mensup olduğu farklılıkları inkar politikasının tecellisidir. İşte bu algılar, tam da Sayın Mahmut Alınak’ın dile getirdiği, ve on yıllara dayanan siyasal mücadelemin, araştırma ve gözleme çabalarımın da aynıyla onayladığı haklı çığlığın nedenidir.
Bu ülke, daha ne kadar sizlerin derin milliyetçiliğin mahkumu olarak kan dökecektir. Daha ne kadar annelere gözyaşı döktüreceksiniz sorarım?
Bütün bunlara neden olan, özgürlük ve demokrasi karşısında gösterdiğiniz geleneksel ittihatçı tutum değimlidir. Cumhuriyetteki Osmanlıcılığınız değimlidir. Bu günün söylemiyle, Cemaatinizin İslam’daki Ümmet’te dile gelen ve tüm uluslara eşit bakmayı öneren takva ilkesini bile ayaklar altına alacak kadar gözü dönmüş milliyetçi ilkelliğiniz değimlidir?
Sayın Mahmut Alınak’ın ortak ülkemizi bekleyen tehlikeyi resmederken dile getirdiklerinden çok daha fazlasını söylemek yanlış değildir.
Söylemek bir yana, özgürlük hareketinin uzattığı barış ellerini durmadan kırmaya çalışan, sınır ötesi operasyon adı altında, soy kırımı gibi bir vahşetle saldıran, dış güçlerden teknik yardım, pilotsuz uçak, istihbarat alma çılgınlığıyla kendi vatandaşını katleden bir devlet politikasının ortaya koyduğu tablo sayın Alınak’ın tehlike diye dile getirdiği tablonun yaşanmış hali değil midir?
Ortak ülkemiz birimizin değil hepimizindir. Bunu bileceksiniz. Kaygılarımız ise bu topraklarda gerçek barışı, gerçek özgürlüğü ikame etmeye yönelik bir kaygıdır. Bu kaygıyı tehdit olarak görmek, sizin alışageldiğiniz tek boyutlu milliyetçiliğin refleksidir. Sizi bu açıdan mazur görürüm. Hatta acıdığımı bile söyleyebilirim. Ama hiçbir şey, kendinizi sokak kültürüyle tanımlama alışkınlıklarınızı, saygı duyulacak bir siyasi görüş yapamayacaktır.
Sizi ayıplıyorum.
“Duhât-ı Etrak” diye işaret ettiklerini, Osmanlı aklınla “Etrak-i bila idrak” sanıyorsanız, yanıldığınızı görmekte geç kalmayacaksınız.
Sayın Mahmut Alınak’ın gösterdiği duyarlılığa gelince, bunu siz gibilerin İdrâk sorunuyla ilgili olarak görmeyiniz. Bu duyarlılık, "Gençler ölmesin, Ocaklar sönmesin" adı altında, hepimiz adına ortak ülkemize, üzerinde yaşayan halklara ve gelecek kuşaklara duyulan sorumluluktandır. Tarihimizle cesurca yüzleşme kararlılığındandır.
Sizi, bu toprakların barışı için kaygılı olanların vicdanına ve sorumluluğuna havale ediyorum.
Mihrac Ural
25 Mayıs 2011. Çarşamba
Mahmut Alınak’ın teşekkür iletisi:
Kimden: mahmut alinak alinakmahmut@hotmail.com
Kime: mircihan@gmail.com
tarih25 Mayıs 2011 17:05
konuRE: SİZİ PROTESTO EDİYORUM
gönderenhotmail.com
ayrıntıları gizle 17:05 (4 saat önce)
Sevgili Ural, Zaman yazarına yazdığınız cesur manifestoyu gözlerim dolarak alkışlayarak okudum. Çok, çok etkilendim. Evet, bir defa görüyorum ki, sadece Kürtler ve Türkler değil tüm insanlık sizin gibi duyarlı aydınların yaydıkları ışıkla kurtuluş yolunu bulacak ve gerçek demokrasiye, özgürlüğe kavuşacak. Binlerce yaşayın sayın Ural. Selam ve sevgilerimle
Mahmut Alınak
“ALLAH BELANI VERSİN
“Mahmut Alınak kendi mahallesinin en haşarı, en ağzı bozuk delikanlısı olmakta yalnız değil; erkeği-kadını hemen hepsi öyle…”
Bu sözler, bu kolektif hakaret, Zaman Gazetesi köşe yazarı Ahmet Turan Alkan’a ait. Bugünkü yazısında böyle aşağılayıcı ve tahrik edici sözler sarf etmiş.Bu kolektif hakarete hakaretle cevap verilebilir. Ama ben bunu yapmayacağım.Allah belanı versin, diyorum. 25 Mayıs 2011
Mahmut Alınak”
SİZİ PROTESTO EDİYORUM
Mihrac Ural’dan Zaman gazetesi yazarı A. Turan Alkan’a
( Kimden: Mihrac Ural mircihan@gmail.com kime: A. Turan Alkan t.alkan@zaman.com.tr )
Sn. A. Turan Alkan,
Zaman Gazetesindeki köşenizde “En iyi Yumruğun bu mu?” başlıklı 25 Mayıs 20112 Çarşamba tarihli makalenizi okudum.
Makalenizde, siyasi kapsamda kalacak her görüşünüzü düşünme, dile getirme, savunma hakkınız olduğunu tartışmayacağım. Kendi adıma demokrasi algılarım gereği, karşıtlarımın düşünce özgürlüğü için mücadele etmeyi ilke edindim. Bu nedenle 12 Eylülden bu yana sürgün ve mağdurum. Bundan da onurluyum.
Ancak, düşünce ve kaygılarını topluma ileten insanların görüşlerini eleştirmek yerine, alternatiflerinizle kamuoyunu bilgilendirmek yerine, farklılığı ötekileştirme geleneğinizin genetik devamından kurtulmamış halinizle, Sayın Mahmut Alınak’ın, Sayın Öcalan’la görüşmesinden sonra dile getirdiği kaygılara, haklı ve bir o kadar önemli “çığlığa”, “Mahmut Alınak kendi mahallesinin en haşarı, en ağzı bozuk delikanlısı olmakta yalnız değil; erkeği-kadını hemen hepsi öyle” diye cevap vermenizi şiddetle kınıyorum.
Bu yaptığınız sokak kültürüdür. Türdeşlerinizin sıkıştığı yerde, çözümsüzlüğe düştüğü yerde akıl almaz bir kabalıkla her zaman bu tür lümpen söylemlere sarılmalarının bir tesadüf olmadığını ben gibi herkes çok iyi biliyor. Bu kültür bir siyasi görüş değildir ki saygı görsün. Bu sokak dili, kişinin içsel feveranıyla kendini tanımlaması olduğu kadar, mensup olduğu farklılıkları inkar politikasının tecellisidir. İşte bu algılar, tam da Sayın Mahmut Alınak’ın dile getirdiği, ve on yıllara dayanan siyasal mücadelemin, araştırma ve gözleme çabalarımın da aynıyla onayladığı haklı çığlığın nedenidir.
Bu ülke, daha ne kadar sizlerin derin milliyetçiliğin mahkumu olarak kan dökecektir. Daha ne kadar annelere gözyaşı döktüreceksiniz sorarım?
Bütün bunlara neden olan, özgürlük ve demokrasi karşısında gösterdiğiniz geleneksel ittihatçı tutum değimlidir. Cumhuriyetteki Osmanlıcılığınız değimlidir. Bu günün söylemiyle, Cemaatinizin İslam’daki Ümmet’te dile gelen ve tüm uluslara eşit bakmayı öneren takva ilkesini bile ayaklar altına alacak kadar gözü dönmüş milliyetçi ilkelliğiniz değimlidir?
Sayın Mahmut Alınak’ın ortak ülkemizi bekleyen tehlikeyi resmederken dile getirdiklerinden çok daha fazlasını söylemek yanlış değildir.
Söylemek bir yana, özgürlük hareketinin uzattığı barış ellerini durmadan kırmaya çalışan, sınır ötesi operasyon adı altında, soy kırımı gibi bir vahşetle saldıran, dış güçlerden teknik yardım, pilotsuz uçak, istihbarat alma çılgınlığıyla kendi vatandaşını katleden bir devlet politikasının ortaya koyduğu tablo sayın Alınak’ın tehlike diye dile getirdiği tablonun yaşanmış hali değil midir?
Ortak ülkemiz birimizin değil hepimizindir. Bunu bileceksiniz. Kaygılarımız ise bu topraklarda gerçek barışı, gerçek özgürlüğü ikame etmeye yönelik bir kaygıdır. Bu kaygıyı tehdit olarak görmek, sizin alışageldiğiniz tek boyutlu milliyetçiliğin refleksidir. Sizi bu açıdan mazur görürüm. Hatta acıdığımı bile söyleyebilirim. Ama hiçbir şey, kendinizi sokak kültürüyle tanımlama alışkınlıklarınızı, saygı duyulacak bir siyasi görüş yapamayacaktır.
Sizi ayıplıyorum.
“Duhât-ı Etrak” diye işaret ettiklerini, Osmanlı aklınla “Etrak-i bila idrak” sanıyorsanız, yanıldığınızı görmekte geç kalmayacaksınız.
Sayın Mahmut Alınak’ın gösterdiği duyarlılığa gelince, bunu siz gibilerin İdrâk sorunuyla ilgili olarak görmeyiniz. Bu duyarlılık, "Gençler ölmesin, Ocaklar sönmesin" adı altında, hepimiz adına ortak ülkemize, üzerinde yaşayan halklara ve gelecek kuşaklara duyulan sorumluluktandır. Tarihimizle cesurca yüzleşme kararlılığındandır.
Sizi, bu toprakların barışı için kaygılı olanların vicdanına ve sorumluluğuna havale ediyorum.
Mihrac Ural
25 Mayıs 2011. Çarşamba
Mahmut Alınak’ın teşekkür iletisi:
Kimden: mahmut alinak alinakmahmut@hotmail.com
Kime: mircihan@gmail.com
tarih25 Mayıs 2011 17:05
konuRE: SİZİ PROTESTO EDİYORUM
gönderenhotmail.com
ayrıntıları gizle 17:05 (4 saat önce)
Sevgili Ural, Zaman yazarına yazdığınız cesur manifestoyu gözlerim dolarak alkışlayarak okudum. Çok, çok etkilendim. Evet, bir defa görüyorum ki, sadece Kürtler ve Türkler değil tüm insanlık sizin gibi duyarlı aydınların yaydıkları ışıkla kurtuluş yolunu bulacak ve gerçek demokrasiye, özgürlüğe kavuşacak. Binlerce yaşayın sayın Ural. Selam ve sevgilerimle
Mahmut Alınak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder