15 Ekim 2010 Cuma
İMAMLAR KANAT ÖNDERİ OLAMAZ
Hasip Yiğitoğlu15 Eylül 2010
Emperyalist güçlerin,evrenin iki kutuplu dönemlerinde başlattıkları islam dünyasına yönelik imamların kanaat lideri mühendislik projesi,parçala yönet politikası kadar etkili olmuştur.
Küçük aşiretleri birer devlete dönüştüren böl yönet zihniyeti, nüfus yönünden büyük olan İslam devletlerine de yeşil kuşak politikalarını empoze etmiştir.
Bunun anlamı,insanların benlik,dik duruş gibi evrensel değerler,adalet,hukuk demokrasi gibi temel sosyal talepleri kaydırarak din,şeriat,cemaat,ırk gibi vesaikçi,feodal zihin eksenine oturtarak toplum dinamiklerinin gelişim ve ilerleme hızını dondurmaktır.Böylece de toplumların gerçek gündemleri,insani manada,hakça ve barış içinde yaşamlarını sorgulamaları yerine,kadere biat eden hale dönüştürmektir.Doğal olarak saltanat ve sömürü düzeni böylece de devam edecektir.
Ülkemiz yönünden 12 Eylül faşist yönetim dönemiyle hız alan ve ciddi manada uygulamaya konan bu proje bugün sosyal yaşamımızda karizmatik bir hal almıştır.
Tarih,bilgi ve bilim aklıyla hiçbir zaman örtüşmeyen KANAAT ÖNDERİ vasfı İMAMALAR olmamıştır.Ancak ve maalesef imamlar,sosyal yaşamımızı düzenleyen ciddi birer unsur haline gelmişlerdir.
Din işlerinden sorumlu başkan sıfatında Ali Bardakoğlu nun açıklamalarından anlaşılyor ki dinsel vesayet,sosyal hayatımızı düzenlemelidir.
Ali bardakoğlu diyor ki,Toplumun bütün hayatına müdahale eden kanaat önderi olmalıdır.
Bu mantık bizi DİNSEL Müdahaleye götüreceğinin net ifadesidir.
Ülkemizin toplumsal bileşeni, etnik ve inanç yönünden farklılıkları vardır.
Bu akıl Provakatiftir.
Bu aklı hafife almamak gerek.
Bilindiği gibi devlet Sünniliği ve cemaat hükmü olan bir ülkede yaşamaktayız.Mahalledeki devlet ve siyasi iktidar aracılığıyla memur imam tahakkümü anlayışla karşı karşıyayız.İlkel olduğu kadar teokratik tahakküm mantığı içeren bu anlayışın argumanları din ve vicdan hürriyetine kapalıdır.
Diyanet hak dağıtan bir merci olamaz.
Bu anlayış Anayasanın 24.maddesi Herkes din ve inanç hürriyetine sahiptir ilkesini yok saymak anlamındadır.Ayrıca,azınlıklar yönünden Lozan anlaşmasında güvence altına alınan haklarıda ihlal etmektedir.
Hukuk dışı olan bu zihniyet,laiklik karşıtı ve bireysel hak ihlali içeren ilkel bir görüştür.
Bir hak olan inanç özgürlüğü
Diyanetin lütfü olamaz.
İnanç özgürlüğü bir insan hakları argumanıdır.
Kanaat önderi olarak görülen imamların sendikal tercihlerine bakıldığında tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.
MHP nin ve merkez sağ partilerinin taraftarı bilinen TÜRK KAMU SEN üye olan imam sayısı 22 300 civarındadır.
AKP ve SP ye yakın olan MEMUR SEN üye olan imamlar 44 000 civarındadır.
KESK te ise üye olan imamlar sadece 500 civarındadır.
Bu gerçek,imamların siyaset üstü olmadıklarını açıklamaktadır.
Diyanette 100 000 üstünde imamın kanaat önderi olduğunu düşündüğümüzde,mahalledeki sosyal hayata müdahalenin tehlikelerinin boyutunu tahmin etmek zor olmayacaktır.Ayrıca bu imamların Sünnilik Hanifelik ekseni dini eğitimini aldıkları da bilinmektedir.
Bu anlamda siyasi parti militanlığı yapmayacaklarının garantisini kimse veremez.
Buradan da anlaşılıyor ki 657 ye tabi siyasi sivil kanaat önderliği düzenlemesi yapılarak sistemin devamını sağlamaktır.
Devletin teokratik,vesaikçi penceresinden bakarak sivil yaşam düzenlenemez.
Sonuç olarak,düşüce kuraklığı olan bu zihniyet egemenlere itiat etmekte kusur etmeyecek kullar ve muritler yaratmak içindir.
İnsanların gerçek gündemi olan aş,iş ve hürriyet taleplerinden uzaklaştırarak sömürü ve talan rejimlerinin devamını sağlamaktır.
hasipyigitoglu@hotmail.com
Emperyalist güçlerin,evrenin iki kutuplu dönemlerinde başlattıkları islam dünyasına yönelik imamların kanaat lideri mühendislik projesi,parçala yönet politikası kadar etkili olmuştur.
Küçük aşiretleri birer devlete dönüştüren böl yönet zihniyeti, nüfus yönünden büyük olan İslam devletlerine de yeşil kuşak politikalarını empoze etmiştir.
Bunun anlamı,insanların benlik,dik duruş gibi evrensel değerler,adalet,hukuk demokrasi gibi temel sosyal talepleri kaydırarak din,şeriat,cemaat,ırk gibi vesaikçi,feodal zihin eksenine oturtarak toplum dinamiklerinin gelişim ve ilerleme hızını dondurmaktır.Böylece de toplumların gerçek gündemleri,insani manada,hakça ve barış içinde yaşamlarını sorgulamaları yerine,kadere biat eden hale dönüştürmektir.Doğal olarak saltanat ve sömürü düzeni böylece de devam edecektir.
Ülkemiz yönünden 12 Eylül faşist yönetim dönemiyle hız alan ve ciddi manada uygulamaya konan bu proje bugün sosyal yaşamımızda karizmatik bir hal almıştır.
Tarih,bilgi ve bilim aklıyla hiçbir zaman örtüşmeyen KANAAT ÖNDERİ vasfı İMAMALAR olmamıştır.Ancak ve maalesef imamlar,sosyal yaşamımızı düzenleyen ciddi birer unsur haline gelmişlerdir.
Din işlerinden sorumlu başkan sıfatında Ali Bardakoğlu nun açıklamalarından anlaşılyor ki dinsel vesayet,sosyal hayatımızı düzenlemelidir.
Ali bardakoğlu diyor ki,Toplumun bütün hayatına müdahale eden kanaat önderi olmalıdır.
Bu mantık bizi DİNSEL Müdahaleye götüreceğinin net ifadesidir.
Ülkemizin toplumsal bileşeni, etnik ve inanç yönünden farklılıkları vardır.
Bu akıl Provakatiftir.
Bu aklı hafife almamak gerek.
Bilindiği gibi devlet Sünniliği ve cemaat hükmü olan bir ülkede yaşamaktayız.Mahalledeki devlet ve siyasi iktidar aracılığıyla memur imam tahakkümü anlayışla karşı karşıyayız.İlkel olduğu kadar teokratik tahakküm mantığı içeren bu anlayışın argumanları din ve vicdan hürriyetine kapalıdır.
Diyanet hak dağıtan bir merci olamaz.
Bu anlayış Anayasanın 24.maddesi Herkes din ve inanç hürriyetine sahiptir ilkesini yok saymak anlamındadır.Ayrıca,azınlıklar yönünden Lozan anlaşmasında güvence altına alınan haklarıda ihlal etmektedir.
Hukuk dışı olan bu zihniyet,laiklik karşıtı ve bireysel hak ihlali içeren ilkel bir görüştür.
Bir hak olan inanç özgürlüğü
Diyanetin lütfü olamaz.
İnanç özgürlüğü bir insan hakları argumanıdır.
Kanaat önderi olarak görülen imamların sendikal tercihlerine bakıldığında tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.
MHP nin ve merkez sağ partilerinin taraftarı bilinen TÜRK KAMU SEN üye olan imam sayısı 22 300 civarındadır.
AKP ve SP ye yakın olan MEMUR SEN üye olan imamlar 44 000 civarındadır.
KESK te ise üye olan imamlar sadece 500 civarındadır.
Bu gerçek,imamların siyaset üstü olmadıklarını açıklamaktadır.
Diyanette 100 000 üstünde imamın kanaat önderi olduğunu düşündüğümüzde,mahalledeki sosyal hayata müdahalenin tehlikelerinin boyutunu tahmin etmek zor olmayacaktır.Ayrıca bu imamların Sünnilik Hanifelik ekseni dini eğitimini aldıkları da bilinmektedir.
Bu anlamda siyasi parti militanlığı yapmayacaklarının garantisini kimse veremez.
Buradan da anlaşılıyor ki 657 ye tabi siyasi sivil kanaat önderliği düzenlemesi yapılarak sistemin devamını sağlamaktır.
Devletin teokratik,vesaikçi penceresinden bakarak sivil yaşam düzenlenemez.
Sonuç olarak,düşüce kuraklığı olan bu zihniyet egemenlere itiat etmekte kusur etmeyecek kullar ve muritler yaratmak içindir.
İnsanların gerçek gündemi olan aş,iş ve hürriyet taleplerinden uzaklaştırarak sömürü ve talan rejimlerinin devamını sağlamaktır.
hasipyigitoglu@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder