5 Nisan 2011 Salı
HERKESİN BİR HİKAYESİ VAR
Mustafa Köse
5 Nisan 2011
Herkes bir hikaye uydurmuş gidiyor. Hakikaten bu nasıl başarıldı. Bu kandırmaca nasıl bitmiyor. Zira her rejim uyduruk hikayelerle yıllarca ayakta kalıyor. Ne zaman sıkışılırsa bu hikayelere sarılır duygu sömürüsü yapılır. Asıl korkunç olanı bu hikayelere inanacak yığınla insanın her zaman bulunuyor olması. Şüphesiz bunlar olmasaydı her şey farklı olacaktı. Zaten toplum hikayelere inanmayı bıraktığı zaman kendi kaderiyle ilgili iyi şeyler söyleyebilecek, yapabilecektir.
Hiç kuşkusuz sonuçlardan bahsediyorum. Sonuçları ele alarak durum tespiti yapıyorum. Ancak anlatmaya çalıştığım şey bu sonuca gelmek için yapılanlara dikkat çekmektir. Zira bunlardan ders almaktır. Çünkü biliyoruz veya gördük ki bu hikayeler için bazı kesimler (devletler dahil) nice gayretler harcamaktadır.
Etrafımızda geniş bir örnek yelpazesi var. Her ülkenin kendine göre bir hikayesi var. Toplumların zaaflarını kullanıyor. Güncel diye birkaç örnek vermek istiyorum. Tabi ki önce kendimizden bahsedeceğim. Diğerleri Libya-Bahreyn ve Suriye.
Biz cumhuriyeti henüz kurarken bile hikayelerin içine düştük. Tarikatlar cumhuriyeti yıkacak. Kürtler ülkeyi bölecek. Aydınlar bizi Ruslara bağlayacak. Dış dünya bizi parçalayacak diye bir korkuyla başladık. Halkımız cahil. Halkımız kandırılmaya müsait. Onun için Askeri vesayetçi rejim bu işin sigortasıdır dedik. Başını kaldıranı ezeceksin. Memleket idaresini sivillere bırakmayacaksın. Ekonomi, siyaset, eğitim, iletişim, savunma, diplomasi, hukuk, bürokrasi, doğrusu toplumsal konularımızın her şeyi denetlenecektir. Kontrol altında olacaktır. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Sanayileşmeden, çağdaş demokrasi ölçüsüne kavuşmadan, toplumsal barışımızı sağlanmadan ve demokratik devlet ölçülerini dikkate almadan 100 yılımızı kaybettik. Bu gün hala bu masallarla meşgulüz. Bazılarına göre dinciler şeriatı şimdi daha kolay getirecekler. Kürtler de ülkeyi bölmek üzereler diye korkutuluyoruz. Dolayısıyla reel sorunları ve gelişmiş bir demokrasi ölçüsünü konuşamıyoruz. Çünkü özgürlüklerden korkuyoruz. Özgürlük artarsa dincilerin önü alınamayacak diye düşünülüyor. AKP’nin gücü insanları korkutuyor. Bu güç mutlak ve değişmez sanılıyor. Ulusalcılar AKP hem şeriatı getirecek hem de faşist diktatörlük kuracak diye ikili korkuları yayıyorlar. Onlara göre darbe hazırlıkları yalan. Ergenekon terör örgütü soruşturmaları kasıtlıdır. Yeraltından çıkarılan silahlar da hikaye. Onların iktidar taraftarlarınca kasıtlı gömüldüğünü söylüyorlar. Kamuoyunu germeye çalışıyorlar. Bu ülkede hiç darbe olmamış gibi davranıyorlar. Siyasete hiç muhtıra verilmemiş gibi sayıyorlar. 1970-1980 arasında 5500 evladımızı sanki dış güçler öldürttü. Aydınlıktan korkan bir topluma dönüştürüldük. Sanki bütün kötülüklerin sebebi açıklık ve saydamlıktır. Lakin bu hikayelerin sonuna gelmiş durumdayız. Ya her şeyi değiştireceğiz ve bize layık demokrasi yaratacağız. Ya da birilerinin yeni hikayelerine hazır olacağız. Kendi adıma iyimser olmak için yeterli sebepler görüyorum.
Diğer tarafta Libya lideri Kaddafi, diktatörlüğünü devam ettirmek istiyor. Değişen dünyayı algılayıp halkın özgürlük isteğine kafa yoracağı yerde ‘’bin Ladin’’hikayesine sarılıyor. 40 yıllık zorba iktidarını meşrulaştırmak ve devam ettirmek için ayaklananları bin ladin taraftarı gösteriyor. Radikal İslam ve bin ladin fobisini şişirip kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Bu korkutmaca ile batı ittifakını böleceğini sanıyor. Oysa ABD ve batı bin ladini ondan daha iyi tanıyor. Bin ladini yaratan güçler, bugün onu sorun görenlerdir. Onun yarattığı gerilimden faydalanmaya çalışanlardır. Bu iş kaddafi’ye kalmaz.
Öbür taraf Bahreyn’de Şii’lerin fobisi kullanıyor. İran’ın etkisi artacak diye bir hikayeyi dünyaya yutturmuşlar. Bahreyn monarşisi bu yutturmaca ile Emperyalistleri yanına alabilmiştir. S.Arabistan eliyle müdahale yaptırmışlardır. Demokratik haklar bir yana hiçbir insani hakkı olmayan Şii’lerin kökü kazınmaya çalışılıyor. Nüfusun %70’i Şii olmasına rağmen yok sayılmak isteniyorlar. Zaten ‘’angarya’’ işlerin dışında yaşam hakları yok. .Bahreyn ikinci bir İran olur hikayesi başta ABD ile bölgenin Sünni iktidarlarının bulduğu iyi bir yutturmaca. Tam burada batının ikiyüzlülüğü bütün çıplaklığıyla sırıtıyor. Demokrasiye olan samimiyetleri ne kadar yutturmaca olduğu görülüyor. Nitekim nüfusun çoğunluğuna nasıl sırt çevrildiğini izliyoruz. Bu arada, yapılan ayak oyunlarının da fazla bir ömrü olacağını sanmıyorum. Batıya rağmen orada işler değişmek zorunda olacak.
En son Suriye lideri de bir hikaye ye sığındı. Esat’ta beklenenin aksine tutum aldı. Diğer iktidarlar gibi demokrasiye mesafeli davrandı. Halkın taleplerini ciddiye alacağı yerde İsrail hikayesine sarıldı. 42 yıllık baskı rejimini gevşeteceği yerde İsrail’in çirkin yüzünün arkasına sığındı. Devletçi ve statikocu duruşunu yine sergiledi. Başta Türkiye’nin ve bir kısım batı devletlerinin desteğini sağlamışken fırsatı kaçırmamalıdır. Hatta Sünni kesimlerin de yoğun ilgisini boşa çıkarmamalıdır. Bütün kesimleri kapsayacak ve hepsini rahatlatacak bir demokrasi geliştirebilmelidir. Zira bilgi çağında hikayelerin ömrü fazla olmuyor.
5 Nisan 2011
Herkes bir hikaye uydurmuş gidiyor. Hakikaten bu nasıl başarıldı. Bu kandırmaca nasıl bitmiyor. Zira her rejim uyduruk hikayelerle yıllarca ayakta kalıyor. Ne zaman sıkışılırsa bu hikayelere sarılır duygu sömürüsü yapılır. Asıl korkunç olanı bu hikayelere inanacak yığınla insanın her zaman bulunuyor olması. Şüphesiz bunlar olmasaydı her şey farklı olacaktı. Zaten toplum hikayelere inanmayı bıraktığı zaman kendi kaderiyle ilgili iyi şeyler söyleyebilecek, yapabilecektir.
Hiç kuşkusuz sonuçlardan bahsediyorum. Sonuçları ele alarak durum tespiti yapıyorum. Ancak anlatmaya çalıştığım şey bu sonuca gelmek için yapılanlara dikkat çekmektir. Zira bunlardan ders almaktır. Çünkü biliyoruz veya gördük ki bu hikayeler için bazı kesimler (devletler dahil) nice gayretler harcamaktadır.
Etrafımızda geniş bir örnek yelpazesi var. Her ülkenin kendine göre bir hikayesi var. Toplumların zaaflarını kullanıyor. Güncel diye birkaç örnek vermek istiyorum. Tabi ki önce kendimizden bahsedeceğim. Diğerleri Libya-Bahreyn ve Suriye.
Biz cumhuriyeti henüz kurarken bile hikayelerin içine düştük. Tarikatlar cumhuriyeti yıkacak. Kürtler ülkeyi bölecek. Aydınlar bizi Ruslara bağlayacak. Dış dünya bizi parçalayacak diye bir korkuyla başladık. Halkımız cahil. Halkımız kandırılmaya müsait. Onun için Askeri vesayetçi rejim bu işin sigortasıdır dedik. Başını kaldıranı ezeceksin. Memleket idaresini sivillere bırakmayacaksın. Ekonomi, siyaset, eğitim, iletişim, savunma, diplomasi, hukuk, bürokrasi, doğrusu toplumsal konularımızın her şeyi denetlenecektir. Kontrol altında olacaktır. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Sanayileşmeden, çağdaş demokrasi ölçüsüne kavuşmadan, toplumsal barışımızı sağlanmadan ve demokratik devlet ölçülerini dikkate almadan 100 yılımızı kaybettik. Bu gün hala bu masallarla meşgulüz. Bazılarına göre dinciler şeriatı şimdi daha kolay getirecekler. Kürtler de ülkeyi bölmek üzereler diye korkutuluyoruz. Dolayısıyla reel sorunları ve gelişmiş bir demokrasi ölçüsünü konuşamıyoruz. Çünkü özgürlüklerden korkuyoruz. Özgürlük artarsa dincilerin önü alınamayacak diye düşünülüyor. AKP’nin gücü insanları korkutuyor. Bu güç mutlak ve değişmez sanılıyor. Ulusalcılar AKP hem şeriatı getirecek hem de faşist diktatörlük kuracak diye ikili korkuları yayıyorlar. Onlara göre darbe hazırlıkları yalan. Ergenekon terör örgütü soruşturmaları kasıtlıdır. Yeraltından çıkarılan silahlar da hikaye. Onların iktidar taraftarlarınca kasıtlı gömüldüğünü söylüyorlar. Kamuoyunu germeye çalışıyorlar. Bu ülkede hiç darbe olmamış gibi davranıyorlar. Siyasete hiç muhtıra verilmemiş gibi sayıyorlar. 1970-1980 arasında 5500 evladımızı sanki dış güçler öldürttü. Aydınlıktan korkan bir topluma dönüştürüldük. Sanki bütün kötülüklerin sebebi açıklık ve saydamlıktır. Lakin bu hikayelerin sonuna gelmiş durumdayız. Ya her şeyi değiştireceğiz ve bize layık demokrasi yaratacağız. Ya da birilerinin yeni hikayelerine hazır olacağız. Kendi adıma iyimser olmak için yeterli sebepler görüyorum.
Diğer tarafta Libya lideri Kaddafi, diktatörlüğünü devam ettirmek istiyor. Değişen dünyayı algılayıp halkın özgürlük isteğine kafa yoracağı yerde ‘’bin Ladin’’hikayesine sarılıyor. 40 yıllık zorba iktidarını meşrulaştırmak ve devam ettirmek için ayaklananları bin ladin taraftarı gösteriyor. Radikal İslam ve bin ladin fobisini şişirip kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Bu korkutmaca ile batı ittifakını böleceğini sanıyor. Oysa ABD ve batı bin ladini ondan daha iyi tanıyor. Bin ladini yaratan güçler, bugün onu sorun görenlerdir. Onun yarattığı gerilimden faydalanmaya çalışanlardır. Bu iş kaddafi’ye kalmaz.
Öbür taraf Bahreyn’de Şii’lerin fobisi kullanıyor. İran’ın etkisi artacak diye bir hikayeyi dünyaya yutturmuşlar. Bahreyn monarşisi bu yutturmaca ile Emperyalistleri yanına alabilmiştir. S.Arabistan eliyle müdahale yaptırmışlardır. Demokratik haklar bir yana hiçbir insani hakkı olmayan Şii’lerin kökü kazınmaya çalışılıyor. Nüfusun %70’i Şii olmasına rağmen yok sayılmak isteniyorlar. Zaten ‘’angarya’’ işlerin dışında yaşam hakları yok. .Bahreyn ikinci bir İran olur hikayesi başta ABD ile bölgenin Sünni iktidarlarının bulduğu iyi bir yutturmaca. Tam burada batının ikiyüzlülüğü bütün çıplaklığıyla sırıtıyor. Demokrasiye olan samimiyetleri ne kadar yutturmaca olduğu görülüyor. Nitekim nüfusun çoğunluğuna nasıl sırt çevrildiğini izliyoruz. Bu arada, yapılan ayak oyunlarının da fazla bir ömrü olacağını sanmıyorum. Batıya rağmen orada işler değişmek zorunda olacak.
En son Suriye lideri de bir hikaye ye sığındı. Esat’ta beklenenin aksine tutum aldı. Diğer iktidarlar gibi demokrasiye mesafeli davrandı. Halkın taleplerini ciddiye alacağı yerde İsrail hikayesine sarıldı. 42 yıllık baskı rejimini gevşeteceği yerde İsrail’in çirkin yüzünün arkasına sığındı. Devletçi ve statikocu duruşunu yine sergiledi. Başta Türkiye’nin ve bir kısım batı devletlerinin desteğini sağlamışken fırsatı kaçırmamalıdır. Hatta Sünni kesimlerin de yoğun ilgisini boşa çıkarmamalıdır. Bütün kesimleri kapsayacak ve hepsini rahatlatacak bir demokrasi geliştirebilmelidir. Zira bilgi çağında hikayelerin ömrü fazla olmuyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder