10 Mart 2011 Perşembe
HUKUKTA AFAKİ, MUĞLAK İDDİA KANIT OLAMAZ
Hasip Yiğitoğlu
9 Mart 2011
Nedir bu gayret?
Neden, niçin bu belirsizlik.
İnsan ister istemez endişeli duygulara kapılıyor.
Kamplaşma gittikçe derinleşiyor, keskinleşerek ucu açık olayları tetikliyor.
Sanki, tarih ve yakın zamanda, yakın coğrafyalarda yaşananlar hiçbir şey anlatmıyor,bazı akıllara.
Bayanlar, beyler etnik,inanç,kültürel anlamda,Türkiye mozaik bir ülkedir.
Sanatta,edebiyatta alınan uluslar arası ödüllerin temel dinamikleri bu kriterlerdir.
Nobel almış edebiyatçılar yetiştiren bu kültür mozaiği değil midir ?
Şarkılarımız, Türkülerimiz, Ezgilerimiz evrensel olarak,hiç bir coğrafyada olmadığı kadar sosyal,duygusal derinlik
içermesi,bu kültürel zenginliğe yorumlanır yalnızca.
Başa dönecek olursak,toplum eğer ikiye bölünür,halklar arasında kuşku ve nefret egemen olursa,kelimenin tam anlamıyla intihar olur.
Şimdi tüm siyasi partilerin,ama öncelikle hükümetin anlaması gereken bir şey var ki,Türkiye nin siyasi iklimini,sırf
temsil ettiğiniz kesimlerin beklentilerine yorumlayarak,hoşlanılmayan kesimlerin yaşam alanlarını daraltarak,insanların
akıllarına güvensizliği kökleştirmenin travmasının toplum dokusunu paçavraya dönüştüreceğidir.
İnsanların hayat tarzları üzerinde yasaklar getiren politikalar sadece infilak getirir.
Heykel,içki,dizi gibi tartışmalar,polislerin sokaklarda içki avına çıkmaları,fikirlere tahammülsüzlük,gazeteci
avı,sulandırılan hukuk,siyaset-tarikat-polis ilişkileri derinleştirilerek devem ettirilmesi halında sokakların ne hale geleceğini
önceden kimse kestiremez.
Özellikle gazeticilerin tutuklanmasının yarattığı kuşku dalgası insanların akıllarını çevrelemiştir.
Barışın kanallarını tıkayan düşmanlık üreten hamasi söylemlerin hiç bir zaman sonuç getirdiği görülmemiştir
Siyaset disiplininden kopartılmak istenmektedir.Kamplaşma gittikçe keskinleşiyor.
Sayın Başbakanın başkanlık sistemi hevesinden midir,gidişatı garip bir şekilde es geçmesi güvensizlik kuşkularını
arttırmaktadır.
Toplumun ciddi bir kesimi kendini tehdit altında hissetmektedir.
Doğuda ve batıda yaşayan insanlarımızın,özgürlük ve sosyal yaşam beklentilerinin tıkanacağı şüpheleri konusu haklı
olarak tartışılmaya açılacaktır.
Bu tartışma sadece düşmanlığı kökleştirecektir.
Bir siyasi zihin fırtınasından geçiyoruz.
Aklımız zorlanıyor.
Özellikle gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener in tutuklanmalarının verdiği referans kafaları karıştırmıştır.
İnsan ister istemez,tarihimizi sorgulayacak,böylece de demokrasimizin önünü açacak Ergenekon gerçeğinin
sulandırılacağı şüphesine kapılmaktadır.
Diğer yandan bu tutuklanmalar vicdanı,mantığı zorlamaktadır.
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, Savcının soru tutanaklarındaki verilerle örgüt üyeliği kanıtlanması tartışmaya açık
durmaktadır.
Savcının Gizli belge açıklanmaları bilinmediği içindir ki,Cumhurbaşkanının da endişelerine neden olmuştur.
Avrupa parlamentosunun basın özgürlüğü raporu, Cumhurbaşkanı ve basın konseyinin son gazeteci tutuklamalarıyla
ilgili ortak kaygıları,sürece yeni bir boyut katmıştır.
Bu belgeler açıklanmadıkça Kuşkuların devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu endişeler,Ergenekon sürecini farklı beklentilere ve tehlikelere sürükleyebilir.
Hesap sorulması gereken mercii,her an adres değiştirebilir.
Hukukta afaki,muğlak iddialar kanıt olarak kabul edilemez.
hasipyigitoglu@hotmail.com
9 Mart 2011
Nedir bu gayret?
Neden, niçin bu belirsizlik.
İnsan ister istemez endişeli duygulara kapılıyor.
Kamplaşma gittikçe derinleşiyor, keskinleşerek ucu açık olayları tetikliyor.
Sanki, tarih ve yakın zamanda, yakın coğrafyalarda yaşananlar hiçbir şey anlatmıyor,bazı akıllara.
Bayanlar, beyler etnik,inanç,kültürel anlamda,Türkiye mozaik bir ülkedir.
Sanatta,edebiyatta alınan uluslar arası ödüllerin temel dinamikleri bu kriterlerdir.
Nobel almış edebiyatçılar yetiştiren bu kültür mozaiği değil midir ?
Şarkılarımız, Türkülerimiz, Ezgilerimiz evrensel olarak,hiç bir coğrafyada olmadığı kadar sosyal,duygusal derinlik
içermesi,bu kültürel zenginliğe yorumlanır yalnızca.
Başa dönecek olursak,toplum eğer ikiye bölünür,halklar arasında kuşku ve nefret egemen olursa,kelimenin tam anlamıyla intihar olur.
Şimdi tüm siyasi partilerin,ama öncelikle hükümetin anlaması gereken bir şey var ki,Türkiye nin siyasi iklimini,sırf
temsil ettiğiniz kesimlerin beklentilerine yorumlayarak,hoşlanılmayan kesimlerin yaşam alanlarını daraltarak,insanların
akıllarına güvensizliği kökleştirmenin travmasının toplum dokusunu paçavraya dönüştüreceğidir.
İnsanların hayat tarzları üzerinde yasaklar getiren politikalar sadece infilak getirir.
Heykel,içki,dizi gibi tartışmalar,polislerin sokaklarda içki avına çıkmaları,fikirlere tahammülsüzlük,gazeteci
avı,sulandırılan hukuk,siyaset-tarikat-polis ilişkileri derinleştirilerek devem ettirilmesi halında sokakların ne hale geleceğini
önceden kimse kestiremez.
Özellikle gazeticilerin tutuklanmasının yarattığı kuşku dalgası insanların akıllarını çevrelemiştir.
Barışın kanallarını tıkayan düşmanlık üreten hamasi söylemlerin hiç bir zaman sonuç getirdiği görülmemiştir
Siyaset disiplininden kopartılmak istenmektedir.Kamplaşma gittikçe keskinleşiyor.
Sayın Başbakanın başkanlık sistemi hevesinden midir,gidişatı garip bir şekilde es geçmesi güvensizlik kuşkularını
arttırmaktadır.
Toplumun ciddi bir kesimi kendini tehdit altında hissetmektedir.
Doğuda ve batıda yaşayan insanlarımızın,özgürlük ve sosyal yaşam beklentilerinin tıkanacağı şüpheleri konusu haklı
olarak tartışılmaya açılacaktır.
Bu tartışma sadece düşmanlığı kökleştirecektir.
Bir siyasi zihin fırtınasından geçiyoruz.
Aklımız zorlanıyor.
Özellikle gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener in tutuklanmalarının verdiği referans kafaları karıştırmıştır.
İnsan ister istemez,tarihimizi sorgulayacak,böylece de demokrasimizin önünü açacak Ergenekon gerçeğinin
sulandırılacağı şüphesine kapılmaktadır.
Diğer yandan bu tutuklanmalar vicdanı,mantığı zorlamaktadır.
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, Savcının soru tutanaklarındaki verilerle örgüt üyeliği kanıtlanması tartışmaya açık
durmaktadır.
Savcının Gizli belge açıklanmaları bilinmediği içindir ki,Cumhurbaşkanının da endişelerine neden olmuştur.
Avrupa parlamentosunun basın özgürlüğü raporu, Cumhurbaşkanı ve basın konseyinin son gazeteci tutuklamalarıyla
ilgili ortak kaygıları,sürece yeni bir boyut katmıştır.
Bu belgeler açıklanmadıkça Kuşkuların devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu endişeler,Ergenekon sürecini farklı beklentilere ve tehlikelere sürükleyebilir.
Hesap sorulması gereken mercii,her an adres değiştirebilir.
Hukukta afaki,muğlak iddialar kanıt olarak kabul edilemez.
hasipyigitoglu@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder