19 Mart 2011 Cumartesi
HERODOT TARİHİNDE LİBYA AYNI LİBYA
Libya ayaklanmaları üzerine 8. Makale.
Halkın demokrasi ve özgürlük talebine öç alma ilkel güdüleriyle saldıran diktatörlükler yıkılmaya mahkumdur. Tarihin dersleri özdeyişlerde anlamlı mesajlara sahiptir. İşte Herodotos’un sözü bunu işaret ediyor.
“Aşırı öç almalar insanın üstüne tanrıların öfkesini çeker”
(Herodotos)
Mihrac Ural
19 Mart 2011
Herodot tarihi, benim için bir başucu yapıtıdır. Bölgemizi Akdeniz havzasını ilgilendiren her konuda, kadim tarih üzerinden her araştırmada başvurduğum bir yapıt.
Okudukça anlıyoruz ki ülkelerin tarihlerinde değişmeyen bir kader çizgisi var adeta, dünden bu güne taşınan.
Libya kadim tarihinde sahne değişmiyor. Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Yunanlılar, Persler bu ülkenin o zamanlar için en büyük servet olan; verimli topraklarına, otlaklarına, altınlarına, gümüşlerine göz dikmiş, koloniler oluşturmuşlar. Sonrası da Arap-İslam devletleri, Osmanlılar, İtalyanlar Libya’yı sömürgeleştirdiler.
Libya adı, Nil Nehrinin batısında yaşayan Berberileri tanımlamak için kullanılan “Labu” adı Yunancaya Libya olarak taşınmış, Libya adı da oradan gelir.
Herodotos tarihinde Libya’yı, “Kinyps (163. Dip not: Trablusgarp’ta şimdiki Kinifo ve vadi Kaan) bölgesi ..toprağı kara bir ülkedir, bol kaynaklarla sulanır, kuruyacak ya da yağmurlarla sel olacak diye bir korku yoktur. Burada tahıl üretimi Babil ülkesiyle aynıdır… Kinyps bire üç yüz verir” diyerek tanımlıyor. (Herodotos, “Herodot Tarihi” Döndüncü kitap, s: 256. Remzi Kitapevi, II. Basım 1983)
Böyle olunca, Libya’da koloni kurma tereddütleri olan Battos’a, Delphi Kahinesi Pythia’nın şunları söylediği aktarır; “Apollo ister ki adamların, çayırları bereketli Libya’ya / Bir gün kolon sürüleri götürsün.” (Age. s: 245)
Yunan dünyası üzerinde Delphi kahinlerine büyük siyasi nüfus kazandıran Pythia, Libya’ya koloni kurmaya gideceklere ayrıca uyarılarda da bulunur “ Her kim Libya topraklarından payını / Almakta gecikirse, diyorum ki, pişman olacaktır. “ (Age. s: 246)
Koloniler yaşamlarını yönetirken yetersiz kalınca yine Delphi’ye müracaat ederler. Yönetici isterler, Delpih’li kahinlerin önerisiyle bilgeler alır işlerini yoluna koyarlar. Libya’nın bilinen üç bölgeli yönetimi işte o zamandan bu güne gelmiş önemli bir tarih ayrıntısıdır (yakın bir zamanda bu konuyu da ayrı bir makalede yazacağım).
Yunanlılar açısından Libya’ya ilişkin “Herodot Tarihi” bunları anlatmakla kalmaz, Perslerin Libya üzerindeki kolonyalist amaçlarına da göndermeler yaparak; “Aryandes orduyu, Pheretime de beraber yola çıkardı. Paravan olarak kullanılabilecek bir bahane bulmuştu, ama bence bu seferin gerçek amacı, Libyalıları boyunduruk altına almaktı. Libyalılar çok dağınık topluluklar halindeydiler, büyük krala bağlı olanları pek azdı, çoğu Dareios ile alay ederdi” diye ifade eder.
Yukarıdaki paragrafları dikkatlice okuyan okur kendini binlerce yıl önce değil de bu günün siyasi olayları içinde bulacaktır. Dış güçler yine aynıyla Libya’yı, Libyalıları boyunduruk altına almaya, servetlerini çalmaya yöneliyorlar.
Bu günün Delphi’si Birleşmiş Milletlerdir, Pythia’sı ise Güvenlik Konseyi. İstilacılar yine Batılı devletler; otlaklar da aynı, dün tahıl ve ot, bu gün petrol, doğal gaz.
LİBYA’DA MUHALEFETİN SINAVI
Dün, 7. Libya makalemde de ifade ettim. “Kardeşi kardeşe düşüren koşullar, her iki tarafı bir biçimde dış güçlerin müdahil olmasını sağlayan ortamları yaratıyor. Bilinçli ya da bilinçsiz, her iki tarafın da dış müdahalenin kuklaları olma durumuna düşmeleri, böylesi kaos ortamlarında beklenen en yakın ihtimal olmaktadır. Libya bu çıkmazın orta yerinde durmaktadır.” (Mihrac Ural, 18 Mart 2011 tarihli “AMAÇ LİBYA’YA MÜDAHALE KADDAFİ BAHANE” başlıklı makale.)
BM güvenlik konseyinin 1973 Nolu kararıyla Libya’nın hava sahası uçuşa yasakladı. Bu karar sivil halkı koruma adına önemli bir karar olsa da, risk çizgisini oluşturan bir karardır. Batılı emperyalist ülkeler, fırsat bu fırsat, Kaddafi yönetimiyle gergin dengeler içinde, med ve cezirlerle süren ilişkiye son bir neşter vurmak istediler. Dün Kaddafi’ye kırmızı halı serenler, bu gün onu nasıl yerle bir edeceklerinin hesabına dalmışlar, Libya muhalefetini gerekçe göstererek, “halkı koruma” adına, bunu yapmaya çalışıyorlar. Yemen’de, Bahreyn’de insan avına, askeri dış müdahaleye seyirci kalanlar, Libya halkını kurtarmaya geliyorlar!.
Bu gelişmelerde sınava girecek en önemli güç Libya muhalefeti olacaktır. En büyük sınavı bu olaylar sürecinde verilecektir. Gerçek anlamda bir yurtsever hareket olup olmadıkları, demokrasi ve özgürlük için çalışıp çalışmadıkları burada ortaya çıkacaktır.
Dıştan medet umarak siyasal iktidar üzerine gitmek hiçbir muhalefeti, halkı temsil etme yetkisine kavuşturamaz. “Zayıflık, korunma, ölümlere karşı duvar örme” diye başlayan yardım talepleri, sonunda dış güçlerin kuklası olmaya kadar gider. Libya muhalefeti hala kararlı tutumuyla dış güçlerin ülkeye ayak basmasına karşı durmaktadır. Bu çok olumlu bir tavır. Bu tutum devam etmelidir.
Kaddafi diktasının sivil katliamını engelleyecek en önemli tutum da buradan geçecektir.
Dış güçlerin Libya topraklarına ayak basmasına karşı duracak muhalif güç, halkını temsil etmeye en yakın güçtür. Dış güçler, kardeş kavgasında kan kaybeden her iki tarafı da alttan alta kışkırtarak yorgun düşmelerini sağlamak isteyeceklerdir. Bunun için de hava sahasını uçmaya yasaklayan kararı kullanacaklar, farklı yorumlayacak amaçlarına uygun hale getirerek askeri çıkartmaya kadar uzanacak kapıları zorlayacaktır. Bu konuda güvenecekleri tek güç, muhalif güçler olacaktır. Bu nedenle gelişmeleri çok sıkıca takip etmek ve bu tür demagojilere, komplolara, kışkırtmalara düşmemeye çalışmak gereklidir.
Kaos ve riskler kapısı Pandoranın Libya kutusundan orta yere serilmiş bulunuyor. Bunda, Kaddafi’nin hiçbir disipline ait olmayan, karmaşık iddiaların, tutarsız önermeleri olarak gündeme gelen tezleriyle ülkesini bir deney tahtası haline getirmesinin önemli rolü vardır; bazen Afrikalı, bazen Arapçı, bazen sosyalist hatta enternasyonalist, bazen İslamcı, bazen bunların karmaşası olana “Üçüncü Evrensel teori” iddiası bunun düşünsel boyutunu göstermektedir. Buna uzun süren iktidar sürecinin eksikleri ve hatalarını, yanlışlarını ve halka karşı baskıcı yönelimlerini eklediğimizde ortaya çıkan diktatörlük, bu günkü Libya sorunlarının odağını oluşturur.
Batılı güçler de bunu kullanma çabası içindedirler. Muhalefet gerçek bir özgürlük ve demokrasi gücü ise bu gerekçelerin kullanılmasına geçit vermemelidir. Ülkeyi yönetmeye aday olarak çıkan bir siyasal güç, mücadelenin en keskin süreçlerinde bu duyarlılığı gösteremezse bir diktatörlüğü yıksa da bir başka diktatörlük kurmaya yeltenecek demektir.
Halka güvenen, halkın gücüyle haklarını aramaya çalışanlar, bu şer güçlerini kutuya tekrar sokmayı başarabilecektir. Libya halkının sömürgecilerle mücadele tarihi kadim dünya zamanından bu güne hep başarıyla sürmüştür, bundan sonrasını da başaracağı kesindir.
Aksi takdirde kazananı olmayan kardeş kavgası, Libya’yı tarih gerisine itecektir.
HER ŞEYE RAĞMEN
Her şeye rağmen, Libya üzerinde tek söz sahibi Libya halkıdır. Libya halkının vereceği karara saygılı olmak, herkesin teslim etmek zorunda olduğu bir haktır. Hiçbir dış müdahale bunu gasp edemez. Geçici gasplar, daha da sorunlu süreçlere yol açar ve halk, en doğru olanı bulmakta gecikmez.
Libya halkının yanında olmak, orantısız güçle katledilmesine dur demek, BM kararlarını bu sınırlar içinde ele alarak uygulayıp farklı amaçlar için kullanılmasına karşı çıkmak bu günün en önemli insani görevi olarak hepimizin sorumluluğudur.
Bu nedenle Kaddafi’nin baskı ve askeri aparatlarıyla, halka yönelik kıyım yapma girişimi şiddetle eleştirilmesi gerek. Bu zorbalıklara karşı Libya halkının yanında yer alarak, kardeş kavgasının kimseye yararı olmayacağını dile getirmek ve gereklerini yapmaya çalışmalıyız.
Libya’da kardeş kavgası sürecek olursa, sonuçta kim kazanırsa kazansın kaybeden Libya halkı olacaktır. Bu savaşta intikam insanlık dışı bir algıdır. Öç alma gibi ilkel algılar kabile toplumlarının önemli bir kıstası ve kısası olsa da kaybeden Libya olacaktır.
Bu nedenle kirli savaşı sonuçlandıracak, halkın özgürlük ve demokrasi taleplerini yerine getirecek bir dönüşüm, kardeş Arap ülkeleri Tunus ve Mısır’da olduğu gibi, uygar, barışçıl bir yönetim değişimi ya da yenilenmesine her iki tarafın da zemin hazırlaması tarihsel bir sorumluluk olacaktır.
Böylesi bir adıma insanlıkta sesiz kalmayacak, destek verecektir.
Diktatörlerin ülkelerini kan gölüne çeviren sistemsiz sitemleri ve uzun süreli iktidarları artık değişmek zorundadır. Tarihe karşı direnmek boşunadır. Bu inadı bir öç alma refleksiyle sivil halkı katletmek ilkelcedir.
Böylesi ilkelliklerle iştigal etme ısrarında olanlar, Herodotos’un sözüne kulak vermelidirler.
Tarihin dersleri bu gibi özdeyişlerde yatıyor.
“Aşırı öç almalar insanın üstüne tanrıların öfkesini çeker”.
Halkın demokrasi ve özgürlük talebine öç alma ilkel güdüleriyle saldıran diktatörlükler yıkılmaya mahkumdur. Tarihin dersleri özdeyişlerde anlamlı mesajlara sahiptir. İşte Herodotos’un sözü bunu işaret ediyor.
“Aşırı öç almalar insanın üstüne tanrıların öfkesini çeker”
(Herodotos)
Mihrac Ural
19 Mart 2011
Herodot tarihi, benim için bir başucu yapıtıdır. Bölgemizi Akdeniz havzasını ilgilendiren her konuda, kadim tarih üzerinden her araştırmada başvurduğum bir yapıt.
Okudukça anlıyoruz ki ülkelerin tarihlerinde değişmeyen bir kader çizgisi var adeta, dünden bu güne taşınan.
Libya kadim tarihinde sahne değişmiyor. Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Yunanlılar, Persler bu ülkenin o zamanlar için en büyük servet olan; verimli topraklarına, otlaklarına, altınlarına, gümüşlerine göz dikmiş, koloniler oluşturmuşlar. Sonrası da Arap-İslam devletleri, Osmanlılar, İtalyanlar Libya’yı sömürgeleştirdiler.
Libya adı, Nil Nehrinin batısında yaşayan Berberileri tanımlamak için kullanılan “Labu” adı Yunancaya Libya olarak taşınmış, Libya adı da oradan gelir.
Herodotos tarihinde Libya’yı, “Kinyps (163. Dip not: Trablusgarp’ta şimdiki Kinifo ve vadi Kaan) bölgesi ..toprağı kara bir ülkedir, bol kaynaklarla sulanır, kuruyacak ya da yağmurlarla sel olacak diye bir korku yoktur. Burada tahıl üretimi Babil ülkesiyle aynıdır… Kinyps bire üç yüz verir” diyerek tanımlıyor. (Herodotos, “Herodot Tarihi” Döndüncü kitap, s: 256. Remzi Kitapevi, II. Basım 1983)
Böyle olunca, Libya’da koloni kurma tereddütleri olan Battos’a, Delphi Kahinesi Pythia’nın şunları söylediği aktarır; “Apollo ister ki adamların, çayırları bereketli Libya’ya / Bir gün kolon sürüleri götürsün.” (Age. s: 245)
Yunan dünyası üzerinde Delphi kahinlerine büyük siyasi nüfus kazandıran Pythia, Libya’ya koloni kurmaya gideceklere ayrıca uyarılarda da bulunur “ Her kim Libya topraklarından payını / Almakta gecikirse, diyorum ki, pişman olacaktır. “ (Age. s: 246)
Koloniler yaşamlarını yönetirken yetersiz kalınca yine Delphi’ye müracaat ederler. Yönetici isterler, Delpih’li kahinlerin önerisiyle bilgeler alır işlerini yoluna koyarlar. Libya’nın bilinen üç bölgeli yönetimi işte o zamandan bu güne gelmiş önemli bir tarih ayrıntısıdır (yakın bir zamanda bu konuyu da ayrı bir makalede yazacağım).
Yunanlılar açısından Libya’ya ilişkin “Herodot Tarihi” bunları anlatmakla kalmaz, Perslerin Libya üzerindeki kolonyalist amaçlarına da göndermeler yaparak; “Aryandes orduyu, Pheretime de beraber yola çıkardı. Paravan olarak kullanılabilecek bir bahane bulmuştu, ama bence bu seferin gerçek amacı, Libyalıları boyunduruk altına almaktı. Libyalılar çok dağınık topluluklar halindeydiler, büyük krala bağlı olanları pek azdı, çoğu Dareios ile alay ederdi” diye ifade eder.
Yukarıdaki paragrafları dikkatlice okuyan okur kendini binlerce yıl önce değil de bu günün siyasi olayları içinde bulacaktır. Dış güçler yine aynıyla Libya’yı, Libyalıları boyunduruk altına almaya, servetlerini çalmaya yöneliyorlar.
Bu günün Delphi’si Birleşmiş Milletlerdir, Pythia’sı ise Güvenlik Konseyi. İstilacılar yine Batılı devletler; otlaklar da aynı, dün tahıl ve ot, bu gün petrol, doğal gaz.
LİBYA’DA MUHALEFETİN SINAVI
Dün, 7. Libya makalemde de ifade ettim. “Kardeşi kardeşe düşüren koşullar, her iki tarafı bir biçimde dış güçlerin müdahil olmasını sağlayan ortamları yaratıyor. Bilinçli ya da bilinçsiz, her iki tarafın da dış müdahalenin kuklaları olma durumuna düşmeleri, böylesi kaos ortamlarında beklenen en yakın ihtimal olmaktadır. Libya bu çıkmazın orta yerinde durmaktadır.” (Mihrac Ural, 18 Mart 2011 tarihli “AMAÇ LİBYA’YA MÜDAHALE KADDAFİ BAHANE” başlıklı makale.)
BM güvenlik konseyinin 1973 Nolu kararıyla Libya’nın hava sahası uçuşa yasakladı. Bu karar sivil halkı koruma adına önemli bir karar olsa da, risk çizgisini oluşturan bir karardır. Batılı emperyalist ülkeler, fırsat bu fırsat, Kaddafi yönetimiyle gergin dengeler içinde, med ve cezirlerle süren ilişkiye son bir neşter vurmak istediler. Dün Kaddafi’ye kırmızı halı serenler, bu gün onu nasıl yerle bir edeceklerinin hesabına dalmışlar, Libya muhalefetini gerekçe göstererek, “halkı koruma” adına, bunu yapmaya çalışıyorlar. Yemen’de, Bahreyn’de insan avına, askeri dış müdahaleye seyirci kalanlar, Libya halkını kurtarmaya geliyorlar!.
Bu gelişmelerde sınava girecek en önemli güç Libya muhalefeti olacaktır. En büyük sınavı bu olaylar sürecinde verilecektir. Gerçek anlamda bir yurtsever hareket olup olmadıkları, demokrasi ve özgürlük için çalışıp çalışmadıkları burada ortaya çıkacaktır.
Dıştan medet umarak siyasal iktidar üzerine gitmek hiçbir muhalefeti, halkı temsil etme yetkisine kavuşturamaz. “Zayıflık, korunma, ölümlere karşı duvar örme” diye başlayan yardım talepleri, sonunda dış güçlerin kuklası olmaya kadar gider. Libya muhalefeti hala kararlı tutumuyla dış güçlerin ülkeye ayak basmasına karşı durmaktadır. Bu çok olumlu bir tavır. Bu tutum devam etmelidir.
Kaddafi diktasının sivil katliamını engelleyecek en önemli tutum da buradan geçecektir.
Dış güçlerin Libya topraklarına ayak basmasına karşı duracak muhalif güç, halkını temsil etmeye en yakın güçtür. Dış güçler, kardeş kavgasında kan kaybeden her iki tarafı da alttan alta kışkırtarak yorgun düşmelerini sağlamak isteyeceklerdir. Bunun için de hava sahasını uçmaya yasaklayan kararı kullanacaklar, farklı yorumlayacak amaçlarına uygun hale getirerek askeri çıkartmaya kadar uzanacak kapıları zorlayacaktır. Bu konuda güvenecekleri tek güç, muhalif güçler olacaktır. Bu nedenle gelişmeleri çok sıkıca takip etmek ve bu tür demagojilere, komplolara, kışkırtmalara düşmemeye çalışmak gereklidir.
Kaos ve riskler kapısı Pandoranın Libya kutusundan orta yere serilmiş bulunuyor. Bunda, Kaddafi’nin hiçbir disipline ait olmayan, karmaşık iddiaların, tutarsız önermeleri olarak gündeme gelen tezleriyle ülkesini bir deney tahtası haline getirmesinin önemli rolü vardır; bazen Afrikalı, bazen Arapçı, bazen sosyalist hatta enternasyonalist, bazen İslamcı, bazen bunların karmaşası olana “Üçüncü Evrensel teori” iddiası bunun düşünsel boyutunu göstermektedir. Buna uzun süren iktidar sürecinin eksikleri ve hatalarını, yanlışlarını ve halka karşı baskıcı yönelimlerini eklediğimizde ortaya çıkan diktatörlük, bu günkü Libya sorunlarının odağını oluşturur.
Batılı güçler de bunu kullanma çabası içindedirler. Muhalefet gerçek bir özgürlük ve demokrasi gücü ise bu gerekçelerin kullanılmasına geçit vermemelidir. Ülkeyi yönetmeye aday olarak çıkan bir siyasal güç, mücadelenin en keskin süreçlerinde bu duyarlılığı gösteremezse bir diktatörlüğü yıksa da bir başka diktatörlük kurmaya yeltenecek demektir.
Halka güvenen, halkın gücüyle haklarını aramaya çalışanlar, bu şer güçlerini kutuya tekrar sokmayı başarabilecektir. Libya halkının sömürgecilerle mücadele tarihi kadim dünya zamanından bu güne hep başarıyla sürmüştür, bundan sonrasını da başaracağı kesindir.
Aksi takdirde kazananı olmayan kardeş kavgası, Libya’yı tarih gerisine itecektir.
HER ŞEYE RAĞMEN
Her şeye rağmen, Libya üzerinde tek söz sahibi Libya halkıdır. Libya halkının vereceği karara saygılı olmak, herkesin teslim etmek zorunda olduğu bir haktır. Hiçbir dış müdahale bunu gasp edemez. Geçici gasplar, daha da sorunlu süreçlere yol açar ve halk, en doğru olanı bulmakta gecikmez.
Libya halkının yanında olmak, orantısız güçle katledilmesine dur demek, BM kararlarını bu sınırlar içinde ele alarak uygulayıp farklı amaçlar için kullanılmasına karşı çıkmak bu günün en önemli insani görevi olarak hepimizin sorumluluğudur.
Bu nedenle Kaddafi’nin baskı ve askeri aparatlarıyla, halka yönelik kıyım yapma girişimi şiddetle eleştirilmesi gerek. Bu zorbalıklara karşı Libya halkının yanında yer alarak, kardeş kavgasının kimseye yararı olmayacağını dile getirmek ve gereklerini yapmaya çalışmalıyız.
Libya’da kardeş kavgası sürecek olursa, sonuçta kim kazanırsa kazansın kaybeden Libya halkı olacaktır. Bu savaşta intikam insanlık dışı bir algıdır. Öç alma gibi ilkel algılar kabile toplumlarının önemli bir kıstası ve kısası olsa da kaybeden Libya olacaktır.
Bu nedenle kirli savaşı sonuçlandıracak, halkın özgürlük ve demokrasi taleplerini yerine getirecek bir dönüşüm, kardeş Arap ülkeleri Tunus ve Mısır’da olduğu gibi, uygar, barışçıl bir yönetim değişimi ya da yenilenmesine her iki tarafın da zemin hazırlaması tarihsel bir sorumluluk olacaktır.
Böylesi bir adıma insanlıkta sesiz kalmayacak, destek verecektir.
Diktatörlerin ülkelerini kan gölüne çeviren sistemsiz sitemleri ve uzun süreli iktidarları artık değişmek zorundadır. Tarihe karşı direnmek boşunadır. Bu inadı bir öç alma refleksiyle sivil halkı katletmek ilkelcedir.
Böylesi ilkelliklerle iştigal etme ısrarında olanlar, Herodotos’un sözüne kulak vermelidirler.
Tarihin dersleri bu gibi özdeyişlerde yatıyor.
“Aşırı öç almalar insanın üstüne tanrıların öfkesini çeker”.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder