29 Mart 2011 Salı
BİZ SEÇİME GİDERKEN
Mustafa Köse
29 Mart 2011
Biz seçime giderken dünya kaynıyor. Beklenmedik yerlerde beklenmedik kesimlerin kaynattığı bölgeler ilgi odağı oldu. Bir tarafta çıkara dayalı entrika ve silah öbür tarafta her şey. Yenidünyanın kamuoyu, olanları anlamaya ve çözmeye çalışıyor. Biraz tarih bilgisi, biraz sosyoloji (gelenek-görenek ve din dahil), ve vicdanlı yaklaşım, olanlar hakkında bize ip ucu verebilir. Zihindeki berraklığı arttırabilir.
70 yıldır beceremediğimiz ve bugünün sorunlarını yaratan sebeplerle seçime gidiyoruz. Henüz demokratik devleti oluşturmadan, Adil, özgür ve hakkaniyetli bir seçim modeli kurmadan, toplumsal barışımızı sağlamadan yapılacak seçim neleri çözecek. Küresel şartlarda ülkemiz nasıl temsil edecek. Kim ve ne adına bunları yapacak. Olanlar böyle devam ederse ancak ‘’demokrasi oyunu’’ içinde kalır. Zira bu oyuna her partiden bir sürü aday katılmak istiyor. İtişe kakışa sıraya geçmiş durumdalar. Yaratılan suni anafordan faydalanmaya çalışıyorlar. Sınır tanımayan yöntemlerle meclise koşmak istiyorlar. Meclise kapağı atanlar görecekler ki elde ettikleri yetki ‘’ateşten gömlek’’ olacak. Bunu yaşayarak görecekler. ‘’Hayatın gerisinde kalarak’’ gelecekle ilgili herhangi bir projeleri olmadan meclise girmenin sıkıntısını yaşayacaklar. Kaynayan ve yıllarca ötelenen sorunlar karşısında bocalayacaklar. Kürt meselesinin çözümü, Alevilerin taleplerinin karşılanması, Diğer inanç guruplarının istekleri ile yüzleşecekler. Resmi rakam, tarımda %20’nin üzeri, diğer sektörlerde %10’nun üstündeki işsizlik nasıl aşılacak. Dünyanın 16 büyüklükteki ekonomimiz küresel imkanlardan yararlanmada % 1’in altında faydalanırken nasıl kalkınma olacak. Ayrıca, faili meçhullerin akıbeti, alevi, ermeni ve diğer mazlum kesimlerin acıları nasıl dindirilecek. Darbe zemini olsun diye yapılan kırımlar, kardeşi kardeşe düşürmeler nereye konulacak. Tüm bunlara gerçekçi bir çözüm için uygun bir anayasa yapılma şartı var. Şayet bu sağlanmasa yukarıda saydığım sorunlar bumerang gibi seçilmişlerin suratına çarpacaktır. ‘’Fırsat’’ diye belledikleri temsilciliğin bedelini ödeyeceklerdir. Gelecek nesillerin yüzüne bakamayacaklardır. Buna ben bütün kalbimle inanıyorum. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Biz bunları yaşarken dışarıda beklenmeyen bölgeler karıştı. Afrika da, orta doğuda Monarşist, diktatör ve vesayetçi rejimler sallanmaya başladı. Bir kısmı geri dönülmeyecek noktaya geldi. Bir kısmında işler henüz netleşmedi. Mazlum ve mağdur halklar kaderlerini değiştirmek istiyor. Korku ve yoksulluk ortamını yıkmak istiyorlar. Bazı yerlerde dinsel, mezhepsel, sınıfsal faktörler rol oynuyor. Bazı yerlerde ise hepsi bir arada oluyor. Uluslar arası güçler ise tüm bunlardan yararlanmak istiyor. İşine geldiği yerlerde özgürlükçülüğü ön plana koyuyor. Başka yerlerde ise tam tersini yapıyor. Radikal İslam fobisini yayarken, şii ve alevi kesimlerin önünü kesecek her şeyi mubah görüyor. Radikal İslam dan ziyade aleviler daha tehlikeli görülüyorlar. Bunu da İran’ın etkinliğini kırmak gerektiği bahanesine sığdırıyorlar. Bu bir çeşit doğru bir refles sayılır, ancak tamamıyla gerçek değil. Asıl gerçek emperyalistlerin uşaklığını kabullenecek rejimler hedefleniyor.
Bu arada bir başka şeyler gerçekleşiyor. Ayaklanan yerlerde emperyalistlerin eşitsizliği sorun oluyor. Emperyalistler yeni dengeleri zorluyor. Emperyalistler her yerden eşit oranda faydalanmak istiyor. Müdahale pazarlıkları bunun üzerine kuruluyor. Kimse başkasına alanı bırakmak istemiyor. Herkes karlı olmaya çalışıyor. Eskiden bölgeleri paylaşıyorlardı. Şimdi ise her yerde her şeyi paylaşmak istiyorlar. Libya’daki Nato müdahalesi buna iyi örnektir. Nato eliyle bölüşüm adil kılınmak isteniyor. Yetki alanının dışındaki bu müdahale dünyanın her yerine sıçrarsa şaşırmamak gerekir. Nato kuvvetleri yenidünyanın jandarmalığını üstlenmek istiyor. Bu sayede emperyalist talan Nato eliyle genişletilerek korunmak isteniyor. Nasıl başarılacak göreceğiz. Şayet zulme, yoksulluğa ve özgürlüğe dair talepler geniş halk yığınları arasında yaygınlık kazanırsa bu oyun bozulur. Büyük sermayedarların kutsal ittifakı sona erer ve demokrasiler gelişir.
29 Mart 2011
Biz seçime giderken dünya kaynıyor. Beklenmedik yerlerde beklenmedik kesimlerin kaynattığı bölgeler ilgi odağı oldu. Bir tarafta çıkara dayalı entrika ve silah öbür tarafta her şey. Yenidünyanın kamuoyu, olanları anlamaya ve çözmeye çalışıyor. Biraz tarih bilgisi, biraz sosyoloji (gelenek-görenek ve din dahil), ve vicdanlı yaklaşım, olanlar hakkında bize ip ucu verebilir. Zihindeki berraklığı arttırabilir.
70 yıldır beceremediğimiz ve bugünün sorunlarını yaratan sebeplerle seçime gidiyoruz. Henüz demokratik devleti oluşturmadan, Adil, özgür ve hakkaniyetli bir seçim modeli kurmadan, toplumsal barışımızı sağlamadan yapılacak seçim neleri çözecek. Küresel şartlarda ülkemiz nasıl temsil edecek. Kim ve ne adına bunları yapacak. Olanlar böyle devam ederse ancak ‘’demokrasi oyunu’’ içinde kalır. Zira bu oyuna her partiden bir sürü aday katılmak istiyor. İtişe kakışa sıraya geçmiş durumdalar. Yaratılan suni anafordan faydalanmaya çalışıyorlar. Sınır tanımayan yöntemlerle meclise koşmak istiyorlar. Meclise kapağı atanlar görecekler ki elde ettikleri yetki ‘’ateşten gömlek’’ olacak. Bunu yaşayarak görecekler. ‘’Hayatın gerisinde kalarak’’ gelecekle ilgili herhangi bir projeleri olmadan meclise girmenin sıkıntısını yaşayacaklar. Kaynayan ve yıllarca ötelenen sorunlar karşısında bocalayacaklar. Kürt meselesinin çözümü, Alevilerin taleplerinin karşılanması, Diğer inanç guruplarının istekleri ile yüzleşecekler. Resmi rakam, tarımda %20’nin üzeri, diğer sektörlerde %10’nun üstündeki işsizlik nasıl aşılacak. Dünyanın 16 büyüklükteki ekonomimiz küresel imkanlardan yararlanmada % 1’in altında faydalanırken nasıl kalkınma olacak. Ayrıca, faili meçhullerin akıbeti, alevi, ermeni ve diğer mazlum kesimlerin acıları nasıl dindirilecek. Darbe zemini olsun diye yapılan kırımlar, kardeşi kardeşe düşürmeler nereye konulacak. Tüm bunlara gerçekçi bir çözüm için uygun bir anayasa yapılma şartı var. Şayet bu sağlanmasa yukarıda saydığım sorunlar bumerang gibi seçilmişlerin suratına çarpacaktır. ‘’Fırsat’’ diye belledikleri temsilciliğin bedelini ödeyeceklerdir. Gelecek nesillerin yüzüne bakamayacaklardır. Buna ben bütün kalbimle inanıyorum. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Biz bunları yaşarken dışarıda beklenmeyen bölgeler karıştı. Afrika da, orta doğuda Monarşist, diktatör ve vesayetçi rejimler sallanmaya başladı. Bir kısmı geri dönülmeyecek noktaya geldi. Bir kısmında işler henüz netleşmedi. Mazlum ve mağdur halklar kaderlerini değiştirmek istiyor. Korku ve yoksulluk ortamını yıkmak istiyorlar. Bazı yerlerde dinsel, mezhepsel, sınıfsal faktörler rol oynuyor. Bazı yerlerde ise hepsi bir arada oluyor. Uluslar arası güçler ise tüm bunlardan yararlanmak istiyor. İşine geldiği yerlerde özgürlükçülüğü ön plana koyuyor. Başka yerlerde ise tam tersini yapıyor. Radikal İslam fobisini yayarken, şii ve alevi kesimlerin önünü kesecek her şeyi mubah görüyor. Radikal İslam dan ziyade aleviler daha tehlikeli görülüyorlar. Bunu da İran’ın etkinliğini kırmak gerektiği bahanesine sığdırıyorlar. Bu bir çeşit doğru bir refles sayılır, ancak tamamıyla gerçek değil. Asıl gerçek emperyalistlerin uşaklığını kabullenecek rejimler hedefleniyor.
Bu arada bir başka şeyler gerçekleşiyor. Ayaklanan yerlerde emperyalistlerin eşitsizliği sorun oluyor. Emperyalistler yeni dengeleri zorluyor. Emperyalistler her yerden eşit oranda faydalanmak istiyor. Müdahale pazarlıkları bunun üzerine kuruluyor. Kimse başkasına alanı bırakmak istemiyor. Herkes karlı olmaya çalışıyor. Eskiden bölgeleri paylaşıyorlardı. Şimdi ise her yerde her şeyi paylaşmak istiyorlar. Libya’daki Nato müdahalesi buna iyi örnektir. Nato eliyle bölüşüm adil kılınmak isteniyor. Yetki alanının dışındaki bu müdahale dünyanın her yerine sıçrarsa şaşırmamak gerekir. Nato kuvvetleri yenidünyanın jandarmalığını üstlenmek istiyor. Bu sayede emperyalist talan Nato eliyle genişletilerek korunmak isteniyor. Nasıl başarılacak göreceğiz. Şayet zulme, yoksulluğa ve özgürlüğe dair talepler geniş halk yığınları arasında yaygınlık kazanırsa bu oyun bozulur. Büyük sermayedarların kutsal ittifakı sona erer ve demokrasiler gelişir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder