7 Ocak 2012 Cumartesi
SURİYE ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR
Mihrac Ural – 5 Ocak 2012 / Perşembe.
Türkiye solu da sağı da Suriye’yi tanımıyor. Suriye olayları üzerinden on ay geçti, dünyanın tüm şer güçleri birleşerek saldırmasına karşın, bekledikleri sonucu alamadılar. Suriye, emperyalistlerin arkasında durduğu, ABD-İsrail, Katar, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri ve Türkiye’nin birleşik kirli ve karanlık amaçlı güçlerine, mali, askeri, lojistik, teknik bilgi, istihbarat bilgisi, silah, bomba desteğine rağmen ve Medya tarihinin yeryüzünde süren en kapsamlı yalan, abartma, uydurma, karalama kampanyalarına rağmen sonuç alamadılar. Suriye bu güç ve araçlarına meydan okudu ve tüm komplolarını yerinde hezimete uğrattı. Bunları tek tek irdeleyelim;
1. Mezhep çatışması komplosunu iflas ettirdi, Sünni demokrat laikler yönetimin arkasında diğer tüm mezhep ve etnik yapılardan çok daha etkin olarak halkçı yönetimin arkasında durdu. Zaten Suriye’de egemen olan çoğunluk olan ve devletin İslam adına tanıdığı tek mezhep Sünni mezheptir. Mezhepsel açıdan da diğer tüm mezhepleri göre Vakıflar bakanlığı adı altında (Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı muadili) özerkliğiyle, bütçesiyle, etkinliğiyle TV yayınlarıyla ibadet konusunda, işlevsel etkinlikleri açısından haklarını kendi belirlediği haklarla belirlemiştir. Bu gerçek mezhep çatışması hayalleri arkasında yaşayanların neden iflas ettiğindi izah eder.
2. Kurtarılmış bölge kurdurma taktiğinin iflas. Libya’dan, Çeçenistan’dan, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’den giren, özellikle Türkiye Suriye sınırında yapılması düşünülen bir muhalif bölge çabasını her adımda yıktı. Eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekesinin bu girişimleri halkıyla omuz omuza olan yönetim, anında durdurdu. Erdoğan yönetiminin, emperyalist-siyonist güç ve gerici Arap ülkelerinin desteğiyle sağlanan mali, askeri, istihbarat, askeri eğitim, silah ve El Kadie’nin dünya ölçeğinde toplanmış serserileri, eli kanlı kuklaları, savaş tetikçileri böylesi bir bölgenin oluşması için çabalarını hala sürdürmektedirler. Ancak bu girişim ilk adımda çok ağır darbeler alarak gerisin geriye çekildi. Hala yedek bir unsur olarak elde tutulmaktadır.
3. Coğrafi bölünme taktiğini yerle bir etti. Bu taktik, özellikle Halep’i Şam’dan koparmak, Asi nehrini sınır yaparak Akdeniz sahil bölgesini doğu bölgelerinden ayırma taktikleri yerle bir edildi. Ülkede devletin hakim olmadığı bir iki mahalle varsa oda siviller ölmesin diye kuşatılmış ve uygun anı bekleyerek koruma altına alındı. Yönetimin Asi nehrinin batısı ve doğusu olarak belli bir mezhebin yaşam alanı olarak insan tasfiyesi yapılacak diye ortaya atılan yalanlar (bunu Türkiye’de Cengiz Çandar gibi kukla yazarlar özellikle işlediler; bkz. Suriye üzerine yazdığım makale dizini no 14 ve 16. makaleler)
4. Orduyu bölme taktikleri boşa çıkarıldı. Artık muhalifler bile kendi aralarında asker kaçaklarına “Suriye Özgür Ordusu” gibi boylarını çok aşan, sayıları ise yüzleri aşmayan asker firarilerine bu isim verilip verilmeyeceğini tartışır oldu. Suriye’nin on yıllardır birikimli deneyimli savaş terbiyesiyle ilkeleri belirlenmiş dev askeri gücü karşısında tek kaderi olan hezimetle yüz yüze kaldılar. Ortaya çıktı ki, Suriye ordusu halkının ordusudur gerçek anlamda bölünme olabilecek bir birimini dahi fire vermeden karşı-devrim çeteleriyle savaşını sürdürmektedir.
5. Meydanları ele geçirme taktiği boşa çıkarıldı. Bu taktik 26 Aralık 2011 tarihi itibariyle Arap Birliği Örgütünün (ABÖ) gönderdiği gözlemcilerin Suriye’ye ayak bastığı andan itibaren uygulanması için eli kanlı şebekelere verilen talimat “meydanları ele geçirmek için var gücünüzle yüklenin” bu amaçla da 30 Aralık 2011 tarihine denk gelen Cuma gününe “Zehf ila el Sahat“ (sahaları ele geçirme akını Cuması) adını verdiler. Ancak ne bu güçte idiler nede bunu yapacak takatleri vardı. Tam tersi oldu, Suriye halkı inanılmaz bir coşkuyla, milyonları milyonlara ekleyerek Suriye’nin tüm kentlerinde tüm ilçelerinde meydanları doldurdu ve nöbet bekledi. Bu taktikte öylesine başlarına yıkıldı ki büyük laf etmenin büyük iş yapmak anlamanı gelmeyeceği anlaşılmış oldu.
Siyasette isteyen istediğin söyler. Ancak her söylenen yapılamaz. Ayağını yorganına kadar uzatmayanlar hep açıkta kalırlar. Suriye’de zorla, mali askeri destekle yaratılmak istenen karşı–devrim hareketi her türden komployu denemesine karşın iflas etmiştir. Yukarıda sıraladığım her bir bent tekrar la, ortamını bulursa gündeme sokulmak için her yola başvurulacağını ve Suriye’nin buna hazır olduğunu ifade edeceğim.
Sonuç olarak, Suriye başardıkça, bu oyunun unsurları ciddi bir alg kaosuna girmekte, yeni hamleler için çılgınca sürüklenmekte ve hata üzerine hata işlemeye devam etmektedirler. Özellikle kraldan çok kralcı olarak sahada yer alan tetikçi kuklaların en madara olanı Erdoğan’ın hali, büyük bir hezimet halidir. Bu da halkının iradesini ayaklar altına alarak, emperyalist güçlerin bölgedeki çıkarları uğruna ülkesinin gerçekçi komşuluk ilişki ve bunan ortak çıkarlarda anlamını bulan dostluğu, arkadan hançerlemiştir.
Türkiye solu da sağı da Suriye’yi tanımıyor. Suriye olayları üzerinden on ay geçti, dünyanın tüm şer güçleri birleşerek saldırmasına karşın, bekledikleri sonucu alamadılar. Suriye, emperyalistlerin arkasında durduğu, ABD-İsrail, Katar, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri ve Türkiye’nin birleşik kirli ve karanlık amaçlı güçlerine, mali, askeri, lojistik, teknik bilgi, istihbarat bilgisi, silah, bomba desteğine rağmen ve Medya tarihinin yeryüzünde süren en kapsamlı yalan, abartma, uydurma, karalama kampanyalarına rağmen sonuç alamadılar. Suriye bu güç ve araçlarına meydan okudu ve tüm komplolarını yerinde hezimete uğrattı. Bunları tek tek irdeleyelim;
1. Mezhep çatışması komplosunu iflas ettirdi, Sünni demokrat laikler yönetimin arkasında diğer tüm mezhep ve etnik yapılardan çok daha etkin olarak halkçı yönetimin arkasında durdu. Zaten Suriye’de egemen olan çoğunluk olan ve devletin İslam adına tanıdığı tek mezhep Sünni mezheptir. Mezhepsel açıdan da diğer tüm mezhepleri göre Vakıflar bakanlığı adı altında (Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı muadili) özerkliğiyle, bütçesiyle, etkinliğiyle TV yayınlarıyla ibadet konusunda, işlevsel etkinlikleri açısından haklarını kendi belirlediği haklarla belirlemiştir. Bu gerçek mezhep çatışması hayalleri arkasında yaşayanların neden iflas ettiğindi izah eder.
2. Kurtarılmış bölge kurdurma taktiğinin iflas. Libya’dan, Çeçenistan’dan, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’den giren, özellikle Türkiye Suriye sınırında yapılması düşünülen bir muhalif bölge çabasını her adımda yıktı. Eli kanlı Müslüman Kardeşler şebekesinin bu girişimleri halkıyla omuz omuza olan yönetim, anında durdurdu. Erdoğan yönetiminin, emperyalist-siyonist güç ve gerici Arap ülkelerinin desteğiyle sağlanan mali, askeri, istihbarat, askeri eğitim, silah ve El Kadie’nin dünya ölçeğinde toplanmış serserileri, eli kanlı kuklaları, savaş tetikçileri böylesi bir bölgenin oluşması için çabalarını hala sürdürmektedirler. Ancak bu girişim ilk adımda çok ağır darbeler alarak gerisin geriye çekildi. Hala yedek bir unsur olarak elde tutulmaktadır.
3. Coğrafi bölünme taktiğini yerle bir etti. Bu taktik, özellikle Halep’i Şam’dan koparmak, Asi nehrini sınır yaparak Akdeniz sahil bölgesini doğu bölgelerinden ayırma taktikleri yerle bir edildi. Ülkede devletin hakim olmadığı bir iki mahalle varsa oda siviller ölmesin diye kuşatılmış ve uygun anı bekleyerek koruma altına alındı. Yönetimin Asi nehrinin batısı ve doğusu olarak belli bir mezhebin yaşam alanı olarak insan tasfiyesi yapılacak diye ortaya atılan yalanlar (bunu Türkiye’de Cengiz Çandar gibi kukla yazarlar özellikle işlediler; bkz. Suriye üzerine yazdığım makale dizini no 14 ve 16. makaleler)
4. Orduyu bölme taktikleri boşa çıkarıldı. Artık muhalifler bile kendi aralarında asker kaçaklarına “Suriye Özgür Ordusu” gibi boylarını çok aşan, sayıları ise yüzleri aşmayan asker firarilerine bu isim verilip verilmeyeceğini tartışır oldu. Suriye’nin on yıllardır birikimli deneyimli savaş terbiyesiyle ilkeleri belirlenmiş dev askeri gücü karşısında tek kaderi olan hezimetle yüz yüze kaldılar. Ortaya çıktı ki, Suriye ordusu halkının ordusudur gerçek anlamda bölünme olabilecek bir birimini dahi fire vermeden karşı-devrim çeteleriyle savaşını sürdürmektedir.
5. Meydanları ele geçirme taktiği boşa çıkarıldı. Bu taktik 26 Aralık 2011 tarihi itibariyle Arap Birliği Örgütünün (ABÖ) gönderdiği gözlemcilerin Suriye’ye ayak bastığı andan itibaren uygulanması için eli kanlı şebekelere verilen talimat “meydanları ele geçirmek için var gücünüzle yüklenin” bu amaçla da 30 Aralık 2011 tarihine denk gelen Cuma gününe “Zehf ila el Sahat“ (sahaları ele geçirme akını Cuması) adını verdiler. Ancak ne bu güçte idiler nede bunu yapacak takatleri vardı. Tam tersi oldu, Suriye halkı inanılmaz bir coşkuyla, milyonları milyonlara ekleyerek Suriye’nin tüm kentlerinde tüm ilçelerinde meydanları doldurdu ve nöbet bekledi. Bu taktikte öylesine başlarına yıkıldı ki büyük laf etmenin büyük iş yapmak anlamanı gelmeyeceği anlaşılmış oldu.
Siyasette isteyen istediğin söyler. Ancak her söylenen yapılamaz. Ayağını yorganına kadar uzatmayanlar hep açıkta kalırlar. Suriye’de zorla, mali askeri destekle yaratılmak istenen karşı–devrim hareketi her türden komployu denemesine karşın iflas etmiştir. Yukarıda sıraladığım her bir bent tekrar la, ortamını bulursa gündeme sokulmak için her yola başvurulacağını ve Suriye’nin buna hazır olduğunu ifade edeceğim.
Sonuç olarak, Suriye başardıkça, bu oyunun unsurları ciddi bir alg kaosuna girmekte, yeni hamleler için çılgınca sürüklenmekte ve hata üzerine hata işlemeye devam etmektedirler. Özellikle kraldan çok kralcı olarak sahada yer alan tetikçi kuklaların en madara olanı Erdoğan’ın hali, büyük bir hezimet halidir. Bu da halkının iradesini ayaklar altına alarak, emperyalist güçlerin bölgedeki çıkarları uğruna ülkesinin gerçekçi komşuluk ilişki ve bunan ortak çıkarlarda anlamını bulan dostluğu, arkadan hançerlemiştir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder