29 Ocak 2012 Pazar
SURİYE ATEŞİNDEN TÜRKİYE YE AYDINLIK GELMEZ
Hasip Yiğitoğlu – 29 Ocak 2012
Ortadoğu’nun tarihi, siyah üzerine siyah ile yazılmaya devam ediliyor.Ayırabilirsen ayır,siyahla siyahı.Bu tek yönlü bir algı değil.Bölge insanlarının tamamının bilinçaltını yansıtıyor.Çok önceden planlanmış kara bir senaryo,yine kara renk kalemle yazılıyor.
Güncelleştirme yapacak olursak,bölge halkları tarihte hiç olmadığı kadar etnik ve din ekseninde birbirlerine bilenmişler,birbirlerini katletmeye mobilize olmuşlar.Hem de,bölge halklarının çok az zengini ve çok fazla fakiri,mazlumu olmasına rağmen.
Adalet,özgürlük,hak,hukuk,sosyal,ekonomik gibi yapılandırmalar yerine,öngörüler din-mezhep-milliyet referanslı olmaktadır.21.yüzyılın toplumsal-sosyal-siyasal kültürüne denk düşen hiç bir parametre göze çarpmıyor Ortadoğu’da.Terör algısı ortak duyguya dönüşmüş.Terör güvenlik algısı olunca da,zamanın parametrelerinin fazla bir önemi olmuyor maalesef.
Birde tarihsel boyutu var bu sürecin.Arap-İslam toplumlarının dogmatik gelenekçi zihinlerinin devrimci ortak duygu ve düşünce üretemeyeceği bir kez daha anlaşılmıştır.Tarih bir kez daha gösterdi ki, Devrimci düşünce algısını referans almayan süreçlere,devrimci süreç denilmeyeceğidir.Arap Baharı böyle bir süreç olmalıdır.
Şimdi Ortadoğu ,tarihin nitelikli en karmaşık sürecini yaşıyor.Küresel yozlaşma bölgede yaşayan halkların bilincini öğlesine kirletmiş ki,etnik ve inanç eksende bölge halkları birbirlerini kırıyor,öldürüyor.İnsansanlık katlediliyor.
İnsanlık,tarihin en büyük dezenformasyonu ile karşı karşıya.İnsani değer yargıları buharlaştırılarak halklar arası düşmanlık yağmuruna dönüştürülmektedir.Küresel işgalciler yüzlerce yazılı sözlü ve binlerce sosyal medya kuruluşlarıyla dezenformasyon amaçlı yayınlarla akılları karıştırarak beyaza yorumlanacak bir umut bırakmıyorlar.
Bu bağlamda ülkemiz malum medyaları her gün yeni bir strateji uzmanı üretiyorlar.Özellikle Suriye’de yaşanan süreçle birlikte “sözüm ona medya strateji uzmanı” diye lanse edilenlerin kullandıkları argümanlar,sosyal ve siyasi kültür değerlerinden uzak mezhep ve etnik nitelikli olmaktadır.
Entel görünümlü bu uşaklar,savaşçı subay edasıyla televizyonlara çıkıp ahkam kesiyorlar.Adeta savaş tamtamlığı yapmaktadırlar.Türkiye’nin askeri anlamda Suriye’ye müdahale etmesi gerektiği konusunda halkın bilinç altını kirleterek sanal kahramanlık duygularını kabartıyorlar.Başbakanın Suriye,Irak bizim iç meselemiz söylemi referans gösterilerek işgalci hevesleri körüklemektedirler.Komşu ülkelerin iç işlerine müdahale algısının toplumsal zeminini hazırlıyorlar.
Türkiye bu anlayışı devletiyle,iktidarıyla resmi bir söyleme dönüştürmüştür.Başbakanın ve dışişlerinin açıklamalarından anlaşılacağı gibi, Ortadoğu’da Şiilere karşı Sunni bir blok oluşturmak istenmektedir.Hangi güç parametrelerine dayanarak Türkiye bu senaryoyu kurguluyor,anlamak için fazla çabaya gerek olmamalıdır.Sadece kendi güç değerlerinin yetmeyeceği herkesin malumu olsa gerek.Anlaşılan Türkiye,ABD’nin dış politika maceralarına,bölge parametrelerine gözü kapalı kendini kaptırmıştır.Şimdi ise uykular kaçmışa benzemektedir.
Suriye’ye Uluslar arası doğrudan müdahalenin yakın zamanda görünmemesi Türkiye’nin telaşını daha da arttırmaktadır.Bu bağlamda Suriye muhaliflerine verilen müdahale umutlarının karşılanamaması ise bir başka telaş olmalıdır.
Yakın gelecekte Suriye’de gelişecek ciddi çatışmalara karşı Türkiye’nin tavrı konusunda yalnız kalacağı yada vaat ettiklerine karşı ciddi bir itibar kaybına uğrayacağını söylemek yanlış değildir.
Zaten Nato üyeliği ile Küresel emperyal güç koalisyonu içinde olan Türkiye’nin,bağımsız bir dış politikası olamayacağı ve yalnız başına Suriye’ye müdahale edemeyeceği aşikardır.Böylece de bir kısım Suriye muhaliflerine verdiği müdahale umutlarının gerçekleşmesi de mümkün olamayacaktır.
Bu durumun farkında olan Türkiye küresel güçlerin askeri bölgesel karargahı olma şansını açıkça zorlamaktadır.Bu durum Başbakan tarafından başka manalarla izah edilmeye çalışılıyorsa da,son günlerde ABD’li uzmanların konuyla ilgili Malatya’da geniş araştırmalar yaptıkları haberleri uluslar arası medya kuruluşları tarafından yayınlanmıştır.
Şimdilik Suriye’ye dışarıdan müdahale koşullarının imkanı görünmediğinden, Houndras örneğinde olduğu gibi sınır karargahları kurularak contra senaryosu uygulamaya konmuştur.Bilindiği gibi CİA,Hondras’ta Nikaragua’da savaşan Sandalista gerillalarına karşı contra karargahları kurdurmuştu.
Bu bağlamda Suriye’de çok kanın döküleceğini söylemek için falcı olmaya gerek yoktur.Türkiye büyük risk almaktadır.Suriye ateşinden Türkiye’ye aydınlanma çıkmaz.Suriye ateşi kan dehlizlerin dibinden yukarılara tırmandıkça her tarafı sarmalayacaktır.Onlarca yıl sürebilir,söndürülmesi zor olacaktır..Heveslerle yapılan siyasetin sonuçları hep başka heveslere yem olmuştur tarihte.
Başbakan’ın sık sık tekrarladığı “Suriye ve Irak bizim iç meselemiz “ in,ne emeller taşıdığı artık bilinmeyen olmaktan çıkmıştır.Bu anlayış,açık bir ifadeyle bölge ile birlikte Suriye’nin bölünerek din,mezhep ve milliyet temelinde koloni ülkelerin kurulmasını hedeflemektedir.Diğer bir ifade ile BOP denkleminin ta kendisidir.
Suriye’de ve bölgede ciddi bir kaos var.Yaşananlara bakıldığında adalet ve eşitlik taleplerinden çok bilinçaltı beklentileri sürece damgasını vurmuştur.Zamanın güncel beklentileriyle tamamen ters duran ideolojik paradigmalı bu sürece dahil olmak son derece güç olmaktadır.Yazımın başında belirttiğim gibi,siyahın üstüne siyahla yazılıyor.
Ortadoğu’nun tarihi, siyah üzerine siyah ile yazılmaya devam ediliyor.Ayırabilirsen ayır,siyahla siyahı.Bu tek yönlü bir algı değil.Bölge insanlarının tamamının bilinçaltını yansıtıyor.Çok önceden planlanmış kara bir senaryo,yine kara renk kalemle yazılıyor.
Güncelleştirme yapacak olursak,bölge halkları tarihte hiç olmadığı kadar etnik ve din ekseninde birbirlerine bilenmişler,birbirlerini katletmeye mobilize olmuşlar.Hem de,bölge halklarının çok az zengini ve çok fazla fakiri,mazlumu olmasına rağmen.
Adalet,özgürlük,hak,hukuk,sosyal,ekonomik gibi yapılandırmalar yerine,öngörüler din-mezhep-milliyet referanslı olmaktadır.21.yüzyılın toplumsal-sosyal-siyasal kültürüne denk düşen hiç bir parametre göze çarpmıyor Ortadoğu’da.Terör algısı ortak duyguya dönüşmüş.Terör güvenlik algısı olunca da,zamanın parametrelerinin fazla bir önemi olmuyor maalesef.
Birde tarihsel boyutu var bu sürecin.Arap-İslam toplumlarının dogmatik gelenekçi zihinlerinin devrimci ortak duygu ve düşünce üretemeyeceği bir kez daha anlaşılmıştır.Tarih bir kez daha gösterdi ki, Devrimci düşünce algısını referans almayan süreçlere,devrimci süreç denilmeyeceğidir.Arap Baharı böyle bir süreç olmalıdır.
Şimdi Ortadoğu ,tarihin nitelikli en karmaşık sürecini yaşıyor.Küresel yozlaşma bölgede yaşayan halkların bilincini öğlesine kirletmiş ki,etnik ve inanç eksende bölge halkları birbirlerini kırıyor,öldürüyor.İnsansanlık katlediliyor.
İnsanlık,tarihin en büyük dezenformasyonu ile karşı karşıya.İnsani değer yargıları buharlaştırılarak halklar arası düşmanlık yağmuruna dönüştürülmektedir.Küresel işgalciler yüzlerce yazılı sözlü ve binlerce sosyal medya kuruluşlarıyla dezenformasyon amaçlı yayınlarla akılları karıştırarak beyaza yorumlanacak bir umut bırakmıyorlar.
Bu bağlamda ülkemiz malum medyaları her gün yeni bir strateji uzmanı üretiyorlar.Özellikle Suriye’de yaşanan süreçle birlikte “sözüm ona medya strateji uzmanı” diye lanse edilenlerin kullandıkları argümanlar,sosyal ve siyasi kültür değerlerinden uzak mezhep ve etnik nitelikli olmaktadır.
Entel görünümlü bu uşaklar,savaşçı subay edasıyla televizyonlara çıkıp ahkam kesiyorlar.Adeta savaş tamtamlığı yapmaktadırlar.Türkiye’nin askeri anlamda Suriye’ye müdahale etmesi gerektiği konusunda halkın bilinç altını kirleterek sanal kahramanlık duygularını kabartıyorlar.Başbakanın Suriye,Irak bizim iç meselemiz söylemi referans gösterilerek işgalci hevesleri körüklemektedirler.Komşu ülkelerin iç işlerine müdahale algısının toplumsal zeminini hazırlıyorlar.
Türkiye bu anlayışı devletiyle,iktidarıyla resmi bir söyleme dönüştürmüştür.Başbakanın ve dışişlerinin açıklamalarından anlaşılacağı gibi, Ortadoğu’da Şiilere karşı Sunni bir blok oluşturmak istenmektedir.Hangi güç parametrelerine dayanarak Türkiye bu senaryoyu kurguluyor,anlamak için fazla çabaya gerek olmamalıdır.Sadece kendi güç değerlerinin yetmeyeceği herkesin malumu olsa gerek.Anlaşılan Türkiye,ABD’nin dış politika maceralarına,bölge parametrelerine gözü kapalı kendini kaptırmıştır.Şimdi ise uykular kaçmışa benzemektedir.
Suriye’ye Uluslar arası doğrudan müdahalenin yakın zamanda görünmemesi Türkiye’nin telaşını daha da arttırmaktadır.Bu bağlamda Suriye muhaliflerine verilen müdahale umutlarının karşılanamaması ise bir başka telaş olmalıdır.
Yakın gelecekte Suriye’de gelişecek ciddi çatışmalara karşı Türkiye’nin tavrı konusunda yalnız kalacağı yada vaat ettiklerine karşı ciddi bir itibar kaybına uğrayacağını söylemek yanlış değildir.
Zaten Nato üyeliği ile Küresel emperyal güç koalisyonu içinde olan Türkiye’nin,bağımsız bir dış politikası olamayacağı ve yalnız başına Suriye’ye müdahale edemeyeceği aşikardır.Böylece de bir kısım Suriye muhaliflerine verdiği müdahale umutlarının gerçekleşmesi de mümkün olamayacaktır.
Bu durumun farkında olan Türkiye küresel güçlerin askeri bölgesel karargahı olma şansını açıkça zorlamaktadır.Bu durum Başbakan tarafından başka manalarla izah edilmeye çalışılıyorsa da,son günlerde ABD’li uzmanların konuyla ilgili Malatya’da geniş araştırmalar yaptıkları haberleri uluslar arası medya kuruluşları tarafından yayınlanmıştır.
Şimdilik Suriye’ye dışarıdan müdahale koşullarının imkanı görünmediğinden, Houndras örneğinde olduğu gibi sınır karargahları kurularak contra senaryosu uygulamaya konmuştur.Bilindiği gibi CİA,Hondras’ta Nikaragua’da savaşan Sandalista gerillalarına karşı contra karargahları kurdurmuştu.
Bu bağlamda Suriye’de çok kanın döküleceğini söylemek için falcı olmaya gerek yoktur.Türkiye büyük risk almaktadır.Suriye ateşinden Türkiye’ye aydınlanma çıkmaz.Suriye ateşi kan dehlizlerin dibinden yukarılara tırmandıkça her tarafı sarmalayacaktır.Onlarca yıl sürebilir,söndürülmesi zor olacaktır..Heveslerle yapılan siyasetin sonuçları hep başka heveslere yem olmuştur tarihte.
Başbakan’ın sık sık tekrarladığı “Suriye ve Irak bizim iç meselemiz “ in,ne emeller taşıdığı artık bilinmeyen olmaktan çıkmıştır.Bu anlayış,açık bir ifadeyle bölge ile birlikte Suriye’nin bölünerek din,mezhep ve milliyet temelinde koloni ülkelerin kurulmasını hedeflemektedir.Diğer bir ifade ile BOP denkleminin ta kendisidir.
Suriye’de ve bölgede ciddi bir kaos var.Yaşananlara bakıldığında adalet ve eşitlik taleplerinden çok bilinçaltı beklentileri sürece damgasını vurmuştur.Zamanın güncel beklentileriyle tamamen ters duran ideolojik paradigmalı bu sürece dahil olmak son derece güç olmaktadır.Yazımın başında belirttiğim gibi,siyahın üstüne siyahla yazılıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder