22 Kasım 2011 Salı
YORUMDA YORUM
Mihrac Ural ----- Hasan Karslı
Mihrac Ural - Hasan Karslı / 20-21 Kasım 2011
“CENGİZ ÇANDAR’IN DEĞİŞMEYEN KİNLERİ” (http://mirural.blogspot.com/2011/11/cengiz-candarin-degismeyen-kinleri.html) Başlıkla makaleme yapılan yorumla başlayan sohbet, okurlar için bilgi paylaşımı düzeyinde bir makaleye dönüştü. Paylaşıyorum. Bu yazışma sürecinde Zuhren Mansuroğlu arkadaşım, her zamanki gibi doğrunda bir soruyla beni yüz yüze bıraktı;
“Yarım yüzyıl mücadele etin ne anladın bu yaşamdan?"
Cevap olarak şunu ifade ettim; “Bir kez dengeler kurulunca sonuna kadar korunması gerektiğini, aksi takdirde kimliksiz, içeriksiz bir bukellemun olunacağını”
YORUMDA YORUM
Hasan Karslı; 68 lilerin birçoğu işe devrim yapmakla başladılar ama şimdi reklamcı oldular,medya da köşe tuttular hasan cemal ve birçoğu..
Mihrac Ural; Değerli Hasan Karslı, önce ilginize teşekkür ederim. Sonra belirlemenize eklemem gereken şey belki felsefenin temel konularından biri olan, var oluş ya da ölüm denklemiyle ilgili olacaktır. Bu çevreleri, siyasi, kültürel, toplumsal, ekonomik, sanat her daldaki görüşleri itibariyle anlayabiliriz, diye düşünüyorum. Saygı da duyarız. Bir bakış açısıdır der eleştiririz de. Ama inatla, ısrarla kan üzerinden, ucuz söylemlerle insan katletme teorilerinden yola çıkarak kurguladıkları iddia ve tezleri anlamamız, bana göre çok güç. Mide krampı gibi bir şey, Haykırmak isterken soluğunun kesilmesi gibi, boğucu bir şey. Bu açıdan tahammül edemiyorum. Bu da geldiğim kuşağın özelliği olsa gerek... Selamlarımla.
Hasan Karslı; inatla, ısrarla kan üzerinden, ucuz söylemlerle insan katletme teorilerinden yola çıkarak kurguladıkları iddia ve tezleri anlamamız, bana göre çok güç........neden size göre bunu benim anlamam çok güç sayın ural….
Ben şöyle anlıyorum sayın ural.bu durumun sosyal,siyasal,ekonomik boyutu ve felesefi bir derinliği var.eskiden sınıf savşları vardı şimdi sınıf atlama savaşları buda insan egoizminin boyutlarını gösteriyor snıf atlama savaşı toplumun tüm hücrelerini bir kanser gibi sardı herkes bir gün sınıf atlayacağı hayalıyle yaşıyor...
Mihrac Ural; R. Dawkings’in “Gen bencildir” kitabını okuduğumda, çok önceden yakalayıp da yazmaktan çekindiğim bir çok şey akıp dökülmeye başladı; “Çağdaş insanın evrimini anlayabilmek için, geni, evrim konusundaki düşüncelerimizin tek temeli olarak almaktan vazgeçmeliyiz.” (308)
“Genleri özel yapan eşleyici olmaları. Fizik yasalarının erişilebilir evren için geçerlidir” (308)
Dawkings devamla, “bizim gezegenimizde, son zamanlarda, yeni bir tür eşleyici ortaya çıktığını düşünüyorum, hemen yanımızda, yüzümüze bakıyor Henüz çocukluk çağında, ilksel çorbasının içinde çalkalanıp sürükleniyor; yine de soluk soluğa olan eski genimizi arkada bırakarak bir evrimsel değişim hızına ulaştı bile
Bu yeni çorba,insan kültürünün çorbası.” (390) Yeni eşleyici ise diyor yazar “Bir kültür iletim birimi” anlamında olmalı o da buna “mem” diyor. Biraz da bellek çağrışımı yapmasına işaret ediyor.
İşte çağdaş insanın kültür evrim birikimleriyle ilgili yanı benim konumu oluşturuyor, mutasyona bile uğramadan bencil genin süreçlerinde yuvarlananları bunun için anlamakta güçlük çekiyorum. Siz kendi açınızdan nasıl anladığınızı güzel ifade ediyorsunuz: ben bir adım ileriye gittim değerli Hasan Karslı, bir adımcık ileriye.
Bu adımı şöyle özetleyebilirim, bilgi çağını yakalamak bu çağın devrimcisi olmak, tarihini dolduran sistemden çıkarken (yadsırken) bu gün tüm verileri ortaya çıkmamış olsa da yeniyi temsil eden gelecek uygarlığın temel donelerini yakalayıp iletişimin açtığı ufuklarda bilgi paylaşımını (eşleşim olayı) sürdürmek olarak ifade edebilir. Bu ayrıntıda binlerce öğeyi içeren bir belirleme. Dolaysıyla, sistem içinde kalan her akıl beni rahatsız ediyor. Bunu siz kavrarken korkarım ki aynı fasit dairenin parametreleriyle kavramamanızdır. Bu kaygıma yol açan, ‘sınıf algınızı’ ifade eden “sınıf savaşı “ ile “sınıf atlama savaşı” denkleminizdir; bu zıt gibi gelen her iki tanımlamanın, esasında aynı sistemi tekrar üretmekten en ehveni şer halıyla reforme etmekten öte bir anlamı olmadığını belirteceğim. “Genlerin bilgeliği” (C. Wilis) ne olursa olsun, bilgi çağının kültür çorbasında “mem” (R.D) arkasında nal toplayacak gibidir. Bu nedenle “Şaşırtan Varsayım” (F. Crick) üzerinde, yabancılaşmada derinleşmemiz gerek; bu da yabancılaşma üzerine olan görüşlerimi özetler. “Yabancılaşma tarihin en devrimci dinamiğidir” (M. Ural). Selamlarımla….
Not: Duvarımda olacak “BİLİM VE TEKNİK OKUMAK” adlı makalemde bu konuyu daha ayrıntılı anlattım. Sınıf konusunu ise bir dostum yayınladı “PARAMETRELERİM”
Hasan Karslı; diyalektiğin temel yasası değişim ve dönüşümdür bu yadsınamaz bir gerçektir.bilgi çağını yakalamak son yılların moda deyımidir ve hala içinin doldurulması grekmektedir.yazınızı okudum gayet bilimsel ve akademik bir yazı ama mutlak doğrular değiller mutlak olamayacağında iddia etmek bilimselliğe aykırıdır ama mutlak doğrular olduğunuda söylemek bilimselliğe aykırıdır.teori olarak adlandırabilriz yada öngörü.insanın değişmezleri vardır ve evrim sürecinden bügüne kadar bu değizmezler değişmedi.bir kaç yüzyıl sonrasının yada 1000 yıl sonrasının insanı ve onun uygarlığının nasıl olacağını şimdiden mutlak olarak belirtmek te bilimselliğe ters düşer ha bilimin ışığında öngörülerde bulunulabilir bunu reddetmekte rasyonel akla aykrıdır.yazının bütünlüğüne bakınca düşünce aşamasında diyeliriz ve bu yazının içeriğine de freud u nereye oturtacağız?
Mihrac Ural; Freud konusunu yazmam gerek. Bu konu bende hep açık kaldı. Bunun nedeni tedirginlik, Freud’un bile sık sık arayıp kaynağını bulamadığı tedirginlik. Determinizmin derin etkileri de olabilir, bilinmeyeni arama zamansızlığı da… Bu alanı hep uzaktan izledim okudum. Bu konuda etkilendiğim bir çok alan kaynak ve çevre var. Reenkarnasyon gibi. Geldiğim toplumda çok anlamlı bir yeri var. Dünya ilk ve son yer, arınarak yeni donlarda gelinir diye düşünürler. Cennet bilgili olmak, cehennem cahil olmak diye yorumlarlar. Dolaysıyla, düşüncenin maddi sonuçlar yaratması yönünde benim de gittikçe olgunlaşan algılarım olduğunu söyleyeceğim. Bu cümle esasında benim de tarihsel algı evrimimin bir sentezidir. Tarihi fotoğrafları bol bir aileden geliyorum. Ailenin fotoğraf makinesiyle çekilmiş 100 yılı aşkın kareleri var. Arşivimi süsleyen. Bunları zaman zaman yorumlayarak yayınlıyorum ( bu ara zindan fotolarını yayınlıyorum). Bu yorumlarımdan birinde Samandağ Hz Hıdır türbesi önünde çocukken çekilmiş fotolarımızın yorumunda bu konuyu işlemeye çalıştım. Kültür algılarımız ve onların eşleyici birimleri “mem” (R.Dawkings) bir yandan çoğalarak yaygınlaştırdığı kültür birikimlerimizi diğer yandan bunların kimliğimizin oluşumundaki etkilerini şekillendiren verilerdir. Diye düşünüyorum. Bu verile baktığımda da hala çözümlenmemiş olsa da beynimizdeki nüronların yarattığı ve algıladığı tüm etkiler kimliğimizin oluşumunda derin izlere sahip olduğu görülür. Ben buna düşüncenin maddi etki yaratması olayı diyorum (ciddi bir yanılgı da olabilir benimki). Nerede ne zaman hangi dürtüler ve psişik haller ne tür takıntıların kalıntıları olarak neyi şekillendiriyor bunlar üzerinde yazmam gerek. Arşivim notlarım hazır ama cesaretim ve zamanım olmadı. Şiir gibi, o yüksek sınıfa hiç uzanamadım saygımdan, erbabına bıraktım. Bilim ve teknik okumalarımda Freud’a kimse yer vermiyor, herkesin kafası deneysel analizle, kimya ve fiziğin elle tutulur öğeleriyle ilgili, ama bir yeri olmalı derim (kendimi çok şey yazdı ama hiçbir şey anlatamadı gibi hissediyorum. Bu da benim bu konuya yaklaşımımdaki tedirginliği göstermeye yeterlidir) Bilgi çağında, Psikanalizin artan önemini izliyorum…
Sosyalist Tartışma Platformu; Bu yazıyı sayfamızda paylaştık, izninizle, saygılar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder