22 Kasım 2011 Salı
CENGİZ ÇANDAR’IN DEĞİŞMEYEN KİNLERİ
Mihrac Ural – 20 Kasım 2011
Suriye konusunda yüzlerce makale yazdım. Tartıştım, eleştirdim, eleştirildim. Ancak Cengiz Çandar gibi bir onursuza, kanı donmuş kin ve intikam serserisine hiç rastlamadım.
İnanılmaz bir Suriye düşmanlığı, akıl almaz bir Alevi nefreti ile kıvranıp duran biri. Üstelik ciddi hiçbir gerekçesi, bilgiye dayanan hiçbir verisi, belge ve kanıtı olmadan bu feveran içinde okurlarını aldatıyor. Bu adam okuruna yalan söylemekten da utanmıyor. Nasıl olsa okur oturup saatlerce günlerce araştırma yapmayacak, nasıl olsa olayları bütünsel olarak görme gibi bir sorumlulukla yazılanı okumayacak diyerek yalan yanlış abartma kurgu iç dünyasının denklemleriyle bölge üzerine gerçek bir cahil olmasına rağmen yazıp duruyor. Suriye üzerine yazdığı son yazısında bir de kehanet yaparak, iddialarda bulunuyor. Suriye çökecek diyor, iç savaş kaçınılmaz diyor, halka hiçbir bağı olmayan, ne desteği ne de siyasi bir alternatif programı olmayan, eli kanlı şebekelerin, paramiliter asker kaçaklarını ve onların İstanbul meclislerini (İstanbul’da, Erdoğan’ın desteğiyle kurulan Suriye Ulusal meclisi ) ha kazandı ha kazanacak taraf olarak ilan ediyor.
Cengiz Çandar Yazsında özetle şunları söylüyor;
“Türkiye-Suriye: Polis rejimi ile aşktan nefrete...
Cengiz Çandar.
Hürriyet / 16 Kasım 2011
Türkiye ile Amerika'nın çıkarları, şimdi, Irak ve Suriye üzerinde örtüşüyor. Obama, o yüzden Tayyip Erdoğan'ı arkalıyor. Bütün bunlar politikanın cilveleri. Realpolitik'in karşı konulmaz hükümleri.
Batı basınında yer alan “ABD'nin taşeronluğunun yapıldığı”na dair, “sub-contractor” sözcüğünün kullanıldığı değerlendirmeler yapıldı.
Suriye konusunda hiç hayal kurmadım. O rejimin doğası gereği “reforma gelmeyeceğini” gayet iyi biliyordum. Hafız Esad dönemi ile Başşar Esad dönemi arasında, esasta, bir fark görmedim. Suriye'ye ilişkin düşünceleri değişen ben olmadım. İlişkilerini ve siyasetini değiştiren bizim hükümet oldu.” (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=19253146&yazarid=215)
Bu yaklaşımın üzerinde fazla durmayacağım. Kendi diliyle anlattığı ve Türkiye’yi, Erdoğan’ı ve kendini nasıl tanımlıyorsa o kadarıyla yorumlamayı tercih edeceğim. En altta da önceki yazılarına yaptığım kapsamlı eleştirilerimin linklerini aktaracağım.
Birincisi;
Diyor ki, “…Politikanın cilveleri. Realpolitik'in karşı konulmaz hükümleri”. Yani kör gözlü, dar çıkar politikasının hükümleriyle Türkiye-Amerikan ilişkileri örtüşüyor. Yani, Erdoğan, “Suriye’yle dostluk ve kardeşlik kurduk, anlaşmalar imzaladık, olmalar olunca da uyardık” yönündeki tüm sözleri yalandan ibarettir. Erdoğan Amerikan’ın çıkarları yönünde, kendisine düşebilecek, gerçekte asla verilmeyecek kırıntıların umuduyla, Suriye’yle tarihi, kültür, inanç, coğrafya birliğini ayaklar altına almayı kararlaştırmıştır. Bunu uzun süreden beri de Suriye olaylarının tek nedeni olan eli kanlı şebekelerin desteklenmesiyle yürürlüğe koymuştur. Suriye’nin son on yıldır inanılmaz bir açık yürekle, sevgiyle barışla, örülü yaklaşımları ayaklar altına almıştır. Cengiz Çandar’ın sözünü ettiği , “…Politikanın cilveleri. Realpolitik'in karşı konulmaz hükümleri”. Bundan ibarettir. Bu hükümlerde ne Türkiye halkının iradesi nede çıkarlarının zerresi bulunmaktadır. Erdoğan işte budur, bu aynı zamanda Cengiz Çandar’ın umutlarıdır.
Yani, iki yüzlülük ve kandırmaca komşuluk ve dostluk ilişkisinin esasını oluşturmaktadır. Amerika’nın çıkarlar bunu gerektirdiğine göre de normaldir. İşte bu ilkesiz, bu omurgasız, bu tarih, kültür coğrafya bilmez ahlaksızlık bize politika diye yutturulmaya çalışılmaktadır. Bu densizliğin özeti de Cengiz Çandar’ın ağzında şu satırlarda gelmiş olmaktadır; “Türkiye ile Amerika'nın çıkarları, şimdi, Irak ve Suriye üzerinde örtüşüyor. Obama, o yüzden Tayyip Erdoğan'ı arkalıyor. Bütün bunlar politikanın cilveleri.”
Buradan bir kez daha anlıyoruz ki, Amerika’nın çıkarları, Türkiye’nin dış politikasını belirleyen temel ölçüdür. Libya’da olduğu gibi, Behreyn olaylarını görmezden gelindiği gibi. Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun dediği de işte böylesi bir aldatmacadır. Bu gelişmeyle, Türkiye Suriye ilişkileri ve genelde bölgedeki ilişkileri Osmanlıdan bu yana yani 500 yıllık bir tarihi süreçte en derin olumsuzluğu ve düşmanlık noktasına gelmiş olmaktadır. Bu derin ve kapsamlı düşmanlık I. Dünya savaşı ve sonuçlarında bile bu ölçüde olmamıştı.
Diğer yandan, aklı başında batılı yazarlar bile, bir ülkenin politik duruşu açısından utanç verici Amerikan taşeronluğunu açıkça dile getirmeye başlamalarını oldukça manidardır. Cengiz Çandar bu gerçeği utanma duymadan aynı yazısında; “Batı basınında yer alan “ABD'nin taşeronluğunun yapıldığı”na dair, “sub-contractor” sözcüğünün kullanıldığı değerlendirmeler yapıldı.” Dile getirmektedir.
Bu verilerin ışığında, Türkiye’nin bu kirli macerada, bilinen Ortadoğu kaoslarının girdaplarında, labirentlerinde elde edebileceği bir çıkar var mıdır? Diye sormayacağım
Amerika’nın çıkarlarının olduğu yerde kimseye pay verir mi? Diye de sormayacağım.
100 yıldır süren bölge sorunlarında, onlarca savaşa, milyonlarca sivilin katledilmesine rağmen hiçbir sorunun çözülmediğinin bilinip bilinmediğini de sormayacağım?
Soracağım tek şey, Erdoğan iktidarı, danışmanları, yol haritaları bu bölgede mi yaşıyor Merih gezegeninde mi? Bunu şiddetle ve acilen bilmemiz gerek.
İkincisi;
Diyor ki; “Suriye konusunda hiç hayal kurmadım. O rejimin doğası gereği “reforma gelmeyeceğini” gayet iyi biliyordum.”
Cengiz Çandar 30 yıldır bölgede dolaşır. Bu on yıllar içinde Suriye’nin, kaç savaş, kaç ambarfo, kaç kuşatma, diplomatik, siyasi ekonomik baskıya uğradığını biliyor mu. Yazısından anlaşılıyorki hiç bir şey bilmiyor. O ne yapıyor içinde büyüttüğü kinlerle bekliyor ha düştü ha düşecek diye bekliyor. Ama neden düşmediğini anlamıyor. Öyleki bu son olaylarda da yine bekliyor, olmazsa dış askeri müdahele olsada bu beklentisi bitsin diye tanrılarına yalvarıyor. Ama bier türlü olmuyor. Türkiye’deki medya temsilcisi olduğu Saad hariri de ülkesini terk ederek “Beşşar Esad yıkılmadan geri dönmem “dedi ve bekledi. Bir ara “Ramazan ayında düşmezse köpeklerle yemek yerim “dedi yine bekledi. Hep bekliyorlar. Otuz yıl bekleyeceğinizi bu ülke neden düymüyor neden halkı milyonları milyonlara ekleyered desteğe devam edilyor diye düşünselir işin sırını bulacaklar ama kim gözleri kör etmiş bakamıyornlar bile…
Sahib ve köpeği birlikte bekliyorlar “ha düştü ha düşecek” diye. Ama düşmüyor tersinde muhalifler dış müdahale dedikçe Suriye halkının sabrı taşıyor daha çok kenetlenerek bunları vatan hainleri olarak tanımlamayı derinleştiriyor ve genişletiyor. Kin ve ön yargılarla birikmiş bilinçaltı refleksler bu beklentileri yapılan her şeyi karalama kadar götürüylor. Bunun için Cengiz Çandar, Suriye’de olan reformları duymuyor, bilmiyor görmüyor. Resmi gazetede yayınlanıp halkın kazanımları arasına katıldığını anlamak istemiyor. Bununla da kalmıyor, Suriye halkının kazandığı bu reformları kullanmasının önünü kesmek için Türkiyenin suriyeye müdahelesini kışkırtıyor, körüklüyor şovenlik yapıyor talancı güspçi geleneğini depreştiriyor.
“O rejimin doğası gereği “reforma gelmeyeceğini” gayet iyi biliyordum.” Diyerek Surniye’de resmişeşen şu reformları ge-örmek istemediğini cehaletiyle harmanlayarak ifede ediyor:
AF PAKETİ
5. Genel Af ( uyuşturucular, katiller, kadın tüccarları, gibi suçlar hariç) 7 Mart 2011
6. Devlete ait borçlar, vergiler, faturaların ödenmesindeki gecikmelerden doğan tüm faizlerin ilgası, Ücretler ve aylıkların %25 oranında artırılması 24 Mart 2011 Cumhur Başkanlığı kararnamesi
7. Genel siyasi af 31 Mayıs 2011
8. Genel siyasi af’a ek 20 Haziran 2011
9. Genel siyasi af 1 Kasım 2011 (Yasa dışı gösterilere katılan ancak eli kana bulaşmayan tüm siyasi tutuklulara af)
10. 4 Kasım 2011 İnsan katli ve kanlı işlere bulaşmamış olmak kaydıyla, kanunun diğer hallerde suç saydığı silah taşıma, satma, dağıtma, taşıma, satın alma ve satın alınması için maddi katkı yapan vb suçları işlemiş olsa da kendini ve silahını en yakın güvenlik kurumuna teslim etmesi halinde anında serbest bırakılacaktır. Bu karar genel bir af olarak işlem gerecektir.
REFORM PAKETİ
1. Kürtlerin vatandaşlık hakkı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi no:49 7 Nisan 2011
2.Sıkıyönetimin ilgası 21 Nisan 2011
3.DGM kaldırıldı 21 Nisan 2011
4. GÖSTERİ VE YÜRÜYÜŞLERİN DÜZENLENMESİ YASASI 21 Nisan 2011
5. PARTİLER YASASI ( 100 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 5 Ağustos 2011 Resmi gazetede yayınlanış tarihi)
6. SEÇİM KANUNU 4 Ağustos 2011 (Resmi gazetede yayınlanış tarihi)
7. MAHALLİ İDARE KANUNU ( 107 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 24 Ağustos 31 Temmuz 2011
8. BASIN YAYIN YASASI ( 108 nolu C.Başkanlığı kararnamesi. 28 Ağustos 2011)
9. Genel seçimlerin denetim ve izlenmesiyle ilgili bağımsız adli heyet kararnamesi ( 374 nolu kararname 28 Eylül 2011)
10. Anayasa oluşturma komisyonu (33 Nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 29 kişilik heyeti Mazhar el Amberi başkanlığında. 4 ay içinde yeni anayasa oluşturulması)
Cengiz çandar okurunu aldatıyor. Gerçekten takip etmiyor kin gözlerini bürümüş bilse bile yalan söylüyor. Suriye reformları yaptı ama o ve sahipleri, BOP gütçleri Suriye halkının bu haklarını kolanmasının önünü kesmeye devam ediyor. Rahat bırakmıyor elikanlı şebekeleri silahlandırıp salıyor, gasp talan kıyım yürütüylor.
Sonra Erdoğan’a sitem ederek “Suriye'ye ilişkin düşünceleri değişen ben olmadım. İlişkilerini ve siyasetini değiştiren bizim hükümet oldu.” diyor.
Cengiz, bırak şu ali Cengiz oyununu. Ne sen değiştin nede başbakanın. Siz bayştan beri kin ve intikam üzerine kurulu, kan estekli ikiyüzül politkalarınızla Bölgede size biçilmiş rolü oynuyorsunuz. Pragamatizmin azizliği bu ise, evinizin camdan olduğunu öğrdrenin , bu gün komşuna yarın sezin başınıza yıkılacak her şey.
Suriye 40 yıldır bundan çok danha-ha acımlasiz baskılar altından çıktı. 20 yıldır doların fiatı değimeden ekonomisini dik tutu. Enküçük sbalantıda diz bağları çözülen, bir kaçparçaya bölünmek üzerei olan ve bu sorunlarını çözemenmenin sıkıntısıyla koıvranan siz siniz. Kendini tınamadan başkası için nasihatlar varmenin ayıbını da yapan sizisinz.
Suriye, bu sorunlarını aştıında yine bekleşyeceksiniz bu belli. Ama bu bekleyiz ezelden ebede kadar sizi esir edecek bekleyin….
Sonra Cengiz Çandar’la ilgili iki yazımı okuyun
1. “Cengiz Çanda’ın Bitmeyen Yalan Kurguları”
http://mirural.blogspot.com/2011/06/cangiz-candarin-bitmeyen-yalan.html
2. “Bölgemizin Cahili Bir Kirli Kalem”
http://mirural.blogspot.com/2011/05/cengiz-candar.html
Suriye konusunda yüzlerce makale yazdım. Tartıştım, eleştirdim, eleştirildim. Ancak Cengiz Çandar gibi bir onursuza, kanı donmuş kin ve intikam serserisine hiç rastlamadım.
İnanılmaz bir Suriye düşmanlığı, akıl almaz bir Alevi nefreti ile kıvranıp duran biri. Üstelik ciddi hiçbir gerekçesi, bilgiye dayanan hiçbir verisi, belge ve kanıtı olmadan bu feveran içinde okurlarını aldatıyor. Bu adam okuruna yalan söylemekten da utanmıyor. Nasıl olsa okur oturup saatlerce günlerce araştırma yapmayacak, nasıl olsa olayları bütünsel olarak görme gibi bir sorumlulukla yazılanı okumayacak diyerek yalan yanlış abartma kurgu iç dünyasının denklemleriyle bölge üzerine gerçek bir cahil olmasına rağmen yazıp duruyor. Suriye üzerine yazdığı son yazısında bir de kehanet yaparak, iddialarda bulunuyor. Suriye çökecek diyor, iç savaş kaçınılmaz diyor, halka hiçbir bağı olmayan, ne desteği ne de siyasi bir alternatif programı olmayan, eli kanlı şebekelerin, paramiliter asker kaçaklarını ve onların İstanbul meclislerini (İstanbul’da, Erdoğan’ın desteğiyle kurulan Suriye Ulusal meclisi ) ha kazandı ha kazanacak taraf olarak ilan ediyor.
Cengiz Çandar Yazsında özetle şunları söylüyor;
“Türkiye-Suriye: Polis rejimi ile aşktan nefrete...
Cengiz Çandar.
Hürriyet / 16 Kasım 2011
Türkiye ile Amerika'nın çıkarları, şimdi, Irak ve Suriye üzerinde örtüşüyor. Obama, o yüzden Tayyip Erdoğan'ı arkalıyor. Bütün bunlar politikanın cilveleri. Realpolitik'in karşı konulmaz hükümleri.
Batı basınında yer alan “ABD'nin taşeronluğunun yapıldığı”na dair, “sub-contractor” sözcüğünün kullanıldığı değerlendirmeler yapıldı.
Suriye konusunda hiç hayal kurmadım. O rejimin doğası gereği “reforma gelmeyeceğini” gayet iyi biliyordum. Hafız Esad dönemi ile Başşar Esad dönemi arasında, esasta, bir fark görmedim. Suriye'ye ilişkin düşünceleri değişen ben olmadım. İlişkilerini ve siyasetini değiştiren bizim hükümet oldu.” (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=19253146&yazarid=215)
Bu yaklaşımın üzerinde fazla durmayacağım. Kendi diliyle anlattığı ve Türkiye’yi, Erdoğan’ı ve kendini nasıl tanımlıyorsa o kadarıyla yorumlamayı tercih edeceğim. En altta da önceki yazılarına yaptığım kapsamlı eleştirilerimin linklerini aktaracağım.
Birincisi;
Diyor ki, “…Politikanın cilveleri. Realpolitik'in karşı konulmaz hükümleri”. Yani kör gözlü, dar çıkar politikasının hükümleriyle Türkiye-Amerikan ilişkileri örtüşüyor. Yani, Erdoğan, “Suriye’yle dostluk ve kardeşlik kurduk, anlaşmalar imzaladık, olmalar olunca da uyardık” yönündeki tüm sözleri yalandan ibarettir. Erdoğan Amerikan’ın çıkarları yönünde, kendisine düşebilecek, gerçekte asla verilmeyecek kırıntıların umuduyla, Suriye’yle tarihi, kültür, inanç, coğrafya birliğini ayaklar altına almayı kararlaştırmıştır. Bunu uzun süreden beri de Suriye olaylarının tek nedeni olan eli kanlı şebekelerin desteklenmesiyle yürürlüğe koymuştur. Suriye’nin son on yıldır inanılmaz bir açık yürekle, sevgiyle barışla, örülü yaklaşımları ayaklar altına almıştır. Cengiz Çandar’ın sözünü ettiği , “…Politikanın cilveleri. Realpolitik'in karşı konulmaz hükümleri”. Bundan ibarettir. Bu hükümlerde ne Türkiye halkının iradesi nede çıkarlarının zerresi bulunmaktadır. Erdoğan işte budur, bu aynı zamanda Cengiz Çandar’ın umutlarıdır.
Yani, iki yüzlülük ve kandırmaca komşuluk ve dostluk ilişkisinin esasını oluşturmaktadır. Amerika’nın çıkarlar bunu gerektirdiğine göre de normaldir. İşte bu ilkesiz, bu omurgasız, bu tarih, kültür coğrafya bilmez ahlaksızlık bize politika diye yutturulmaya çalışılmaktadır. Bu densizliğin özeti de Cengiz Çandar’ın ağzında şu satırlarda gelmiş olmaktadır; “Türkiye ile Amerika'nın çıkarları, şimdi, Irak ve Suriye üzerinde örtüşüyor. Obama, o yüzden Tayyip Erdoğan'ı arkalıyor. Bütün bunlar politikanın cilveleri.”
Buradan bir kez daha anlıyoruz ki, Amerika’nın çıkarları, Türkiye’nin dış politikasını belirleyen temel ölçüdür. Libya’da olduğu gibi, Behreyn olaylarını görmezden gelindiği gibi. Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun dediği de işte böylesi bir aldatmacadır. Bu gelişmeyle, Türkiye Suriye ilişkileri ve genelde bölgedeki ilişkileri Osmanlıdan bu yana yani 500 yıllık bir tarihi süreçte en derin olumsuzluğu ve düşmanlık noktasına gelmiş olmaktadır. Bu derin ve kapsamlı düşmanlık I. Dünya savaşı ve sonuçlarında bile bu ölçüde olmamıştı.
Diğer yandan, aklı başında batılı yazarlar bile, bir ülkenin politik duruşu açısından utanç verici Amerikan taşeronluğunu açıkça dile getirmeye başlamalarını oldukça manidardır. Cengiz Çandar bu gerçeği utanma duymadan aynı yazısında; “Batı basınında yer alan “ABD'nin taşeronluğunun yapıldığı”na dair, “sub-contractor” sözcüğünün kullanıldığı değerlendirmeler yapıldı.” Dile getirmektedir.
Bu verilerin ışığında, Türkiye’nin bu kirli macerada, bilinen Ortadoğu kaoslarının girdaplarında, labirentlerinde elde edebileceği bir çıkar var mıdır? Diye sormayacağım
Amerika’nın çıkarlarının olduğu yerde kimseye pay verir mi? Diye de sormayacağım.
100 yıldır süren bölge sorunlarında, onlarca savaşa, milyonlarca sivilin katledilmesine rağmen hiçbir sorunun çözülmediğinin bilinip bilinmediğini de sormayacağım?
Soracağım tek şey, Erdoğan iktidarı, danışmanları, yol haritaları bu bölgede mi yaşıyor Merih gezegeninde mi? Bunu şiddetle ve acilen bilmemiz gerek.
İkincisi;
Diyor ki; “Suriye konusunda hiç hayal kurmadım. O rejimin doğası gereği “reforma gelmeyeceğini” gayet iyi biliyordum.”
Cengiz Çandar 30 yıldır bölgede dolaşır. Bu on yıllar içinde Suriye’nin, kaç savaş, kaç ambarfo, kaç kuşatma, diplomatik, siyasi ekonomik baskıya uğradığını biliyor mu. Yazısından anlaşılıyorki hiç bir şey bilmiyor. O ne yapıyor içinde büyüttüğü kinlerle bekliyor ha düştü ha düşecek diye bekliyor. Ama neden düşmediğini anlamıyor. Öyleki bu son olaylarda da yine bekliyor, olmazsa dış askeri müdahele olsada bu beklentisi bitsin diye tanrılarına yalvarıyor. Ama bier türlü olmuyor. Türkiye’deki medya temsilcisi olduğu Saad hariri de ülkesini terk ederek “Beşşar Esad yıkılmadan geri dönmem “dedi ve bekledi. Bir ara “Ramazan ayında düşmezse köpeklerle yemek yerim “dedi yine bekledi. Hep bekliyorlar. Otuz yıl bekleyeceğinizi bu ülke neden düymüyor neden halkı milyonları milyonlara ekleyered desteğe devam edilyor diye düşünselir işin sırını bulacaklar ama kim gözleri kör etmiş bakamıyornlar bile…
Sahib ve köpeği birlikte bekliyorlar “ha düştü ha düşecek” diye. Ama düşmüyor tersinde muhalifler dış müdahale dedikçe Suriye halkının sabrı taşıyor daha çok kenetlenerek bunları vatan hainleri olarak tanımlamayı derinleştiriyor ve genişletiyor. Kin ve ön yargılarla birikmiş bilinçaltı refleksler bu beklentileri yapılan her şeyi karalama kadar götürüylor. Bunun için Cengiz Çandar, Suriye’de olan reformları duymuyor, bilmiyor görmüyor. Resmi gazetede yayınlanıp halkın kazanımları arasına katıldığını anlamak istemiyor. Bununla da kalmıyor, Suriye halkının kazandığı bu reformları kullanmasının önünü kesmek için Türkiyenin suriyeye müdahelesini kışkırtıyor, körüklüyor şovenlik yapıyor talancı güspçi geleneğini depreştiriyor.
“O rejimin doğası gereği “reforma gelmeyeceğini” gayet iyi biliyordum.” Diyerek Surniye’de resmişeşen şu reformları ge-örmek istemediğini cehaletiyle harmanlayarak ifede ediyor:
AF PAKETİ
5. Genel Af ( uyuşturucular, katiller, kadın tüccarları, gibi suçlar hariç) 7 Mart 2011
6. Devlete ait borçlar, vergiler, faturaların ödenmesindeki gecikmelerden doğan tüm faizlerin ilgası, Ücretler ve aylıkların %25 oranında artırılması 24 Mart 2011 Cumhur Başkanlığı kararnamesi
7. Genel siyasi af 31 Mayıs 2011
8. Genel siyasi af’a ek 20 Haziran 2011
9. Genel siyasi af 1 Kasım 2011 (Yasa dışı gösterilere katılan ancak eli kana bulaşmayan tüm siyasi tutuklulara af)
10. 4 Kasım 2011 İnsan katli ve kanlı işlere bulaşmamış olmak kaydıyla, kanunun diğer hallerde suç saydığı silah taşıma, satma, dağıtma, taşıma, satın alma ve satın alınması için maddi katkı yapan vb suçları işlemiş olsa da kendini ve silahını en yakın güvenlik kurumuna teslim etmesi halinde anında serbest bırakılacaktır. Bu karar genel bir af olarak işlem gerecektir.
REFORM PAKETİ
1. Kürtlerin vatandaşlık hakkı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi no:49 7 Nisan 2011
2.Sıkıyönetimin ilgası 21 Nisan 2011
3.DGM kaldırıldı 21 Nisan 2011
4. GÖSTERİ VE YÜRÜYÜŞLERİN DÜZENLENMESİ YASASI 21 Nisan 2011
5. PARTİLER YASASI ( 100 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 5 Ağustos 2011 Resmi gazetede yayınlanış tarihi)
6. SEÇİM KANUNU 4 Ağustos 2011 (Resmi gazetede yayınlanış tarihi)
7. MAHALLİ İDARE KANUNU ( 107 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 24 Ağustos 31 Temmuz 2011
8. BASIN YAYIN YASASI ( 108 nolu C.Başkanlığı kararnamesi. 28 Ağustos 2011)
9. Genel seçimlerin denetim ve izlenmesiyle ilgili bağımsız adli heyet kararnamesi ( 374 nolu kararname 28 Eylül 2011)
10. Anayasa oluşturma komisyonu (33 Nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, 29 kişilik heyeti Mazhar el Amberi başkanlığında. 4 ay içinde yeni anayasa oluşturulması)
Cengiz çandar okurunu aldatıyor. Gerçekten takip etmiyor kin gözlerini bürümüş bilse bile yalan söylüyor. Suriye reformları yaptı ama o ve sahipleri, BOP gütçleri Suriye halkının bu haklarını kolanmasının önünü kesmeye devam ediyor. Rahat bırakmıyor elikanlı şebekeleri silahlandırıp salıyor, gasp talan kıyım yürütüylor.
Sonra Erdoğan’a sitem ederek “Suriye'ye ilişkin düşünceleri değişen ben olmadım. İlişkilerini ve siyasetini değiştiren bizim hükümet oldu.” diyor.
Cengiz, bırak şu ali Cengiz oyununu. Ne sen değiştin nede başbakanın. Siz bayştan beri kin ve intikam üzerine kurulu, kan estekli ikiyüzül politkalarınızla Bölgede size biçilmiş rolü oynuyorsunuz. Pragamatizmin azizliği bu ise, evinizin camdan olduğunu öğrdrenin , bu gün komşuna yarın sezin başınıza yıkılacak her şey.
Suriye 40 yıldır bundan çok danha-ha acımlasiz baskılar altından çıktı. 20 yıldır doların fiatı değimeden ekonomisini dik tutu. Enküçük sbalantıda diz bağları çözülen, bir kaçparçaya bölünmek üzerei olan ve bu sorunlarını çözemenmenin sıkıntısıyla koıvranan siz siniz. Kendini tınamadan başkası için nasihatlar varmenin ayıbını da yapan sizisinz.
Suriye, bu sorunlarını aştıında yine bekleşyeceksiniz bu belli. Ama bu bekleyiz ezelden ebede kadar sizi esir edecek bekleyin….
Sonra Cengiz Çandar’la ilgili iki yazımı okuyun
1. “Cengiz Çanda’ın Bitmeyen Yalan Kurguları”
http://mirural.blogspot.com/2011/06/cangiz-candarin-bitmeyen-yalan.html
2. “Bölgemizin Cahili Bir Kirli Kalem”
http://mirural.blogspot.com/2011/05/cengiz-candar.html
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder