5 Temmuz 2011 Salı
Mikdat abuzer
5 Temmuz 2011
Mihrac Ural'ın "SURİYENİN HANDİKAPI;KÜRTLER" makalesi Suriye'de Kurt sorununu tüm açıklığıyla bir çok makalede omlduğu gibi bu makalesinde de dilye getirmiştir. Kürtlerin bu ülkede, Türkiyeye hiç benzemese de ezildiğini ve demokratik haklarına kuvuşması gerektiğini dile getirmiş, bu yönde atılan önemli adımları işaret etmiş, kimlik sorunu konusundada önemli gelişmeler olduğun belirtimşti. Her kim ki Kürt sorununu, sadece vatandaşlık hakının kazınılması sorunu bahanesiyle çıkmaz sokak gibi gestirip, barışçıl demokratik süreci baltalamak isterse bunun Kürtlerin kazanımlarına karşı bir yol kesme çabası olduğunu dile getirmiştir. Makale sonuçta Suriye Kürtleriyle güçlüdür; Kürtler de Suriye halkıyla b.ütünlük içinde güçlüdür.
Diye bağlamıştır.
Buna çok küçük bir ayrıntıyı da ben eklemek istiyorum; Suriye olayları boyunca olduğu gibi, 17 Nisan 1946'da bağımsızlığına kavuştuğundan bu yana, hiç bir koşulda Suriye devleti ya da Arapların Kürtlerle bu topraklarda toplu bir çatışmaya, kırıma, yüz yüze silahlı çatışmaya girmediklerini belirteceğim. Bu çok önemli kıstasın, ülkemizde son 200 yıldaki sonuçlarını altta yazdım. Kürtlerin Suriye'de konumu çok ayrıdır, talepleri olan demokratik tümüyle karılanmamış olsa da. Son olaylarda, Kürt bölgesinde hiç bir silahlı çatışmanın olmaması, devletin yapılan portestolara müdahelesinin de kabul edilebilir ölçekte olması, eli kanlı şebekelerin Kürt saflarında çıkmaması ve aynı şekilde devletin Kürt protestolarını içseleştirmesi bu sorunun Suriye'deki anlamlı konumuna da önemli bir işaret olduğun hatırlatacağım.
Buradan sık sık sorulan şu soruy acevap vereceğim.
“Suriye’deki Kürtlerin durumu hakkında bilginiz varmı? Yaşam koşulları,statüleri vs. Yanıtınızı bekliyorum” . Bu haklı soruya kısa yanıtım şudur.
Suriye'de Kürtlerin birçok sorunu var. Suriye'nin çözüm bekleyen en gerçekçi sosyal-siyasal dönemecinde Kürtlerin sorunu var. Bunu daha iyi anlamak için küçük bir karşılaştırmayla yolumuzu açmaya çalışalım.
Türkiye'de Kürtlerin 200 yıldır, 39 isyanla dile getirdikleri acıları, 1946'de kurulan Suriye devletiyle uzak yakın karşılaştırmak mümkün değildir. Suriye’de hiç bir zaman toplu bir kıyım olmamıştır. Çatışmalar sınırlı kalmış ve barış derhal yerine gelmiştir. Kürtler, kitlesel olarak her zaman direnen Suriye’nin yanında olmuştur. Celal Talabani ve A. Öcalan bunun önemini ve değeri her zaman "Suriye, bölge devrimcileri ve halkları için güvenilir bir limandır" diyerek ifade etmiştir. Bu günkü Irak'ta ve Türkiye’de Kürt özgürlük hareketi ve gücü varsa bunun geliştiği, ilk adımlarının atıldığı yer Suriye’dir. Suriye herkese ev sahipliği yapmıştır. bunun da bedelini bu gün emperyalist güçlerden ve gerici Erdoğan’ın fiili müdahalelerine maruz kalarak ödemektedir.
Her şeye rağmen, Suriye’de Kürtlerin kimlik sorunları vardı. Bu da son reformla aşıldı. Ancak Kürtlerin sorunu bununla sınırlı değil. Buna girmeden kimlik meselesini iyi anlamak gerek. Suriye hiçbir zaman Kürtlere kimlik vermemezlik yapmadı. Olay 1962 genelgesi olayıdır. O tarihte Suriye devleti tüm Kürtlere gelin kimlik alın vatandaş olun dedi. Kürtler, askere gitmemek ve vergi ödememek için bu çağrıya ilgisiz kaldı. Norma bir devlette vatandaşlık hakları çok sıkı sıkıya ilkelere bağlı olduğu açıktır. Keyfi bir vatandaşlık hiçbir devletin kabul edeceği bir şey değildir; Yarın Kürt devleti kurulunca içindeki azınlıklarla ilgili vatandaşlık hakları konusunda da aynıyla davranacaktır, ucu açık bir vatandaşlık olamaz. İşte o gün vatandaş olmayı ret eden Kürtler, iki kuşak sonra, mülkiyet, eğitim, evlilik, miras, konusunda ciddi sorunlarla yüz yüze kaldıklarını gördüler. Böylece acil bir talep olarak vatandaşlık hakkı gelip dayattı. Suriye’nin halkçı yönetimli de bu gün bu koşullarda buna evet dedi. Bu yönetimin geri bir adımı değil, tersine ileri bir adımı olarak ikame edilmiş oldu.
Gelelim, Kürtlerin sorunlarına, Suriye, genel demokratikleşme dışında, Kürt sorunda teslim etmesi gereken haklar vardır. En önemlisi kültür ve dil eğitimindeki haklardır. Bunun içinde taraflar ortak vatan algısı, birlikte demokratik diyalogla çözüm çizgisinde sorunlarını aşacak dirayette olduklarını göstermiştir. Görüşmeler de devam etmektedir. Türkiye’nin yüz yıllardır ertelediği ve son olarak “demokratik açılım” adı altında yıllardır oyalayıp durduğu ve sonunda “Kürt sorunu yoktur Kürt şahısların sorunu vardır”a kadar indirdiği ikiyüzlü politika, hiçbir zaman Suriye’de olmamıştır. Dünyada reform kararlarını bu süratle ikame eden bir ülke hiç yoktur. Ülkemizde on yıllar uğraşırız basit bir kanun için çıkmaz, on yıllar zindan yatılır işkence sürgün yaşanır yine kar etmez. Ama Suriye’nin halkçı yönetim halkın taleplerini mümkün olanın ötesinde bir süratle karar bağlar.
Kürt halkının, yüz yıllardır ülkemizde Kürt adı almak isteyen insanlara
çektirdiklerin hatırlayalım, Kürt demenin yıllarca zindan yatmaya bedel olduğunu hatırlayalım, 39 isyanda milyonlarca Kürt’ün katlini, son 30 yılda 60 bin ölü, 17 bin faili meçhul, 100 bin yaralı, 200 bini aşkın tutuklu-mahkum (girip çıkanlar dahil) bilançosuna baktığımızda, Suriye’nin Kürtleriyle barışık bir ülke olduğunu görürüz. Suriye tarihinin hiçbir kesitinde Kürtçe konuşulmaktan, söylenmekten yasaklı olmamıştır, Kürtçe isimlere karşı hiçbir zaman yasak konmamıştır, kürt resmi kimliği olmasa da Kürtlüğünü inkar atmadan devlet görevlisi, en üst makamlardan en alta kadar yer almakta bir sorun yaşanmamıştır. Bütün bunlar gelecek için, diyalog be barışla daha çok demokratik paylaşım ve hak için önemli bir zemindir. Bu zemin üzerinde, Suriyeliler, Kürt’üyle Arap’ıyla birlikte tüm sorunlarını aşabilmeyi başaracaktır. Bu zeminden yoksun olan Ülkemizde ise, tek boyutlu milliyetçilik nedeniyle, hala insanlar Kürt diye göçe zorlanıyor, katlediliyor, sınır dışı operasyonlar yürüyor, bombalar toplar Kürtleri katlediyor. Diyalog bile kurulmuyor.
Beşşar Esad, tüm Kürt siyasi hareketlerini ortak görüşe davet etti, İllegal Kürt siyasi hareketlerini de. Af üzerine yeni aflar çıkardı. Halkına güvenen, barışı ve demokrasiyi isteyen işte böyle davranır diye bölgeye örnek oluşturdu. Ülkemizde ise hala ilkel ırkçı akılla, dini siyasete alet eden gerici algıyla, Kürt özgürlük hareketini KCK davalarında, askere operasyonlarda, kazanılmış bir hak olan milletvekillerini iptal ederek nefes kanallarını tıkamaktadır, boğup katletmeye çalışmaktadır.
İnsafla, vicdanla ülkemizi ve komşumuz Suriye’yi aynı konuda Kürt sorununda bir karşılaştıralım ve neyin ne olduğunu daha iyi anlamaya çalışalım. Bu karşılaştırma elbette ki var olan sorunları örtmenin gerekçesi olamaz. Ancak sorunu çözmenin mümkün olduğu ve mümkün olmadığı süreçlere işaret eder. Suriye Kürt’üyle güçlüdür, bunun da bilincindedir, bu nedenle kendi iç sorunlarını diyalogla, barışla adım adım çözmektedir. Buna destek vermek, örnek oluşturmak, ülkemizin akılsız yöneticileri için çok gerekli olan, bir nasihat kırk musibetten evladır.
5 Temmuz 2011
Mihrac Ural'ın "SURİYENİN HANDİKAPI;KÜRTLER" makalesi Suriye'de Kurt sorununu tüm açıklığıyla bir çok makalede omlduğu gibi bu makalesinde de dilye getirmiştir. Kürtlerin bu ülkede, Türkiyeye hiç benzemese de ezildiğini ve demokratik haklarına kuvuşması gerektiğini dile getirmiş, bu yönde atılan önemli adımları işaret etmiş, kimlik sorunu konusundada önemli gelişmeler olduğun belirtimşti. Her kim ki Kürt sorununu, sadece vatandaşlık hakının kazınılması sorunu bahanesiyle çıkmaz sokak gibi gestirip, barışçıl demokratik süreci baltalamak isterse bunun Kürtlerin kazanımlarına karşı bir yol kesme çabası olduğunu dile getirmiştir. Makale sonuçta Suriye Kürtleriyle güçlüdür; Kürtler de Suriye halkıyla b.ütünlük içinde güçlüdür.
Diye bağlamıştır.
Buna çok küçük bir ayrıntıyı da ben eklemek istiyorum; Suriye olayları boyunca olduğu gibi, 17 Nisan 1946'da bağımsızlığına kavuştuğundan bu yana, hiç bir koşulda Suriye devleti ya da Arapların Kürtlerle bu topraklarda toplu bir çatışmaya, kırıma, yüz yüze silahlı çatışmaya girmediklerini belirteceğim. Bu çok önemli kıstasın, ülkemizde son 200 yıldaki sonuçlarını altta yazdım. Kürtlerin Suriye'de konumu çok ayrıdır, talepleri olan demokratik tümüyle karılanmamış olsa da. Son olaylarda, Kürt bölgesinde hiç bir silahlı çatışmanın olmaması, devletin yapılan portestolara müdahelesinin de kabul edilebilir ölçekte olması, eli kanlı şebekelerin Kürt saflarında çıkmaması ve aynı şekilde devletin Kürt protestolarını içseleştirmesi bu sorunun Suriye'deki anlamlı konumuna da önemli bir işaret olduğun hatırlatacağım.
Buradan sık sık sorulan şu soruy acevap vereceğim.
“Suriye’deki Kürtlerin durumu hakkında bilginiz varmı? Yaşam koşulları,statüleri vs. Yanıtınızı bekliyorum” . Bu haklı soruya kısa yanıtım şudur.
Suriye'de Kürtlerin birçok sorunu var. Suriye'nin çözüm bekleyen en gerçekçi sosyal-siyasal dönemecinde Kürtlerin sorunu var. Bunu daha iyi anlamak için küçük bir karşılaştırmayla yolumuzu açmaya çalışalım.
Türkiye'de Kürtlerin 200 yıldır, 39 isyanla dile getirdikleri acıları, 1946'de kurulan Suriye devletiyle uzak yakın karşılaştırmak mümkün değildir. Suriye’de hiç bir zaman toplu bir kıyım olmamıştır. Çatışmalar sınırlı kalmış ve barış derhal yerine gelmiştir. Kürtler, kitlesel olarak her zaman direnen Suriye’nin yanında olmuştur. Celal Talabani ve A. Öcalan bunun önemini ve değeri her zaman "Suriye, bölge devrimcileri ve halkları için güvenilir bir limandır" diyerek ifade etmiştir. Bu günkü Irak'ta ve Türkiye’de Kürt özgürlük hareketi ve gücü varsa bunun geliştiği, ilk adımlarının atıldığı yer Suriye’dir. Suriye herkese ev sahipliği yapmıştır. bunun da bedelini bu gün emperyalist güçlerden ve gerici Erdoğan’ın fiili müdahalelerine maruz kalarak ödemektedir.
Her şeye rağmen, Suriye’de Kürtlerin kimlik sorunları vardı. Bu da son reformla aşıldı. Ancak Kürtlerin sorunu bununla sınırlı değil. Buna girmeden kimlik meselesini iyi anlamak gerek. Suriye hiçbir zaman Kürtlere kimlik vermemezlik yapmadı. Olay 1962 genelgesi olayıdır. O tarihte Suriye devleti tüm Kürtlere gelin kimlik alın vatandaş olun dedi. Kürtler, askere gitmemek ve vergi ödememek için bu çağrıya ilgisiz kaldı. Norma bir devlette vatandaşlık hakları çok sıkı sıkıya ilkelere bağlı olduğu açıktır. Keyfi bir vatandaşlık hiçbir devletin kabul edeceği bir şey değildir; Yarın Kürt devleti kurulunca içindeki azınlıklarla ilgili vatandaşlık hakları konusunda da aynıyla davranacaktır, ucu açık bir vatandaşlık olamaz. İşte o gün vatandaş olmayı ret eden Kürtler, iki kuşak sonra, mülkiyet, eğitim, evlilik, miras, konusunda ciddi sorunlarla yüz yüze kaldıklarını gördüler. Böylece acil bir talep olarak vatandaşlık hakkı gelip dayattı. Suriye’nin halkçı yönetimli de bu gün bu koşullarda buna evet dedi. Bu yönetimin geri bir adımı değil, tersine ileri bir adımı olarak ikame edilmiş oldu.
Gelelim, Kürtlerin sorunlarına, Suriye, genel demokratikleşme dışında, Kürt sorunda teslim etmesi gereken haklar vardır. En önemlisi kültür ve dil eğitimindeki haklardır. Bunun içinde taraflar ortak vatan algısı, birlikte demokratik diyalogla çözüm çizgisinde sorunlarını aşacak dirayette olduklarını göstermiştir. Görüşmeler de devam etmektedir. Türkiye’nin yüz yıllardır ertelediği ve son olarak “demokratik açılım” adı altında yıllardır oyalayıp durduğu ve sonunda “Kürt sorunu yoktur Kürt şahısların sorunu vardır”a kadar indirdiği ikiyüzlü politika, hiçbir zaman Suriye’de olmamıştır. Dünyada reform kararlarını bu süratle ikame eden bir ülke hiç yoktur. Ülkemizde on yıllar uğraşırız basit bir kanun için çıkmaz, on yıllar zindan yatılır işkence sürgün yaşanır yine kar etmez. Ama Suriye’nin halkçı yönetim halkın taleplerini mümkün olanın ötesinde bir süratle karar bağlar.
Kürt halkının, yüz yıllardır ülkemizde Kürt adı almak isteyen insanlara
çektirdiklerin hatırlayalım, Kürt demenin yıllarca zindan yatmaya bedel olduğunu hatırlayalım, 39 isyanda milyonlarca Kürt’ün katlini, son 30 yılda 60 bin ölü, 17 bin faili meçhul, 100 bin yaralı, 200 bini aşkın tutuklu-mahkum (girip çıkanlar dahil) bilançosuna baktığımızda, Suriye’nin Kürtleriyle barışık bir ülke olduğunu görürüz. Suriye tarihinin hiçbir kesitinde Kürtçe konuşulmaktan, söylenmekten yasaklı olmamıştır, Kürtçe isimlere karşı hiçbir zaman yasak konmamıştır, kürt resmi kimliği olmasa da Kürtlüğünü inkar atmadan devlet görevlisi, en üst makamlardan en alta kadar yer almakta bir sorun yaşanmamıştır. Bütün bunlar gelecek için, diyalog be barışla daha çok demokratik paylaşım ve hak için önemli bir zemindir. Bu zemin üzerinde, Suriyeliler, Kürt’üyle Arap’ıyla birlikte tüm sorunlarını aşabilmeyi başaracaktır. Bu zeminden yoksun olan Ülkemizde ise, tek boyutlu milliyetçilik nedeniyle, hala insanlar Kürt diye göçe zorlanıyor, katlediliyor, sınır dışı operasyonlar yürüyor, bombalar toplar Kürtleri katlediyor. Diyalog bile kurulmuyor.
Beşşar Esad, tüm Kürt siyasi hareketlerini ortak görüşe davet etti, İllegal Kürt siyasi hareketlerini de. Af üzerine yeni aflar çıkardı. Halkına güvenen, barışı ve demokrasiyi isteyen işte böyle davranır diye bölgeye örnek oluşturdu. Ülkemizde ise hala ilkel ırkçı akılla, dini siyasete alet eden gerici algıyla, Kürt özgürlük hareketini KCK davalarında, askere operasyonlarda, kazanılmış bir hak olan milletvekillerini iptal ederek nefes kanallarını tıkamaktadır, boğup katletmeye çalışmaktadır.
İnsafla, vicdanla ülkemizi ve komşumuz Suriye’yi aynı konuda Kürt sorununda bir karşılaştıralım ve neyin ne olduğunu daha iyi anlamaya çalışalım. Bu karşılaştırma elbette ki var olan sorunları örtmenin gerekçesi olamaz. Ancak sorunu çözmenin mümkün olduğu ve mümkün olmadığı süreçlere işaret eder. Suriye Kürt’üyle güçlüdür, bunun da bilincindedir, bu nedenle kendi iç sorunlarını diyalogla, barışla adım adım çözmektedir. Buna destek vermek, örnek oluşturmak, ülkemizin akılsız yöneticileri için çok gerekli olan, bir nasihat kırk musibetten evladır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder