12 Temmuz 2011 Salı
ÇIPLAK KRAL
Mustafa Köse
12 Temmuz 2011
Hiç kimse gerçeği söyleyemiyor. Çıplak kral hikayesi gibi bir şey. Mutlak egemen olanlar gücü eline geçirince kral gibi oluyorlar. Onun etrafında olanlar ise kraldan fazla kralcı kesiliyor. Geri ülkelerdeki bu oyun kaba oluyor. Kral gücünü biliyor, bundan dolayı her kesin ondan korkacağını ve kimsenin ona karşı duramayacağının hesabını yapar. Halkta bunu bilir. Halkta bunun hesabını yaparak davranır. Anlayacağınız krallık rejiminde herkes kurnazca yaşayıp gider. Zira ceberut krallık rejimlerinde başka şans yok.
Bu günkü siyasetimiz aynen böyledir. Lider sultasının bütün göstergeleri krala benziyor. Lider partiler yasasından kaynaklı gücünü istediği gibi kullanıyor. Kimse onun düşüncelerine ters düşemiyor. Çünkü bunun bedelini lider ödetir. Cezasını verebilir. Diğerleri de bunu bilir. Liderin nelerden hoşlanacağını nelerden hoşlanmayacağını sürekli hesap ederler. Bu hesabı yanlış yapanlar dışarıda kalır. Siyasette bir yere gelemez. Etrafımızda bunun örnekleri çoktur.
Demokratik düşünceler ve demokratik haklar sadece sözde var. Söze gelince lider dahil bütün siyasetçiler en büyük demokrat olur. Dışta demokrasi vermede üstlerine yoktur. Ama içte böyle değil. Herkes dersini iyi bilir. Lider korkutacak diğerleri korkacak ve çarklar böyle dönecek.
Son seçimde milletvekili olanlar liderlerin onayı ile olabilmiştir. ( birkaç yerde ön seçim yapılan çok küçük bir sayı hariç) Hatta bazı liderler dışarıdaki adaylarla yetinmeyip ceza evlerindekinden seçme yoluna gitmişlerdir. Birkaç bayanı ise göstermelik koymuşlardır.
Kürtler de bu noktadırlar.Hiç şüphesiz Kürtleri ayrı bir kategoriye koymak mümkün. Ancak dönen sistem aynı. Abdullah Öcalan evet demediği kişi milletvekili olamaz. Kürtler bağımsız adaylarla seçime gidiyor. Onun için riayet ve dayanışma önem kazanmış. Liderlerin onamadığı bir Kürt (aşiret dahil) seçim kazanamaz. Belki aday bile olamaz.
Bu durum çağdaş demokrasilerde normal değil. Böylesi bir siyasal sistem demokrasi üretmez. Nitekim siyaset fasit bir kısır döngü içerisinde kalıyor. Dengeler bir hesap üstünden ve birini gözetlemekten geçiyor. Halkı gözetmeyen bir siyaset biçimi halktan kopuyor. Halktan kopan bir siyaset ancak salon siyaseti oluyor. Şuan ülkemiz ne yazık ki salon siyasetiyle yönetiliyor. Ne yapacaksak yapalım ilk önce bu noktadan çıkmak gerekiyor.
Önümüzde bir fırsat var. Bu fırsat yeni ve sivil bir anayasa yapmaktan geçiyor. Şu an bütün partiler bu gerçeği kabul etmiş görünüyor. Asıl mesele bunu gerçekleştirmek. Çünkü bu o kadar kolay bir şey değil. Şayet güçlü bir sivil inisiyatif baskısı olursa bunu gerçekleştirmek mümkün olacak. Nitekim yeni bir anayasanın yapılmaması veya yapılacak anayasayı sulandırmak için birçok güç odağı sırada bekliyor. Bunlara bakıp yan çizecek siyasetçilerimiz de az değil. Bir gözü vesayetçilerde olan partilerimiz var. Bu partilerimiz son kozlarını zaten kullanacaklar. Bu son koz olmalı. Yüzü topluma dönük olmayan hiçbir parti yaşamamalı.
Bütün kopan gürültü buradan kaynaklanıyor. Hep birlikte korkmadan Kral Çıplak diyelim. Demokrasiyi inşa edecek bir yol bulalım. Bu yol özgürlükçü, barışçı, kalkınmacı ve katılımcı olmalıdır. Bizim gibi düşünmeyenleri kınamayalım. Muhalefet edenleri engellemeyelim. Demokrasi ancak herkes için olursa anlamlıdır.
Mustafa Köse…mkose1955@hotmail.com
12 Temmuz 2011
Hiç kimse gerçeği söyleyemiyor. Çıplak kral hikayesi gibi bir şey. Mutlak egemen olanlar gücü eline geçirince kral gibi oluyorlar. Onun etrafında olanlar ise kraldan fazla kralcı kesiliyor. Geri ülkelerdeki bu oyun kaba oluyor. Kral gücünü biliyor, bundan dolayı her kesin ondan korkacağını ve kimsenin ona karşı duramayacağının hesabını yapar. Halkta bunu bilir. Halkta bunun hesabını yaparak davranır. Anlayacağınız krallık rejiminde herkes kurnazca yaşayıp gider. Zira ceberut krallık rejimlerinde başka şans yok.
Bu günkü siyasetimiz aynen böyledir. Lider sultasının bütün göstergeleri krala benziyor. Lider partiler yasasından kaynaklı gücünü istediği gibi kullanıyor. Kimse onun düşüncelerine ters düşemiyor. Çünkü bunun bedelini lider ödetir. Cezasını verebilir. Diğerleri de bunu bilir. Liderin nelerden hoşlanacağını nelerden hoşlanmayacağını sürekli hesap ederler. Bu hesabı yanlış yapanlar dışarıda kalır. Siyasette bir yere gelemez. Etrafımızda bunun örnekleri çoktur.
Demokratik düşünceler ve demokratik haklar sadece sözde var. Söze gelince lider dahil bütün siyasetçiler en büyük demokrat olur. Dışta demokrasi vermede üstlerine yoktur. Ama içte böyle değil. Herkes dersini iyi bilir. Lider korkutacak diğerleri korkacak ve çarklar böyle dönecek.
Son seçimde milletvekili olanlar liderlerin onayı ile olabilmiştir. ( birkaç yerde ön seçim yapılan çok küçük bir sayı hariç) Hatta bazı liderler dışarıdaki adaylarla yetinmeyip ceza evlerindekinden seçme yoluna gitmişlerdir. Birkaç bayanı ise göstermelik koymuşlardır.
Kürtler de bu noktadırlar.Hiç şüphesiz Kürtleri ayrı bir kategoriye koymak mümkün. Ancak dönen sistem aynı. Abdullah Öcalan evet demediği kişi milletvekili olamaz. Kürtler bağımsız adaylarla seçime gidiyor. Onun için riayet ve dayanışma önem kazanmış. Liderlerin onamadığı bir Kürt (aşiret dahil) seçim kazanamaz. Belki aday bile olamaz.
Bu durum çağdaş demokrasilerde normal değil. Böylesi bir siyasal sistem demokrasi üretmez. Nitekim siyaset fasit bir kısır döngü içerisinde kalıyor. Dengeler bir hesap üstünden ve birini gözetlemekten geçiyor. Halkı gözetmeyen bir siyaset biçimi halktan kopuyor. Halktan kopan bir siyaset ancak salon siyaseti oluyor. Şuan ülkemiz ne yazık ki salon siyasetiyle yönetiliyor. Ne yapacaksak yapalım ilk önce bu noktadan çıkmak gerekiyor.
Önümüzde bir fırsat var. Bu fırsat yeni ve sivil bir anayasa yapmaktan geçiyor. Şu an bütün partiler bu gerçeği kabul etmiş görünüyor. Asıl mesele bunu gerçekleştirmek. Çünkü bu o kadar kolay bir şey değil. Şayet güçlü bir sivil inisiyatif baskısı olursa bunu gerçekleştirmek mümkün olacak. Nitekim yeni bir anayasanın yapılmaması veya yapılacak anayasayı sulandırmak için birçok güç odağı sırada bekliyor. Bunlara bakıp yan çizecek siyasetçilerimiz de az değil. Bir gözü vesayetçilerde olan partilerimiz var. Bu partilerimiz son kozlarını zaten kullanacaklar. Bu son koz olmalı. Yüzü topluma dönük olmayan hiçbir parti yaşamamalı.
Bütün kopan gürültü buradan kaynaklanıyor. Hep birlikte korkmadan Kral Çıplak diyelim. Demokrasiyi inşa edecek bir yol bulalım. Bu yol özgürlükçü, barışçı, kalkınmacı ve katılımcı olmalıdır. Bizim gibi düşünmeyenleri kınamayalım. Muhalefet edenleri engellemeyelim. Demokrasi ancak herkes için olursa anlamlıdır.
Mustafa Köse…mkose1955@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder