17 Temmuz 2011 Pazar
BU FERYATLARIN TARİFİ YOKTUR
Hasip Yiğitoğlu
16 Temmuz 2011
Bu feryadın,bu acının tarifi olmaz.Bu acıyı anlamak için illaki,anne veya baba mı olmak lazım……
Bu toplumun sağlam yüreği yok mu.Bu savaşın bitirilmesi için,bana ne düşer.Benim yapacağım bir şey yok mu ,dememiz gerekmiyor mu….
40 yıldır,toplum alarak Kürt sorunun çözümünü hep askerlere bıraktık.Gerçek çözümün siyasi,sosyal politikalardan geçtiğini,empoze edilen zihinlerden dolayı hiç kabul etmedik.Anlamadık demiyorum,Kabul etmedik.
Nasıl bir çürümüşlük var bu toplumda.Nasıl değiştirilecek bu zihinler.Siyaset mekanizmasını kuşatan bu anlayış devam ettiği sürece,maalesef,daha çok kan dökülecek,daha çok ana yüreği paralanacak.
Diyarbakır”da yaşanan son çatışmalar üzerine,Hükümet muhalefeti eleştiriyor,Muhalefet iktidarı eleştiriyor.Sonrada bugüne değin,en az onlarcasına tanık olduğumuz yeni bir deklarasyon yayınlandı.Yine aynı kelimeler,aynı tespitler.Kimisi dış emellere kafaları takmış,kimisi PKK”nın iç sorunlarından kaynaklandığını,kimisi bu bir iç savaş habercisidir gibi sorunun esasına uzak duran anlayışlarla fikir empoze ediyorlar.Gerçeklerin etrafında dolanıp duruyorlar.Sorunlarla yüzleşmek istemiyorlar.Sorunlar karşısında,söylemleriyle yarattıkları toplumsal cinnetten olacak ki,ne yapacaklarını bilememektedirler.Bir şaşkınlık içindeler.Hatta sorunların gerçek çözümleri konusunda konuşacak cesaretleri kalmamış.
Halkın bilinçaltını nasıl kirlettiklerinin halen farkında değiller.Hala aynı argümanları kullanmaktadırlar.Bu akılla toplumsal barış gerçekleştirilemez.
((Devamı altta))
Devletin görevi halkına güven vermektir.Devlet her analizi yaparak halkına güven mesajları verir.Sorunların üstüne gitmek ve çözüm üretmek devletin en temel işlevidir.Hiç unutulmaması gerekir ki, halk yoksa devlette olamaz.Devlet insanların bir araya gelmesiyle var olmuştur.Devletin attığı her adım,söyleyeceği her kelime,güven açısından halka süreklilik iletmelidir.Aksi halde şüphelere neden olunacağı için toplumsal ayrışmalara davetiye çıkartılır.
12 Haziran seçimlerinden sonra herkesin kendini içinde bulacağı bir anayasa düşü yaşanırken,birden bire gerilim üreten söylemlerin dozu arttırılmaya başlanmıştır.Seçim sürecinde yaşananlar zaten gerilimi yeterince arttırmıştır.Siyasi partilerin propaganda malzemeleri siyaset mekanizmasının tam aksine,küfürlü,hakaretli olmuştu zaten.Halk,tercihlerinde Demokratik zihnin çok ötesinde duran bir durumla karşı karşıya bırakılmıştır.
Her şeye rağmen seçim sonuçlarının ortaya çıkarttığı durumu inkar ederek,yada zafer sarhoşluğu psikolojisi ile algılamakta gerilimi arttıracak anlayışlara neden olacaktır,sakınılmalıdır..Tükürdüğünü yalayacaksın,yada burnunu sürteceğim gibi söylemler ne gerilimi azaltır,nede demokratik anayasa konusunda konsorsiyumun önünü açar.Konsensüs sağlanmadan yeni anayasanın hayata geçirilemeyeceği apaçık ortada dururken,bu söylemlerin boş yere söylenebileceğine inanmak mümkün mü….
Diyarbakır”da yaşanan çatışmalardan sonra,Başbakan”nın BDP nin artık hiçbir talebi olmamalıdır,sözleri çok manidardır.Çoğulcu demokrasi açısından son derece tehlikeli yaklaşımlar içeren her davranış ve sözlerden kaçınılmalıdır.
Gerilimin dozu neden arttırılıyor.Demokratik sürecin hassasiyeti ve konsensüs zorunluluğu ortadayken,gerilim üreterek neler hedefleniyor.
Açıkçası,Yaşananları Siyah ve Beyaz gibi analizlerle yorumlamak mümkün olmaktan çıkmış bir hal aldı.Kafaları karıştırıcı çok şeyler oluyor.
Sorular,sorular.Cevap bekleyen çok soru var.
Açık toplum geleneğine uzak duran politikalarla barış toplumu olunamayacağı,tarihsel bir gerçekliktir.Güvenlik ve halka güven yönünden soruları ve sorunları açıkça analize etmek zorunluluktur.Kafaları karıştıran ne varsa araştırılmalı ve ne gerekiyorsa evrensel stratejik bir yaklaşımla sonuçlandırmak gereklidir…
Halkın tatmin edilmesi şarttır.
Şimdi,televizyon ekranlarına yansıdığı kadarıyla,Diyarbakır”da yaşanan çatışmalar üzerine yapılan tartışmalardan anlaşılıyor ki,bazı cevap bekleyen sorular vardır.Başbakan”ın bir önce halkı rahatlatacak açıklamalarda bulunması gerekmez mi…..
Bir şehit babasının haklı şüphe ve soruları var.Havada kalmamalıdır.Bu süreç mutlaka sorgulanarak akli selim bir şekilde atlatılmalıdır. Karanlıkta kalan ne varsa,zaman kaybetmeden hamaset aklının kirlenmiş zarlarını,bir operatör doktor uzmanlığıyla almamız gerekmektedir.
Sonuç olarak,Demokratik Anayasa her oyunu bozabilecek sihir niteliğinde olabilir.Bu anlamda,Türkiye”nin stratejik siyasi yolu,demokratikleşme ve barışçı kültür algısı sentezli olmalıdır.
Bu kirli savaşta evlatlarını kaybetmiş tüm annelerin acısını paylaşıyor,sabırlar diliyorum.
16 Temmuz 2011
Bu feryadın,bu acının tarifi olmaz.Bu acıyı anlamak için illaki,anne veya baba mı olmak lazım……
Bu toplumun sağlam yüreği yok mu.Bu savaşın bitirilmesi için,bana ne düşer.Benim yapacağım bir şey yok mu ,dememiz gerekmiyor mu….
40 yıldır,toplum alarak Kürt sorunun çözümünü hep askerlere bıraktık.Gerçek çözümün siyasi,sosyal politikalardan geçtiğini,empoze edilen zihinlerden dolayı hiç kabul etmedik.Anlamadık demiyorum,Kabul etmedik.
Nasıl bir çürümüşlük var bu toplumda.Nasıl değiştirilecek bu zihinler.Siyaset mekanizmasını kuşatan bu anlayış devam ettiği sürece,maalesef,daha çok kan dökülecek,daha çok ana yüreği paralanacak.
Diyarbakır”da yaşanan son çatışmalar üzerine,Hükümet muhalefeti eleştiriyor,Muhalefet iktidarı eleştiriyor.Sonrada bugüne değin,en az onlarcasına tanık olduğumuz yeni bir deklarasyon yayınlandı.Yine aynı kelimeler,aynı tespitler.Kimisi dış emellere kafaları takmış,kimisi PKK”nın iç sorunlarından kaynaklandığını,kimisi bu bir iç savaş habercisidir gibi sorunun esasına uzak duran anlayışlarla fikir empoze ediyorlar.Gerçeklerin etrafında dolanıp duruyorlar.Sorunlarla yüzleşmek istemiyorlar.Sorunlar karşısında,söylemleriyle yarattıkları toplumsal cinnetten olacak ki,ne yapacaklarını bilememektedirler.Bir şaşkınlık içindeler.Hatta sorunların gerçek çözümleri konusunda konuşacak cesaretleri kalmamış.
Halkın bilinçaltını nasıl kirlettiklerinin halen farkında değiller.Hala aynı argümanları kullanmaktadırlar.Bu akılla toplumsal barış gerçekleştirilemez.
((Devamı altta))
Devletin görevi halkına güven vermektir.Devlet her analizi yaparak halkına güven mesajları verir.Sorunların üstüne gitmek ve çözüm üretmek devletin en temel işlevidir.Hiç unutulmaması gerekir ki, halk yoksa devlette olamaz.Devlet insanların bir araya gelmesiyle var olmuştur.Devletin attığı her adım,söyleyeceği her kelime,güven açısından halka süreklilik iletmelidir.Aksi halde şüphelere neden olunacağı için toplumsal ayrışmalara davetiye çıkartılır.
12 Haziran seçimlerinden sonra herkesin kendini içinde bulacağı bir anayasa düşü yaşanırken,birden bire gerilim üreten söylemlerin dozu arttırılmaya başlanmıştır.Seçim sürecinde yaşananlar zaten gerilimi yeterince arttırmıştır.Siyasi partilerin propaganda malzemeleri siyaset mekanizmasının tam aksine,küfürlü,hakaretli olmuştu zaten.Halk,tercihlerinde Demokratik zihnin çok ötesinde duran bir durumla karşı karşıya bırakılmıştır.
Her şeye rağmen seçim sonuçlarının ortaya çıkarttığı durumu inkar ederek,yada zafer sarhoşluğu psikolojisi ile algılamakta gerilimi arttıracak anlayışlara neden olacaktır,sakınılmalıdır..Tükürdüğünü yalayacaksın,yada burnunu sürteceğim gibi söylemler ne gerilimi azaltır,nede demokratik anayasa konusunda konsorsiyumun önünü açar.Konsensüs sağlanmadan yeni anayasanın hayata geçirilemeyeceği apaçık ortada dururken,bu söylemlerin boş yere söylenebileceğine inanmak mümkün mü….
Diyarbakır”da yaşanan çatışmalardan sonra,Başbakan”nın BDP nin artık hiçbir talebi olmamalıdır,sözleri çok manidardır.Çoğulcu demokrasi açısından son derece tehlikeli yaklaşımlar içeren her davranış ve sözlerden kaçınılmalıdır.
Gerilimin dozu neden arttırılıyor.Demokratik sürecin hassasiyeti ve konsensüs zorunluluğu ortadayken,gerilim üreterek neler hedefleniyor.
Açıkçası,Yaşananları Siyah ve Beyaz gibi analizlerle yorumlamak mümkün olmaktan çıkmış bir hal aldı.Kafaları karıştırıcı çok şeyler oluyor.
Sorular,sorular.Cevap bekleyen çok soru var.
Açık toplum geleneğine uzak duran politikalarla barış toplumu olunamayacağı,tarihsel bir gerçekliktir.Güvenlik ve halka güven yönünden soruları ve sorunları açıkça analize etmek zorunluluktur.Kafaları karıştıran ne varsa araştırılmalı ve ne gerekiyorsa evrensel stratejik bir yaklaşımla sonuçlandırmak gereklidir…
Halkın tatmin edilmesi şarttır.
Şimdi,televizyon ekranlarına yansıdığı kadarıyla,Diyarbakır”da yaşanan çatışmalar üzerine yapılan tartışmalardan anlaşılıyor ki,bazı cevap bekleyen sorular vardır.Başbakan”ın bir önce halkı rahatlatacak açıklamalarda bulunması gerekmez mi…..
Bir şehit babasının haklı şüphe ve soruları var.Havada kalmamalıdır.Bu süreç mutlaka sorgulanarak akli selim bir şekilde atlatılmalıdır. Karanlıkta kalan ne varsa,zaman kaybetmeden hamaset aklının kirlenmiş zarlarını,bir operatör doktor uzmanlığıyla almamız gerekmektedir.
Sonuç olarak,Demokratik Anayasa her oyunu bozabilecek sihir niteliğinde olabilir.Bu anlamda,Türkiye”nin stratejik siyasi yolu,demokratikleşme ve barışçı kültür algısı sentezli olmalıdır.
Bu kirli savaşta evlatlarını kaybetmiş tüm annelerin acısını paylaşıyor,sabırlar diliyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder