12 Temmuz 2010 Pazartesi
ÜLKEMİZDEKİ SOL’UN DEMOKRATİK ALGI SORUNU VAR
Mustafa Köse
Mkose1955@hotmail.com
Maksadı aşacak ifadelerim olabilir. Lakin amacım polemik yaratmak değil. Eski bir solcu olmanın yanında hala sol değerlere sahip bir insan olduğumu düşünüyor olmam kabalık yapmak istemediğimin teyidi olmalıdır. Bundan dolayıdır ki yazacaklarımın arasında eleştiri kısımları elbette beni de ayrıştırmıyor. Bu konuyu ele alışımın nedeni bir durum tespiti yapmaktır. Yoksa kimseleri üzmek kırmak değildir. Nelere inanıyorsam ve neyi biliyorsam açık bir dille ifade edeceğim. Kuşkusuz bütün sol’u bu kategoriye koymuyorum. Tarihsel süreci yakalamış gelişmeleri bilince çıkarmış bir kısım sol elbette vardı ve bu gün de var. Konumuz onların ötesidir. Benimkisi bir çeşit eleştiri özeleştiridir.
Çoğulcu ve demokratik erdemlerin penceresinden yakın tarihe bir bakış ilginç
olmalı. Ben bunun üzerine değerlendirmelerimi kuracağım. Demokrasi sorunu olması gereken, toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi ile ilgili duyarlı olması gereken soldan bahsediyorum. Barışa ve adalete önem veren bir sol. Demokratlığı kavramış ve çağdaş demokrasi ölçülerini önyargısız savuna bilen bir sol zihniyetin gerekliliğinden yola çıkıyorum. Böyle bir sol oldu mu? Bu gün var mı? Olmadıysa neden olmamıştır sorusuna bir özeleştiriden çok durum tespiti yapmayı önemsiyorum. Aynı şeyler bu gün de olmuyorsa sebeplerine inmemizin yararı olacağını düşünüyorum. Yaşanmışlığı ve yaşamakta olduklarımızı açık bir dille tartışmamızın sakıncası olmadığı kanısındayım. Bilakis yararlı olduğunu düşünüyorum
Sol ülkemizde demokrasi ve demokratlık konusunda hep sorunlu olmuştur. Sol ne yazık ki öyleydi. Tabi ki bunun sebepleri var. Ancak en fazla öne çıkanlar, tarihsel şartlar ve sınıfsal sebepleridir. Bu iki bakış uzantısında sol demokrasiyi ciddiye almamış bilakis demokrasiyi küçümsemiştir. Bir tarafta burjuva demokrasisi diğer tarafta sosyalist demokrasi arasında sıkışıp kalmıştır. bu iki denklem üstüne konumlandırmıştır. Demokrasi kavramı sol için bir ‘’ara aşama’’idi. Dolayısıyla ‘’İleri bir demokrasi’’ yaratma gibi bir derdi olmadı. ‘’Dünya böyleydi’’şartlar böyleydi demek belki bir çeşit açıklamadır. Ama bu açıklamalar gerçeği değiştirmedi. Belki ileri bir demokrasi becerilebilseydi o günün şartlarına rağmen her solcunun arzuladığı hedefe daha yakın olunacaktı veya bu kadar darbe ve müdahaleler olmayacaktı. Ama olmadı. Buna uyan en iyi açıklamayı her halde Marks yapmıştır.’’Tarihte ne olduysa, olması gerektiği gibi olmuştur’’sözü sol’a iyi bir teselli gibi görünüyor. İddialarım tabi ki ayrı bir yazı konusudur. Neticede her şeyin toplamında iyi şeyler yapıldığını düşünürken vesayetçi demokrasiye savrulduk.60 ihtilali bizim için bir kırılma noktası olmuştur. 1960 Askeri darbeye ben dahil sol sahip çıkmıştır. Dönemin nispi demokratik anayasasına ayrıca aydın ve sol kesimler dört elle sarılmışlardır. Göstermelik bazı demokratik haklar gözleri boyamıştı. Bu anayasa ile iyi bir demokrasiye eriştiğimiz sanılmıştır. Ama gerçek böyle değildi. Askeri vesayetin temelleri bu darbe ile perçinlenmiştir. Nitekim böyle olduğunu artık herkes görüyor ve kabul ediyor. Bu kadar darbe ve defalarca açık müdahalenin dayandığı temel 1960 darbesinin marifetlerine bağlı olması kötülüğün açık göstergesidir.
Artık küresel bir dünyadayız. Her şey bu bağlamada değişiyor. Bu değişimin içinde demokrasi anlayışı da değişiyor. Demokrasinin kriterleri yeniden şekilleniyor. Bunun adı yeni demokrasidir. Yeni demokrasinin karakteri sivil olmasıdır. Devletin çıkarlarının önüne toplumun çıkarının konmasıdır. Demokratik yaşamın standartlarında bireyin özgürlüğünün sağlanmasıdır. Devleti saydam, toplumu şeffaf kılacak yeniden yapılanma talebinin olmasıdır. Aranacak yol. Aranacak demokrasi türü budur. Ancak böylesi olanıdır. Çağdaş sol tüm bunlara ek olarak, doğa ve çevre korumacılığını üstlenmesidir.
Yukarıda saydığım ve teorik olarak sınırları yeniden çizdiğim demokrasi biçimine çoğu sol kesimler belki katılıyorlardır. Belki ekleyecekleri şeyler de vardır. Lakin iş pratiğe gelince durum değişiyor. Hayatın pratiği ‘’turnozol kağıdı’’gibi ayrıştırıyor. Söylem ile pratik işin derinliğini çözüyor. Özellikle Kürt sorunu, AB süreci ile din meselesi mevzubahis olunca hatlar karışıyor. Ön açıcı, hızlandırıcı ve teşvik edici olması gereken sol birden ulusalcı ve ırkçı oluyor. Kürtler ülkeyi bölecek diyor. AKP şeriatı getirecek, AB ise bizi Avrupa ya dolayısıyla emperyalizme köle yapacak diye karşı saffa geçiliyor. Korkular egemen oluyor. Oysa akıl, bilim ve tarih algısı doğrusunu göstermektedir. Olanları bir yana bırakırsak artık farklı çok şey var. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin 17 ‘sine sahip bir ülkedeyiz. Böyle bir ülkede otoriter, totoliter veya ulusalcı politikalarla ekonomi yürümez. Küresel dünya şartlarını dikkate almayan her hangi bir iktidar ayakta kalamaz. İstikrar sağlayamaz. Çok kültürlü ve farklı toplumsal yapıyı kimse yadsıyamaz. Kimsenin buna artık gücü yetmez. Şayet iyi bir demokrasiyi ikame edersek bu ülkeyi kimse ne bölebilir ne de şeriatı getirebilir. Ayrıca kimse de darbe yapabilir.
Sonuç olarak akıllı ve doğru bir sol korkularla hareket etmez. Aklı ve doğru bir sol yeniliğe ve değişime karşı çıkmaz. Aklı ve doğru bir sol birlikte yaşadığı toplumdan korkmaz. Aklı ve doğru bir sol, her şartta ve her koşulda pozitif düşünebilendir. Çözümlerde rol oynayabilendir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder