3 Temmuz 2010 Cumartesi
KÜRTLER ÜZERİNE YENİ OYUN
Mihrac Ural
2Haziran 2010
Suriye’nin 400 Kürdü tutukladığı yalanı, Kürtlere yönelik Suriye üzerinden oynanmak istenen kirli oyunların bir parçası, bölgede Arap-Kürt çatışması yaratmak isteyen İsrail-ABD menşeli kirli bir amacın tezgahı olduğu belirtiliyor.
Fırat haber Ajansı, Anadolu Ajansı (AA) ve Doğan Medya grubun yalan haberlerini deşifre ediyor:
1.Haber
http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28930
Anadolu Ajansı (AA) ve DHA'dan 'dev yalan' kampanyası
______________________________
2. Haber
http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28967
Anadolu Ajansı (AA) 11 Arabı nasıl PKK'li yaptı? Açıklıyoruz!
Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler, provokasyonlarla kinlerini kusanlar, yalan kurgular üzerine bindirilmiş asparagas haberlerin mahkumudurlar.
Bu satırların yazarı, Kürt halkının dostudur, doğrularının arkasında durarak Kürt halkının ülkemizde ve bölgemizde sürdürdüğü özgürlük mücadelesinin yanındadır. Bunun bir bedeli varsa, ödenenler üzerene yeni bedelleri de ödemeye her zaman hazırdır. Geçmişi direnme olanların geleceği de direnmedir. Bunun için ser verildi sır verilmedi, bunun için kararlı bir siyasal iradeyle doğruların arkasında durulmaktadır.
***
Kürtler üzerine yeni oyunlar tezgahlanıyor. Saddam diktatörlüğünün çöküşü ardından gerileyen Arap-Kürt çatışması Suriye üzerinden yeniden sahnelenmek isteniyor. Bölgedeki olumlu komşuluk ilişkileri bu yolla katledilmek, bölgenin tüm ülkeleri iç karışıklığa sürüklenmek istenmektedir. Benden sonrası tufan anlayışıyla İsrail ve ABD bölgedeki gerilemelerine yanık topraklar siyasetiyle noktalamak istemektedir. Bu aynı zamanda kurguladıkları kirli bir bölge savaşının da hazırlığı gibi gündeme gelmektedir.
Kürtler üzerine yeni oyun, uzun yıllar nispeten istikrarlı olan, iç barışını bir biçimde koruyan, Siyonist oyunlara ve ABD çıkarlarına boyun eğmeyen laik Suriye üzerinden sahnelenmek istenmektedir. Anadolu Ajansı (AA) devlet politikasının bir uzantısı olan yalan haberler, bu tezgahlarda üretilmektedir.
Bu girişimler, aynı zamanda Suriye üzerine bindirilmek istenen kirli oyunların devam ettiğini gösteriyor. Yalan haber infialleriyle Kürt vatandaşları kışkırtan bu algılar, Suriye’yi iç karışıklığa sürükleyerek, bölgede oynadığı olumlu rolün kefaretini ödetmeyi amaçlıyor. Bu amaçla, yalan haberler üretilip servis yapılıyor. İyi komşuluk ilişkilerinin geliştiği bir ortamda, Türkiye’nin resmi haber ajansınca (Anadolu Ajansı AA) üflenen bu haberler, Soğuk Savaş döneminin yöntemlerini çağrıştırıyor.
Kürtler, Araplar, İranlılar ve Türkler bölgenin temel etnik dokuları, barış içinde yaşaması istenmeyen ve birbirine karşı kışkırtılan toplumlar... Tarihleriyle yüzleşerek geçmişi aşma çabalarını sürdürürken, yollarını kesen eşkıyaların oyunlarıyla bir kez daha yüz yüze kalan bu toplumları birbirine kırdırtmak için her türlü ahlaksızlık sergilenmektedir; Yalan haberler bunun bir aracı olarak servis yapılmaktadır..
Bu haberlerin Türkiye kaynaklı olması gerçekte ilginç değildir. Türkiye kendi çıkmazlarını Kürt halkı karşısındaki çözümsüz duruşunu komşularına da yaymak ve sonuçta kendine benzer komşular yaratmak istemektedir. Ancak her işte olduğu gibi bunu da ağzına yüzüne bulaştırmaktan kurtulamamaktadır. Ne İran ne de Suriye, vatandaşı olan Kürtlere karşı Türkiye’deki gibi ölüm kovuşturmaları, sınır dışı operasyonları düzenlemiyor. Türkiye Kürtler üzerine, Saddam diktatörlüğü türünden sürdürmekte olduğu vahşetin benzerini bulamadıkça, Siyonist İsrail ve ABD’nin ekmeğine yağ süren, Suriye üzerine oynanmak istenen kirli oyunların bir parçası olan yalan haber yaymakta bir beis görmüyor; burada kurban edilen, kullanılan ve ölüm denklemlerini bir parçası yapılan yine Kürtlerdir
Bu yalan haberlerin diğer boyutunda Suriye üzerine oynan kirli oyanlar ve Türkiye-Suriye ilişkilerine yönelik karanlık amaçlar bulunmaktadır.
Suriye, Türkiye ilişkilerinde, 400 yıllık Osmanlı despotluğu, yarım asırlık NATO kıskacı altında tarihin en çirkin komşuluk ilişkilerine tanıklık etmiştir; Türkiye, her Arap-İsrail savaşında İsrail yanında yer alarak, Arap halkının bilinçaltında onarılması güç, olumsuz bir yer edinmiştir. Bu sorunlu sürecin ardından gündeme gelen ve iki halkın coşkun isteğiyle gelişen ilişkiler, bir sınav süreci olarak yürümektedir. Bu sınava hançer darbesi gibi sokulan şişirme haber haberler, Türkiye’nin bölgede eski kukla rollere devam ettiğine, komşuluk ilişkilerinde geleneksel olumsuzluklarla baktığına bir işaret gibidir.
Kısa bir süre önce Anadolu Ajansı’nın (AA) ortaya attığı, “Suriye 11 Kürt’ü katletti” yalan haberi ardından 400 Kürt’ün tutuklandığı yalan haberi eklenince, Türkiye’nin komşuluk ilişkilerindeki sınavı bir kez daha soru işaretleriyle dolmaya başladı. Bu haberlerin ilkini Fırat Haber Ajansı (http://www.firatnews.com/) şöyle verdi:
“11 ARAP NASIL PKK’Lİ OLDU?
Örneğin iki hafta önce Kuzey Suriye’nin Azaz köyünde iki Arap aşiretinin kavgası sonucu yaşanan ölümler PKK’li diye gösterildi. Kilise 7 kilometre olan bu köyde tek bir Kürt bile yaşamıyor. Arap köyü üstelik. Araplar birbirlerini öldürmüşler. Ama bunları Kürt, hatta daha ileri giderek PKK’li diye yansıtıyorlar. Bugün Türk basınında çıkan haber üzerine bütün kentleri ardık. Arkadaşlarımızla konuştuk. Hiçbir şey yok. Son bir ayda tek bir gözaltına alınan Kürt yok. Dün Halep ve Derik’te Zilan’ın ölüm yıldönümü için yürüyüşler yaptık. Polis bile gelmemişti yürüyüşlere.’’
(ANF NEWS AGENCY http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28967 )
400 PKK’linin tutuklandığı haberini aynı haber ajansı şöyle veriyor:
“AA’NIN SURİYE YALANI
Anadolu Ajansı bugün yayınladığı bir haberde Suriye güvenlik güçleri PKK'ye “büyük bir darbe” vurduğunu ileri sürerek Halep, Kamışlı, Afrin, Haseke ve Rakka kentlerinde eş zamanlı operasyon gerçekleştirerek 400 PKK'liyi gözaltına aldığını iddia etti. Aynı haber Hürriyet gazetesi ve sözde habercilik yapan diğer medya tarafından da sorgusuz sualsiz, hiçbir kaynağa dayandırmaya gerek duymadan verildi. Hürriyet’e göre Suriye’de “dev operasyon” yapılmış. Bu da ancak hiçbir inandırıcılığı olmayan ‘dev gibi’ görünse de ‘küçük bir yalan’ kadar kıymeti olmayan, ancak tamamen Kürt karşıtlığı üzerine kurulu bir pozisyon olarak değerlendirilebilir.
AA’nın servis ettiği bu haberin hiçbir dayanağı yok. Suriye yetkililerinin bu yönlü bir açıklaması olmadığı gibi, Kürt kaynaklar da hiçbir şekilde bu iddiaları doğrulamıyor. Güneybatı Kürdistanlı Kürt siyastçi Mustefa Elî de, 200 Kürdün gözaltına alındığı yönündeki haberleri yalanladı.” (ANF NEWS AGENCY http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28930 )
Soğuk Savaş döneminden kalma böylesi çirkin komşuluk ilişkisi üzerine yorum yapan bölge strateji uzmanları, bu tür haberlerin Suriye’nin bölgede oynadığı anti-emperyalist toparlanmaya karşı fiili bir müdahale türü olarak değerlendiriyorlar. Suriye’yi iç karışıklıklarla yormak ve bölgedeki rolünü zayıflatma, Kürtleri de bölgede yeni bir İsrail rolüne hazırlamak amacı taşıdığına işaret ediliyor.
Suriye, bölgemizde İsrail Siyonizmine, emperyalizme ve Arap gericiliğine karşı tutum alan bir ülkedir; Kürtler bu rolü siyasal örgütleri ve etkinlikleriyle her zaman desteklemiştir. Suriye bu rolün bedelini ağır ödemesine karşın, teslim olmayı ret eden bir ülkedir.
Suriye, bölge halklarının çıkarlarını ve iradesini, bugün Irak’ta iktidar olan, Saddam diktatörlüğüne karşı savaşan tüm Kürt ve Arap siyasi örgütlerine ev sahipliği yaparak, Filistin ve Lübnan direnişinin yanında yer alarak ve onları her konuda destekleyerek temsil etmiştir.
Suriye, 12 Eylül döneminde ölüm kalım mücadelesi veren, Türkiye devrimci hareketi ve PKK başta olmak üzere tüm Kürt siyasi hareketlerine, on yıllar boyunca güvenli bir liman olmuştur.
Başta Başkan Öcalan olmak üzere, Barzani, Talabani’nin açık ve aleni tarzda teşekkürlerine mazhar olan Suriye’ye karşı Türkiye’den gelen ve özel olarak Kürtleri hedef alan yalan haberler, iki ülke arasında gelişen ilişkiler açısından da kara bir lekedir.
Türkiye, gelenekten gelen emperyalist Siyonist kuklası politikalarını bir kez daha sahnelenmekte olduğu izlenimi vermektedir. İki halk arasında çok olumlu gelişen bu ilişkileri karartmaya çalışan siyasi iktidarların kirli oyunu, Suriye halkı tarafından da çirkin olarak nitelenmiştir. Suriye Kürtleri de haklarında çıkarılan yalan haberlerle ilgili tepkilerini haber ajanslarına yaptıkları açıklamalarla göstermektedir.
Türkiye’de iktidar güçleri bu çabalarıyla, Kürtlere yönelik zulüm politikalarının benzerini aramak ya da yaratmak istemektedir. Bunun için komşuluk ilişkilerini harcamakta bir sorun görmemektedir. Her boy ve soydan kuklalar da bu sürecin bir parçası olarak yerlerini alarak, yalan servisler yapmaktadır.
Bölgemizin yükselen direnme gücü olarak Kürtleri her soruna katmak, kirli amaçların kolay seçimidir. PKK’yı İsrail’in taşeronu olarak ilan etmekten, Suriye’nin Kürt vatandaşlarını topluca katlettiği asparagas haberlerini uçurmaya kadar bu işlev aynı kirli amaçlarla yapılmaktadır.
BÖLGEDE KÜRTLER
Bu satırların yazarı onlarca kez yazdı; Kürtler bu bölgenin her köşesinde zulüm görmektedir. Türkiye’de olduğu gibi, Ortadoğu’nun her köşesinde ezilmektedir, demokratik hakları gasp edilmiş yaşam alanları daraltılmıştır. Bölgemizin hiçbir ülkesi, Kürtlerin demokratik taleplerini karşılamamıştır.
Bu satırların yazarı, bölgemizde gerçek bir demokratikleşmenin, ancak Kürt halkının, etnik-inanç-kültürel farklılıklar taşıyan toplulukların özgürleşmesi, siyasal haklarını kazanmasıyla mümkün olacağını binlerce makalesinde dile getirdi. Kürt halkının haklı taleplerini savundu. Kürt halkının direnişini, bu günün verileri itibariyle, ülkemizin en temel demokratik dönüşüm mekanizması olarak değerlendirdi.
Diğer taraftan, bölge üzerine yazdığım onlarca makalede de, olayın içinden ve gerçek tanıkların verileriyle aktardığım gibi, bölgemiz halkları adına direnme tutumu içinde olan tek ülke Suriye olduğunu belirdim. Aptalların, kuklaların, tutumumu bin bir manaya yormaları çok kolaydır, ama gerçekleri asla değiştiremez.
Bu kanaatim bölgemiz siyasi güçlerinin de ortak kanaati olduğunu belirteceğim; Filistin, Lübnan, Arap ve Kürt direnme örgütlerinin ortak kanaati de budur. Bölge halklarının iradesi olan bu güçler, aynı zamanda, ABD-İsrail kurgusu olan ve büyük ümitlerle piyasaya sürülen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çöküşünde, direnen Suriye’nin rolü olduğunu teslim ederler. ABD’nin bölgedeki gerilemesi de bunun ardından gelmiştir.
Lübnan’a İsrail saldırısıyla başlayan 12 Temmuz 2006 savaşı, BOP’un ikame edilme savaşıydı. Emperyalistlerin sevinçleri ve “Ortadoğu’da yeni bir çağ kapılarını aralıyor” ifadeleri, bu savaşla birlikte gündeme gelmişti. Ama beklenen olmadı. Suriye destekli Lübnan halk direnişi, İsrail’i yenilgiye uğratmıştı; bu yenilgi İsrail’in Araplarla savaşında aldığı ilk yenilgi olarak tarihe geçmişti. Bölgede ABD ve İsrail gerilemesi bu noktadan itibaren başladı.
Suriye bu noktada kalmadı, yeni dönemde, İran ve Türkiye’yle önemli bir bölge konsepti içine girdi; rahatlamayı, açılımı, dostluğu getiren bu adımlar Türkiye’nin başarısı ya da gücünün bir ürünü değildi. Karşılıklı çıkar çerçevesinde Suriye’nin açtığı alan kadardı.
Arap üçlüsü Suriye, Mısır, Suudi Arabistan bağı Irak ve Lübnan savaşlarında takınılan tutum nedeniyle çözülünce Türkiye araya geçirildi; bu bir sınav dönemiydi. Bunu Suriye istedi. Bu ilişkiler öyle gelişti.
Yeni kombinezon (Iran, Türkiye, Suriye) bölgenin en önemli gücüydü. Bu ülkelerin tümü, Kürtleri ezen ülkelerdi, ama bu yakınlaşmalar, Kürtler üzerine baskı amaçlı değildi; en azından İran ve Suriye’nin konusu bu değil; biri nükleer sorunuyla, diğeri İsrail’le her an beklenen savaş durumu nedeniyle Kuzey sınırını güvenceye kavuşturmakla meşguldü. Devletlerin çıkar politikaları etrafında şekillenen bir çerçeve.
SURİYE VE KÜRTLER
Suriye ve Kürtleri bölgemizin bir sorunudur. Ancak bu sorun ne Türkiye’deki nede bölgenin bir başka alanındaki sorunla eşitlenmeyecek bir konumdadır. Suriye ve Kürtler arasındaki ilişki, Türkiye’de olduğu gibi yüzyılların ölüm denklemlerine endeksli bir sorun değildir. 1947 yılında Fransız mandasından çıkan Suriye, laik yönetimiyle ve çoğulcu siyasal ortamıyla, farklılıklarını belli bir dengede tutmuştur. 8 Mart 1963’te Baasçıların iktidar olması ve sosyalist geleneğin mantık uzantısı tek parti önderliği, Suriye İlerici Vatan Cephesi adı altında birçok siyasi partinin oluşturduğu biçimsel çoğulculuğa rağmen, geniş bir alanda devlet, kamu yönetimi ve bağımsız siyasi temsilcilere tanın oranlar içinde, seçim barajı diye bir hileye başvurmadan kendi farklılıklarını ve coğrafi dağılımını doğal dengeleriyle korumaktadır. Kürt kolektif kimliği resmi olarak tanınmamasına karşın, Irak ve Türkiye’de baskılar arttıkça, Kürtlerin güvenlik limanı olarak Suriye’ye sığınmaları önemli bir göstergedir. Bu güne kadar çözülmeyen Kimliksiz Kürtler sorununun önemli bir kaynağı da buradan gelmektedir.
Suriye ve Kürtler bölgede ilişkileri en çok iç içe girmiş taraflardır. Bu aynı zamanda Suriye’de Kürtler üzerine Türkiye ya da Saddam yönetimi hatta İran’daki baskıların önüne geçen en önemli etmenlerden birini oluşturmuştur.
Suriye hiçbir zaman kendi vatandaşın katletmek üzere, dış güçlerden her türden destek de alarak sınır dışı operasyon yapan bir ülke olmadı. Son yarım asır boyunca da bölgenin tüm Kürt siyasal örgütleri Suriye’yi güvenli bir liman olarak değerlendirmiş, Suriye’den her türden yardımı almıştır; Başkan Öcalan ve Talabani bu satırların yazarına ve çevresine yazılı ve sözlü olarak “Suriya ebiye ebiya” (kapsayıcı, kucaklayan, büyük ve verici olan) belirlemesini yapmıştır. Başkan Öcalan, “Suriye olmasaydı özgürlük hareketimizi bu boyuta asla getiremezdik” demiştir. Talabani ise “Irak’ta başardığımız her şeyde Suriye’nin payı vardır” demiştir. Hiçbir Kürt liderinin Suriye’ye karşı bir silahlı mücadele açma politikası gütmemiş olması da bunun açık bir belirtisidir.
Kimse kraldan çok kralcı olmasın, bunun içinde sahte maskeler takınmasın. Kürt liderleri, Kürt özgürlük hareketlerinin Suriye için yapmakta olduğu siyasal tespitler ne ise, Kürt halkının dostları içinde yapılması gereken siyasal tespitlerin sınırı odur. Ötesi gevezeliktir Provokatörlerin, burjuva basın kaynaklı, geleneksel yalan haberler üzerinden koparmak istedikleri fırtınacıklar, kurdukları kağıttan şatoları yıkmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Suriye, beğensek de beğenmesek de bölgemizde önemli roller oynuyor. Bu rol, halkların direnme yönündeki çabalarını da güçlendiriyor. Filistin direnişini dik tutan, Lübnan’ın duruşunu güçlendiren Suriye’nin rolüdür. Abdullah Öcalan’ın yıllar önce, birden çok kez bana tekrar ettiği şu söz bu gün için de geçerlidir; “Suriye Kerbela direniş geleneğini onurluca sürdürmektedir, hepimizi koruyan bu kale yıkılmamalıdır”(Lazkiye / Bassit, Acilciler Parti okulu sohbetleri)
Bu kısa verilerle anlatmaya çalıştığım Suriye’yi, başta ABD-İsrail ve Arap gericiliği teslim almak için çok uğraştılar; ancak başaramadılar. 2003 Irak işgaliyle birlikte, akıl zoru dayatmalar yaptılar, sudan sebeplerle “yaratıcı anarşi”lerle, Lübnan başbakanı Refik El Hariri suikastı ve bunu takip eden uluslararası cinayet mahkemesi tehditleriyle teslim almak istediler, ama başaramadılar. Yiğidi öldür, hakkını yeme derler, Suriye bu kılıç darbeleri altından, halkıyla kenetlenerek çıkmasını bilmiştir; eleştirilecek yanları olmasına karşın, bu bölgede halkların çıkarıyla uyumlu olan direnme gücü Suriye’dir.
Bu güç eritilmek, yorulmak ve çökertilmek istenmektedir. Bu gün ortaya servisi yapılan yalan haberlerin tek amacı budur, bunun için de Kürt halkını bölgenin dengelerini bozan sorunlu halkı olarak lanse etme çabası içindedirler.
Bu açıdan haberlerin yalan olduğunu ANF NEWS AGENCY adlı Kürt haber ajansının ortaya çıkarmış olması anlamlıdır.
Ayrıca Dicle haber Ajansı (DİHA) muhabirlerinden Murat Altunöz de yaptığı çok yönlü araştırmada bu haberlerin yalan olduğunu vurgulamıştır: “Suriye Enfermasyon Bakanlığı’yla görüştüm bugün, bu haberler tamamen yalandır dediler. Karalamaya yönelik bir haberdir dediler, Anadolu Ajansı bilerek yapmış, PYD yetkililerinden Mustafa Ebu Hasan ile de görüştüm o da öyle bir şey yok dedi. Son dönemde böyle bir yalan haberler uçuruluyor. 1 ayda iki ayrı haber oldu bu tarzda. Halep ve Şam’dan güvenilir kaynaklardan araştırdım, haber asparagas çıktı”
Ayrıca, bu satırların yazarı, yerinde yaptığı araştırmalarda haberin yalan olduğunu ilk elden açığa çıkarmıştı. Tarafsız kaynaklar, hatta Kürt kaynaklarının açıklaması beklendi, o da geldi.
Yalanın ipi kısaydı. Hayatını yalana bağlayanlara ithaf olunur.
BÖLGE DEVRİMCİLERİ VE GÖREVLERİ
Halkları birbirine kırdırmak için kirli savaş üretme çabasının bir parçası olarak ortaya atılan böylesi yalan haberlere karşı bölge devrimcileri olarak almamız gereken önemli tutumlar bulunmaktadır.
Bunun en önemli adımı, halklarımız için yararlı olan, örnek olabilen haber ve çabaları öne çıkarmalıyız. Hepimize ait bu bölgede, dış müdahalelere karşı birliğimizin, eşit ve adil paylaşımlarımızın hizmetinde olacak her adımı desteklemeliyiz. Bölücülüğü, düşmanlığı yapan ve kışkırtan provokasyonlara karşı durmalı, yalan mekanizmalarını kaynaklarıyla birlikte teşhir etmeliyiz. Sorunlarımızı ise gerçekçi demokratik açılımlarla, diyalog ve eşitlik üzerine yükselen kanaatlerle çözüm bulmaya çalışmalıyız.
Savaşı arzulayan, kardeşi kardeşe kırdıran, provokasyon çağrılarıyla yırtınanların tek amacının bölge barışını yıkmak olduğunu bilmeliyiz. Kuklaların bu yönde süren çabalarını unutmadan, kışkırtıcı girişimlerin önünü tıkamalıyız.
Anadolu Ajansı (AA), ardından Hürriyet gazetesi ve ardından MİT kuklaları, Özel Harp Dairesi çömezleri işte böylesi, önü tıkanması gereken, kirli amaç taşıyan, birliğe, direnme güçlerine kara çalan girişim içinde olmuştur.
Sonuç olarak;
Bu satırların yazarı Kürt halkının dostudur. Kendisi ve başında olduğu THKP-C (Acilciler) örgütü dün olduğu gibi bu gün de kadro, militan ve sempatizanlarıyla, çevresi ve onu takip edenlerle Kürt halkının davasının yanındadır.
Bu topluluğun onurlu direnişçileri olarak, Kürt özgürlüğünün Anadolu’nun özgürlüğü olduğu gerçeğini halklara ilan etmektedir.
Örgütümüzce, bölgemizde tüm devletlerin Kürt halkına acı çektirdiğini, demokratik haklarını gasp ettiğini ve bu gerici duruşlara karşı açıkça tutum aldığımızı ilan ettik. Provokatörlerin çırpınışları ise boşunadır, Kürt’ten çok Kürtçülük yapılmayacaktır, Kürt halkının böylesi çocukluklara ihtiyacı da yoktur. Kimseden akıl almayacağı gibi kimsenin gereksiz çabalarına da gereksinimi yoktur. Kürt halkı dostunu da düşmanını da çok iyi bilen bir halktır.
2Haziran 2010
Suriye’nin 400 Kürdü tutukladığı yalanı, Kürtlere yönelik Suriye üzerinden oynanmak istenen kirli oyunların bir parçası, bölgede Arap-Kürt çatışması yaratmak isteyen İsrail-ABD menşeli kirli bir amacın tezgahı olduğu belirtiliyor.
Fırat haber Ajansı, Anadolu Ajansı (AA) ve Doğan Medya grubun yalan haberlerini deşifre ediyor:
1.Haber
http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28930
Anadolu Ajansı (AA) ve DHA'dan 'dev yalan' kampanyası
______________________________
2. Haber
http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28967
Anadolu Ajansı (AA) 11 Arabı nasıl PKK'li yaptı? Açıklıyoruz!
Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler, provokasyonlarla kinlerini kusanlar, yalan kurgular üzerine bindirilmiş asparagas haberlerin mahkumudurlar.
Bu satırların yazarı, Kürt halkının dostudur, doğrularının arkasında durarak Kürt halkının ülkemizde ve bölgemizde sürdürdüğü özgürlük mücadelesinin yanındadır. Bunun bir bedeli varsa, ödenenler üzerene yeni bedelleri de ödemeye her zaman hazırdır. Geçmişi direnme olanların geleceği de direnmedir. Bunun için ser verildi sır verilmedi, bunun için kararlı bir siyasal iradeyle doğruların arkasında durulmaktadır.
***
Kürtler üzerine yeni oyunlar tezgahlanıyor. Saddam diktatörlüğünün çöküşü ardından gerileyen Arap-Kürt çatışması Suriye üzerinden yeniden sahnelenmek isteniyor. Bölgedeki olumlu komşuluk ilişkileri bu yolla katledilmek, bölgenin tüm ülkeleri iç karışıklığa sürüklenmek istenmektedir. Benden sonrası tufan anlayışıyla İsrail ve ABD bölgedeki gerilemelerine yanık topraklar siyasetiyle noktalamak istemektedir. Bu aynı zamanda kurguladıkları kirli bir bölge savaşının da hazırlığı gibi gündeme gelmektedir.
Kürtler üzerine yeni oyun, uzun yıllar nispeten istikrarlı olan, iç barışını bir biçimde koruyan, Siyonist oyunlara ve ABD çıkarlarına boyun eğmeyen laik Suriye üzerinden sahnelenmek istenmektedir. Anadolu Ajansı (AA) devlet politikasının bir uzantısı olan yalan haberler, bu tezgahlarda üretilmektedir.
Bu girişimler, aynı zamanda Suriye üzerine bindirilmek istenen kirli oyunların devam ettiğini gösteriyor. Yalan haber infialleriyle Kürt vatandaşları kışkırtan bu algılar, Suriye’yi iç karışıklığa sürükleyerek, bölgede oynadığı olumlu rolün kefaretini ödetmeyi amaçlıyor. Bu amaçla, yalan haberler üretilip servis yapılıyor. İyi komşuluk ilişkilerinin geliştiği bir ortamda, Türkiye’nin resmi haber ajansınca (Anadolu Ajansı AA) üflenen bu haberler, Soğuk Savaş döneminin yöntemlerini çağrıştırıyor.
Kürtler, Araplar, İranlılar ve Türkler bölgenin temel etnik dokuları, barış içinde yaşaması istenmeyen ve birbirine karşı kışkırtılan toplumlar... Tarihleriyle yüzleşerek geçmişi aşma çabalarını sürdürürken, yollarını kesen eşkıyaların oyunlarıyla bir kez daha yüz yüze kalan bu toplumları birbirine kırdırtmak için her türlü ahlaksızlık sergilenmektedir; Yalan haberler bunun bir aracı olarak servis yapılmaktadır..
Bu haberlerin Türkiye kaynaklı olması gerçekte ilginç değildir. Türkiye kendi çıkmazlarını Kürt halkı karşısındaki çözümsüz duruşunu komşularına da yaymak ve sonuçta kendine benzer komşular yaratmak istemektedir. Ancak her işte olduğu gibi bunu da ağzına yüzüne bulaştırmaktan kurtulamamaktadır. Ne İran ne de Suriye, vatandaşı olan Kürtlere karşı Türkiye’deki gibi ölüm kovuşturmaları, sınır dışı operasyonları düzenlemiyor. Türkiye Kürtler üzerine, Saddam diktatörlüğü türünden sürdürmekte olduğu vahşetin benzerini bulamadıkça, Siyonist İsrail ve ABD’nin ekmeğine yağ süren, Suriye üzerine oynanmak istenen kirli oyunların bir parçası olan yalan haber yaymakta bir beis görmüyor; burada kurban edilen, kullanılan ve ölüm denklemlerini bir parçası yapılan yine Kürtlerdir
Bu yalan haberlerin diğer boyutunda Suriye üzerine oynan kirli oyanlar ve Türkiye-Suriye ilişkilerine yönelik karanlık amaçlar bulunmaktadır.
Suriye, Türkiye ilişkilerinde, 400 yıllık Osmanlı despotluğu, yarım asırlık NATO kıskacı altında tarihin en çirkin komşuluk ilişkilerine tanıklık etmiştir; Türkiye, her Arap-İsrail savaşında İsrail yanında yer alarak, Arap halkının bilinçaltında onarılması güç, olumsuz bir yer edinmiştir. Bu sorunlu sürecin ardından gündeme gelen ve iki halkın coşkun isteğiyle gelişen ilişkiler, bir sınav süreci olarak yürümektedir. Bu sınava hançer darbesi gibi sokulan şişirme haber haberler, Türkiye’nin bölgede eski kukla rollere devam ettiğine, komşuluk ilişkilerinde geleneksel olumsuzluklarla baktığına bir işaret gibidir.
Kısa bir süre önce Anadolu Ajansı’nın (AA) ortaya attığı, “Suriye 11 Kürt’ü katletti” yalan haberi ardından 400 Kürt’ün tutuklandığı yalan haberi eklenince, Türkiye’nin komşuluk ilişkilerindeki sınavı bir kez daha soru işaretleriyle dolmaya başladı. Bu haberlerin ilkini Fırat Haber Ajansı (http://www.firatnews.com/) şöyle verdi:
“11 ARAP NASIL PKK’Lİ OLDU?
Örneğin iki hafta önce Kuzey Suriye’nin Azaz köyünde iki Arap aşiretinin kavgası sonucu yaşanan ölümler PKK’li diye gösterildi. Kilise 7 kilometre olan bu köyde tek bir Kürt bile yaşamıyor. Arap köyü üstelik. Araplar birbirlerini öldürmüşler. Ama bunları Kürt, hatta daha ileri giderek PKK’li diye yansıtıyorlar. Bugün Türk basınında çıkan haber üzerine bütün kentleri ardık. Arkadaşlarımızla konuştuk. Hiçbir şey yok. Son bir ayda tek bir gözaltına alınan Kürt yok. Dün Halep ve Derik’te Zilan’ın ölüm yıldönümü için yürüyüşler yaptık. Polis bile gelmemişti yürüyüşlere.’’
(ANF NEWS AGENCY http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28967 )
400 PKK’linin tutuklandığı haberini aynı haber ajansı şöyle veriyor:
“AA’NIN SURİYE YALANI
Anadolu Ajansı bugün yayınladığı bir haberde Suriye güvenlik güçleri PKK'ye “büyük bir darbe” vurduğunu ileri sürerek Halep, Kamışlı, Afrin, Haseke ve Rakka kentlerinde eş zamanlı operasyon gerçekleştirerek 400 PKK'liyi gözaltına aldığını iddia etti. Aynı haber Hürriyet gazetesi ve sözde habercilik yapan diğer medya tarafından da sorgusuz sualsiz, hiçbir kaynağa dayandırmaya gerek duymadan verildi. Hürriyet’e göre Suriye’de “dev operasyon” yapılmış. Bu da ancak hiçbir inandırıcılığı olmayan ‘dev gibi’ görünse de ‘küçük bir yalan’ kadar kıymeti olmayan, ancak tamamen Kürt karşıtlığı üzerine kurulu bir pozisyon olarak değerlendirilebilir.
AA’nın servis ettiği bu haberin hiçbir dayanağı yok. Suriye yetkililerinin bu yönlü bir açıklaması olmadığı gibi, Kürt kaynaklar da hiçbir şekilde bu iddiaları doğrulamıyor. Güneybatı Kürdistanlı Kürt siyastçi Mustefa Elî de, 200 Kürdün gözaltına alındığı yönündeki haberleri yalanladı.” (ANF NEWS AGENCY http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=28930 )
Soğuk Savaş döneminden kalma böylesi çirkin komşuluk ilişkisi üzerine yorum yapan bölge strateji uzmanları, bu tür haberlerin Suriye’nin bölgede oynadığı anti-emperyalist toparlanmaya karşı fiili bir müdahale türü olarak değerlendiriyorlar. Suriye’yi iç karışıklıklarla yormak ve bölgedeki rolünü zayıflatma, Kürtleri de bölgede yeni bir İsrail rolüne hazırlamak amacı taşıdığına işaret ediliyor.
Suriye, bölgemizde İsrail Siyonizmine, emperyalizme ve Arap gericiliğine karşı tutum alan bir ülkedir; Kürtler bu rolü siyasal örgütleri ve etkinlikleriyle her zaman desteklemiştir. Suriye bu rolün bedelini ağır ödemesine karşın, teslim olmayı ret eden bir ülkedir.
Suriye, bölge halklarının çıkarlarını ve iradesini, bugün Irak’ta iktidar olan, Saddam diktatörlüğüne karşı savaşan tüm Kürt ve Arap siyasi örgütlerine ev sahipliği yaparak, Filistin ve Lübnan direnişinin yanında yer alarak ve onları her konuda destekleyerek temsil etmiştir.
Suriye, 12 Eylül döneminde ölüm kalım mücadelesi veren, Türkiye devrimci hareketi ve PKK başta olmak üzere tüm Kürt siyasi hareketlerine, on yıllar boyunca güvenli bir liman olmuştur.
Başta Başkan Öcalan olmak üzere, Barzani, Talabani’nin açık ve aleni tarzda teşekkürlerine mazhar olan Suriye’ye karşı Türkiye’den gelen ve özel olarak Kürtleri hedef alan yalan haberler, iki ülke arasında gelişen ilişkiler açısından da kara bir lekedir.
Türkiye, gelenekten gelen emperyalist Siyonist kuklası politikalarını bir kez daha sahnelenmekte olduğu izlenimi vermektedir. İki halk arasında çok olumlu gelişen bu ilişkileri karartmaya çalışan siyasi iktidarların kirli oyunu, Suriye halkı tarafından da çirkin olarak nitelenmiştir. Suriye Kürtleri de haklarında çıkarılan yalan haberlerle ilgili tepkilerini haber ajanslarına yaptıkları açıklamalarla göstermektedir.
Türkiye’de iktidar güçleri bu çabalarıyla, Kürtlere yönelik zulüm politikalarının benzerini aramak ya da yaratmak istemektedir. Bunun için komşuluk ilişkilerini harcamakta bir sorun görmemektedir. Her boy ve soydan kuklalar da bu sürecin bir parçası olarak yerlerini alarak, yalan servisler yapmaktadır.
Bölgemizin yükselen direnme gücü olarak Kürtleri her soruna katmak, kirli amaçların kolay seçimidir. PKK’yı İsrail’in taşeronu olarak ilan etmekten, Suriye’nin Kürt vatandaşlarını topluca katlettiği asparagas haberlerini uçurmaya kadar bu işlev aynı kirli amaçlarla yapılmaktadır.
BÖLGEDE KÜRTLER
Bu satırların yazarı onlarca kez yazdı; Kürtler bu bölgenin her köşesinde zulüm görmektedir. Türkiye’de olduğu gibi, Ortadoğu’nun her köşesinde ezilmektedir, demokratik hakları gasp edilmiş yaşam alanları daraltılmıştır. Bölgemizin hiçbir ülkesi, Kürtlerin demokratik taleplerini karşılamamıştır.
Bu satırların yazarı, bölgemizde gerçek bir demokratikleşmenin, ancak Kürt halkının, etnik-inanç-kültürel farklılıklar taşıyan toplulukların özgürleşmesi, siyasal haklarını kazanmasıyla mümkün olacağını binlerce makalesinde dile getirdi. Kürt halkının haklı taleplerini savundu. Kürt halkının direnişini, bu günün verileri itibariyle, ülkemizin en temel demokratik dönüşüm mekanizması olarak değerlendirdi.
Diğer taraftan, bölge üzerine yazdığım onlarca makalede de, olayın içinden ve gerçek tanıkların verileriyle aktardığım gibi, bölgemiz halkları adına direnme tutumu içinde olan tek ülke Suriye olduğunu belirdim. Aptalların, kuklaların, tutumumu bin bir manaya yormaları çok kolaydır, ama gerçekleri asla değiştiremez.
Bu kanaatim bölgemiz siyasi güçlerinin de ortak kanaati olduğunu belirteceğim; Filistin, Lübnan, Arap ve Kürt direnme örgütlerinin ortak kanaati de budur. Bölge halklarının iradesi olan bu güçler, aynı zamanda, ABD-İsrail kurgusu olan ve büyük ümitlerle piyasaya sürülen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çöküşünde, direnen Suriye’nin rolü olduğunu teslim ederler. ABD’nin bölgedeki gerilemesi de bunun ardından gelmiştir.
Lübnan’a İsrail saldırısıyla başlayan 12 Temmuz 2006 savaşı, BOP’un ikame edilme savaşıydı. Emperyalistlerin sevinçleri ve “Ortadoğu’da yeni bir çağ kapılarını aralıyor” ifadeleri, bu savaşla birlikte gündeme gelmişti. Ama beklenen olmadı. Suriye destekli Lübnan halk direnişi, İsrail’i yenilgiye uğratmıştı; bu yenilgi İsrail’in Araplarla savaşında aldığı ilk yenilgi olarak tarihe geçmişti. Bölgede ABD ve İsrail gerilemesi bu noktadan itibaren başladı.
Suriye bu noktada kalmadı, yeni dönemde, İran ve Türkiye’yle önemli bir bölge konsepti içine girdi; rahatlamayı, açılımı, dostluğu getiren bu adımlar Türkiye’nin başarısı ya da gücünün bir ürünü değildi. Karşılıklı çıkar çerçevesinde Suriye’nin açtığı alan kadardı.
Arap üçlüsü Suriye, Mısır, Suudi Arabistan bağı Irak ve Lübnan savaşlarında takınılan tutum nedeniyle çözülünce Türkiye araya geçirildi; bu bir sınav dönemiydi. Bunu Suriye istedi. Bu ilişkiler öyle gelişti.
Yeni kombinezon (Iran, Türkiye, Suriye) bölgenin en önemli gücüydü. Bu ülkelerin tümü, Kürtleri ezen ülkelerdi, ama bu yakınlaşmalar, Kürtler üzerine baskı amaçlı değildi; en azından İran ve Suriye’nin konusu bu değil; biri nükleer sorunuyla, diğeri İsrail’le her an beklenen savaş durumu nedeniyle Kuzey sınırını güvenceye kavuşturmakla meşguldü. Devletlerin çıkar politikaları etrafında şekillenen bir çerçeve.
SURİYE VE KÜRTLER
Suriye ve Kürtleri bölgemizin bir sorunudur. Ancak bu sorun ne Türkiye’deki nede bölgenin bir başka alanındaki sorunla eşitlenmeyecek bir konumdadır. Suriye ve Kürtler arasındaki ilişki, Türkiye’de olduğu gibi yüzyılların ölüm denklemlerine endeksli bir sorun değildir. 1947 yılında Fransız mandasından çıkan Suriye, laik yönetimiyle ve çoğulcu siyasal ortamıyla, farklılıklarını belli bir dengede tutmuştur. 8 Mart 1963’te Baasçıların iktidar olması ve sosyalist geleneğin mantık uzantısı tek parti önderliği, Suriye İlerici Vatan Cephesi adı altında birçok siyasi partinin oluşturduğu biçimsel çoğulculuğa rağmen, geniş bir alanda devlet, kamu yönetimi ve bağımsız siyasi temsilcilere tanın oranlar içinde, seçim barajı diye bir hileye başvurmadan kendi farklılıklarını ve coğrafi dağılımını doğal dengeleriyle korumaktadır. Kürt kolektif kimliği resmi olarak tanınmamasına karşın, Irak ve Türkiye’de baskılar arttıkça, Kürtlerin güvenlik limanı olarak Suriye’ye sığınmaları önemli bir göstergedir. Bu güne kadar çözülmeyen Kimliksiz Kürtler sorununun önemli bir kaynağı da buradan gelmektedir.
Suriye ve Kürtler bölgede ilişkileri en çok iç içe girmiş taraflardır. Bu aynı zamanda Suriye’de Kürtler üzerine Türkiye ya da Saddam yönetimi hatta İran’daki baskıların önüne geçen en önemli etmenlerden birini oluşturmuştur.
Suriye hiçbir zaman kendi vatandaşın katletmek üzere, dış güçlerden her türden destek de alarak sınır dışı operasyon yapan bir ülke olmadı. Son yarım asır boyunca da bölgenin tüm Kürt siyasal örgütleri Suriye’yi güvenli bir liman olarak değerlendirmiş, Suriye’den her türden yardımı almıştır; Başkan Öcalan ve Talabani bu satırların yazarına ve çevresine yazılı ve sözlü olarak “Suriya ebiye ebiya” (kapsayıcı, kucaklayan, büyük ve verici olan) belirlemesini yapmıştır. Başkan Öcalan, “Suriye olmasaydı özgürlük hareketimizi bu boyuta asla getiremezdik” demiştir. Talabani ise “Irak’ta başardığımız her şeyde Suriye’nin payı vardır” demiştir. Hiçbir Kürt liderinin Suriye’ye karşı bir silahlı mücadele açma politikası gütmemiş olması da bunun açık bir belirtisidir.
Kimse kraldan çok kralcı olmasın, bunun içinde sahte maskeler takınmasın. Kürt liderleri, Kürt özgürlük hareketlerinin Suriye için yapmakta olduğu siyasal tespitler ne ise, Kürt halkının dostları içinde yapılması gereken siyasal tespitlerin sınırı odur. Ötesi gevezeliktir Provokatörlerin, burjuva basın kaynaklı, geleneksel yalan haberler üzerinden koparmak istedikleri fırtınacıklar, kurdukları kağıttan şatoları yıkmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Suriye, beğensek de beğenmesek de bölgemizde önemli roller oynuyor. Bu rol, halkların direnme yönündeki çabalarını da güçlendiriyor. Filistin direnişini dik tutan, Lübnan’ın duruşunu güçlendiren Suriye’nin rolüdür. Abdullah Öcalan’ın yıllar önce, birden çok kez bana tekrar ettiği şu söz bu gün için de geçerlidir; “Suriye Kerbela direniş geleneğini onurluca sürdürmektedir, hepimizi koruyan bu kale yıkılmamalıdır”(Lazkiye / Bassit, Acilciler Parti okulu sohbetleri)
Bu kısa verilerle anlatmaya çalıştığım Suriye’yi, başta ABD-İsrail ve Arap gericiliği teslim almak için çok uğraştılar; ancak başaramadılar. 2003 Irak işgaliyle birlikte, akıl zoru dayatmalar yaptılar, sudan sebeplerle “yaratıcı anarşi”lerle, Lübnan başbakanı Refik El Hariri suikastı ve bunu takip eden uluslararası cinayet mahkemesi tehditleriyle teslim almak istediler, ama başaramadılar. Yiğidi öldür, hakkını yeme derler, Suriye bu kılıç darbeleri altından, halkıyla kenetlenerek çıkmasını bilmiştir; eleştirilecek yanları olmasına karşın, bu bölgede halkların çıkarıyla uyumlu olan direnme gücü Suriye’dir.
Bu güç eritilmek, yorulmak ve çökertilmek istenmektedir. Bu gün ortaya servisi yapılan yalan haberlerin tek amacı budur, bunun için de Kürt halkını bölgenin dengelerini bozan sorunlu halkı olarak lanse etme çabası içindedirler.
Bu açıdan haberlerin yalan olduğunu ANF NEWS AGENCY adlı Kürt haber ajansının ortaya çıkarmış olması anlamlıdır.
Ayrıca Dicle haber Ajansı (DİHA) muhabirlerinden Murat Altunöz de yaptığı çok yönlü araştırmada bu haberlerin yalan olduğunu vurgulamıştır: “Suriye Enfermasyon Bakanlığı’yla görüştüm bugün, bu haberler tamamen yalandır dediler. Karalamaya yönelik bir haberdir dediler, Anadolu Ajansı bilerek yapmış, PYD yetkililerinden Mustafa Ebu Hasan ile de görüştüm o da öyle bir şey yok dedi. Son dönemde böyle bir yalan haberler uçuruluyor. 1 ayda iki ayrı haber oldu bu tarzda. Halep ve Şam’dan güvenilir kaynaklardan araştırdım, haber asparagas çıktı”
Ayrıca, bu satırların yazarı, yerinde yaptığı araştırmalarda haberin yalan olduğunu ilk elden açığa çıkarmıştı. Tarafsız kaynaklar, hatta Kürt kaynaklarının açıklaması beklendi, o da geldi.
Yalanın ipi kısaydı. Hayatını yalana bağlayanlara ithaf olunur.
BÖLGE DEVRİMCİLERİ VE GÖREVLERİ
Halkları birbirine kırdırmak için kirli savaş üretme çabasının bir parçası olarak ortaya atılan böylesi yalan haberlere karşı bölge devrimcileri olarak almamız gereken önemli tutumlar bulunmaktadır.
Bunun en önemli adımı, halklarımız için yararlı olan, örnek olabilen haber ve çabaları öne çıkarmalıyız. Hepimize ait bu bölgede, dış müdahalelere karşı birliğimizin, eşit ve adil paylaşımlarımızın hizmetinde olacak her adımı desteklemeliyiz. Bölücülüğü, düşmanlığı yapan ve kışkırtan provokasyonlara karşı durmalı, yalan mekanizmalarını kaynaklarıyla birlikte teşhir etmeliyiz. Sorunlarımızı ise gerçekçi demokratik açılımlarla, diyalog ve eşitlik üzerine yükselen kanaatlerle çözüm bulmaya çalışmalıyız.
Savaşı arzulayan, kardeşi kardeşe kırdıran, provokasyon çağrılarıyla yırtınanların tek amacının bölge barışını yıkmak olduğunu bilmeliyiz. Kuklaların bu yönde süren çabalarını unutmadan, kışkırtıcı girişimlerin önünü tıkamalıyız.
Anadolu Ajansı (AA), ardından Hürriyet gazetesi ve ardından MİT kuklaları, Özel Harp Dairesi çömezleri işte böylesi, önü tıkanması gereken, kirli amaç taşıyan, birliğe, direnme güçlerine kara çalan girişim içinde olmuştur.
Sonuç olarak;
Bu satırların yazarı Kürt halkının dostudur. Kendisi ve başında olduğu THKP-C (Acilciler) örgütü dün olduğu gibi bu gün de kadro, militan ve sempatizanlarıyla, çevresi ve onu takip edenlerle Kürt halkının davasının yanındadır.
Bu topluluğun onurlu direnişçileri olarak, Kürt özgürlüğünün Anadolu’nun özgürlüğü olduğu gerçeğini halklara ilan etmektedir.
Örgütümüzce, bölgemizde tüm devletlerin Kürt halkına acı çektirdiğini, demokratik haklarını gasp ettiğini ve bu gerici duruşlara karşı açıkça tutum aldığımızı ilan ettik. Provokatörlerin çırpınışları ise boşunadır, Kürt’ten çok Kürtçülük yapılmayacaktır, Kürt halkının böylesi çocukluklara ihtiyacı da yoktur. Kimseden akıl almayacağı gibi kimsenin gereksiz çabalarına da gereksinimi yoktur. Kürt halkı dostunu da düşmanını da çok iyi bilen bir halktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder