18 Ocak 2010 Pazartesi
DÜNÜ VE BUGÜNÜ KAVRAMAK
Zeki BAYTERİN
18 Ocak 2010
Yaşamın her alanının birbiriyle ilişkisinden hareketle doğayı, insanı, toplumu, üretim ilişkilerini, kısaca tüm yönleriyle dünyayı anlayıp kavramak sağlıklı yorumlamak değiştirme bilimi olan sosyalizm ve somut bilimler de dahil olmak üzere, insanlığı ilgilendiren her türden konuyu kapsar. Sosyalistler toplumsal konulardaki çözümlemelerine dayanarak ürettikleri pratik tarih bilincine bağlı olarak şekillenir Tarihi yeniden yaratmak, değil tarihi anlamak, bilmek, onun ilerleme çelişkilerini ve yasalarını öğrenmek. Bugün daha doğru davranabilmek dünü belleğimize sağlam ve sağlıklı yerleştirmemizi gerektirir çünkü kristal bir kavanoz içinde yaşamıyoruz öncesiz ve sonrasız bir zaman diliminden de değiliz.
Çabalarımız insanlığın varoluşuyla başlayan ve uzayıp giden binlerce yıllık büyük bir tarihin içinde, bu tarihe düştüğümüz noktada, insanlık adına doğru bir adım atabilmek içindir. İnsanlığın ezici çoğunluğunun yaptığı gibi, bir ot, bir koyun, gibi gelip gitmekte var gelişmeye ilerlemeye ayak diremekte, insanlığın üretim çabası işte bu noktada mücadeleye dönüşür. Sadece tarihin biriktirdiği verileri öğrenip bunlarla ileriye doğru yeni bir adım atmayı yaşam içinde örgütlemekle sınırlı kalmadığı gibi yanı sıra öğrenileni hayata geçirmek için ilerleme sürecine katılmasını da sağlar. Sosyalistlerin laboratuarı bir kimyacının laboratuarı gibi ne bir binadan nede küçücük odalardan değil, ülkelerden, koskoca bir dünyadan oluşur.
Bir yandan içinde yaşamak zorunda olduğumuz toplumun egemenleri tarafından saptanmış düzeneğin içindeki zorunlu görevler bir yandan da insanlığın ilerlemesini sağlayacak sistemi inşa etmek öğrenmek, öğretmek, öğrenildiği ölçüde irade sahibi olunacağını bilmek ve bu bağlamda değişmek ve değiştirmek dünü iyi kavramak bugünü bilince çıkarmaktır. Tarihin derinliklerinden ilk özgürlük eylemiyle insanlık tarihinin mücadelesini başlatan ilk devrimci PROMETHEUS, tan çağdaş devrim emekçileri gerilla önderlerinden rahip devrimci CAMİLLO TORRES, CARLOS FONSECA, GHASSAN KANAFANİ, FRANK PAİS, KARL LİEBKNEHT, CAMİLLO CİENFUEGOS ve ülkesinin insanlığın özgürlüğü adına düşen ölümsüzleşen yüzlerce devrim emekçilerini saygı ile selamlıyor. Pek bilinmeyen ya da az söz edilen bir devrim emekçisini ölüm kararı karşısında son sözleriyle hatırlıyoruz. ‘’Pişmanlık duyacağım hiçbir düşünceyi benimsemedim sizler karar verirken korkuyorsunuz ben vereceğiniz kararı duymaktan korkmuyorum inanıyorum ki gelecek kuşaklar gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşamsal zevklerinden üstün tutacaklardır.’’ Bu sözlerin sahibi GİARDANO BRUNO 17 Şubat 1600 günü odun yığınlarına doğru ilerlerken donuk ve solgundu işkenceler yüzünden çok kan kaybetmişti, güçsüz ve zayıftı etleri bazı yerlerden kemiğine kadar parçalanmıştı, odun yığınına götürüldüğünde yüzüne öpmesi için İsa’nın çarmıhtaki yontusu tutuldu. O, küçümseyen bakışla kafasını çevirdi, yüzlerce Romalının toplandığı meydanda odunlar tutuşturuldu yel ateşi körükledi. Alevler BRUNO’ nun ayaklarına yaklaştı elbisesini sardı toplanan kalabalık dikkat kesilmişti BRUNO son dakikada pişman olup fikirlerinden dönermiydi beklentileri boşunaydı, onun ağzından ne bir söz, nede bir inilti çıkacaktı. Tarih boyunca mutluluğu ve özgürlüğü arayan insanoğlu karşısında hep zorbalığı bulmuş işkence ölüm ve baskılarla dolu yolda ilerlemiş ölümleriyle insanlık tarihini başlatıp özgürlük yolunu açmıştır.
Devrimciler yüz yıllardan bugüne Şeyh Bedreddin, Baba İshak, Keyh Hüsrev, Baba İlyas’lardan Kızıldere Mahirlere darağaçlarında Denizler Diyarbakır zindanında ser verip sır vermeyen yiğit Kaypakkaya’sıyla, 26 Ocak Beylerderesi ve Haziran’ıyla yaşamlarıyla, ölümleriyle bir dönemi kişiliklerinde simgeliyorlardı. Onları anlamak, onları yaratan koşulları, ortamı kavramak insanlık adına zulme ve sömürüye başkaldıran özgürlük mücadelesinin onurlu temsilcilerini yaşanılan veya yaşadığımız süreçle örtüştüren, ayrıştıran özelliklerini yakalayabilmek dönemin çözümlenmesinden başka bir şey olmayacaktır. Onlar, olağanüstü fedakarlıklarla devrimci inanç ve coşkuyla acılara işkencelere direnen en önde en önce insanlık adına ölümü seçenler onların yaşamı ve ölümü bir parantez içindeki tarihten ibaret olmamalı.
O iki tarih arasındaki tire ne anlatabilir ki. Devrimciler zamanın unutturucu etkisine terk edilmemeli, onlar kısa yaşamları uğruna düştükleri toprakta tohum olana dek ulaştıkları mücadele bilinçleriyle tercihlerini, yaşam tarzlarını değer ve inançlarını öne çıkarmamayı bilmiş gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşamsal zevklerinden üstün tutmuştur. Aradan geçen yüzyıllara inat karanlık zamanların insanlığa ışığı sisli puslu dönemlerin yol gösterici kılavuzları olmuşlardır.
18 Ocak 2010
Yaşamın her alanının birbiriyle ilişkisinden hareketle doğayı, insanı, toplumu, üretim ilişkilerini, kısaca tüm yönleriyle dünyayı anlayıp kavramak sağlıklı yorumlamak değiştirme bilimi olan sosyalizm ve somut bilimler de dahil olmak üzere, insanlığı ilgilendiren her türden konuyu kapsar. Sosyalistler toplumsal konulardaki çözümlemelerine dayanarak ürettikleri pratik tarih bilincine bağlı olarak şekillenir Tarihi yeniden yaratmak, değil tarihi anlamak, bilmek, onun ilerleme çelişkilerini ve yasalarını öğrenmek. Bugün daha doğru davranabilmek dünü belleğimize sağlam ve sağlıklı yerleştirmemizi gerektirir çünkü kristal bir kavanoz içinde yaşamıyoruz öncesiz ve sonrasız bir zaman diliminden de değiliz.
Çabalarımız insanlığın varoluşuyla başlayan ve uzayıp giden binlerce yıllık büyük bir tarihin içinde, bu tarihe düştüğümüz noktada, insanlık adına doğru bir adım atabilmek içindir. İnsanlığın ezici çoğunluğunun yaptığı gibi, bir ot, bir koyun, gibi gelip gitmekte var gelişmeye ilerlemeye ayak diremekte, insanlığın üretim çabası işte bu noktada mücadeleye dönüşür. Sadece tarihin biriktirdiği verileri öğrenip bunlarla ileriye doğru yeni bir adım atmayı yaşam içinde örgütlemekle sınırlı kalmadığı gibi yanı sıra öğrenileni hayata geçirmek için ilerleme sürecine katılmasını da sağlar. Sosyalistlerin laboratuarı bir kimyacının laboratuarı gibi ne bir binadan nede küçücük odalardan değil, ülkelerden, koskoca bir dünyadan oluşur.
Bir yandan içinde yaşamak zorunda olduğumuz toplumun egemenleri tarafından saptanmış düzeneğin içindeki zorunlu görevler bir yandan da insanlığın ilerlemesini sağlayacak sistemi inşa etmek öğrenmek, öğretmek, öğrenildiği ölçüde irade sahibi olunacağını bilmek ve bu bağlamda değişmek ve değiştirmek dünü iyi kavramak bugünü bilince çıkarmaktır. Tarihin derinliklerinden ilk özgürlük eylemiyle insanlık tarihinin mücadelesini başlatan ilk devrimci PROMETHEUS, tan çağdaş devrim emekçileri gerilla önderlerinden rahip devrimci CAMİLLO TORRES, CARLOS FONSECA, GHASSAN KANAFANİ, FRANK PAİS, KARL LİEBKNEHT, CAMİLLO CİENFUEGOS ve ülkesinin insanlığın özgürlüğü adına düşen ölümsüzleşen yüzlerce devrim emekçilerini saygı ile selamlıyor. Pek bilinmeyen ya da az söz edilen bir devrim emekçisini ölüm kararı karşısında son sözleriyle hatırlıyoruz. ‘’Pişmanlık duyacağım hiçbir düşünceyi benimsemedim sizler karar verirken korkuyorsunuz ben vereceğiniz kararı duymaktan korkmuyorum inanıyorum ki gelecek kuşaklar gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşamsal zevklerinden üstün tutacaklardır.’’ Bu sözlerin sahibi GİARDANO BRUNO 17 Şubat 1600 günü odun yığınlarına doğru ilerlerken donuk ve solgundu işkenceler yüzünden çok kan kaybetmişti, güçsüz ve zayıftı etleri bazı yerlerden kemiğine kadar parçalanmıştı, odun yığınına götürüldüğünde yüzüne öpmesi için İsa’nın çarmıhtaki yontusu tutuldu. O, küçümseyen bakışla kafasını çevirdi, yüzlerce Romalının toplandığı meydanda odunlar tutuşturuldu yel ateşi körükledi. Alevler BRUNO’ nun ayaklarına yaklaştı elbisesini sardı toplanan kalabalık dikkat kesilmişti BRUNO son dakikada pişman olup fikirlerinden dönermiydi beklentileri boşunaydı, onun ağzından ne bir söz, nede bir inilti çıkacaktı. Tarih boyunca mutluluğu ve özgürlüğü arayan insanoğlu karşısında hep zorbalığı bulmuş işkence ölüm ve baskılarla dolu yolda ilerlemiş ölümleriyle insanlık tarihini başlatıp özgürlük yolunu açmıştır.
Devrimciler yüz yıllardan bugüne Şeyh Bedreddin, Baba İshak, Keyh Hüsrev, Baba İlyas’lardan Kızıldere Mahirlere darağaçlarında Denizler Diyarbakır zindanında ser verip sır vermeyen yiğit Kaypakkaya’sıyla, 26 Ocak Beylerderesi ve Haziran’ıyla yaşamlarıyla, ölümleriyle bir dönemi kişiliklerinde simgeliyorlardı. Onları anlamak, onları yaratan koşulları, ortamı kavramak insanlık adına zulme ve sömürüye başkaldıran özgürlük mücadelesinin onurlu temsilcilerini yaşanılan veya yaşadığımız süreçle örtüştüren, ayrıştıran özelliklerini yakalayabilmek dönemin çözümlenmesinden başka bir şey olmayacaktır. Onlar, olağanüstü fedakarlıklarla devrimci inanç ve coşkuyla acılara işkencelere direnen en önde en önce insanlık adına ölümü seçenler onların yaşamı ve ölümü bir parantez içindeki tarihten ibaret olmamalı.
O iki tarih arasındaki tire ne anlatabilir ki. Devrimciler zamanın unutturucu etkisine terk edilmemeli, onlar kısa yaşamları uğruna düştükleri toprakta tohum olana dek ulaştıkları mücadele bilinçleriyle tercihlerini, yaşam tarzlarını değer ve inançlarını öne çıkarmamayı bilmiş gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşamsal zevklerinden üstün tutmuştur. Aradan geçen yüzyıllara inat karanlık zamanların insanlığa ışığı sisli puslu dönemlerin yol gösterici kılavuzları olmuşlardır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder