5 Ocak 2010 Salı
Dersimiz Dersim ve Hatay! (2)
Nurettin KURTULUŞ
5 oCAK 2009
Tüm okullarda okutulan Resmi Tarih bir taraftan herkesi beylere, egemenlere ve düzene-resmi ideolojiye biat etmelerini sağlamaya çalışırken diğer taraftan insanları birbirlerine düşman etmeye de yeterli olabiliyor…
Tarih-Tarihçiler insanları bilgilendirirken doğruyla-yanlışı, iyiyle-kötüyü birlikte yansıtması-yazması-söylemesi bilimsel olarak zorunlu olmalıdır.
Tarih güvenilir olmadığı sürece herkesçe kullanılan, anlaşılan bayağı, sıradan masallarla zenginleştirilir egemenlere güven sağlamaya çalışılır devamında ise gün yüzüne çıkan doğrularla huzursuzluk başlar ve büyür gider…
Resmi Tarih, Resmi İdeolojinin gereği bir tarafı lanetlerken diğer tarafı över dedikodu yaparken de gerçekleri saklar tabiri caizse "sözün özünü söylemek gerekirse" sansürler…
Kısacası; Resmi Tarihte “yârenler” “yerilenler”, yermek (siyah) ve övmek (beyaz) gibi iki ayrı kutuptur, egemenlerin vakanüvisleri bu konuda uzmanlaşırlar…
Dersim bir katliamdı bu gerçek artık kabul ediliyor, kabul etmeyenler ise dişlerini gıcırdatıyor…
Binlerce yâren yârenbaşından aldığı komutayla onbinlerce savunmasız yerileni acımadan katlediyor bu bir kahramanlık destanı olarak tarihe geçiyor…
Bu katliamda insanları diri diri yakan, ilk savaş pilotu kadın Sabiha Göçken’e yârenbaşının bu kahramanına madalya takılarak ödüllendirilirken göğsünde on binlerin günahının yaftası da asılıyordu, insanlığın tarihinde bu da yazılmıştır biline…
“… 18 Kasım 1937’de aralarında Seyit Rıza ve oğlun Resik Hüseyin’in de bulunduğu toplam 11 kişi Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildi. İdamdan sonra cenazeleri darağaçlarından indirilerek Elazığ sokaklarında halka teşhir edildikten sonra yakıldı…”
Niye yakılıyor?
Dirisinden korkan ölüsünden de mi korkuyor?
“Senin yalanlarınla, hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu.
Ben de senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun.”
Seyit Rıza, egemenlerin ne olduğunu Tarihe yazdırırken ortak yaşanılan bu ülkede kuşaktan kuşağa devam ettirilen ayrımcılık ve “bizden olmayanları” yok saymak-yok etmeye-asimile etmeye çalışmak insanlık dışı bir resmi ideoloji olmuyor mu?
“Hasta Adam” Osmanlıdan arta kalan-devam eden ırkçılık-şovenizm-kafatası milliyetçiliği insanları katletmeye kadar varırken, tüm bunlar “Demokrasi” taşlarının yerleştirilme iddiasıyla yapılıyor ve hâlâ bu gelenek devam ettiriliyor…
“Yeni Osmanlıcılık” eskinin bir kopyası halindeyken “Çağdaş Osmanlıcılık”(!) “Medeniyetler Buluşması” olarak dayatılmaya çalışılırken “Çağdaş Halife-Hilafet” “Şeyhülislam” sevdalılarının bugün “Demokratikleşme Açılımı” ile Anadolu Halklarını yeni Dersim’lere götürdüğünün de farkında olmalıyız…
Osmanlının devamı olarak kalan Cumhuriyet Demokrasisi sadece Dersimle kalmamış, yakın tarihimizde 6–7 Eylül 1955 İstanbul, 19–26 Aralık 1978 Maraş, 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak, iki 12- Mart ve Eylül Faşizminin katliamları “Medeniyetler Buluşmasının” perde önleri olmamış mıdır?
Tüm bu katliamlar kendilerini koruyacak mekanizmalara sahip olmayanlardan seçilmiştir.
Hangi nedenle asıldığını Seyit Rıza idamı öncesi tarihe geçen şu sözleriyle açıklamış: “Evladı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir,. “Bu zulmü, cinayeti ve evladı kerbelaya katliam yapanlara lanet olsun.”
HERKES YERİNE
Nurettin Kurtuluş
5 oCAK 2009
Tüm okullarda okutulan Resmi Tarih bir taraftan herkesi beylere, egemenlere ve düzene-resmi ideolojiye biat etmelerini sağlamaya çalışırken diğer taraftan insanları birbirlerine düşman etmeye de yeterli olabiliyor…
Tarih-Tarihçiler insanları bilgilendirirken doğruyla-yanlışı, iyiyle-kötüyü birlikte yansıtması-yazması-söylemesi bilimsel olarak zorunlu olmalıdır.
Tarih güvenilir olmadığı sürece herkesçe kullanılan, anlaşılan bayağı, sıradan masallarla zenginleştirilir egemenlere güven sağlamaya çalışılır devamında ise gün yüzüne çıkan doğrularla huzursuzluk başlar ve büyür gider…
Resmi Tarih, Resmi İdeolojinin gereği bir tarafı lanetlerken diğer tarafı över dedikodu yaparken de gerçekleri saklar tabiri caizse "sözün özünü söylemek gerekirse" sansürler…
Kısacası; Resmi Tarihte “yârenler” “yerilenler”, yermek (siyah) ve övmek (beyaz) gibi iki ayrı kutuptur, egemenlerin vakanüvisleri bu konuda uzmanlaşırlar…
Dersim bir katliamdı bu gerçek artık kabul ediliyor, kabul etmeyenler ise dişlerini gıcırdatıyor…
Binlerce yâren yârenbaşından aldığı komutayla onbinlerce savunmasız yerileni acımadan katlediyor bu bir kahramanlık destanı olarak tarihe geçiyor…
Bu katliamda insanları diri diri yakan, ilk savaş pilotu kadın Sabiha Göçken’e yârenbaşının bu kahramanına madalya takılarak ödüllendirilirken göğsünde on binlerin günahının yaftası da asılıyordu, insanlığın tarihinde bu da yazılmıştır biline…
“… 18 Kasım 1937’de aralarında Seyit Rıza ve oğlun Resik Hüseyin’in de bulunduğu toplam 11 kişi Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildi. İdamdan sonra cenazeleri darağaçlarından indirilerek Elazığ sokaklarında halka teşhir edildikten sonra yakıldı…”
Niye yakılıyor?
Dirisinden korkan ölüsünden de mi korkuyor?
“Senin yalanlarınla, hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu.
Ben de senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun.”
Seyit Rıza, egemenlerin ne olduğunu Tarihe yazdırırken ortak yaşanılan bu ülkede kuşaktan kuşağa devam ettirilen ayrımcılık ve “bizden olmayanları” yok saymak-yok etmeye-asimile etmeye çalışmak insanlık dışı bir resmi ideoloji olmuyor mu?
“Hasta Adam” Osmanlıdan arta kalan-devam eden ırkçılık-şovenizm-kafatası milliyetçiliği insanları katletmeye kadar varırken, tüm bunlar “Demokrasi” taşlarının yerleştirilme iddiasıyla yapılıyor ve hâlâ bu gelenek devam ettiriliyor…
“Yeni Osmanlıcılık” eskinin bir kopyası halindeyken “Çağdaş Osmanlıcılık”(!) “Medeniyetler Buluşması” olarak dayatılmaya çalışılırken “Çağdaş Halife-Hilafet” “Şeyhülislam” sevdalılarının bugün “Demokratikleşme Açılımı” ile Anadolu Halklarını yeni Dersim’lere götürdüğünün de farkında olmalıyız…
Osmanlının devamı olarak kalan Cumhuriyet Demokrasisi sadece Dersimle kalmamış, yakın tarihimizde 6–7 Eylül 1955 İstanbul, 19–26 Aralık 1978 Maraş, 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak, iki 12- Mart ve Eylül Faşizminin katliamları “Medeniyetler Buluşmasının” perde önleri olmamış mıdır?
Tüm bu katliamlar kendilerini koruyacak mekanizmalara sahip olmayanlardan seçilmiştir.
Hangi nedenle asıldığını Seyit Rıza idamı öncesi tarihe geçen şu sözleriyle açıklamış: “Evladı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir,. “Bu zulmü, cinayeti ve evladı kerbelaya katliam yapanlara lanet olsun.”
HERKES YERİNE
Nurettin Kurtuluş
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder